Hilafet, insanlığın analık makamıdır. Bu makamı kaybettiğimiz günden bu yana insanlığımızı kaybediyoruz.
Hilafet, fıtri bir nizamdır. Çünkü Allahû Teâla, insanın yaratılmasını “Halife” olarak beyan etmiştir. İman ettiğimiz Kur’ân şöyle haber veriyor: “Hani, Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti.” (Bakara Sûresi/ 30)
İnsanoğlu başlı başına bir bilmece, bu bilmeceyi İslâm ile çözmek kolay. Halife olarak yaratılan insana hilafeti ve halifeliği kabul ettirmeden, çözüme kavuşturulamaz hiçbir olay!
Hilafete düşmanlık eden insan cahildir gitse de bin bir mektebe. Hilafet düşmanlığını sürdüren insan İslâm nezdinde denk değil bir uyuz merkebe!
Feryadlar yükseliyor şehirlerimizden. Hilafet ilga edilince, hayat gitti elimizden. El- Hilafetü’r Raşide ilga edilirken manen şöyle feryad ediyordu: “Ey Müslümanlar! Bana sahip çıkın. Bana sahip çıkan her Müslüman özeldir. Dünya kötülere bırakılmayacak kadar güzeldir!”
Sevdasına düşmediği dâvânın kavgasına girişenler, kendi sonlarını getirenlerdir. Hilafetin yokluğunda yaşadıklarımızı hatırlar ve hatırlatmayı başarırsak, hilafette yaşayacağımız saadetin sevdasına düşeriz. “el- Hilafetü’r Raşide”, Rasûlullah (sav)’in çağrısıdır. Hilafette hayat olmasaydı veya hilafetin kendisi hayat olmasaydı, Rasûlullah (sav) Müslümanlara “el- Hilafetü’r Raşide”yi adres göstermezdi. Bakınız örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle buyuruyor: “…Gerçek şu ki, sizden, benden sonra yaşayacak olanlar, pek çok ihtilaf görecektir. Binaenaleyh siz benim sünnetime ve doğru yola iletilmiş raşid halifelerin sünnetine, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın. Uydurulmuş işlerden sakının. Çünkü her uyduruk iş, bid’at; her bid’at da sapıklıktır/sapıklık sebebidir. “ (Sünen-i Ebû Davûd, Sünnet 5; Sünen-iTirmizî,İlim 16, Sünen-i İbni Mace, Mukaddime 6, Dârimî, Mukaddime 16, Ahmed b Hanbel, Müsned, IV, 126, 127, İbni Hıbbân, Sahih I, 166-167)
Bu hadis-i şeriften açıkça anlamaktayız ki; Müslümanlar için hayati kazanımların devamı Rasûlullah (sav)’in ve Raşid halifelerinin sünnetine bağlı kalmakta odaklanmaktadır. “El- Hilafetü’r Raşide”, Hz. Peygamber (sav)’in davet ettikleri şeylerdendir. Allah’ın ve Rasûlu’nun davet ettiklerinde hayat olduğu nass-ı Kur’ân ile sabittir. Rabbimiz buyuruyor: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlu’nun çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfal Sûresi/ 24) Bu âyet-i kerime’den anlıyoruz ki, Rasûlullah (sav)’in davet ettiği “el-Hilafetü’r Raşide”; hayal değil, hayattır. Hilafetin hayat olduğundan şüphe etmek, Kur’ân’ın nassından şüphe etmek gibidir. Hilafet, baştan sona serapa hayattır. Raşid halifelerin uygulamaları veya tercihleri, diğer sahâbelerin tercih ve uygulamalarından önceliklidir. En azından ihtilaf halinde “Raşid halifelerin sünneti” yanıtercih ve uygulamaları diğerlerinden önde ve üstün tutulur. Hilafetin olmadığı yerde hayat da yoktur. Hayat, “doğru yola iletilmiş raşid halifelerin sünneti”ni ihya etmekle mümkündür. Hilafetin peşinde olmak, hayalin değil, hayatın peşinde olmaktır.
Hilafet hususunda sorumluluk duymayan kişinin vahiy öncelikli hayatta nasibi yoktur. Hilafet, “Ben Müslümanım” diyen herkese bırakılmış bir emanettir. Bu emanete sahip çıkmayanın hayatı olmaz
Anayasası çöplük olan rejimlerin kokuşması doğaldır. Önce insan, sonra Müslüman kalmak istiyorsan, el- Hilafetü’r Raşide’nin önündeki engelleri kaldır.
Hilafet ilga edildi üç beş gafil ve cahil insan yüzünden. Hilafet gidince insan koptu mana özünden. İşte manzara: Hilafet varken insan insanın yurdu. Hilafet gidince insan insanın kurdu!
Hilafet, insanlığın son kurtuluş adasıdır. İslâm coğrafyasında henüz bu kurtuluş adasına varmadan önce birbirlerini boğazlıyor bunca kişi. Bir yanlışlık olmalı, kişi savunuyor anlamadan bu işi. Hilafet imha değil, ihyadır. Hilafette ölçü hukuk, hukukta ise ölçü adalettir. Adaletin dışında tecelli eden her uygulama rezalettir.
Müslümanların hilafete dönmelerine engel olanların mesailerinde hayır ve bereket yoktur. Bakınız Hilafeti yıkanlar, bir aslanın postundan kırk tilkiye kürk yaptılar. Lakin hiçbiri bir yavru aslan olamadı!
El- Hilafetü’r Raşide, bize Asr-ı Saadet’ten miras kaldı. Asr-ı Saadet bize ölçü olsun. Asr-ı Saadet’in ölçüsüne uymayan her ölçüye lanet olsun.
Akit