Bundan tam 3 gün önce ajanslar Türk askerinin Kuzey Irak’a tanklar ve 2000 civarında asker sevkiyat yaptığını duyurdu.
Bu meseleye geçmeden önce toplumda oluşan bir hastalıktan bahsetmek istiyorum. Dikkat edilirse yaşanan pek çok hezimet ve sefihliği, kahramanlık yada büyük bir başarı gibi göstermeye çalışan büyük bir kesimin olduğunu görmekteyiz. Bunların sayısı pek çoktur ama sözü fazla uzatmamak adına birkaç örnekle yetineceğim.
Mesela düşürülen Rus uçağı vakıasında tek bir uçağın düşürülmesi olumlu bir gelişme iken Rus gemilerinin Boğazlarımızdan geçmesine sessiz kalmak yada Türkmen Dağı’nın düşmesini seyretmek Rusya’nın PYD’ye açıkça havadan silah yardımı yapmasına tek söz dahi edememek hatta Rus gemileri geçerken NATO gemilerinin denizlerimize girmesini büyük bir marifet gibi servis etmek gelinen noktanın ne kadar hazin olduğunu anlamak için yeterli olacaktır.
Türk askerinin Irak’ın kuzeyine geçmesini de Türklerin Rusya’ya karşı büyük bir başarısı yada Ortadoğu’da Türk hamlesi olarak görmek ve bölgenin şekillenmesinde Türkiye’nin söz sahibi olduğunu söylemek de aynı ruh halini yansıtması açısından yeterlidir.
Bu girizgâhtan sonra meseleye İslam ideolojisi zaviyesinden baktığımızda gelişmelerin ayın on dördü gibi ortada olduğu görülmektedir. Meseleyi takip edenler bilmektedir ki ABD Irak’ı işgal ettikten sonra Müslüman coğrafyasını parçalama siyasetine hız vermiştir. Bu plan çerçevesinde Irak’ında üçe bölünmesi (Sünni, Şii ve Kürt bölgesi) çalışmaları son sürat devam etmektedir. ABD’nin bu habis planının altında yatan en önemli sebep ise inşallah yakında kurulacak olan Raşidî Hilafet Devleti’nin kendi içerisinde pek çok sorun ile karşı karşıya kalması ve bu sorunlar içerisinde boğulmasıdır. Aslında bu mesele bile artık sömürgeci kâfirlerin İslam Devleti’nin kurulmasına engel olmada ne kadar acziyet içerisinde olduklarını anlamamız açısından önemli bir vakıadır.
Şimdi meselenin anlaşılması için geçmişte yaşanan olayları hatırlayalım. Bir ülkelinin bölünmesi kolay bir iş değildir. Müslümanlar bu bölgede yüzyıllardır beraber yaşamaktadır ve coğrafi olarak isimlendirilen bu bölgelerde insanların yerlerinden göç etmeye zorlanması gerekiyordu ki IŞİD’in Musul’a saldırmasıyla başlayan ve neredeyse Bağdat’a kadar olan ilerleyişi bölgede yaşayan Müslümanları göçe zorlamış ve oluşturulan nüfus hareketleriyle bölünmenin önündeki en büyük sorunlardan bir tanesi böylece aşılmış oldu. Şimdi ise yapılması gereken bölünecek olan devletçiklerin birer orduya sahip olma zorunluluklarıdır ki işte tam bu noktada Türkiye devreye girmektedir. Irak’ın kuzeyinde bulunan bölgede Peşmerge birliklerinden başka düzenli bir silahlı yapı bulunmamaktadır. Bu haliyle buradaki güçler ABD’nin vekâlet savaşında etkin bir durumdadır. Buradaki yapıya pek çok ülkeden silahların gönderildiği herkes tarafından malum olduğuna göre geriye kalan ise bu kurulacak olan ordunun eğitimidir ki bu görev Türkiye’ye verildiği de gayet açıktır. Bu uygulamanın başarıya ulaşması için Türkiyeli yetkililerin üst seviyedeki gayretleri ise görülmektedir. Yoksa mesele ne Rusya’ya ayar vermek ne bölgede ümmetin maslahatlarını gözetlemek nede ülke çıkarlarına göre hareket etmek değildir.
Son söz olarak Irak’ta yaşanan gelişmelerin ardında Irak’ın üçe bölünme planı yatmaktadır ve bu plan sömürgeci kâfir ABD’nin planıdır.
Yasin Babayiğit