Soru:
30 Haziran 2015’de kalıcı anlaşma imzalamak üzere İsviçre’nin Lozan kentinde 2 Nisan 2015 akşamı P5+1 ülkeleri ile İran arasında İran’ın nükleer programı hakkında bir çerçeve anlaşması imzalandı. Taraflar arasında ortak bir bildiri yayınlanması dikkat çekicidir. Hatta Amerikan Başkan Obama, Beyaz Saray’da gazetecilere yaptığı açıklamada bu anlaşmayı “tarihi” olarak niteledi. Bu anlaşmanın perde gerisinde ne var? Allah Subhânehu ve Teâlâ sizi korusun.
Cevap:
Cevabın açıklığa kavuşması için aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekiyor:
1- Anlaşmanın hemen ardından Amerikan Başkanı Obama, Beyaz Saray önünde bu anlaşma ile ilgili olarak bir açıklama yaptı. Açıklamada “Tarihi bir mutabakata vardık. İran tüm yükümlülüklerini yerine getirdi. İran’ın nükleer programı üzerinde İran ile tarihi bir uzlaşıya vardık. Anlaşmanın tamamen uygulanması halinde İran’ın nükleer silah elde etmesi önlenecektir.” dedi. “İran’ın nükleer programını durdurmak için bir anlaşma vardık” diyen Obama, “İran tüm yükümlülüklerini yerine getirdi. Bunun için elinden çabayı sarf etti.” diye de ekledi. Anlaşmayı “İyi bir anlaşma ve tüm çekirdek konuları ele alan bir anlaşma” olarak niteleyen Obama, “İran, daha önce eşi görülmemiş teftişleri ve şeffaflığı kabul etmiştir. İran’a uranyum zenginleştirme yolu kapatılacak ve ayrıca zenginleştirilmiş uranyum stoklarının büyük çoğunluğu nötr hale getirilecek, mevcut santrifüjler 3’te 2 oranında azaltılacak. İran’ın nükleer silah yapmasına asla izin verilmeyecek. Buna karşılık Güvenlik Konseyi ve biz tarafından uygulanan yaptırımlar aşamalı olarak kaldırılacak” diye konuştu. “Birçok kilit ayrıntı için müzakerelerin Haziran’a kadar süreceğini” söyleyen Obama, “Uluslararası gözlemciler, denetçiler, İran’ın nükleer tesislerine erişip, denetim sağlayacağını.” vurguladı. Sözlerine devam eden Obama “Ortak çıkar için İran halkı ile birlikte çalışmaya hazırız” ifadelerini kullandı. [02.04.2015 Amerikan Radio Siwa] ABD Başkanı’nın bu sözleri, Amerikan yönetiminin bu anlaşmayı ne kadar çok istediğini gösterir. İstediklerini gerçekleştirdiği için bu anlaşma, Amerika’nın yararınadır. Muhaliflere de pek itiraz gerekçesi sunmuyor. Zira anlaşmaya muhalefet eden Kongre’deki Cumhuriyetçilere ve Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu’nun konumuna açıkça meydan okuyor. Obama, ortak çıkar adı altında İran ile çalışmak istediklerini, yani bölgede Amerikan projelerini gerçekleştirmek için İran’ı kullanmak istediklerini ifade etti. Dolayısıyla Obama, İran’ın Yahudi varlığının tehditleriyle, İngiltere, Fransa ve Almanya troykasının tahrikleriyle, yeni sorunlarla meşgul olup yaptırımlar altında ezilmesini istemiyor.
2- “İran elindeki 10 bin kg düşük zenginleştirilmiş uranyumu azaltıp, 15 yıl boyunca sadece yüzde 3.67 zenginleştirilmiş olarak 300 kg uranyum bulundurmayı kabul etti. 15 yıl boyunca uranyum zenginleştirilmesi amacıyla yeni bir tesis de inşa etmeyecek. İran, elindeki santrifüjleri 3’te 2 azaltacak. Böylece sayı 19 binden 6104’e düşecek. Bunların da 10 yıl boyunca sadece 5060’ı zenginleştirme faaliyetinde bulunacak. İran sadece Natanz’da [düşük] uranyum zenginleştirme faaliyeti yürütecek. Fordo tesisinde en az 15 yıl uranyum zenginleştirmeyecek. Fordo’yu araştırma merkezi, fizik gibi barışçıl alanlarda çalışan bir tesise dönüştürecek. İran’ın zenginleştirme ve Ar-ge planı, 10 yıl boyunca nükleer silahın geliştirilmesini önlemek amacıyla UAEA’nın denetiminde olacak. 25 yıl boyunca uluslararası gözlemcilere uranyum yataklarına ve değirmenlerine erişim ve gözetim hakkı tanınacak. Yeni santrifüjlerin inşasını askıya almakla birlikte 20 yıl boyunca santrifüj ve stoklar sürekli uluslararası gözlemcilerin denetiminde olacak.” [03.04.2015 Şarku’l Avsat] İran Cumhurbaşkanı Ruhani “Karşı taraf sözünü tutarsa biz de sözümüzü tutarız” açıklamasını yaptı. [03.04.2015 el-Alem] İran’ın Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de “Yaptırımların kaldırılması önemli bir adımdır. İstenmeyen her adımı askıya aldık. Nükleer silahların yayılması hiç bir tarafın arzusu değil.” diye konuştu. [02.04.2015 Amerikan Radio Siwa] Bu açıklamalardan İran’ın, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini askıya aldığı ve bunun nükleer silahın üretilmesine olanak vermeyecek şekilde en düşük düzeyde tutmayı kabul ettiği anlaşılıyor. Santrifüj sayısını 3’te 2 azalttı ve bu santrifüjler de 25 yıl boyunca uluslararası denetim altında kalacaktır. Cumhurbaşkanın da açıkladığı gibi İran, bu dönem içinde tüm yükümlülüklerini yerine getirecektir. İran’ı sadece yaptırımların kaldırılması ilgilendiriyor. Bu bağlamda Cevad Zarif, “Büyük güçler ile varılan anlaşmanın uygulanması halinde İran’a uygulanan yaptırımlar sona erecektir.” dedi. İran, hem bölgede Amerika tarafından belirlenen rolü oynamak, hem de kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek istiyor. Nitekim bazı İranlı yetkililer, İran imparatorluğu rüyasından söz etmeye başladılar. İşte bu neden uğruna İran, nükleer programını feda etti!
3- Diğer P5+1 ülkelerine gelince, yan aktör ve tali role sahip oldukları ayan beyandır. Zira fiili müzakereler, genellikle Amerika ile İran arasında cereyan etti. Hem de gizlice değil alenen. Diğer ülkeler ise etkin rolden ziyade izleyici gibiydiler. Çünkü kanıtlar, İran ile Amerika’nın anlaşma vardığını gösteriyor. Diğer P5+1 ülkeleri ise attıkları adımlarla bir nevi gözlemci mesabesinde oldular. Hoşlarına gitmediği bir şey gördüklerinde öfkelenip sokrandılar, sakinleşmek için karşı çıktılar. Sonra da anlaşmayı imzalamak için masaya geri döndüler ya da kendilerine vekil tayin ettiler. Bunu, bu ülkelerin bakanlarının tavırlarında açıkça görmek mümkündür. Lavrov, Tacikistan ziyareti sırasında “Durum olağanüstü ve benzersizdir.” dedi. “Mevcut aşamanın önemi siyasi çerçeve anlaşmasının biçimine bağlı olduğunu” söyleyen Lavrov, “Anlaşmanın tüm bileşenleri de açıktır.” dedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Alexander Lukaşeviç basın toplantısında “Rusya, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un acilen Lozan’a geri dönmesine gerek olmadığını düşünüyor. Zira şu an müzakereciler ilkesel anlaşmanın detaylarını görüşüyorlar.” dedi [02.04.2015 Rusya Today, Rus Novosti] Rusların açıklamalarından anlaşmanın daha önce hazırlanıp bittiği ve sadece geriye imzaların kaldığı anlaşılıyor. Bu nedenle Dışişleri Bakanının imza için gitmesine gerek olmadığını söylediler. Onun içindir ki Dışişleri Bakanı durumu olağanüstü olarak niteledi. Bununla aslında İranlılar ile özellikle de İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile haftalardır tek başına görüşen ve geçtiğimiz ay sonunda da imzaların atılacağı tarihe kadar 26 Mart 2015 tarihinden itibaren kesintisiz bir hafta boyunca görüşmeleri yoğunlaştıran ABD Dışişleri Bakanı’na atıfta bulunmaktadır. Amerika, grubun diğer üye devletlerinin Dışişleri Bakanlarını sadece imza gününe katılmaları için çağırdı! Ama onlar, imzadan bir gün önce anlaşma metninin hazır olduğunu ve Amerika’nın bu metnin imzalanması konusunda ısrar ettiğini gördüklerinde görüşmelerden çekildiler. Fransa Dışişleri Bakanı öfkeden dolayı arka kapıdan çıktı. Alman Dışişleri Bakanı Baltık Cumhuriyetlerine seyahat etmek üzereydi. Yukarıda da belirtildiği gibi Rusya Dışişleri Bakanı da anlaşma günü düzenlenen törene katılmadı, yerine yardımcısı vekâlet etti. Çin Dışişleri Bakanı da sanki olaylara Fransız kalmış gibiydi. Anlaşma İngiltere Dışişleri Bakanı üzerinde soğuk duş etkisi yarattı. Bununla beraber görüşmeleri terk etmedi, ne kızgınlığını ne de memnuniyeti dile getirdi. Aksine her zaman ki gibi pis İngiliz siyaseti uyarınca ne olacağını görmek için sonuna kadar bekledi. Ama sonunda herkes, imza törenine katıldı. Fakat itibarlarını korumak için Amerika tarafından hazırlanan anlaşma metnini tartışmaya başladılar. Tartışma iki gün sürdü. Ardından herhangi bir değişiklik yapamadan ya da buna imkân bulamadan anlaşmayı imzaladılar. Rusya Dışişleri Bakanı, Amerika ile İran arasında anlaşmanın bir gün öncesinden gerçekleştiğini, şu an imzanın sadece politik bir mesele olduğunu söyledi. Bu yüzden Lozan’a katılma gereği görmedi. Yerine anlaşmayı yardımcısı imzaladı. Böylece anlaşmanın temel aktörlerinin İran ile Amerika olduğu görülüyor.
4- Kongre’de etkin olan Cumhuriyetçiler ise sırf partizan düşünceler nedeniyle ve gelecek yıl yapılacak seçimlerden zaferle çıkmak amacıyla anlaşmaya yönelik itirazlarını dile getirdiler. Obama yönetimi ise dış politikada başarı elde ederek tarihe geçmek ve bölgedeki proje ve planlarının uygulanmasında İran’ı kullanmak amacıyla Cumhuriyetçilerin muhalefetine rağmen anlaşmayı imzaladı. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner yaptığı açıklamada “Nihai anlaşmanın parametreleri Beyaz Saray’ın öncelikli hedeflerine kıyasla endişe vericidir” dedi ve “Yaptırımlar kaldırılmadan önce herhangi bir anlaşmanın ayrıntılarını tam olarak gözden geçirmek için Kongre’ye olanak verilmelidir.” ifadelerini kullandı. 02 Nisan 2015 Perşembe günü açıklanan çerçeve anlaşması için “Obama’nın ilk hedeflerinden sapmış olması amacıyla endişe vericidir” açıklamasını yaptı. [03.04.2015 AFP] Dış İlişkiler Komitesinin, Başkan Obama’nın Kongre’nin onayını almasını ön gören yasa teklifini 14 Nisan’da görüşüp sonra da oylama yapması öngörülüyor. Ancak Obama yönetimi ise bunu reddediyor ve böyle bir anlaşmanın imzalanmasının yürütmenin yetkileriyle sınırlı olduğunu ve Kongre’nin bu konuya müdahil olmasının bir emsal teşkil edeceğini söylüyor.
5- Yahudi varlığının konumuna gelince, Netanyahu yaptığı açıklamada “Söz konusu çerçeve anlaşması İsrail’in varlığını tehdit ediyor.” dedi. [03.04.2015 AFP] Oysa onun Lozan’da anlaşma imzalanmadan önce “İran’ın nükleer yeteneklerini önemli ölçüde azaltan” bir anlaşma yapılması çağrısında bulunduğu bilinmektedir. Netanyahu “İyi bir anlaşma, İran’ın nükleer altyapısını azaltmalıdır. İyi anlaşma, Tahran’ın nükleer programı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını İran’ın davranış değişikliğine bağlamalıdır.” demişti. [01.04.2015 Reuters] Lozan’da imzalanan anlaşmada bizzat bu gerçekleşmiş oldu. Netanyahu’nun bu konumu, Yahudi varlığını korumaya yönelik daha fazla ABD yardımı ve taahhüdü almak, zaferle çıktığı seçimler sırasında bu konuda dile getirdiği önceki konumunu doğrulamak ve 2016 yılında yapılacak Amerikan Başkanlık seçimlerinde yönetime geleceği öngörülen Cumhuriyetçiler ile olan ilişkisini güçlendirmek için bir nevi şantajdır. Bu yüzden Netanyahu, Cumhuriyetçilerin daveti üzerine Kongre’ye hitaben bir konuşmak yapmak için Amerika’ya gitti ve İran ile varılacak anlaşmanın tehlikelerinden bahsetti. Hâlbuki anlaşmanın İran’ın nükleer silah üretme kapasitesini azaltacağını ve büyük ölçüde İran’ın, Yahudi varlığının yararına olacak şekilde Amerika tarafından bölgede İran için belirlenen rolü oynayacağını biliyordu. Zira İran, Golan’ın güvenliğini sağlayan Suriye rejimine kol kanat germekte, bölgeyi iç savaşlar ile meşgul etmekte, İslam ümmetinin vahdetine ve Hilafetin kurulma projesinin uygulanmasına engel olmaktadır. Obama, Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde ABD’nin Yahudi devletinin güvenliğine yönelik sarsılmaz taahhütlerinin sürdüğünü ifade etti ve güvenlik ekibinden “İki ülke arasındaki güvenlik işbirliğini güçlendirmek için yeni İsrail hükümeti ile müzakerelerin yoğunlaştırılması” talebinde bulunacağını söyledi. [03.04.2015 AFP]
Tüm bunlardan şu hususlar açığa çıkıyor:
A- İran ile bu anlaşmayı pişirip hazırlayan kuşkusuz Amerika’dır. Nitekim 24 Kasım 2013 tarihindeki Cenevre anlaşmasını da pişirip hazırlayan o idi. Diğer beş ülke ise ivedilikle anlaşmanın imzalanması için sadece anlaşmayı okumakla yetindiler. Ama itibarlarını kurtarmak için yapılan tartışmalar nedeniyle anlaşma iki gün gecikti. Ardından anlaşmayı kabul edip imzaladılar.
B- Amerika’nın amacı, İran’a uygulanan yaptırımları ve baskıları hafifletmek ya da tamamen kaldırmaktır ki İran’ı bölgede kullanabilsin ve İran, Amerika tarafından kendisine çizilen rolü oynayabilsin. Bu sebeple Obama yönetimi, bütün ağırlığını koydu ve bu anlaşmayı gerçekleştirmek ve dış politikada hanesine başarı kaydetmek için tüm düşüncelerini bu yönde yoğunlaştırdı. Bu nedenle ABD Başkanı anlaşmayı tarihi bir anlaşma olarak niteledi.
C- Geriye demokrat Obama yönetiminin bu anlaşmayı seçim başarısı olarak lanse etmemesi için çalışan Kongre’deki Cumhuriyetçiler engeli kalıyor. Cumhuriyetçiler, Başkan Obama’nın kendi kontrolleri altında kalmasını istiyorlar. Görünüşe göre de taraflar arasındaki çatışma devam edecektir. Obama yönetiminin İran’a uygulanan bazı yaptırımları kaldırması bekleniyor. Ama bazı yaptırımlar var ki Obama yönetimi, bu yaptırımları ancak Kongre’nin onayıyla kaldırabiliyor. Bu yüzden İran’a uygulanan bazı yaptırımların zamanla aşılacağı tahmin ediliyor.
D- Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu’nun konumu, varlığın bekasını korumak amacıyla daha fazla Amerikan yardım ve taahhütleri elde etmek, zaferle çıktığı seçimler sırasında bu konuda dile getirdiği önceki konumunu desteklemek, gelecek yıl yapılacak Amerikan Başkanlık seçimlerinde yönetime geleceği düşünülen Cumhuriyetçiler ile olan ilişkisini güçlendirmek için bir şantajdır. Çünkü Yahudi devletinin Amerika’dan vazgeçme gibi bir lüksü yoktur.
E- İran’a gelince, uranyum zenginleştirme programından vazgeçti ve zenginleştirme programının en düşük düzeyde olmasını kabul etti. Ki bu düzey nükleer silah üretimine olanak vermiyor. Santrifüj sayısını 3’te 2 azalttı ve bu santrifüjler 25 yıl boyunca uluslararası denetim altında kalacaktır. Cumhurbaşkanının da açıkladığı gibi İran bu dönem içinde tüm yükümlülüklerini yerine getirecektir. İran’ı tek ilgilendiren mesele, yaptırımların kaldırılması ve bölgeye müdahil olmaktır. Çünkü İran, ortak çıkarlar bahanesiyle Amerika tarafından belirlenen rolü oynamak ve Amerika ile hareket ederek bölgedeki rolünü uygulamak istiyor. Şayet İranlı yetkililer, meselelerin bilincinde olsalardı, domuzdan post, büyük şeytandan da dost olmayacağını bilirlerdi. Lozan’da yapılan nükleer anlaşma bunu dile getiriyor.
16 Cumâde’s Sânî 1436 2015/04/05 |
Kaynak: Hizb-ut-tahrir.info