Türkiye’de yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını sebebiyle birçok hastane pandemi hastanesine çevrildi.
Ameliyathanelerin çoğu, yoğun bakım servisine dönüştürüldü. Bu sebeple Covid-19 dışındaki hastaların tedavisi aksıyor.
Hastalar da, virüs kapma riskinden dolayı acil durumlar dışında hastanelere başvurmamayı tercih ediyor. Ancak bu durum, bazı hastalıkların ilerlemesi riskini doğuruyor. Covid-19 dışındaki hastalıklarla ilgili sağlık hizmetlerinde gelinen son durumu, doktorlar anlattı.
Türkiye’de özel, kamu ve üniversite hastanelerinin birçok bölümü, ameliyatların büyük kısmı Covid-19 hastaları için yoğun bakım ünitesine çevrilmiş durumda.
Acil vakalar ve kritik sağlık sorunu yaşayanlar hastanelere başvurabiliyor. Bu gibi durumlarda sağlık hizmetleri veriliyor ancak acil olmayan ameliyatlar ve tedaviler, koronavirüs salgınının sonrasına ertelendi.
Sağlık Bakanlığı’nın aldığı kararla birçok branşın sağlık çalışanları da Covid-19 için ayrılan yoğun bakım birimlerine alındı.
Birçok branşta yoğunluk büyük oranda azaldı, günde ortalama 4 ameliyat yapan operatör doktorların haftalık ameliyat sayısı 2’ye kadar düştü.
Buna sadece zorunlu olmayan tedavi ve ameliyatların ertelenmesi değil, halkın hastanede koronavirüs kapma korkusu da sebep oluyor.
Bir sağlık sorunundan şikayetçi olanlar, hastaneye gitmek yerine evde beklemeyi ya da kendi geçici çözümlerini bulmayı tercih ediyor. Hastanelerde koronavirüs olması tehdidi, bu kişileri yaşadıkları diğer sağlık sorunundan daha çok korkutuyor.
Ancak bu durumda belirtileri ağırlaşmadığı halde durumu acil olan hastaların da tedavisi tehlike yaratacak şekilde aksıyor. Hastaların durumun aciliyetini ya da önemini anlamak üzere danışabilecekleri bir telefon numarası ya da Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir hizmeti yok. Hastanelerin çoğuna da telefonla ulaşmak neredeyse imkansız. Bu sebeple danışma için de hastaneye gitmeleri gerekiyor. Ancak hastalar bundan da koronavirüs tehlikesi sebebiyle kaçınıyor.
Covid-19 dışındaki hastalarla ilgilenen, bu sebeple iş yükünün hafiflediğini söyleyen farklı branşlardan yaklaşık 20 doktor, sosyal medya ya da e-posta üzerinden vatandaşların sorularını yanıtlıyor. Doktorlar buna “Sanal Hastane” adını veriyor.
Her gün yüzlerce soruyu yanıtlayan doktorlar, soruları gönderenlerin arasında koronavirüs kapma riskinden çok daha ciddi ve acil sorunları olanların bulunduğunu söylüyor.
Sorular sadece sağlık problemleriyle ilgili değil. Hastaneye alınmadığı ve telefonla da ulaşamadığı için, bir hastanede tedavi gören yakınının durumu hakkında bilgi almak isteyenler de bu doktorlara ulaşıyor.
“Akşam ameliyat olması gerekirken virüsten korktuğu için hastaneden ayrılanlar var”
Sanal Hastane’de soruları yanıtlayan doktorlardan biri olan, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp-Damar Cerrahisi bölümünden Prof. Dr. Deniz Göksedef, 1000’in üzerinde e-posta aldığını söylüyor:
“Bu e-postaların yarısı 18-30 yaş arası, Covid-19 salgını nedeniyle panik yapanlar. Yüzde 10’u acilen hastaneye gitmesi gerekenler. Bir kısmı bunu biliyor çünkü kronik hasta, daha önceden bu dönem için çağrılmış ve planlaması yapılmış olan, anjiyo ya da kapak değişimi gibi operasyonlara girecek olanlar. Onlar da ‘planlandığı gibi hastaneye gidelim mi?’ diye soruyorlar. Koronavirüsün öldürücülüğü o grupta yüksek ama kalp krizi geçirirse öldürücülüğü daha yüksek. Bir kısmı durumunun acil olduğunun farkında değil, soruyor, ‘hemen hastaneye gitmeniz gerekir’ diye yanıtlıyorum.
“Mesela şöyle hastalar da var; bu akşam ameliyat olması lazım ama koronavirüsten korktuğu için imza atıp çıkmış hastaneden.
“Sağlık Bakanlığı ertelenmeyecek operasyonları, tedavileri belirledi. Onkoloji, kalp damar ve kardiyoloji gibi branşlarda sağlık hizmetleri devam ediyor.
“Ben günde 2 ameliyata giriyordum, şu an haftada 2 ameliyat yapar hale geldim. Ortopedide günde 4 ameliyat yapılırken haftada 3’e indi. Günde 4 beyin ameliyatı yapılırken bu haftada 1’e düştü. Ben artık hastaneye haftada 3 gün gidiyorum. Bu vaktimde de e-postalarla gelen sorulara yanıt veriyorum.”
İstanbul’da kalp-damar hastalıkları için iki hastane ayrıldı
İstanbul’da yoğun başvuru almaya devam eden kalp hastalıkları için steril hastaneler oluşturmak üzere iki hastane sadece bu iş için ayrıldı: Anadolu yakasında Siyami Ersek Hastanesi ve Avrupa yakasında Mehmet Akif Ersoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Prof. Dr. Göksedef, hastaların yine de güvenip bu hastanelere gidemediğini söylüyor:
“Bu hastanelerde çok yoğunluk var. İstanbul’da rutin çalışan 80 adet kalp-damar ve kardiyoloji hastanesi vardı, şimdi 2 hastaneye düşmüş durumda. Diğer hastaneler Covid dışında rutin için küçük birer bölüm ayırıyor. Dolayısıyla bu iki hastane çok kalabalık oluyor, insanlar hem çok beklediği hem de korktuğu için gitmiyor.”
“Ameliyathanelerde anestezi cihazları da solunum cihazı olarak kullanılıyor”
Peki neden ameliyathaneler yoğun bakım ünitesine dönüştürülüyor?
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin kalp-damar cerrahisi bölümünde normalde 6 adet solunum cihazı var. Ameliyathanelerde de 30 adet, anestezi ilacı da verebilen, daha karmaşık bir yapısı olan ancak daha gelişmiş solunum cihazı var. Bu cihazlar sadece solunum cihazı olarak kullanılmaya başlandı.
Bu cihazları ve ameliyathanelerde çalışan hemşire, anestezi uzmanı gibi sağlık çalışanlarını da kullanabilmek için ameliyathanelerin çoğu yoğun bakım servisine çevrildi.
Her yer yoğun bakım hizmeti vermeye uygun değil. Solunum cihazlarını kullanmak için bir altyapı, kablolama sistemi gerekiyor. Bu da ameliyathanelerde mevcut.
Ameliyathanelerde normalde bir hasta ameliyat olurken, bu solunum cihazlarının takılabileceği 3 port olduğu için, kullanılmayan solunum cihazları da getirilerek yoğun bakım kapasitesi 3 katına çıkartıldı.
Bu sebeple ameliyathanelerin büyük kısmı kapanarak Covid-19 hastaları için yoğun bakım servisine çevrildi.
Prof. Dr. Göksedef, kalp ameliyatları sonrası yoğun bakım oranının da yüzde 100 olduğunu, bu sebeple “normalde su gibi akan hastaları bu dönemde karşılayamayacaklarını” söylüyor:
“Koronavirüs salgını öncesi yaklaşık 40 ameliyathanede görev yaparken, şimdi acil ve ertelenemeyecek ameliyatlar için karar verilen 14 cerrahi branş, ayrı bir binada 3 ameliyathanede çalışıyor.
“Acile fazla hasta gelmiyor çünkü hepsi evde. Evet salgın sebebiyle endişe ve stres var ama bir yandan da herkes evde olduğu için normal hayatın akışındaki telaş, alkol ve sigara tüketimi çok azaldı. Yine de kalp krizi geçirenlerin oranında ciddi bir düşüş olması pek mümkün değil. Fakat bundan kaynaklı ölümler olsa da bilmiyoruz hastaneye gelmedikleri için.”
“Tüm dünyada olduğu gibi Covid-19 harici hastaların sağlık hizmeti çok ciddi aksamaya uğruyor”
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 14 branş, acil ameliyatlara devam ediyor.
Bu branşlardan biri olan Beyin Cerrahisi bölümünden Doçent Doktor M. Onur Ulu, Covid-19 harici hastaların sağlık hizmetlerinde çok ciddi bir aksama olduğunu söylüyor:
“Tüm dünyada olduğu gibi burada da Covid-19 harici hastaların sağlık hizmeti çok ciddi aksamaya uğruyor. Beyin cerrahisi derneklerinin yayımladığı öneriler var, bunlara uyarak yeterli koruyucu ekipmanla ameliyatları planlıyoruz.
“En büyük risk grubu endonazal yolla [burun içerisinden] girip endoskopi yapılan cerrahiler olduğu için bunlar durdurulmuş vaziyette, tüm dünyada böyle. Bu operasyonlarda beyne burun içerisinden girdiğimiz için bazı aletlere buradan da etrafa yayılabiliyor virüs.
“Kafa içi basıncı artıran kitleler, kötü huylu tümörler, bekleyemeyecek durumda olan hastaların ameliyatlarını planlıyoruz. Bunun haricindeki neredeyse bütün hastalara, belli ilaç tavsiyeleriyle evde beklemelerini öneriyoruz. Hastaneye gelmeleri de onlar için risk oluşturuyor. Anestezist arkadaşların da çoğu yoğun bakımda görevli, personel de problem.”
Ulu, sokağa çıkma kısıtlamaları ve çoğu kişinin evden çalışmaya başlamasıyla birlikte kazalarda büyük oranda azalma olduğunu, bunun da travma birimine başvuran hasta sayısında düşüşe sebep olduğunu söylüyor:
“Bizim bu hastaları sevk edebileceğimiz ayrı bir hastane oluşturulmuş değil. Her hastane kendi içerisinde önlem alıyor. Ancak sokağa çıkmayla ilgili kısıtlamaların bize bir avantajı oldu, kazalar azaldı, travma vakaları çok azaldı.”
“Hastalar tanı için hastaneye başvurmadığından beyninde tümör olsa da bunu öğrenemiyor”
Doç. Dr. Mustafa Onur Ulu, başvuran hasta sayısının azalmasında, koronavirüs bulaşma endişesinin de rol oynadığını söyledi. Bu da tanı koymada gecikmelere sebep oluyor ve sonrası için risk oluşturabiliyor:
“Diyelim ki hastanın başı ağrıyor, buna tümör sebep oluyor. Hasta evden çıkıp hastaneye gitmeye korktuğundan, tanı için MR çektiremiyor. Hasta sayısı da azalıyor haliyle. Laboratuvar ve görüntüleme hizmetinde aksama yok ama insanlar başvurmuyor. ‘Hastaneye gereksiz yere gidersem koronavirüs kaparım’ diye bir bilinç oluştu.
“Bir pandemiyle karşı karşıyayız. Her ülkede, her yerde tedaviler gecikecek, ne kadar gecikeceğini de bilmiyoruz çünkü hastalığı bilmiyoruz. Acil olan zaten beklemez, hastalar geliyor ve tedavisini alıyor ancak bunda da ciddi azalma var.”
“Herkesin internet üzerinden ya da telefonla bir doktora ulaşma ihtimali olmayabilir”
İstanbul’da özel bir hastanede çalışan ve ismini vermemeyi tercih eden, jinekolojik onkoloji uzmanı bir profesör doktor da, hastaneleri başvurmamayı tercih eden hastaların başvurabileceği bir yer olmamasından rahatsız. Birçok ameliyatın belli kurallar doğrultusunda ertelendiğini, birçok hastanın da ameliyatını kendisinin ertelediğini anlatıyor:
“Her branş için hem ulusal hem de uluslararası dernekler kılavuzlar yayımladı, ‘şu kontrolleri hemen yapın, şunları erteleyebilirsiniz’ diye listeler var. Bazı ameliyatlar yapılmalı, bazıları ışın tedavisi gibi medikal tedaviye yönlendirilmeli, kararları bu kılavuzlara göre veriyoruz.
“Jinekolojik onkolojide başvurular yüzde 10’a kadar düştü. Yoğunluğumuz, ameliyat sayılarımız azaldı. Hem biz zorunlu olmadıkça hastayı ameliyat edip Covid-19 riskini artırmak istemiyoruz, hem de hastalar kendileri erteliyor. Ancak bunların takip edilmesi gerekiyor.
“Önceden gelen bir durum yoksa hastaların durumunu danışabileceği, başvurup hizmet alabilecekleri bir yer yok. Ben bundan rahatsızlık duyuyorum. Evde kalan herkesin sosyal medyası ya da internet ortamlarından doktorlara ulaşabilme ihtimalleri yok. Telefonla ulaşabilecekleri bir doktor tanıdıkları da yoksa, durumları acil olsa da bunu bilmiyorlar. Burada en fazla görev aile hekimlerine düşüyor, çünkü bu dönemde en fazla aile hekimlerine başvuruluyor.”
Kadın hastalıkları ve doğum bölümlerinde devlet hastanelerinde doğum yapma oranının da azaldığını belirten doktor, insanların bunun için de özel hastaneleri tercih ettiğini söylüyor.
Özel hastanede çalışan bu doktora göre, sadece doğum değil, devlet hastanelerinde muhatap bulamadığı için ya da yoğunluk sebebiyle virüsün yayılma riskinden korktuğu için, imkanı olan hastalar daha fazla oranda özel hastaneleri tercih ediyor.
Kemoterapiler ise rutin akışında devam ediyor.
“Covid’den öleceğime kanserden ölürüm, hiç olmazsa cenazeme gelen olur, diyorlar”
Onkoloji profesörünün anlattığına göre, doktorlar, ameliyat edilmesi hayati önemde olan hastalara bu öneriyi yaparken, bir dolu süzgeçten geçiriyor. Ancak hastalar yine de koronavirüs riskini daha korkutucu buluyor:
“İnsanlara ‘ameliyat olman lazım’ denildiğinde buna inansınlar. Ameliyatı geciktirmekte sıkıntı yoksa zaten beklenir. Her iki durumda Covid-19 riski var, evet, ama biz hastaya ciddi zarar verecek bir kanserin önüne ameliyatla geçebileceksek, bu riski almak zorundaysak ekstra önlemler alıyoruz zaten. Hem hastayı hem kendimizi korumak için bunu yapıyoruz. Hastalığın henüz başındaysa ve ameliyat ertelenebilecekse bunu da söylüyoruz, buna da inansınlar.
“Ancak durumun çok ciddi olduğunu söylediğimizde bile ‘Ben covid’den öleceğime kanserden ölürüm, hiç değilse cenazeme gelen birileri olur’ diyenler de var. Böyle bir şey söz konusu olamaz tabii ki. Her hastayı hayatta tutmak için gereken her şeyi yapıyoruz.”
“Acil olmayan hastaları ‘salgın bittiği zaman konuşuruz’ deyip evine gönderiyoruz”
Hastanelerde kapasitesi kısıtlansa da hizmet vermeye devam eden birimlerden biri de üroloji. Böbrek hastalıklarının tedavisi ve mecburi ameliyatlar, sayısı azalsa da yapılıyor.
Üroloji uzmanı Doçent Doktor Çetin Demirdağ, böbrek hastalıkları için steril hastanelere ihtiyaç olduğunu ve tüm mevcut hastaların tedavisinin sürmesi gerektiğini söylüyor:
“Ama yok ve bu tedavileri yapamıyoruz. Örneğin mesane tümörleri acildir, ancak tedavileri aksıyor. Göz hastalıkları bölümünün ameliyathanesini plastik cerrahiyle paylaşıyoruz şu an. 1000 yataklı bir hastanede sadece iki ameliyathaneyle acil vakaları döndürmeye çalışıyoruz. Avrupa ve Amerika’daki üroloji derneklerinin çıkardığı algoritmalar üzerinden hastaları öncelik sırasına alıyoruz.
“Sadece bizim ertelememiz değil, ‘hastaneler çok yoğun, burada muhakkak virüs kaparım’ korkusuyla hastalar da acil olmadığı sürece hastaneye gelmemeyi tercih ediyor.
“Bekleyen kanser hastalarının çoğu geliyor. Mesane ve büyük böbrek tümörü ameliyatları acil örneğin, onları yapıyoruz ama prostat kanseri ileri evrede değilse 3 ay sonra gelin yeniden bakalım diyoruz. Küçük böbrek tümörlerini erteliyoruz. ‘Salgın bittiği zaman konuşuruz’ deyip, böbreği bir yıl boyunca koruyabilecek stentler yerleştirip hastayı evine gönderiyoruz.”
Demirdağ, evde olan ve durumu acil olsa da bunun farkında olmayan pek çok hasta da olabileceğini söylüyor. Bu kişilerin ancak tanıdıkları doktorlar vasıtasıyla bilgi almaya çalıştıklarını anlatıyor:
“Evindeyken bir problemi olduğunda hastanın hastaneyi telefonla arayarak bilgi alması zor. Hastaneye gelmeleri gerekiyor. Ancak bundan da çekiniyorlar. Bir danışma kurulu ya da bilgi almak için böyle bir hizmet yok. Telefon numaramız varsa bizleri arıyorlar, mesaj atıyorlar, ‘ben ne yapayım durumum acil mi?’ diye soruyorlar. Bu şekilde sorunları çözmeye çalışıyoruz.”
Ajanslar