Iҫi boş kalkışları yapan başbakan getirdiǧi sonuҫlar olan Mısır iҫin akıttıǧı göz yaşları ne kadar ҫaresiz ve ne kadar kimsesiz olduǧunun göstergesidir.
Başbakan Erdoğan gecen gün Rizede konuşmasında şöyle dedi “Türkiyenin mısırda, Suriyede ne işi var diye soranlar; niye Amarikanın binlerce kilometre uzaklıktaki Irak ve Afganistanda ne işi var diye sormuyor dedi.” Hemen zihinlerin canlanması icin kendisine hemen hatırlatıyoruz.
Şimdi biz soruyoruz sen degilmiydin Amerika Irak`a girerken 1 mart tezkereseni meclisten geçirmeye çalışan ve böylece kuzeyden Amerika ile Irak`a girecektin tezkere meclisten gecmeyince hava sahasını açıp Incirlik üssünü kullandıran ve ordan kalkan uçaklar müslümanları öldürmedimi ve Afganistanda Nato ordusunda hala görev yapan türk askeri değilmi. Üstelik Amarika askerlerine dua etmeyide ihmal etmedi duaları isabet olmuşta olabilir.
31 Mayıs 2010 tarihinde dokuz türk vatandaşını şehit eden Israil yahudi varlıǧı, Turkiye Cumhuriyeti başbakanı kendisini tanzimatta aldıǧı parayı ve dokuz şehit karşılıǧı aldıǧı özürle kendisinin acizligini gostermiştir. Turkiyeye sıǧınan Ҫeҫenleri bir bir ruslara teslim ederek acizliǧini gösteren başbakan nasıl aǧlamasın tam kendisi büyük devlet olarak ilan ediyorken.
Bizim ve başbakanın göz yaşlarını dindercek olan bir HILAFET devletidir. Bizim ve başbakanın göz yaşlarını dinderecek bir ISLAMI sistemdir, bizim ve basbakanın feryatlarına koşacak olan bir Mutasımdır.
Bugün Afyon/Emirdağ dolaylarında bulunan, eski adıyla Amuriye şehrinin Rum valisi, yağmaladığı civar Müslüman kasabalarından birisinden çıkarken birçok esir almıştır. Bu esirler içinde bulunan bir Müslüman kadın Rum valisinin kendisine eziyet ve hakaretleri karşısında “Va Mu’tasımah/Mu’tasım neredesin?!!” diye haykırmıştır.
Bunun üzerine vali -dalga geçercesine-kadına: “Tabi, Mu’tasım beyaz atlı ordularıyla şimdi gelir ve seni kurtarır” der. Bu haber Hilafet sarayına ulaşır ulaşmaz Mu’tasım Billah tam da Rum valisinin alaycı dille ifade ettiği gibi beyaz atlı 4.000 kişilik süvari birliğinin öncülük ettiği devasa bir ordu hazırlar.
Rum valisine bir mektup gönderen Abbasi Halifesi bu mektubunda aynen şöyle der: “Müminlerin Emiri Mu’tasım Billah’dan Rumların köpeğine! Esir aldığın bacımı derhal serbest bırakmazsan sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki, bir ucu burada (Bağdat) öteki ucu da orada (Amuriye) olacak.”
Ve Mu’tasım bir tek kadının “Va Mu’tasımah!” haykırışı üzerine dediğini yapar, devasa bir orduyla Amuriye üzerine yürür ve bu büyük Rum şehrini zapt eder.
Kendisine haykırışta bulunan kadını kurtarır ve ona “Ey mümine hanım! Emin ol ki, çağrını işitir işitmez bir an bile beklemeden hemen yola koyuldum” der. (Bu, Müslüman bir yöneticinin teb’asının haklarını koruyamadığından dolayı Allah’a vereceği hesabın korkusuyla söylenmiş bir tür helallik talebini içeren bir sözdür. Zira Allah Rasulü (s.a.v.) “Allah kime bir yöneticilik verir de o halkını aldatır halde ölürse Allah ona cenneti haram kılar” buyurmuştur.)
İbni Haldun ve İbni Esir ise hadiseyi şöyle anlatılır: “O kadının haykırışı Hilafet sarayına ulaştığında Mu’tasım Billah tahtında kurulmuş oturuyordu. Kadının bu haykırışı kulağında yankılanır yankılanmaz: “Yetiştim! Geldim! Askerler! Askerler!” diyerek yerinden fırlayan Abbasi Halifesi derhal ordunun teçhiz edilmesi emrini verdi.
İbnü’l-Imad el-Hanbeli “Şezirat’üz-Zeheb Fi Ahbarin Min Zeheb” adlı kitabında konuyla ilgili şu ilaveleri yapmaktadır: “O kadının haykırışı Hilafet sarayına ulaştığında Mu’tasım Billah çok sevdiği bir içeceği yudumluyordu. “Va Mu’tasımah!” diyerek bir kadının kendisinden imdat dilediği haberini alır almaz elindeki kaseyi hizmetkara verdi ve “O kadını esaretten kurtarmadan, o Rum valisini öldürmeden bana yeme içme yok” dedi. Mu’tasım Billah Amuriye’u fethedince şehre girerken şöyle haykırır: “Yetiştim, yetiştim!”. Şehri zapt eden Mu’tasım Billah Amuriye valisini öldürür, kendisine haykıran kadının elinin bağlarını çözer, onu tutsaklıktan kurtarır ve hizmetkara şunu söyler: “Şimdi içeceğimi getirin”. Mu’tasım Billah içeceği içerken “İşte bunun tadına şimdi doyum olmaz” der.
Biz ve başbakan caresizliǧimizi böyle haykırıyoruz tam büyük devlet arifesindeyken.
Mısır iҫin aǧlayan başbakanın göz yaşlarını bir Mutasım kurtarır.
Bazen şaşırıp kalıyorum bu denli aciz bir devlet nasıl olurrda büyük devlet olma politikası yapar, ya başbakan ne dediǧini bilmiyor veya can havliyle kendi duygularını dışarı atıyor.
Büyük devlet politikası saha hiҫ pratikliǧi yokken nasıl büyük devlet olur.
Görülen tek şey CHP´nin iki cümle bir arada toparlayamayan Kemal Kılıҫtaroǧluna güzel laf yetiştirmesidir.
Bizim ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanın göz yaşlarını HILAFET dindirir.
Deniz Özdemir
——————–
İslamdevleti.org: 6 Eylül’de bize ulaşan kardeşin bu yazısını websitemizin yenilenme çalışmasında gözümüzden kaçırdığımızı bildirerek okuyucularımızdan ve kardeşimizden özür diliyoruz. Yazısı ayrıca yanlışlıkla başka isim altında yayınlandı, bu durumdan dolayı da özür dileriz.