ABD Başkanı Trump, görevinde bir ayı tamamladı. Bu süreçte medya ve devlet kurumlarıyla çekişme yaşayan Trump, sağ kolu Flynn’i kurban verdi, ‘Müslüman yasağı’ gibi vaatlerini uygulayamadı. Medya, ‘Trump’ın devlet yönetmenin şirket yönetmeye benzemediğini öğrendiği’ yorumunu yaptı.
ABD’nin ‘en sıradışı başkanı’ olarak görülen Donald Trump, Beyaz Saray’da bir ayı geride bıraktı. New York’lu bir iş adamı olan ve siyasetin dışından gelen bir isim olarak Amerikan sisteminin geleneklerine meydan okuyan Trump’ın ilk 30 günü, bu sistemin kurumlarıyla mücadele içinde geçti. Özellikle istihbarat kuruluşları ve medya yeni Başkan’ın hedefindeydi. Bu medya organlarından biri olan CNN televizyonu, Trump’ın ilk ayında ‘devleti şirket gibi yönetemeyeceğini öğrendiğini’ savundu. Kongre, yargı ve bürokraside rakip güç merkezlerinin ortaya çıkabildiğini, bunun da Amerikan Başkanı’nın bir şirket patronu gibi tek başına hareket edememesini sağladığını vurgulayan CNN, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Flynn’in de bu güç merkezlerinden kaynaklanan baskı sonucunda istifa ettiğini hatırlattı.
Trump döneminin ilk 30 gününe Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in Rusya ile ilişkileri nedeniyle istifası, yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarına vize yasağı konması, Meksika sınırına inşa edilmesi planlanan duvar ve İran ile Kuzey Kore’ye yönelik savaş tehditleri damga vurdu.
Trump, attığı her adım, söylediği her söz, imzaladığı tartışmalı kararnameler, ana akım medyanın önemli bölümüyle girdiği “mücadele” ve ilk ayında verdiği iki önemli fire ile gündemin bir numaralı ismi oldu. İlk ayında 24 başkanlık kararnamesine imza atan Trump, en çok da 27 Ocak’ta vize yasağı öngören kararnamesiyle tartışıldı. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Suriye, Irak, İran, Libya, Sudan, Yemen ve Somali vatandaşlarına üç ay boyunca ABD kapılarını kapatan kararname, ikinci bir talimata kadar Suriyeli mültecilerin kabulünü durduruyor, ABD’nin Mülteci Programını ise 4 aylığına askıya alıyordu. Her ne kadar Trump’ın kararnamesi federal bir yargıç tarafından durdurulmuş ve temyiz mahkemesi de aynı yönde karar almış olsa da Trump’ın benzer bir kararname ile aynı adımı tekrar atmak istediği belirtiliyor.
Yeni vize yasağına karşı “Bugün ben de Müslüman’ım” ABD Başkanı Donald Trump, yedi Müslüman ülkeye seyahat kısıtlaması getiren uygulamanın mahkemece iptal edilmesinin ardından, yeni bir düzenleme yapmaya hazırlanıyor. Yeni uygulamada, öncekinin aksine ABD’de oturma izni bulunanlar yasak kapsamına alınmayacak. New York’ta ise yasaklara karşı “Bugün ben de Müslüman’ım” sloganıyla eylem yapıldı. Times Meydanı’nda düzenlenen mitinge, çeşitli dini ve etnik gruplardan binlerce kişi katıldı. Mitinge, “İbrahim’in Oğulları” adlı ortak bir kitap yazan İmam Shamsi Ali ve Rabbi Marc Schneier de katılarak destek verirken, New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, Hillary Clinton’ın kızı Chelsea Clinton, ünlü rapçı Q-Tip ve Müslüman aktivist Linda Sarsour da eylemde yer aldı.
Trump’ın ilk ayında en çok konuşulan konulardan biri de medyayla kavgasıydı. Birçok konudaki icraat ve açıklamaları ciddi şekilde medyanın eleştirisine maruz kalan Trump, sosyal medya hesabı üzerinden isim vererek bu medya kuruluşlarını karşısına alınca kavganın boyutu daha da büyüdü. İlk ayında günlük ortalama 6 tweet atan Trump, bunların çoğunda Amerikan medyasını hedef aldı. Yemin törenine katılan kalabalığın miktarı ile ilgili tartışma, Trump ile ana akım Amerikan medyası arasındaki “yalan haber” tartışmasının fitilini ateşledi. Trump’ın “Yalan haber yazıyorlar” diyerek hedef gösterdiği medya kuruluşları da benzer haberler yapmaya devam etti. “Artık Beyaz Saray’ı yönetemeyecekler” diyen Trump ile bugüne kadar son derece etkin olan medya arasındaki gerginliğin kısa vadede durulması beklenmiyor. Trump ayrıca, medya kuruluşlarının istihbarat yetkililerinden bilgi alarak haber yapmalarının da yasadışı olduğunu savunuyor.
Trump’ın en yakınındaki isimlerden eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in “Washington’daki Rus Büyükelçi ile görüşmesi” kapsamında başlayan tartışmaların büyümesi ve Başkan Yardımcısı Mike Pence’i yanıltmış olduğu iddiası, Trump yönetimine pahalıya mal oldu. Trump’ın isteği doğrulusunda istifa ettiği bildirilen Flynn, ABD tarihinde görevinden en kısa sürede ayrılan ulusal güvenlik danışmanlarından biri oldu. Çalışma Bakanı adayı Andrew Puzder’in yoğun baskılara dayanamayıp adaylıktan çekildiğini açıklamasıyla Trump yönetimi bir fire daha vermiş oldu. Üçüncü kayıpsa dün geldi. Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanlarından Craig Deare, Trump yönetimiyle anlaşamadığı için görevden ayrıldığını duyurdu.
‘KABİNE DIŞI’ RUSYA PLANINA MOSKOVA’DAN RET
ABD’de Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in istifasına ilişkin yeni iddialar ortaya atıldı. New York Times gazetesinin haberine göre, Trump’a yakın, ancak resmi görevi bulunmayan bir ekip, Rusya’yla ilişkilerin düzeltilmesi için bir plan hazırladı. Moskova’ya ekonomik yaptırımların kaldırılmasının yanısıra Kırım ve Ukrayna sorunlarıyla ilgili çözüm önerileri içeren plan, Flynn’e istifasından birkaç gün önce sunuldu. Hazırlanan planda, Kırım’da yeni bir referandum yapılması ve çıkacak sonuca göre bu bölgenin 50 veya 100 yıllığına Rusya’ya ‘kiralanması’ öngörülüyor. Buna karşın, Rusya’nın Kırım ve Doğu Ukrayna’daki bütün askeri varlığını sonlandırması öngörülüyor. Flynn’in istifasıyla suya düşen plan, Moskova’dan da rağbet görmedi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Bize ait olan bir şeyi kiralayamayız” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan Trump’ın işbaşına gelmesinin ardından başlayan kaos, Dışişleri Bakanlığı’na da yayıldı. Reuters’in haberine göre, yeni Bakan Rex Tillerson’a karşı kurumda büyük rahatsızlık var. Bunun sebepleri, eski bir iş adamı olan Tillerson’ın çalışma tarzı, Rusya ile ilişkileri ve bakanlıkta yaptığı büyük çaplı personel temizliği olarak gösteriliyor. Petrol devi Exxon Mobil’de üst düzey görevlerde bulunan Tillerson’ın, Rusya lideri Putin’i de şahsen tanıdığı biliniyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, Rusya ile yaptırımların kaldırılması konusunda pazarlık yaptığı için görevinden istifaya zorlanmıştı.
‘PETROLÜNÜZÜ ALMAYACAĞIZ, SİZİ ALACAĞIZ’
ABD Savunma Bakanı James Mattis, Irak’ın başkenti Bağdat’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Önceden haber verilmeyen ziyaretin, Musul’un batısını terör örgütü IŞİD’den kurtarmak için yapılan operasyonun ikinci gününe denk gelmesi dikkat çekti. Mattis, ziyaretinde Başkan Donald Trump’ın bazı açıklamaları nedeniyle endişe duyan Iraklı yetkilileri teskin etmeye yönelik demeçler verdi. Irak’ta bulunma sebeplerinin, bu ülkenin petrollerini almak olmadığını vurgulayan Mattis, “Kimsenin petrolüne el koymayacağız” dedi. Trump, göreve geldikten bir gün sonra “Irak’ın petrolünü almalıydık. Bunu yapsaydık şimdi IŞİD olmazdı” demişti. Mattis ayrıca seyahat yasağı konusunda da Iraklılara güvence verdi. Irak, Trump yönetiminin vize yasağı koyduğu yedi Müslüman ülkeden biriydi. Mahkeme yasağı iptal etmişti.
İSVEÇ AÇIKLAMASI: ‘TELEVİZYONDA GÖRDÜM’
Donald Trump’ın İsveç’te terör saldırısı olduğunu ima ederek yaptığı açıklamanın yankıları sürüyor. Cuma gecesi Florida’da miting yapan Trump, “İsveç’te dün akşam ne olduğuna bir bakın. İsveç’te, buna kim inanabilir? Çok sayıda göçmen kabul ettiler. Şimdi hiç hayal etmedikleri sorunlarla karşı karşıyalar” demiş, ardından ‘İsveç’te o gece ne olduğu’ sosyal medyanın bir numaralı gündem maddesi haline gelmişti. Söz konusu ‘olay’dan haberi olmayan İsveç hükümeti de ABD Dışişleri’nden Trump’ın sözlerine açıklama getirmesini talep etmişti. Donald Trump, olayın büyümesi üzerine Twitter’dan yaptığı açıklamada “Fox News televizyonundaki bir habere gönderme yaptığını” söyledi. Ancak haberin içeriğinde ne olduğunu söylemedi. Böylece İsveç’te mültecilerle ilgili ne olduğu konusu da bir muamma olarak kaldı.