Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / Yöneticiler suskun, âlimler suskun halep ise kan ağliyor…/ Abdullah İmamoğlu
islam devleti default

Yöneticiler suskun, âlimler suskun halep ise kan ağliyor…/ Abdullah İmamoğlu

Sözlerime nereden başlasam bilemiyorum. Kâfir Moskof’un ve katil Esed’in katliamlarına maruz kalan ve kan gölüne dönen Halep’ten mi, Müslüman kardeşlerinin vahşice katledilişlerini uzaktan, oturduğu yerden seyreden yöneticilerden mi, televizyon ekranlarında Cennet somut mu soyut mu tartışmasında boğulmuş, ümmetin dertlerine karşı suskunluğa oynayan medyatik âlimlerimizden mi? Bilemedim… Ama bir hakikat var o da; Halep kan ağlıyor. 
 
 
Suriye devrimi çok şeyleri ifşa etti. Yeri geldi yöneticilerin suskunluğunu ifşa etti, Paris’teki saldırıları gece yarısı son dakika haberi olarak veren ama söz konusu Halep olduğunda, Müslümanlar olduğunda suskunluğa oynayan medyayı ifşa etti. Yeri geldi Müslümanların derdiyle dertlenmeyen âlimleri… 
 
 
Kâfirlerin çağrısına koşarak icabet edipte Müslüman kardeşlerinizin imdat feryatlarına kayıtsız kalan yöneticiler! Siz “One minute” diyerek çıkış yaptığınız vakit, Filistinli kardeşler sizden çok şeyler beklemiş, esaretten kurtulmanın hayalini kurmaya başlamışlardı. Yine aynı şekilde “Suriyeliler bizim kardeşlerimizdir ve İnşaAllah bir gün Şam’a gideceğiz Emevi Camii’nde namaz kılacağız.” dediğinizde Suriyeli kardeşlerimiz size umut bağlamışlardı. Ama sizden sadır olanlar sözden öteye geçmedi. Sizler seyretmesine gönlümüzün el vermediği katliamlar karşısında seyirci kaldınız. Allah’ın düşmanlarını dost edindiniz ve edinmeye de devam ediyorsunuz. 
 
 
Ey Yöneticiler! Müslümanların duygularıyla oynamaktan vazgeçip Müslümanların duçar kaldığı katliamlara son vermek üzere ordularınızı ne zaman hareket ettireceksiniz? Müslümanların imdat çığlıklarına medyatik konuşmanın ötesinde ordularınızla ne zaman icabet edeceksiniz? Yoksa Emevi Camii’nde kılacağınız namazdan kastınız kardeşlerinizin cenaze namazı mıydı? 
 
 
Ama sizler Allah’ın düşmanlarını hoşnut etmeyi kardeşlerinizin sıkıntılarını gidermekten daha aziz bellediniz. Hâlbuki bilmez misiniz ki izzet ve şeref ancak Allah katındadır. 
 
 
İzzeti kâfirlerin yanında değil de Allah katında arayan yöneticilerin destanlarıyla doludur tarihimiz… Bırakınız katliama sessiz kalmayı alınan esirlerin haberi ulaşır ulaşmaz sefer düzenleyen yöneticilerimiz vardı. Yoksa bugün olduğu gibi kâfirlerin emir ve buyruklarına koşulsuz icabet edip, kardeşlerinin yardım feryatlarına duyarsız kalan yöneticiler değil. İşte buna verilebilecek en güzel örneklerden bir tanesi de Sultan Alparslan’ın torunu Sultan Sancar’ın Müslüman kardeşlerinin esir alındığı haberini duyduğu anda yazdığı mektuptur:  
 
 
“Duydum ki Müslümanların illerini istilâ edip, zulüm ile onlardan kimini esir etmişsin, kimini de kılıçtan geçirip mallarını yağma etmişsin. Şeytanın ektiği mağrûriyet tohumu sana bu işin sonunu hiç düşündürmemiş!
 
 
Esirlerin yardım mektubunu okuyunca derhâl yüzümüzü Rum’a çevirdik ve şöyle karar verdik: İslâm’ın ve Hakk Teâlâ’nın hakkı için, Rum kayseri şayet esirleri bir bir teslim etmezse, İslâm memleketlerinden her ne almışsa geriye iade etmez ve kusurunu bildirmezse, buyurdum ki; doğudan batıya kadar, denizde ve karada, büyük Hind, Türk ve Acem orduları dahi Rum tarafına gideler; denizleri ve dağları satvetleriyle titreteler! Sonra da Kostantîniyye’yi bizim mülkümüz kılalar, Rum askerinden hayatta tek bir fert dahi komayalar! Millet-i İslâm’ın alâmeti olan Mescid ve minberleri, Allah’ın inayetiyle Rumların içlerine kazıyalar!
Hakk Teâlâ’nın izzet ve celâli, Muhammed Aleyhisselâm’ın hürmeti ve babam şehit Sultan Melikşah hakkı için yemin ederim ki; buyurduğum hâl üzere esirlerin hepsi illerine ve memleketlerine gerisin geri iade edilmezse, tek bir çocuk dahi istisna edilirse; bu yazdıklarımın hepsini mutlaka yapar, bunu âlemlere bir ibret kılar, Meyyâfârikîn’den Kostantîniyye’ye varıncaya kadar her yanı birbirine katarım!” (İbn-i Esîr, “el-Kâmil fi’t-Târîh”, c. 11, s. 100.)
 
 
Suskunluğa bürünen âlimler! Sizler için Allah ne buyuruyor: 
 
 
إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ العُلَمَاءُ  “Kulları içinde ancak âlimler Allah’tan korkar.” [Fâtır 28] Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem ise âlimlerin farklı oluşunu, konumlarının ehemmiyetini şu sözleriyle beyan etmiştir:
العُلَمَاءَ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءِ  “Âlimler Enbiyâ’nın vârisleridir.” [Ebû Dâvud ve Tirmizî, Ebû’d Derdâ Radıyallahu Anh kanalıyla tahriç ettiler]
 
Maalesef Halep yangın yerine dönmüşken bizim âlimlerimiz halen Müslümanların gündemlerini Cennet’in somut olup olmadığı konusuyla canlı tutmaya çalışmaktadırlar. Ne acı ya Rabbi!!
 
 
Ey âlimler! Allah’tan korkun ve hakkı söyleyin. Namazı bozan şartları konuştuğunuz kadar, masum Müslüman kanı akıtılmasının büyük bir cürüm olduğundan bahsedin. Yine aynı şekilde orucu bozan hususları konuştuğunuz kadar yöneticilerin kardeşlerinin yardımına koşmaması halinde haram işlediklerinden ve işleyeceklerinden bahsedin.  Çorapsız namaz kılınır mı kılınmaz mı sorusuna fetva yayınladığınız kadar başımızdaki yöneticilerin ABD ile stratejik ve her türlü anlaşma yapmalarının haram olduğu fetvasını verin. Verin ki hakkı konuşmuş olun. Hakkı konuşun ki, Allah hem bu dünyada hem de ukbada sizi izzetlendirsin. Tıpkı allame Ahmet ibn Hanbel’in yaptığı gibi suskunluğun kırılma noktası olmak…
 
 
“Ahmet İbn Hanbel’in amcası İshak bin Hanbel şöyle der; Bir gün Ahmet bin Hanbel’in bulunduğu hapishaneye girdim ve ona şöyle dedim: Ebu Abdullah! Arkadaşların icabet ettiler. Hapiste ve zulüm altında bir tek sen kaldın. Ahmet ibn Hanbel şöyle cevap verir: Ey amcacığım! Âlim takiyyeye icabet ederse, cahil de zaten cahil ise hak ne zaman açığa çıkar? buna mukabil İshak sustu. Bunun üzerine İmam Ahmet dedi ki: Habbab’ın rivayet ettiği hadisi ne çabuk unuttunuz?
Rasul Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: Sizden öncekiler testereyle taranıyor sonra bu onu dininden vazgeçirmiyordu. İbn İshak (amcası) dedi ki; biz ondan umudu kestik. Bunun üzerine İmam Ahmet dedi ki; Hapse aldırmıyorum, hapis ve evim aynı. Kılıçla öldürülmeyi de önemsemiyorum. Ancak ben kırbaç ve sabredememekten korkuyorum. Hapiste bulunanlar bunu duyunca Ahmet bin Hanbel’e şöyle dediler: Tasalanma yâ Ebû Abdullah! Sadece iki kırbaç… Sonra diğerlerinin nereye vurulduğunu bile bilmezsin. İmam Ahmet bunu duyunca rahatladı.” 
 
 
Rabbim İslâm Ümmeti’ne hayrı, hakikati ve Allah’ın hükümlerini hatırlatacak muttaki âlimler ikram etsin. Rabbim tez zamanda Müslüman kardeşlerimizin yardım çağrılarına icabet edecek, başta Halep olmak üzere ve sair beldelerimizde yanan ateşi söndürecek, kardeşlerinin derdini kendi derdi belleyecek adil, Raşid Halifeler ihsan etsin.  Şüphesiz bu Allah’a hiç de zor değildir. 
 

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir