“Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” başlıklı imza kampanyası suç kabul edilerek Diyarbakır’da 5 kişi hakkında dava açıldı.
1953 yılından bu yana, hiçbir şiddet eylemine adı karışmamış olmasına rağmen terör suçlamasıyla karşı karşıya kalan ve toplamda 1828 yıl gibi çok ağır cezalara çarptırılan 500’den fazla Hizb-ut Tahrirli Müslümanın yaşadığı yargı zulmüne dikkat çekmek için Türkiye genelinde bir imza kampanyası başlatılmıştı.
20 Ekim-30 Kasım 2014 tarihinde düzenlenen imza kampanyasında 74.001 kişi attıkları imzalar ile Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargı zulmüne dur dediler.
“Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” başlıklı imza kampanyasına özellikle Diyarbakır’da halkın yoğun desteği ile gerçekleşmişti. (https://www.kokludegisim.net/haberler/amed-halki-yargi-zulmune-dur-dedi.html)
ZULME KARŞI ÇIKMANIN KARŞILIĞI YİNE ZULÜM
Bir hukuksuzluğu anlatmak için yapılan bu çalışma neticesinde yine birçok ilde haksız ve keyfi uygulamalarla karşılaşılmış, gözaltılar olmuştu. Emniyet güçleri tarafından 9 Kasım’da Ankara Keçiören’de 6 kişi, 16 Kasım’da yine Ankara Yenimahalle’de 2 kişi, 21 Kasım’da Malatya’da 3 kişi, 22 Kasım’da Siirt’te 1 kişi ve yine 22 Kasım’da Bursa’da 6 kişi olmak üzere toplamda 18 kişi gözaltına alınarak haklarında yasal işlem yapılmıştı.
Yapılan çalışmalar neticesinde dosyaların kapanması beklenirken yeni dosyalar açılmaya başlandı. En son olarak Diyarbakır’da imza kampanyası nedeniyle 5 kişi hakkında dava açıldı. Duruşmalar 2 Haziran’da 5.Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak.
Delil olarak ise Diyarbakır 3.Sulh Ceza Mahkemesinin dergi ve yayınların toplanması yönündeki kararı ile imza stantları gösterildi.
İlginç olan ise TCK’nın 220/7.maddesi dayanak gösterilerek “barınılacak yer tesisi, yardım etme, giyecek, silah veya cephane sağlama” iddiası ile birlikte “Terör örgütü propagandası” yapmaktan ceza talep ediliyor. Zorlama yorumlar ve uydurulan deliller ile yeni mağduriyetler oluşturulmaya çalışılıyor.
TÜRKİYE’DE HUKUK KARMAŞASI DEVAM EDİYOR
Gaziantep’te savcı mütalaasında; sanıkların Hizb-ut Tahrir isimli siyasi bir oluşumunun içinde faaliyet gösterdikleri yolunda gerekli ve yeterli deliller mevcut ise de; sanıkların mensubu oldukları iddia edilen Hizb-ut Tahrir oluşumunun silahlı bir terör örgütü olduğuna dair mahkûmiyetlerine yeterli delil bulunmadığı, sanıkların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda iddianamenin 40.sayfasında dökümü yapıldığı gibi pek çok kitap, bildiri ve propaganda CD’lerinin bulunduğu, bu kitap ve CD’lerin dışında herhangi bir silah veya patlayıcı maddenin sanıklarda ele geçirilmediği, sanıkların içinde bulunduğu oluşumun yasa dışı silahlı örgüt olmaktan ziyade siyasi bir örgüt, dernek veya cemaat şeklinde olduğu iddianamede bahsi geçen silahlı terör örgütü oluşturmanın yasal unsurlarının bulunmadığı anlaşılmakla sanıkların müsnet suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini talep etti.
Mahkeme Savcının mütalaasına uygun olarak tüm sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.
Bir taraftan bu karar mevcutken diğer yanda Diyarbakır’da yeni dosya açılıyor. Bir bildiri yüzünden Saim Ayseli’ye 3 yıl hapis veriliyor. Ayhan Aladağ bir kitap yüzünden hapse atılıyor.
BU HUKUKSUZLUKLAR DERHAL SONA ERMELİDİR
Aynı imza kampanyasında Ankara’da takipsizlik verilirken Diyarbakır’da dava açılması da anlaşılması güç bir durum.
Yargıtay 9.Ceza Dairesinin kehanet ve niyet okumalar üzerinde yaptığı içtihat hala canlılığını koruyor. Hükümet bu hukuksuzluğun ve mağduriyetin giderilmesi için bir adım atması gerekirsen zulme karşı sessizliğini sürdürüyor.
kokludegisim.net