Home / News / YAZARLAR / Tahir Şanlı / Merhamet Kaynağımız Sadece İslam Olmalıdır

Merhamet Kaynağımız Sadece İslam Olmalıdır

Merhamet toplumda, insanlar arasında çoğumuzun konuştuğu ağızımızdan düşürmediğimiz bir kavramdır. Maalesef diğer kavramlar gibi bu kavramın da birileri tarafından içi boşaltılmış, yanlış anlamlar yüklenmiş ve aslından uzaklaştırılmıştır. Bununla birlikte insanlardaki değişen düşünceye göre merhametin de yönü değişmiştir. Çokları merhametin içeriğini doğru-dürüst anlamazken bazılarında da kendi nefsi anlayışlarına göre merhamet çizgisi ortaya çıkmıştır.

Çok bariz bir şekilde gördüğümüz ve işittiğimiz gibi dünyanın hiçbir yerinde (özelde) İslam ümmetine (genelde) insanlığa karşı hiçbir merhamet kalmamıştır. İslam ümmetinin kendi içerisinde de birbirine karşı olması gereken merhamet de kaybolmuştur. Maalesef dış etkenlerin tesiri ile merhamet dağıtan Müslüman toplum merhametsiz bir topluma doğru savruldu. Bu kargaşa içerisinde İslam ümmeti hatta bütün insanlık merhameti arıyor… Ve öyle de oldu. Bozuk temelli ilişkiler içerisinde, merhametsizleşen hayat şartlarında merhametin izlerini arıyoruz.

Merhamette yaşanan dalgalanma sadece günümüzde tezahür etmiyor. Geçmişte yaşanan, insanlar üzerindeki merhamet düşüklüğü günümüzde de yaşanıyor. Bu düşüncede evirilmenin bir sonucudur.

Onun için, bir ana, merhametini bir kenara atarak evladını parklara, caddelere, kuytu köşelere bırakıyorsa özde merhamet duygusunu kaybetmiş veya düşünce alanında değişim yaşamış demektir.

İslami bir kimliğe sahip bir ana-baba evladını laik, demokrat, küfür düzenlerinin avucuna bırakmışsa merhameti terk etmiş demektir.

Bir Müslümanın menfaatler uğruna evladının tesettürüne riayet etmeyip namus anlayışını bir kenara bırakarak, rızk endişesi ile yaşam kavgasına girmişse İslami merhamet ölçülerini kaybetmiş demektir.

Müslüman bir toplumda menfaatler uğruna caddelerde-sokaklarda birbirlerine karşı silahlar, bıçaklar çekiliyorsa orada merhamet ölmüş demektir.

Müslüman bir âlemde insanlar açlık ve sefalet içerisinde dileniyorsa merhamet o toplumda kaybolmuş demektir. Bir yönetici ümmetini aç, susuz, sefil bırakıyor kendisine de en kaliteli yaşamı layık görüyorsa o yönetici merhametini bir kenara atmış demektir.

Daha açık bir ifade ile toplum ve yöneticiler merhameti terk ettilerse o toplumda hayır yok demektir.

Merhametini kaybeden yönetici ve devletler ya canavarlaşır ya da halkını acımaksızın başkalarının eline köle gibi teslim ederler.

Doğrusu merhametin dibe vurduğu bir dönemden geçiyoruz. Yöneticilerin kulakları arşı inleten mazlumların feryatlarını duymuyor, halkını cellatlara teslim etmede en ufak merhamet dahi göstermiyorlar. Bu gün ümmeti kanatları altına alacak, onlara devlet bazında merhamet edecek bir tane devlet (tabii bunlara devlet denilirse) yok. Yıllardır İslam coğrafyasının hiçbir tarafında Müslümanlara rahat kalmadı. Ya yöneticiler ya da kâfirler katliam üstüne katliam yapıyorlar. Hayatın her alanında bütün zorlukları yaşatıyorlar. Hatta dozunu biraz daha artırarak zalimliklerini pekiştiriyorlar. Göstermelik menfaatler çerçevesinde, menfaatlerse günü birlik olup hiçbir faydası olmayan girişimlerdir.

Evet, günümüzde karşılığını bir türlü bulamayan merhamet nasıl aydınlığa kavuşturulabilir, insanlığın merhamet çığlıklarına Müslümanlar ne zaman dikkat kesilebilir?

Günümüzde merhamet kaybolmuşsa (ki kaybolmuştur) asıl mecrasında değil de başka başka yerlerde aranıyorsa Müslümanlar olarak bu konunun yeniden ele alınıp, Allahu Teâlâ’nın rızası doğrultusunda yeniden hayatımıza kazandırmanın yolları aranmalıdır. Bu minval üzere, bir nebzede olsa bu konuya (Allahu Teâlâ’nın yardımı ile) değinmek istedik.

Şunu belirtelim ki merhamet her şeyden soyutlanmış bir duygu değildir. Dahası Allahu Teâlâ’nın gösterdiği ve istediğinin dışında merhametle kucaklaşmak mümkün değildir.

Merhamet dendiğinde; bu kavram toplumda daha çok analar için kullanılır. Ana ana olduğu için evlatlarına karşı çok hassastır. Korumak, doyurmak, gözetmek, kanatları altına almak ananın özelliklerindendir. Bu da gösterdiği merhamet duygusundan kaynaklanan fıtri bir tezahürdür. Resulullah (sav) bu konuya değinerek şöyle buyurdu:

Müslim’de gelen bir rivayette Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem;

“Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne tek bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet ederler. Kıyamet günü geldiği vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayacaktır.” (Müslim)

Merhamet içgüdüsel olup duyguların fikirlerle yönlendirmesi ile ortaya çıkar. Onun için şu bir gerçek ki merhamet duyguları sağlıklı fikir ve düşünceden uzaklaşırsa analık duyguları da ölür.

Merhamet tepkisel bir şey değildir sonradan duyguların fikirle yönlendirilmesi ile ortaya çıkar. Fikirler zayıfsa merhamet de zayıftır veya terkedilmiştir. Fikirler kuvvetli ise (insan fıtratına uygun ise) merhamet de o derece kuvvetlidir.

Herhangi bir toplumda merhameti inişli-çıkışlı yapan sahip olunan düşünce esaslıdır. Burada Hz. Ömer Radiyallahu Anh’ın aktardığı şu örneği dikkat kesilmek gerekir:

Temîmli Kays b. Âsım, Resûlullah’a gelerek “Cahiliye döneminde sekiz kızımı diri diri toprağa gömdüm.” dedi. Hz. Peygamber Aleyhisselam; “Her birine karşılık bir köle azad et.” buyurdu. Kays; “develerim var.” Deyince; “O halde her birine karşılık bir deve kes.” buyurdu. (Taberani, Beyhaki, es-Sünenu’l-Kübra,)

Demek ki; merhamet düşüncesi fikirler değiştikçe değişebilendir. Buradaki kastımız merhamet kavramı içerisinde bir değişim değil merhametin terki veya merhamet düşüncesinin kazanılması ile kişideki değişimdir. Asli olan merhamet düşüncesi terkedildiğinde kişi zalimleşir, merhamet düşüncesi Allahu Teâlâ’nın gösterdiği şekilde olursa evladına, topluma, insanlığa karşı merhamet ilkelerine kavuşmuş olur.

Merhametin çıkış kaynağı çok önemlidir. Merhamet ölçüsüzce hareket, ilkesizlik demek değildir. Merhamette de elbette sınırlar vardır. Her yerde, her alanda, her olayda, her hususta merhamet sınırları dâhilinde ele alınarak yerine getirilmelidir. Mesela; hırsızın eli kesilirken merhamet sınırları iyi kavranmalıdır. Herhangi bir kişinin hırsızlık yaptığında elinin kesilmesine merhamet etmek düşünce endeksli değerlendirilmelidir. Fikirsel yönü; onu cehennem ateşinden korumasıdır. Bu yönü ile kesilmediğinde o kişiye merhamet etmiş olmayız. Aksine Allahu Teâlâ’nın emrini yerine getirmediğimiz için hem günahkâr oluruz hem de o kişiyi günahından temizlemediğimiz için ateşe sürüklemiş oluruz. Elsiz kalması ve geçimini sağlayamaması gibi bir vicdani hesaplaşmaya girmekten kaçınmak gerekir. Vicdani diyorum, çünkü vicdani bakışla merhamet dairesi çerçevesinde bakış aynı şeyler değildir.  Vicdani yaklaşım nefsî kararlara götürür ki insanı yanıltır. Merhamet için aydın bir bakış bizi Allahu Teala’nın hükümlerine götürür. Ona da merhametsiz bakış diyemeyiz. Allahu Teala kullarını gören ve gözetendir. Onu ateşten uzaklaştırdığı gibi dünyada da onu İslam devletinin merhameti (devlet nafakasını teminle yükümlü olur) ile gölgeler.

Merhamet; Arapça kökenli bir kelime olup; acımak, şefkat göstermek, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, nimet vermek, ikamet etmek ve kadının rahminden şikâyet etmesi anlamlarına gelir. Başkasının ağır yükünü yüklenmek manasına da gelir. Arapça Raḥime kökünden gelen merhamet مرحمة ) “) acıma, şefkat” sözcüğünden alıntıdır. Raḥima رحم)  “) merhamet etti, kucakladı, şefkat gösterdi” fiilinin mastarıdır.

Merhamet isim olarak; hayır, iyilik, ihsan, nimet ve kalp inceliği demektir. Kur’an’da daha çok merhamet kelimesi yerine rahmet kelimesi kullanılmış. Merhamet kelimesi ise birer ayette geçmiştir. Kur’an’da cennet “rahmetü’llah” olarak nitelenmiştir. Aynı kökten Allah’ın sıfatı olarak “erhamu’r-rahimîn”, “rahmân”, “rahîm” ve “zü’r-râhmeti” kelimeleri kullanılmıştır.

Rahmet; Rahman ve Rahim kelimelerinin köküdür.  İncelik, ihsan, şefkat etme, bağışlama, acıyıp esirgeme anlamındadır. Allahu Teala’nın kullarına acıması, onlara sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmesi, bol bol ihsanda bulunması anlamında kavramsal bir tabirdir. Sevgi, aşk, şefkat, rikkat (incelik), müşfiklik, ihsan ve nimet verme gibi merhametle ilgili bütün unsurları içerisine alır. Bütün yarattıklarının iyiliğini isteyip onlara yardım etme arzusu duyma manasındadır. Rahman, dünyadaki her mahlûka acıyan, Rahim, ahirette yalnız müminlere acıyan demektir.

– Allahu Teala’ya nispet edilen merhameti çok çeşitli alanlarda görebiliriz. Yaratması, nimet vermesi, gözetmesi vs. İnsanlara merhametinden dolayı peygamberler ve kitap göndermesi de bunlardandır. Bu doğrultuda Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in peygamber olarak gönderilmesi de merhametindendir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ

“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)

Yine bizim için rahmet olan bir Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdi:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

“-Ey İnsanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olana bir şifa, kılavuz ve müminler için bir rahmet gelmiştir. (Yunus 57)

-Allahu Teala’nın yaratma babından olan merhameti bütün mahlukatı kapsayıcıdır. Toprağın suya olan ihtiyacı, hayvanların yiyeceğe olan ihtiyacı, bütün mahlûkatın genel ihtiyacı merhamet ve rahmet dairesi kapsamındadır. Burada Allahu Teala hiçbir ayırıma gitmeden, kafir Müslüman ayırımı yapmadan mahlukatın yaşamı için her şeyi vermekle merhamet dairesini çok geniş tutmuştur. Allahu Teala şöyle buyuruyor:

أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ وَٱلْفُلْكَ تَجْرِى فِى ٱلْبَحْرِ بِأَمْرِهِۦ وَيُمْسِكُ ٱلسَّمَآءَ أَن تَقَعَ عَلَى ٱلْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِۦٓ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِٱلنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ

 “Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Hac 65)

Allahu Teala Kur’an-ı Kerîm’de sık sık, af ve merhamete dair sıfatlarını bildirmiş:

وَاَنْتَ اَرْحَمُالرَّاحِم۪ينَ۟

“… Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” (A‘râf 151)

وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ

“…merhametim her şeyi kapsamıştır.” (A‘râf 156)

Bulutun yağmuru indirmesi, toprağın tahıl vermesi hep O’nun merhameti kapsamındadır. Allah’ın Rahim olması, rahmetinin sürekli, kesintisiz olduğunu gösterir.

Buraya kadar olan ve Kur’an-ı Kerim’de yüzden fazla yerde geçen bu isimler, Allahu Teala’nın rahmetinin çok ve tükenmez derecede bol ve her şeyi içerdiğini gösterir. Cenab-ı Allah yarattıklarına, şanına yakışır bir acıma ve şefkat duygusu ile muamele eder. Esasen hayatın kaynağı da, bu ilâhî rahmettir.  Dünyaya gelen her canlının yavrusu Allahu Teala’nın verdiği nimetler ve merhametiyle gelişip büyüyebilir. Eğer bu merhamet türü olmasa idi hayatın devamı mümkün olmazdı. Allah Teâlâ’nın;

وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ

“…Benim rahmetim her şeyi kapsamıştır…” (Arâf 156) sözü bu gerçeği ifade etmektedir. Canlılar, ilahi rahmetin çeşitli tecellileri olan ve saymakla bitirilemeyecek nice nimetler sayesinde hayatlarını devam ettirirler.

Allahu Teala Kur’an’da bir çok yerde rahmetinden, Rahman ve Rahim oluşundan bahseder. Rahmet özelliği O’nun âlemlerin Rabbi ve her şeyin yaratıcısı oluşunun bir gereğidir. O, bu sıfatıyla varlıkları yaratmış, şekil vermiş ve onların ihtiyaç duydukları her şeyi onlara vermiştir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Size kendi nefsinizden huzura kavuşabilesiniz diye eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması da onun ayetlerindendir. Bunda, düşünen toplum için ayetler vardır.” (Rum 21)

Bu noktaya kadar olan merhamet konusu rahmet bağlamında yaratmak ve yarattıklarına her şeyi eksiksiz vermekle alakalıdır. Allahu Teala’nın rahmeti varlık âleminde her şeyi kuşatıcıdır. Bu mesele sorgulamaya açık olmayıp sadece iman edilmesi gereken bir konudur. Güneşin doğup-batması, bulutların yeryüzünde dolandırılması, denizlerin dalgalarını salması vs. insanda bulunan özellikler bunlar Allahu Teâlâ’nın rahmetinin bir tecellisidir. Buna tereddütsüz iman ederiz. Eşyanın yaratılış özelliklerindeki rahmeti ve merhametine ortak koymayı şirkten saymıştır.

مِنْ وَلِيٍّۘ وَلَا يُشْرِكُ ف۪ي حُكْمِه۪ٓ اَحَدًا

“O, kendi hükmüne kimseyi ortak etmez.” (el-Kehf, 26) 

-Bunun dışında, kulların amellerini kapsayan alanda rahmet ve merhamet konusunda Allah Teâlâ, kullarına rahmet ve şefkatle davranmayı nefsine vacib kıldığını, şu ayetiyle açıklamıştır:

وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

“Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size!  Rabbiniz, sizden her kim bilmeyerek fenalık yapar da arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlayan ve merhamet edendir.” (En’am 54)

-Merhamet sığınağı, merhamet beklentisi, merhameti bol olan, merhamette en üstün tutulması gereken, kutsanması gereken merhamet, O’nun merhametinin üstünde bir merhametin olmadığı hususlar bir inanç meselesidir.

Allahu Teala’nın merhametine sığınmak doğrudan onu takdisle alakalıdır. Yani akideyle alakalıdır. Akidevi konulardan bir konudur. Rızkı verenin Allahu Teâlâ’nın olduğuna inanmak gibi.   

Allahu Teala’nın merhametine sığınmak cennet kapılarını aralar. Allahu Teala’nın merhameti hiçbir şeyle kıyaslanmaz. Bu ayırımı Allahu Teala’nın Resulü Buhari’de geçen şu hadiste dile getiriyor:

Hazret-i Ömer Radıyallâhu Anh şöyle anlatır:

Bir defasında Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e esirler getirilmişti. Bir de baktık ki esirlerden bir kadın büyük bir endişeyle, kaybettiği çocuğunu arıyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu vakit, onu alıyor göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize:

“–Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?” diye sordu.

“–Hayır, vallâhi aslâ atamaz!” dedik. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz;

“–İşte Allahu Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha şefkatli ve merhametlidir.” buyurdu. (Buhari, Edep 18, Müslim, Tevbe, 22)

Allahu Teâlâ’nın merhametinin önüne hiçbir şey geçemez. En büyük merhamet onda toplanmıştır. Ayeti kerimede şöyle geçti:

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ

“(Musa yalvarıp) Dedi ki: “Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın.” (Araf 151)

Allahu Teala Kur’an’ı Kerimde, bir çok ayette kıyamet gününü hatırlatarak kendine döndürüleceğinden ve hesap gününden bahseder. Karşı karşıya kalınacak o günün dehşetini bildirir. Allahu Teala şöyle buyurur:

وَاتَّقُوا يَوْمًا تُرْجَعُونَ فٖيهِ اِلَى اللّٰهِ

“Kendisinde Allaha döndürüleceğiniz bir günden korkun…” (Bakara 381)

Gözlerin inanamadığı o günü hatırlatması O’nun kullarına, kendine inananlara merhametinden dolayıdır. Allahu Teala’nın cenneti bütün insanları alacak kadar büyük olduğu gibi cehennemde bütün insanları içine alacak kadar büyüktür. Allahu Teala’nın merhameti o kadar büyük ki bütün insanlar bu merhamete sığınarak Cennete girsin. Onun için sadece yaratmakla kalmamış onları rahmetine ulaştıracak vahyi peygamberleri yolu ile göndermiştir. Bundan dolayı insanlara dönem dönem peygamberler göndermesi de merhametindendir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِين

“Ey Habibim Muhammed! Biz seni, âlemlere rahmet olasın diye gönderdik.” (Enbiya 107)

لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ

“Andolsun ki, size içinizden bir Peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Size çok düşkündür. Bütün mü’minlere karşı merhametli ve esirgeyicidir.” (Tevbe 128)

Çünkü Resuller ve Resullerin tebliğ ettiği din, Allahu Teala’nın kullarına merhameti sonucu gönderilmişlerdir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem insanları sevdiği, onlara merhamet ettiği, şefkat gösterdiği için, onların kurtuluşunu istemektedir.

Rahmet Peygamberi bütün insanları kucaklıyor, onlara doğru yolu gösteriyor, onları cennete ve Allah’ın affına çağırıyor. O, rahmetin canlı görüntüsüdür. O, merhamet, acıma ve bunun sonucu olarak iyilik etmede insanlığın önünde en büyük örnektir. O, engin merhameti sebebiyle en azılı günahkârları bile hidayete davet etmiştir.

 İnsanlara yol göstermek için Kitap göndermesi de Allahu Teâlâ’nın merhametindir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ غَفُورًارَح۪يمًا

 “De ki: “O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Furkan 6)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِوَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَ

 “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi. (Yunus 57)

Tahir Şanlı

Devam edecek…

Ayrıca...

Merhamet Kaynağımız Sadece İslam Olmalıdır -2-

-İnsanlara nispet edilen merhamet: İnsanın içgüdülerinde zalimliğe yönelik meyiller olduğu gibi merhamete yönelik meyillerde vardır. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir