Türkiye’nin bölgede en ileri partneri Barzani, bundan tam üç yıl önce Suriye’den gelen Kürtleri eğittiklerini söylüyordu.
El-Cezire’ye verdiği röportajda Barzani, “Henüz bu kişileri Suriye’ye göndermedik ancak Suriye ordusu çekilir ve güvenlik boşluğu olursa niyet onları konuşlandırmak” ifadesiyle niyetlerini gizlemiyordu. (24.07.2012) Şam kasabının şimdiye kadar öldürdüğü Müslüman Kürt kardeşlerimizi sadece izleyen Barzani’nin, Suriye rejiminin içine düşeceği güvenlik boşluğunu doldurmaya hevesli biri olduğu belliydi. Lakin biz Suriye devrimine büyük kumpas kuran bu adamın elindeki kanları görmezden gelerek Diyâri Bekir’de 3’ü (Barzani-Tatlises-Şivan) bir arada düetle bölgeye barış geleceğini umuyorduk.
Ayrıca çözüm süreci bağlamında Silahlı veya silahsız, bir şekilde ülkeyi terk etmeleri istenen PKK militanlarının Suriye’ye geçtiklerini bilmeyen yok. Bunlar zaten devrimin başından beri Suriye’de bulunan İran askerleri ve Hizbullah milislerine eşlik ettiler ve Kuzey’den açılmış bu mevzide devrimi vurmak için yerlerini aldılar. Hizbullah Kusayr’da mevzi alırken çözüm süreci bağlamında geçişlerine göz yumulan Iraklı ve Türkiyeli PKK militanları Kuzeyden bu devrimi vurmak için cephe açtılar. O gün biz bunu umursamadık. Zira içimizdeki “uru” atıyorduk. Çünkü reel-politiği ilke edinen “devlet aklı”, bu ümmetin düşmanı emperyalist devletlerin sahaya sürdüğü paramiliter askerlerinin öldürücü silahlarını bir gün bize doğrultulacağını umursamıyordu.
Sonra buna Işid çetesi de eklendi. Daha önce bu köşede “Işid İran ilişkisi/Frankeştayn yaratmak” başlıklı yazımızda ifade ettiğimiz gibi Işid’i Irak ve İran istihbaratı bir strateji çerçevesinde Suriye’ye soktu. Mürted oldukları iddiasıyla öncelikle def edilmesi gereken düşman olarak gördükleri müslümanlarla çatışan bu barbar çeteyi, Suriye rejimi aleyhine oluşan dünya kamuoyunu lehine çevirmek ve rejimin kalbine (Şam’a) öldürücü darbeyi vurmamaları için muhalif grupları başkentten uzak tutmak için İran ve Irak istihbaratı bu ülkeye sokmuştur. En önemlisi de ümmetimizin umudu haline gelmiş olan Hilafet’in zihinlerde şeytanlaştırılması için…
Bütün bunlar Suriye devrimini çevrelemek için ABD ve AB’nin koordinatörlüğünde bölgedeki tüm militer güçleri aktif hale getirme politikasının bir sonucuydu. Irak ve Afganistan deneyiminden ders çıkartan Batı kendi askeri varlığıyla müdahale etmek yerine PKK-PYD-YPG-IŞİD-Hizbullah-İran Askerleri-Irak Mehdi Ordusu vb. bölgede ne kadar aktive edebileceği silahlı örgüt varsa hepsini bu devrimi boğmak için seferber etti. Çözüm süreci de tamamen bununla ilintili bir süreçti. PYD liderinin başından beri Ankara’ya sık sık gelip gitmesi de bununla paralel yürütülen bir süreçti. (Çözüm süreciyle PYD vb. yapıların Suriye’de güçlenmesi arasındaki paralelliği anlamak için Ezgi Başaran’ın PYD Lideri Salih Müslim ile yaptığı röportaja (15/04/2013) bakılabilir.) O günden bugüne gelişen süreç bunu kanıtlamıştır. Yukarıda ifade edildiği gibi Suriye rejiminin güvenlik boşluğu yaşadığı bir süreçte Barzani peşmerge güçlerini bu bölgeye gönderdi. O gün gazeteler peşmerge güçlerinin geçişini “Kardeşlik Köprüsü” manşetleri ile okurlarına duyuruyordu.
İşte kendi jeopolitik dengelerini korumak ve bu devrimi durdurmak adına tüm (paramiliter) güçlerini Suriye’de aktif hale getiren ABD bugün güneyimizde bir devlet tehdidi oluşturacak noktaya geldi. Türkiye’nin güneyinde bir devlet kurulur mu bilinmez amma, Türkiye’yi de yanına alarak ABD’nin arzuladığı şey kesinlikle bu devrimi boğmaktır. ABD Türkiye sınır hattı boyunca bir Kürt bölgesi oluşturarak Suriye’nin kuzey sınırını boydan boya soğuk duvarla çevreliyor. Motorun hararet yapmaması için su dolanmak, devir daim yaptırmak gerekir.
İşte Suruç’ta meydana gelen vahşi terör saldırısı da bunun paralelinde bir gelişme. Olayı kimin yaptığı kesinleşmemekle birlikte kesin olan bir şey var ki, Suriye devriminin çevrelendiği bu hat üzerinde (Güney’de) İslami hassasiyetleri güçlü Kürt kardeşlerimizi provoke ederek bu devrime, İslam’a nefretle bakan bir halk kitlesi icad edilmek isteniyor. Bu da Suriye devrimini militer güçlerle kuşatma planına paralel sosyolojik olarak halk kitlelerini devrim karşısında manipüle etmeye yönelik psikolojik bir savaştır.
Tabiki bunun siyasi amaçları da vardır. Bu olayla birlikte ABD Türkiye’ye, Suriye’de PYD ve YPG güçleri ile doğal müttefik, stratejik partner olarak birlikte çalışmalarının zorunluluk olduğu mesajını vermektedir. Nitekim Türkiye, işgalci ABD askerlerini güllerle karşılayan Kuzey Irak Yönetimini stratejik müttefik kabul etmiş, peşmergenin geçişine de izin vermişti. Irak’ta olan Suriye’de neden olmasındı! PYD lideri Salih Müslim, Anberin Zaman’a verdiği röportajda, Türkiye’nin, sınırlarını ancak kendileri ile işbirliği yaparak koruyabileceğini ifade etmişti. Röportajın başlığı “Türkiye’nin sınırlarını terörden en iyi biz koruruz”. Ve iki hafta önce yayınlanmış. İlginç değil mi??? Bu tür sansasyonel eylemleri kimin yaptığını daha çok kime yaradığına bakarak anlayacaksak bu açıkça PYD’ye, PKK’ya ve dolayısıyla Suriye devrimini çevreleme ve boğma stratejisi güden ABD’ye yaramaktadır.
Suriye devrimini çevreleme ve boğma amacına matuf planlanan bu kirli komplodan birinci derecede Batılı devletler ve istihbarat örgütleri ikinci derecede bu sömürgeci devletlerle bölgeye barış getirilebileceğine inanan, onların kirli planlarını afişe edip, içimizdeki urlarını söküp atmak yerine onlarla işbirliği içinde olan yönetimler sorumludur.
twitter.com/abdurrahimsen