15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ilk saatlerinde televizyon ekranlarından Cumhurbaşkanı Erdoğan halkı darbecilere karşı sokağa çağırırken Diyanet İşleri Başkanlığı da bu süreçte önemli bir rol oynadı.
kokludegisim.net
15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ilk saatlerinde televizyon ekranlarından Cumhurbaşkanı Erdoğan halkı darbecilere karşı sokağa çağırırken Diyanet İşleri Başkanlığı da bu süreçte önemli bir rol oynadı. Camilerde sabaha kadar Sala sesleri yükseldi ve bu halkın İslami şuur ve duygu ile meydana inmesine etki etti. Zira cuntacı darbecilerin TRT’de okuttukları bildiri de açık Laiklik vurgusu ve İslam düşmanlığı emareleri vardı.
İşte Diyanet’in darbe sürecindeki bu rolünü Al-Monitör’deki makalesinde konu edinen Pınar Tremblay konu ile ilgili farklı kesimden kişilerin görüşlerine yer verdi. Tremblay makalesinde Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar’ın Al-Monitör için verdiği demecine yer verdi.
Makaledeki bölüm aynen şöyle:
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar’ın Al-Monitor’a yaptığı analizi:
“Darbe ve teröre karşı halka yapılan direniş çağrısı belediye mikrofonlarından değil, camilerden yapıldı. Diyanetin buradaki rolü çok mühim, zira biz gece yarısından sabaha kadar camilerden sala sesleri duyduk. Hiçbir şehirde insanların tankların karşısında “demokrasi ” diye bağırdıklarını göremezsiniz. Müslümanlar tankların ve mermilerin karşısında Allahü Ekber nidalarıyla cesurca durdular. Her ne kadar medya bunu “demokrasinin zaferi” olarak resmetmeye çalıştı ise de, Allaha şükürler olsun camilerden yapılan çağrının etkisi insanlar üzerinde tesirli olduğundan başarılı olamadılar. Ayrıca şunu ekledi “vurgulanması gerekli olan bir şey de halkın reaksiyonlarının Erdoğan’a güçlü bir masaj vermesi ki bu mesaj şu: İnsanlar Erdoğan’ı demokrasi için değil İslam adına seviyorlar. Şimdi herkes tankların ve mermilerin inanan insanların gücünün karşısında boş / anlamsız olduğunu gördü.”
Makaleyi okumak için TIKLAYINIZ
Pınar Tremblay / al-monitor.com