Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan’ın El-Arabiya kanalına verdiği röportajda kendisine yöneltilen, “Siz İslam ile laiklik kavramını güzel birleştirebiliyorsunuz. Bu konuda Arap dünyasına tavsiyeniz nedir?” sorusuna, “Ben bu bağ kurmayı niye bu kadar İslam dünyası geciktirdi onu anlamakta zorlanıyorum. Biz laikliği, la dinilik olarak görmüyoruz, dinsizlik olarak görmüyoruz. Kişi laik olamaz, devlet laik olur.” diyerek cevap verdi. Yine “Hilafetin geri getirilmesi gibi bir hayaliniz ya da isteğiniz var mı?” sorusunu ise “…Türkiye bir referanduma gidiyor. Bu cumhurbaşkanlığı sistemi seçiminde, sorduğunuz sorudaki türden bir şey kesinlikle yer almıyor. Yani şu anda Türkiye’nin öyle bir Hilafet derdi, bir Hilafet meselesi ya da benzeri bir şey söz konusu değil.” diyerek cevapladı.
Bu talihsiz ve tehlikeli açıklamalar, Müslümanların zihinlerini bulandırmaktan ve “İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın!” sözünün doğruluğunu ortaya çıkarmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Ey Erdoğan! Laiklik, “kişi laik olamaz, devlet laik olur” şeklinde mugalatalı kelimelerle tanımlanacak bir kavram değildir. Zira laikliğin ne olduğunu tüm dünya bilmektedir. Meselenin esasına değinmeden çevresinden dolaşmak, bu zehiri Müslümanlardan gizlemeye ve CHP’nin yapamadığını yapıp laikliği Müslümanlara kabul ettirmeye çalışmaktır. Heyhat ki bu çaba boşunadır! Çünkü Müslümanlar, laikliğin ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Laiklik; dini devletten, toplumdan ve hayattan uzaklaştırmaktır. Laiklik, Allah’ın mülkünde Allah’ın hükmünü reddetmek ve ona isyan etmektir. Bizatihi devlet tarafından uygulanmasını emrettiği İslam’ın hükümlerini reddetmektir.
Ey Erdoğan! Size göre -hâşâ- Allah Azze ve Celle insana karışır, hayata karışır ama devlete karışamaz öyle mi? Yine size göre –hâşâ- Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Medine’de kurduğu ilk İslam Devleti’ni laiklik ile mi yönetiyordu? Kapitalizmin akidesi olan laikliği İslam’danmış gibi göstermek için ya laikliğin yâda İslam’ın cahili olmak gerekir. Yâda her zaman yaptığınız gibi bu referandum öncesinde de Batı’ya ve laik Kemalistlere şirin gözükmek için böyle konuşuyorsunuz. Eğer öyle olmasaydı sömürgeci Batı’dan ithal edilen ve CHP ile bu halka dikta edilen demokrasi yerine, İslam’ın yönetim şekli olan Hilafet gibi bir derdiniz olurdu. Hilafet sadece televizyon dizilerindeki bir hayal değildir. Bilakis o, bu toprakların ve şanlı tarihimizin yadsınamaz bir gerçeği, İslam’ın hükmü, Allah Azze ve Celle’ın vaadi ve Müslümanların arkasında korunduğu kalkanıdır. Öyleyse Osmanlı’nın torunu olmak, Hilafet’in yıkılması karşılığında Batı’nın dayattığı demokrasiyi ve laikliği savunmayı değil, İslam’ı ve Hilafeti savunmayı ve onunla dertlenmeyi gerektirir.
Ey Müslümanlar ve Ey Âlimler! Kapitalizmin akidesi laiklik ile İslam’ın akidesi لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ اللهْbirbirine taban tabana zıttır. Aynen demokrasi ile Hilafetin birbirine zıt olması gibi! Laikliğin İslam ile bağdaşan hiçbir yönü olmadığını biliyorsunuz. O halde niçin susuyor ve doğruları belirtmiyorsunuz? Niçin laikliğin dinsizlik olduğunu haykırmıyorsunuz? CHP’nin darağaçları ile yapamadığını birkaç süslü söz ve hamaset ile yapmaya çalışan Cumhurbaşkanı’na bunun yanlış olduğunu niçin söylemiyorsunuz? Niçin bu sözlerinden ötürü yöneticilerinizi muhasebe etmiyor ve hakkı ortaya koymuyorsunuz? وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ “Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin” [Bakara 42]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu |
www.hizb-turkiye.org |
H. 23 Cumâde’l Ûlâ 1438 |