”Dünyanın henüz nüfuz edilemeyen tek yöresini medeniyete kavuşturmak, oradaki halkların üstün de asılı duran karanlığı delmek, kanımca içinde bulunduğumuz bu ilerleme çağına yaraşır bir haçlı seferidir.”
Bu sözleri Belçika Kralı II. Leopold günümüz Belçika’sının yaklaşık 78 katı büyüklüğündeki Orta Afrika’nın büyük ülkesi Kongo için söylemişti.
Belçika Kralının bu sözleri gerçekten büyük bir idealizmin ifadesi miydi?Değilse bu sözler ne anlam taşıyordu? Gerçek şu ki, bütün batılı sömürgeciler gibi o da ‘’medeniyet götürme’’ söyleminin arkasına asıl niyetini gizlemişti. Nasıl mı; Belçika Kralı II.Leopold’un medeniyet getirdiği Kongo’da yaklaşık yirmi üç yıllık bir dönemde nüfusun üçte ikisinin yok olduğunu söylemek yeterlidir sanırım.
Belçika Avrupa’nın genç ve küçük devletlerinden birisiydi. Kral II.Leopold Belçika’nın da sömürgecilikten pay alması için büyük çaba sarf ediyordu. Hedef Kongo idi. ABD’li gazeteci Henry Morton Stanley bölgeye Belçika adına kaşif olarak gönderilmiş ve ilk koloniler oluşturulmuştu. Almanya’nın öncülüğünde Afrika için 1884-85 yıllarında Berlin Konferansı toplandı. Bu konferansta imzalanan Kongo Anlaşması ile Kongo’da, Özgür Kongo Devleti adıyla bağımsız bir devlet kuruldu. Fakat bu nasıl bağımsızlık ise bu devletin mülkiyeti Belçika Kralı II. Léopold’a verildi.
Suaygırı Derisinden Kamçılar
Özgür Kongo Devleti kısa sürede en vahşi yöntemlerin uygulandığı bir sömürge ülkesine dönüştürüldü. Medeniyet söylemi ile bölgeye gelen Belçikalılar Kongo halkını medeniyetin kölesi haline getirdiler.
İlk keşfedilen kaynak fildişi idi. Fildişi ticaretinden komisyon alan şirketler fildişi toplaması için zorunlu tuttukları köylüleri kotayı dolduramadıklarında suaygırı derisinden yapılmış “chicotte” adlı kamçılar ile cezalandırıyorlardı. Bu cezalar çoğunlukla ölümle sonuçlanıyordu.
Kotayı Dolduramayanların Elleri Kesildi
Kauçuğun 1890’lardan itibaren araçlarda kullanılmaya başlaması ise ikinci bir kazanç kapısı açmıştı. Kongo ormanları kauçuk için yağmalanmaya başlandı. Kongo halkı fildişinden sonra kauçuk kotası ile karşı karşıya kaldılar. Suaygırı kamçıları yine devredeydi. Fakat bu da yeterli görülmeyerek kotayı dolduramayanların başta el ve ayak kesme (küçük çocuklarda dahil) olmak üzere bir çok akıl almaz işkence yöntemleri kullanıldı.
Kongo’nun nüfusu yirmi üç yıllık II.Leopold yönetimi sırasında üçte bire indi. Tahminlere göre 20-30 milyon olan nüfus hiç artmadığı gibi 8-9 milyona inmişti. Kral II.Leopold’un insanlık dışı uygulamaları uluslar arası alanda duyulmaya başlayınca büyük tepki çekti. Bütün bu tepkiler üzerine kral özel mülkü olan Özgür Kongo Devleti’nin yönetimini Belçika Devleti’ne devretmek zorunda kaldı.
Belçika yönetimi döneminde her ne kadar insanlık dışı uygulamalar kalksa da zengin maden (bakır, kobalt, elmas) yataklarının da keşfi ile sömürgecilik tüm hızıyla devam etti.
Günümüzde sözde bağımsız olan Kongo, siyasi ve sosyal komplolor içerisinde bir türlü yakasını başta Belçika olmak üzere yine batının acımasız sömürgecilerinden kurtaramamaktadır.
Kaynaklar
1-Demokratik Kongo Cumhuriyeti, ANKARA ÜNİVERSİTESİ Afrika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi, AFRİKA ÜLKE PROFİLLERİ SERİSİ, http://www.acaum.org/attachments/category/53/DKC-2011-ACAUM.pdf
2-Sömürgecilik Tarihi, Raimondo Luragi, çev. Halim İnal, e yayınları 2000
3-Sömürgecilik Sosyolojisi, Doç. Dr. Taner Tatar,http://iys.inonu.edu.tr/webpanel/dosyalar/1046/file/somurge.pdf
4-Siyasi Tarih, Oral Sander, İmge Kitabevi 2006
5- Kongo’daki küresel savaş, İbrahim Tığlı, http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=237080&q=ibrahim+t%C4%B1%C4%9Fl%C4%B1