Terörizm, Batı’nın İslam ile bitmeyen savaşının bir parçasıdır. Batı, bu kavramın hem üreticisi hem uygulayıcısı ve hem de öğreticisi olmuştur. Çünkü vahşice öldürme, envai işkence yöntemleri, korkutup sindirme, kendi pragmatik dünya görüşü olan Kapitalist ideolojinin bekası için olmazsa olmazlardandır.
Eski, yeni bütün emperyalist devletlerin sıkça başvurdukları terörizm, yine bu devletlerin teşkil ettiği bir takım kuruluşlar aracı edilerek gerçekleştirilir. Aynı şekilde, vahyin aydınlığından uzaklaşan insanlara cazip gelen bazı kavramlar kullanılır. Demokrasi, insan hakları, eşitlik, özgürlük vb. cafcaflı kavramlar ile iğrençliklerini maskelerler.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya devletleri üzerinde hegemonya kuran bu sömürgeci Batı devletleri, Osmanlı İslam Devleti’nin toprakları üzerinde kendi ideolojik bakış açılarına göre devletçikler inşa ettiler. Öyle ki Müslüman halkların üzerinde tesis edilen yönetimler kendi halklarına düşman, efendileri olan Batılı devletlerin çıkarlarını sağlamak için canhıraş bir şekilde çalıştılar. Gün gelip sahibine yeterince hizmet etmekten aciz kalan diktatörler, kendilerini tarihin çöplüğünde buldular. Çünkü zihnen kirlenmiş karanlıkçı bir ruha sahip yeni ajanlar/yöneticiler bulmak zor değildi.
Bu karton devletler, efendilerinin çıkarları için kendi halklarına karşı en büyük terörü gerçekleştirdiler. Katlettiler, hapsettiler, sürdüler, sindirdiler, korkuttular ve aşağıladılar. Bu uşak yöneticiler yetersiz kaldıkları zaman, efendileri emperpaylist devletler bizzat müdahale ederek yüz binlerce Müslüman’ı katlettiler. Filistin, Cezayir, Keşmir, Afganistan, Kafkasya, Doğu Türkistan, Orta Asya ülkeleri, Irak, Suriye ve daha nice beldelerde yaptıkları gibi.
Müslümanlar, İslam Devleti’nin yokluğu ile karşılaştığı belalar ile boğuşurken ümmetin bağrına bir hançer saplar gibi “İsrail” varlığını kurdular. İslam toprakları üzerinde kurulan bu gayri meşru yapı, kurulduğu andan itibaren terörizm ile, işgal ile hakimiyet alanını genişletmiş ve on binlerce Müslüman’ı dünyanın gözü önünde katletmiş ve halen katletmeye devam etmektedir.
Sömürgeci devletlerin kendi habis fikir ve nizamlarını yerel uşakları aracılığı ile halklara dayatması sonucu, hayatın her alanında sorunların çıkmasına sebebiyet vermişlerdir.
Söz gelimi Türkiye Cumhuriyeti’nin, Batı’nın fikir ve nizamları ile Türk ulusçuluğu esası üzerinde kurulması sonucu olarak yaklaşık kırk yıldır ülke gündeminden düşmeyen terör sorununu ortaya çıkartmıştır. Çok ağır bir bilançosu olan bu sorun halen devam etmektedir. Devletin Kürt halkına yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları sonucu Kürt Meselesi ile terör sorunu iç içe girmiş bir şekilde kangrenli bir yaraya dönüştü.
Meselenin bu duruma gelmesinin tek müsebbibi Batı’dır. Sorunun ortaya çıkmasının asıl sebebi, Batı’nın fikir ve nizamları olduğu gibi, bu sorunu çözme iddiası ile ortaya çıkan örgütlerin yine Batı’nın söylem ve eylemleri ile hareket etmesidir. Aynı zamanda sürdürülen bu kirli savaşın sadece iki tarafı yok. İslam beldeleri üzerinde hakimiyet mücadelesi veren emperyalist devletlerin de bu kirli savaşın fiili tarafları olduğunu da unutmamak gerekir.
Yaşanan bu kirli savaşta nice masum canlar yitirildi. Bir yandan ümmetin evlatlarının kanları üzerinde varlığını sürdürmeye çalışan örgüt ile halen milliyetçi ve ötekileştirici söylemleri sürdürmeye devam eden devlet arasında bırakılan halk, kötülerden bir kötüyü tercih etmeye zorlanmaktadır.
Gerek devlet ve gerekse örgüt, siyasi ve ideolojik olarak Batı’ya dayandıkları müddetçe bu topraklarda ölümler eksik olmayacaktır. Zaman zaman duraklasa da asla bitmeyecektir.
Rabbimiz Allah Subhanehu ve Teala, kâfirlerin gerçek yüzlerini, Müslümanlara karşı içlerinde sakladıkları kinin büyüklüğünü, ellerine fırsat geçtiği takdirde nasıl vahşileşeceklerini ve kısacası ne kadar olumsuz bir konumda olduklarını on dört asır önce bize haber vermiştir. Aynı şekilde geçen bu on dört asır boyunca Rabbimizin dediği hususların hepsini tecrübe etmiş bir ümmetiz.
Bütün bu hakikatler ortada iken emperyalist, terörist, kâfir devletler ile bu iş birliği neyin nesidir? Rabbimiz onlardan sakındırırken onlar ile kurulan dostluklar neyin nesidir?
Ey Müslümanlar, Habir, Kahhar ve Âdil olan Allah’a yönelin ki kurtuluşa eresiniz. Kâfir Batı’nın yaşam tarzını/ideolojisini elinizin tersi ile itin. İslam ümmetine bu acıları yaşatan emperyalist devletlerin işbirlikçilerini görün ve onlara yanaşmayın. Kendisi ile yeryüzünü adalet ile ihya edecek İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışın.
Muhakkak ki Rabbimizin hesabı pek çetindir.
@Ausalp