Soru:
Medya, 20 Şubat 2014 günü hükümet karşıtı protestocular ile Kiev’deki Ukrayna Bağımsızlık Meydanından çekilen güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda en az 17 kişinin öldüğü ve çok sayıda insanın da yaralandığını bildirdi. Protestocular, boşaltılan Parlamento ve yanı sıra Başbakanlık binasına doğru hareket ettiler. Ukraynalı yetkililer, 19 Şubat 2014 Çarşamba günü militan niteledikleri protestocuları hedef göstererek terörizmle mücadele sürecinin başladığını açıkladılar. Çıkan çatışma sonucunda 26 kişi öldü. Hatta Bağımsızlık Meydanı savaş alanına döndü. Ama dün 21 Şubat 2014 günü Ukrayna Devlet Başkanı ve muhalefetin bir çözüm üzerinde uzlaştıkları duyuruldu. Sonra 22 Şubat 2014 günü Ukrayna parlamentosunun oy birliği ile Devlet Başkanını azlettiği ve 25 Mayıs 2014 tarihinde cumhurbaşkanlığı için erken seçimlerin olacağı bildirildi. Soru şudur: Bu olaylar, muhalefet ile hükümet arasında yerel bir olay mı yoksa uluslararası bir yönü var mıdır? Amerika, Avrupa Birliği ve Rusya’nın olaylarda ve olayların ajitasyonunda bir rolü var mıdır? Bu, ilk devrimde olduğu gibi Batı nüfuzu lehine Ukrayna’dan nihai olarak Rus nüfuzunu söküp atan yeni bir Turuncu Devrim midir? 2010 yılında olduğu gibi Rusya’nın bir tepki vermesi bekleniyor mu? Allah mükâfatınızı artırsın.
Cevap:
Şunlar açıklığa kavuşturulursa, cevap kendiliğinden açığa çıkacaktır:
1- Ukrayna üzerinde Rusya ve Avrupa arasındaki rekabetin geçmişi çok eskilere dayanır. Tarih içinde Ukrayna, Rusya, özellikle Kırım’da Osmanlı Hilafeti ve Polonya gibi devletler tarafından paylaşıldı. Birinci Dünya Savaşından sonra Batı ve ajanları, Osmanlı Devletine karşı komplo kurdular. Akabinde de Osmanlı Hilafeti yıkılıp gitti. Sonra Sovyetler Birliği ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşından sonra da savaştan zaferle çıkan müttefik devletlerin başındaki Amerika dünya siyasetine girdi. Böylece Ukrayna üzerinde çatışan devletler şunlardır: Batı ve Polonya ilhak edildikten sonra Sovyetler Birliği’dir. Ayrıca Ukrayna da Sovyetler Birliği’ne dâhil oldu. Ukrayna, eskiden Sovyetler Birliği üyesi olan 15 cumhuriyetin en önemlileridir. Sovyetler Birliği çöktükten sonra bu kez Ukrayna üzerinde çatışan devletler şunlardır: Rusya, Amerika ve Avrupa Birliği’dir. Bu devletlerin her biri, Ukrayna’ya karşı güçlü bir ilgileri vardır:
Rusya’ya gelince, Ukrayna onun için en önemli ülkelerden biridir. Zira Ukrayna’yı kaybederse Batı doğrudan sınırları ile yüz yüze kalacaktır. Avrupa açısından Ukrayna Rusya için bir koruyucu kalkandır. Ukrayna, Rusya için ekonomik yönden de önemlidir. Çünkü Rus gaz boru hattı, Avrupa’ya Ukrayna üzerinden geçmektedir. Ayrıca Ukrayna, Rusya için coğrafya olarak da önemlidir. Çünkü sanayi, tarım ve enerji sektörleri Rusya ile entegre içindedir. Aynı zamanda Ukrayna, Avrupa ile Rusya arasında bir tampon bölgedir. Bu nedenle Rusya Ukrayna’yı kaybettiği zaman bilfiil Avrupa kapısında demektir. Zira Ukrayna, Moskova’ya 300 km uzaklıktadır. İşte Rusya’nın Ukrayna’ya müdahale nedeni budur. Doğu Ukrayna’da nüfusun çoğunluğu Ortodoks mezhebine mensup olmaları ve Rusça konuşmaları Rusya’nın Ukrayna’ya büyük ilgi duymasının bir diğer faktörüdür. Bu bir açıdan böyledir. Öte yandan Rus ordusunun Karadeniz’de bir filo üssü vardır.
Avrupa’ya gelince, Ukrayna, Rusya ve Doğu Avrupa arasında bir duvar görevi görmektedir. Avrupa tüketiminin dörtte birini teşkil eden Rus doğal gazının %80’ni Avrupa’ya Ukrayna topraklarından akmaktadır. Dolayısıyla Ukrayna, Avrupa için de büyük bir öneme sahiptir. Polonya, 2004 yılında Avrupa Birliği üyesi olduktan, Romanya ve Bulgaristan Birliğe 2007’de girdikten sonra Ukrayna, Avrupa Birliği’nin komşusu oldu ve AB için büyük bir öneme sahip hale geldi. Ukrayna, bir yandan Avrupa ve Rusya arasında bir köprü görevi görmekte, öte yandan Avrupa ile Rusya arasında bir tampon bölge olarak kabul edilmektedir.
Amerika’ya gelince, Rus nüfuz alanını çevrelemek isteyen ABD için Ukrayna hayati bir önem sahiptir. Yanı sıra Ukrayna limanları ve Karadeniz’e girdiğinde savaş gemileri, NATO için önemlidir. Ayrıca Ukrayna’daki Amerikan nüfuzu, Rusya için sürekli kanayan bir yaradır ve bölgede, özellikle de Orta Doğu’da Amerikan projelerine engel teşkil etmemesi için bir baskı aracıdır.
2- Ukrayna’nın NATO üyesi olması Amerika’nın çıkarınadır. Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne üye olması da Avrupa’nın yararınadır. Bu yüzden Batı, 2004 yılında Turuncu Devrimi ve 2005’te de seçimleri destekledi. Çünkü henüz daha Rusya, Sovyetler Birliği’nin çöküş kalıntılarından temizlenmiş değildi. Tüm bunların sonucu olarak Batı, hedeflerine ulaşmak için Turuncu Devrimin başarılı olmasını sağladı. Zira 2005 seçimlerinde Rusya’nın adayı Yanukoviç devrildi. Dolayısıyla Batının, özellikle de Amerika’nın adayı Yuşçenko cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Artık Rus nüfuzunun yerini Batı nüfuzu aldı.
3- Olaylar hızla gelişmeye başladı. Ukrayna’nın NATO ve Avrupa Birliği’ne üyelik projelerini de beraberinde getirdi. Amerika fırsatı iyi değerlendirdi. Rusya, 2005 seçimlerinde Ukrayna’da yandaşını kaybetti. Avrupa, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılmasını istese de ancak Birlik, hâlâ Birliğe katılan Doğu Avrupa devletlerinin sorunları ile boğuşmaktadır. Böylece 2005 seçimlerinin sonucundan ve ajanı Viktor Yuşçenko’nun başarısından yararlanabilmesi için rüzgâr Amerika’dan yana esti O nedenle Amerika, Ukrayna’nın Batı ile entegrasyonunu hızlandırmak için Yuşçenko yönetimini ve yönetimde kaldığı dönemi iyi istismar etti. Yuşçenko, Rus askeri kira sözleşmesinin 2017 yılında sona erdiğinde Rus Karadeniz filosunu Sivastopol’den kovmakla tehdit etti. Yuşçenko, Ukrayna’yı Avrupa Birliği ve NATO gibi Batılı kurumlar ile tam entegre etme arzusunu hiçbir zaman gizlemedi. Kiev, Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşması müzakerelerine dâhil oldu. NATO üyeliği için bir eylem planı talep etti. Böylece Amerika’nın, Yuşçenko’yu iktidara getiren Turuncu Devriminde çok çaba sarf ettiği görüldü. Ukrayna, bu zaman diliminde ABD’nin en önemli stratejik ortağı haline geldi. Amerika, Ukrayna’ya ekonomik yardımlar yaptı. Hatta “İsrail” ve Mısır’dan sonra ekonomik olarak yardım yaptığı devletler listesinde üçüncü sırada geliyordu. Çünkü Amerika, Ukrayna’nın Rusya’ya ekonomik bağımlılığını kesmek amacındaydı.
4- Bu durumun Rusya üzerinde büyük etkisi oldu. Daha doğrusu Rusya’yı ajite etti ve çıkarlarına darbe vurdu. 2004 yılında Ukrayna’daki Turuncu Devrim sonrası, Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve NATO üyeliği nedeniyle Rusya ile İlişkiler gerildi. Ayrıca Ukrayna’nın Sivastopol’deki Rus Karadeniz filosuna ilişkin tutumu ve Doğal gaz üzerinde anlaşmazlıklar nedeniyle ilişkiler gerginleşti. Ancak Rusya, iki ana nedenden dolayı 2005 seçimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu durumun karşısında duramadı: Birincisi: Henüz Sovyetler Birliği’nin çöküş kalıntılarını tamamen üzerinden atmış değildi. İkincisi: Amerika ve Avrupa’nın siyasi ve ekonomik durumlarında ciddi sorunlar ortaya çıkmış değildi. Ayrıca tarafların çıkarlarında önemli farklılık yoktu. Amerika, Ukrayna’yı NATO’da, Avrupa da Avrupa Birliği’nde istiyordu. O zaman ilgi ve çıkarları arasında büyük bir fark yoktu. Bu iki faktör, Ukrayna’yı Rusya’dan koparmak için Avrupa ve Amerika’yı birlikte çalışmaya itti. Aynı zamanda Rusya’da içinde bulunduğu koşullara karşı koyacak güçte değildi.
5- Ancak 2007 sonlarında, özellikle 2008 yılında şartlar değişti. Amerika ve Avrupa ekonomik kriz ile boğuşurken, Rusya bir ölçüde siyasi ve ekonomik istikrara kavuşmaya başlamıştı. Turuncu Devrim sonrasında Ukrayna’daki yeni yönetime, özellikle gaz üzerinden ekonomik olarak baskı yapmak için rüzgâr Rusya’dan yana esmeye başladı. Amerika ve Avrupa’nın krizler ile boğuşmasından memnundu. Bu nedenle Rusya, özellikle Ukrayna’nın doğu bölgelerinde ve Ukrayna’da Rus yanlısı diğer bazı bölgelerde, Yuşçenko yönetimine karşı atmosferi kızıştırmak için büyük çaba sarf etti. Gaz fiyatlarının yükseltilmesi veya sabit tutulması, Batı yanlısı Ukrayna yönetimi üzerinde etkili bir silah haline geldi. Buna ek olarak Doğu Ukrayna’daki Rusya yanlıları kışkırtıldı. Nihayet 2010 seçimleri gelip kapıya dayandığında, Ukrayna halkından oldukça geniş bir kitle Batı yanlısı yönetimin yolsuzluklarını gördüler. Seçimlerin sonucu, Rusya lehineydi ve Yanukoviç tekrar yönetime geri geldi. Ardından Rusya rahat bir nefes aldı. Çünkü Yanukoviç, enerji alanında Moskova ile çeşitli anlaşmalar imzaladı. Aralarındaki ekonomik işbirliği güçlendirildi. Gazetecilik, yayıncılık, eğitim, dil ve kültür alanlarında ilişkilerin geliştirilmesi amaçlandı. Yanukoviç, Doğalgaz fiyatlarında indirim karşılığında Rus Karadeniz filosu ile ilgili yeni bir anlaşma yapılabileceğine işaret etti. Daha sonra bizzat anlaşma yapıldı. Böylelikle seçim sonuçları, Rusya lehineydi. Arada pek fark olmasa da seçim sonuçları insanların Yuşçenko’dan sıkıldıklarını gösterdi. İlk tur seçim sonuçlarında Yuşçenko %5,33 gibi bir düşük oy aldı. Yulia Timoşenko % 25, Viktor Yanukoviç ise seçmenlerin oyunun %35,5 aldı. İlk tur seçimleri, en çok oy alan iki kişi arasında yapıldı. Yanukoviç, Batının adayı Yulia Timoşenko’nun aldığı %46’ya karşılık %3 gibi bir farkla yaklaşık %49 alarak seçimi kazandı. Böylece Rusya, 2010 Şubat ayında Viktor Yanukoviç’in iktidara gelişiyle tekrar Ukrayna’ya ayak basmış oldu. Yanukoviç, ülkenin dördüncü Cumhurbaşkanı ve güçlü bir Rusya destekçisidir. Onun zamanında Amerikan nüfuzu gitgide geriledi. Ukrayna-Rusya ilişkileri normalleştirmeye doğru adım attı. Fark az olmasına rağmen Rusya, Yanukoviç ile etkileyici sonuçlar elde etti. Cumhurbaşkanı Yanukoviç, iktidarının üzerinden daha iki ay bile geçmeden Rusya Devlet Başkanı Medvedev ile Kharkov’da 12 Nisan 2010 yılında bir araya geldi. 2017 yılında süresi dolacak olan Karadeniz filosunun kira sözleşmesine 25 yıl daha eklenerek 2042 yılına kadar uzatılması üzerinde anlaşma sağlandı. Karşılığında, Rus Gazprom şirketi, 2009 yılında imzalanan gaz sözleşmesinin geri kalan süresinde her 1000 m3 için 100 dolar fiyat indirimini kabul etti.
6- Yanukoviç, son sürat Rusya’ya doğru sürekli yaklaştı. Anlaşılan o ki Yanukoviç, %3’lük gibi küçük oy farkından hareketle nasıl Rus ajanlarının bir ağırlığı varsa, Batı ajanlarının da hâlâ Ukrayna’da bir ağırlıklarının olduğunu fark edemedi. Sonra küresel sorunlarda Amerika ile Rusya arasındaki uyum ve ahengin, Avrupa ile yapılan ticari anlaşmaya uyulmadığında Amerika’nın Avrupa’yı desteklemeyeceğini sandı. Tabii ki onun bu düşüncesi bir hataydı ve sonunu getirdi. Çünkü Amerika, Rusya ile hem fikir olsa da aynı zamanda Ukrayna’da sadece ayak basacak bir yer değil, aksine NATO’nun da bir üssünün olması onun için önemlidir. Yani Amerika, Ukrayna’nın Avrupa Birliğine katılmasına karşı dursa da, bunu, Rusya’nın Ukrayna’da nüfuzunun devam etmesi için yaptığı anlamına gelmez. Aksine Ukrayna’nın Amerika’nın nüfuz alanına girmesi için yaptığı anlamına gelir. Eğer Yanukoviç, siyasi uyanıklığa sahip olsaydı, elbette bunu hesaba katardı. Ama maalesef öyle olmadı ve böylece kriz baş göstermiş oldu.
7- Krizin başlangıcına, ardından ölümlere sonra uzlaşmaya, daha sonra da Parlamentonun Cumhurbaşkanını azletme kararına geçmeden önce, içinde bulunduğu koşullara ve bu devletlerinin çıkarlarına göre bir devletin diğerinden rolü farklı olsa bile, Ukrayna olaylarında üç devletin rolünün olduğu açıkça görülmesi için Ukrayna’ya ilgi gösteren üç devletin tutumuna kısaca değinelim. Her bir devletin aldığı tutum şöyledir:
A- Rusya: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 25 Ocak 2014 yılındaki AB Rusya zirvesinde, Avrupa Birliği’ni eleştirdi. Hükümet karşıtı protestolar sırasında Ukrayna’ya üst düzey heyetler gönderen Avrupa Birliği’ni “Bu, bir siyasi müdahale olarak yorumlanabilir.” diyerek eleştirdi. Brüksel’de yapılan zirvenin ardından “Yunanistan veya Kıbrıs Rum Kesimi’nde olaylar çıktığında Rusya Dışişleri Bakanı’nın Avrupa karşıtı gösterilere katıldığını ve teşvik ettiğini hayal etmeye çalışıyorum. Bu güzel olmazdı.” Dedi. [18.01.2014 Yahoo News] Nitekim İnterfaks, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “John Kerry, Ukrayna’nın seçme hakkının varlığından bahsetti. Tüm dünya ile mi yoksa tek bir ülke ile mi olacağını belirlemeli dediğinde, Kerry, -deneyimi ile sağlam hissi ile- böyle bir propagandayı beklediğim son kişidir.” dediğini aktardı. BBC Radyoda Ukrayna’daki olayları hakkında 01 Şubat 2014’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un “Sokaklardaki şiddetli protestoları teşvikin, demokrasinin güçlendirilmesi ile ilişkisi nedir? Neden önde gelen Avrupalı birçok politikacı, gerçekten bu gibi eylemleri teşvik ediyor? Ama kendi ülkelerinde herhangi bir hukuk ihlalini hemen cezalandırıyorlar?” dediğini bildirdi. Rusya, Ukrayna’da olup bitenleri iktidara karşı bir darbe girişimi olarak kabul etti. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’da meydana gelen kanlı olaylardan dolayı bazı Batılı ülkeleri suçladı ve Batıyı krizde arabulucuk rolü oynamamaya davet etti. [19.02.2014 el-Cezire] Rusya Devlet Başkanı danışmanı ve Ukrayna ile ilişkilerden sorumlu Glazyev, 6 Şubat 2014 tarihinde Reuters’e yaptığı bir açıklamada “Böylelikle ABD’nin Kiev’in Sovyet nükleer silahlarından vazgeçmesi karşılığı Ukrayna’nın güvenliği ve egemenliğini garanti eden 1994 anlaşmasını açık ihlalidir. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün garantörü olarak bu nitelikteki çatışma durumlarında müdahale etmek zorundayız” dedi. Rus sorumlu Amerika’nın tavrını “Şimdi Amerikalıların, Ukrayna’nın içişlerine tek taraflı açıkça müdahalede bulunmalarını, toplu teminat ve kolektif eylem sağlayan anlaşmanın açık bir ihlali.” kabul etti.[Reuters, El Cezire ve ajanslar 6, 07.02.2014]
B- Avrupa Birliği: Polonya, Dışişleri Bakanı Radoslaw, Kiev yolunda krizi sona erdirmek amacıyla Avrupa Birliği tarafından yapılan teklifi açıkladı. Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Piotr Serafan, Ukrayna yetkililerine yaptırım uygulamak için Avrupa Birliği içinde bir uzlaşma olduğundan söz etti. Buna karşılık Almanya Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile bir basın toplantısı sırasında “Avrupa Dışişleri Bakanları 20 Şubat 2014 Perşembe günü Avrupa, Ukrayna’da siyasi sürecin geri gelmesi için ne tür yaptırımların uygulanacağını görüşeceklerini.” söyledi. Avrupa Birliği, en fazla iki ay boyunca Avrupa ile yakınlaşma lehine protestoları sona erdirmek için Ukrayna’ya bir yardım paketi sözü verdi. Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Kiev’de Cumhurbaşkanı Yanukoviç ve Devlet Başkanının görevi bırakması için çağrıda bulunan muhalefet liderleri ile yaptığı görüşmelerde bunu dile getirdi. Muhalefet lideri Vitali Klitschko, Avrupa Birliği’ni ülkesinin tanık olduğu derin siyasi krizde arabuluculuk yapmaya çağırdı. Klitschko, Ashton’un, Avrupa Birliği’nin muhalefet liderleri ile hükümet arasında müzakereler için üst düzey aracılar göndermeye hazır olduğu konusunda güvence verdiğini sözlerine ekledi. [05.02.2014 El-Cezire] Ukrayna konusu, 31 Ocak 2014 tarihinde Almanya Münih’teki güvenlik zirvesine de hâkim oldu. Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy “Teklif hala ortada. Zamanın bizim lehimize olduğunu da biliyoruz. Ukrayna’nın geleceği Avrupa Birliği’ne aittir.” dedi. Reuters haber ajansı, Almanya, Polonya ve Fransa Dışişleri Bakanlarının Ukrayna Devlet Başkanı ile görüştüklerini aktardı. Diplomatik kaynaklara göre ülkeyi terk etmediler. Reuters, diplomatik kaynaktan ülkeyi aylardır saran krizden çıkış yolu bulmak için “Onlar şimdi onunla görüşüyorlar” sözünü aktardı. [20.02.2014 Reuters] Bu bağlamda tutuklu muhalefet lideri ve eski Başbakan Yulia Timoşenko’nun müttefiki Arseny Yatsenyuk ve önde gelen muhalefet lideri ve eski boks şampiyonu Vitali Klitschko, Alman Şansölyesi Angela Merkel ile Berlin’de bir araya geldi. Klitschko, Ukrayna’da krize çözüm bulma konusunda Almanya ve Avrupa Birliği’nin öncü bir rol oynaması gerekiyor dedi. Klitschko, Batı tarafından Yanukoviç’e uygulanacak baskının mali yardım ve Avrupa ile vizenin ortadan kaldırılması veya azaltılması yoluyla Ukrayna halkına yönelik olumlu program ile eş zamanlı olması gerektiğini vurguladı. Merkel ise Kiev’i yeni hükümet kurmaya ve anayasal reforma çağırdı. Açıklamasında “Protestocuları af üzerinde anlaşmak, olumlu bir adımdır. Bu yönde daha fazla adım atmalıyız.” dedi. [18.02.2014 el-Cezire]
C- Amerika: Reuters, 07 Şubat 2014 Cuma günü Washington’dan bildirdiğine göre “ABD Dışişleri Bakanlığı sorumlusu ile ABD’nin Ukrayna büyükelçisi arasında YouTube’da yayınlanan bir konuşma, siyasi geçişe yönelik ABD stratejisinin açık bir değişimini ortaya koyar” dedi. Reuters: “02 Şubat 2014 Salı günü YouTube’da yayınlanan görüşmelerde, ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Victoria Nuland, ABD’nin Kiev büyükelçisi Geoffrey Pyatt’a, ileride kurulacak yeni bir Ukrayna hükümetinde muhalefetin önde gelen liderlerinden eski dünya ağır sıklet boks şampiyonu Vitali Klitschko’nun yer almasının gerekmediğini belirtmesi de dikkat çekti” diye ekledi. Klitschko, Avrupa özellikle Ukrayna Devlet Başkanı ve muhalefet ile görüşen Avrupa heyeti tarafından sevilen biridir. Çünkü Klitschko, Avrupa’nın adamlarından biridir. Ancak Amerikan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Victoria Nuland, ABD büyükelçisi ile yaptığı telefon konuşmasında Avrupa Birliği’nin görüşünü beğenmedi ve “Avrupa Birliği, cehenneme gitsin” dedi. Nuland, Kiev’deki krize siyasi bir çözüm bulmak için BM’nin müdahil olması gerektiğine işaret etti. Nuland, özür dilediyse de ancak onun bu sözleri, Amerika’nın Avrupa’yı destekleme mecburiyetinin olmadığını ortaya koyar. Obama, Ukrayna’da patlak veren şiddet olaylarını en sert şekilde kınadı ve ancak barışçıl göstericilere uygun şekilde davranılmasının temini konusunda Ukrayna hükümetini öncelikli olarak sorumlu tuttu. Ukrayna yönetimini itidalli hareket etmeye davet etti ve askerlerin siviller tarafından çözülmesi gereken soruna müdahale etmemesi gerektiğini vurguladı. Ancak aynı zamanda ABD Başkanı, göstericilerin barışçıl kalmalarını ve şiddete başvurmamalarını ifade etti. Beyaz Saray, Ukrayna’daki durumu yakından takip ettiğini belirtirken, Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Ben Rhodes, “Amerikan yönetimi yaptırımlar dâhil, atılacak adımlar konusunda Avrupalı ortakları ile temas halindedir” diye konuştu. [20.02.2014 Albawabhnews] Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı John Kerry: “Bugün Avrupa demokrasisinin geleceği için mücadele eden Ukrayna’dan daha önemli bir yer yoktur. Amerika Birleşik Devletleri, bu savaşta Avrupa Birliği ve Ukrayna halkının yanında duruyor.” dedi. [01.02.2014 BBC]
- Bu tutum ve ifadelerden şunlar açığa çıkar:
Rusya, Ukrayna’yı kendisi için ölüm kalım meselesi olarak görüyor. Bu yüzden ekonomik olarak Devlet Başkanını şiddetle desteklediği görülüyor. Protestolar sırasında Rusya, 17 Aralık Salı günü Ukrayna ile bir anlaşma imzaladı. Ukrayna, bu sayede doğal gaz yardımında her bin metreküp fiyatını 400 dolardan 268 dolara indirerek %33 gibi bir iskonto elde etti. Moskova ayrıca, Ukrayna borçlarının 15 milyar dolarlık kısmını satın almak için anlaştı. [18.01.2014 Yahoo News] Ukrayna, Rusya için kritik öneme sahiptir. Bunun ispatı, Rusya’nın temsilcisinin, 21 Şubat 2014 günü imzalanan anlaşmaya katılmamasıdır. Oysa anlaşma Rusya’nın bilgisi ve rızası dâhilindedir. Çünkü Yanukoviç tarafından Rusya’nın rızası olmadan bir anlaşma imzalanması mümkün değildir. Ama Rusya, temsilcisini geri çekerek Ukrayna’da kendi çözümünden başka bir çözümü kabul etmeyeceğinin kararlılığını göstermek istedi. Üstelik onun bu tutumu, anlaşmaya pek şaşırmayan Ukrayna’daki Rusya ajanları için bir teselli yöntemidir.
Avrupa Birliğine gelince, bu konuda mihenk taşıdır. Temsilcileri mekik dokudular. Anlaşmanın sevk ve idaresinde söz sahibiydiler. Muhalefet ile ilişkisi nettir, hatta muhalefet açıkça Avrupa’nın yardımını istedi. Daha doğrusu protestoların nedeni, Yanukoviç’in Avrupa ile ticaret anlaşması imzalanmasına reddetmesidir.
Amerika’ya gelince, tutumu açıktır, her iki tarafı yani Avrupa ve Rusya memnun etmeye çalışmaktır. Amerika, aslında Ukrayna’yı Avrupa Birliği dışında, ama Amerika’nın önderlik ettiği NATO’nun yanında tutmak istiyor. Ukrayna’nın Avrupa Birliği dışında ayrı bir devlet olarak kalması, Rusya’nın duygularını gıdıklar. Ama aynı zamanda Ukrayna, Amerika’ya göre Rusya’nın özellikle Orta Doğu’da Amerikan projeleri ile sürekli işbirliğini temin etmek için bir baskı aracıdır.
8- Krizin doğası ve nasıl başladığına gelince, 2004’teki Turuncu Devrimi gibi Batı’nın çıkarına Rus nüfuzunu deviren yeni bir Turuncu Devrimi midir? Batı, Ukrayna’da ipleri eline geçirdi mi? 2010 seçimlerinde olduğu gibi Rus nüfuzu geri gelebilir mi? Şüphesiz bu mesele şöyle anlaşılmalıdır:
A- Ukrayna’nın, 21 Kasım günü Vilnius’ta başlayan Doğu Ortaklığı Zirvesinde Avrupa Birliği ile ticaret anlaşması imzalaması planlanıyordu Ancak Ukrayna hükümeti, anlaşmayı imzalamayı reddetti. Bunun yerine Ukrayna, görevi taraflar arasındaki ticari sorunları çözmek için Rusya, Ukrayna ve Avrupa Birliği arasında üçlü bir komite kurulmasını önerdi. İşte Ukrayna’nın ticari anlaşmayı reddetmesi, Kiev sokaklarında kitlesel protestolara yol açtı. Ardından son yaşanan kriz patlak verdi. Yaklaşık 200.000 kişi Ukrayna’nın başkenti Kiev’de 15 Aralık 2013 tarihinde toplandı. Olaylar gitgide tırmandı.
B- Sonra protestolar artmaya başladı: Sürekli protestolar, Bağımsızlık Meydanına çadır kurmalar ve işgal etmeler, bazı hükümet binalarının istila edilmesi, Devlet Başkanının istifa ya da yetkilerinin azaltılması talepleri, Devlet Başkanının yetkisini Parlamentoya devreden 2004 Anayasasının geri gelmesi, tutukluların, özellikle Yulia Timoşenko’nun serbest bırakılması. Sonra gösterilerin 18-19-20.ci günleri, şiddet olayları, ölümler ve yaralanmalar meydana geldi. Ukraynalı yetkililer, 18 Şubat 2014 Çarşamba günü yaptıkları açıklamada, militan muhalifleri hedef alan “terörizmle” mücadele sürecini başladığını ilan ettiler. Devam eden süreç içinde güvenlik güçleri, Kiev’deki protestoların merkezine baskın düzenlediler. Bu baskın sonucunda 26 kişi öldürüldü. Hükümet, olağanüstü hal yasası çıkararak gösterileri yasakladı. Sonra muhalefeti yönetime ortak yapmaya çalıştı. Cumhurbaşkanı iktidarı dâhilinde başbakanlık makamını onlara teklif etti. Ardından Bağımsızlık Meydanına girmeye çalıştı. Bunun sonucunda ölümler ve yaralanmalar oldu. Nihayet 21 Şubat 2014 günü muhalefet ve iktidar, diyalog yoluyla erken seçim ve anayasal reformlar içeren bir uzlaşmacı çözüm imzalanması kararına vardılar. Medya, 21 Şubat 2014 Cuma günü, üç Ukraynalı muhalefet liderlerinin, Avrupa Birliğinin arabuluculuğu sayesinde başkanlık sarayında Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç ile krizi sona erdirmek için bir anlaşma imzaladıklarını duyurdu. Moskova’nın temsilcisi, görüşmeler sırasında Ukrayna’yı terk ederek ülkesine döndü. Anlaşmanın imza törenine katılmadı. Sonra 22 Şubat 2014 günü Parlamento, Devlet Başkanını azletti. Diyalog toplantılarını yöneten Avrupa Birliğidir, arabulucuğu sayesinde anlaşmalar imzalandı. Ancak buna rağmen anlaşmanın imzalanmasından sonra Putin ile ilk iletişime geçenin Obama olması dikkat çekicidir. Amerikan Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisi, Başkan Obama ve Putin’in yapıcı bir telefon görüşmesi yaptılar, Ukrayna’da yapılan barış anlaşmasının hemen uygulanmasının önemini vurguladılar ve Ukrayna ekonomisinin istikrara kavuşmasının gerekliliğini ifade ettiler, dedi. ABD’li yetkili, telefon üzerinden düzenlenen basın toplantısında gazetecilere verdiği demeçte iki taraf da imzalanan anlaşmayı uygulama konusunda hem fikirdir. Tüm tarafları şiddetten kaçınmaya teşvik etmek çok önemlidir. Barışçıl bir sonuca ulaşmak için gerçek bir fırsatın varlığından söz etti. [22.02.2014 El-Cezire]
C- Bu protestolar, 2004 -2005 yılında olduğu gibi, yeni bir Turuncu Devrimi midir? 2010 yılında olduğu gibi Rusya’nın bir tepki vermesi bekleniyor mu? Bu soruya yanıt verilirken, şartların şimdi 2005 ve 2010’dan farklı olduğu dikkate alınmalıdır. Artık bu üç tarafın hiç biri, kendi yararına bir çözüm ortaya koymak için tüm dizginleri elinde tutacak konumda değildir. Resmin daha da netleşmesi için aşağıdaki hususları tekrardan bir hatırlatalım:
– Turuncu Devrim zamanında Rusya, Sovyetler Birliği’nin çöküş kalıntılarını tam üzerinden atmış değildi. Henüz ne siyasi ne de ekonomik olarak büyük bir devlet değildi. Avrupa ve Amerika ise Turuncu Devrimi desteklemek üzere birlikte hareket ediyorlardı. O zaman Amerika ve Avrupa, Ukrayna’yı Rusya’nın pençesinden kurtarmakla meşguldü. Turuncu Devrimin ardından ise Ukrayna’da terazinin kefesi, Amerika ve Avrupa’dan yana ağır bastı. Amerika, ajanı Yuşçenko’nun tartışmasız terazinin kefesini kendisinden yana ağır bastıracağından emindi. Bu nedenle çatışma, Amerika ve Avrupa gibi güçlü taraf ile Rusya gibi zayıf taraf arasında cereyan etti. Rusya, Devlet Başkanı ajanını destekleyemedi. Dolayısıyla 2005 seçimlerinde yıkılıp olup gitti. Amerika’nın adamı Yuşçenko, Ukrayna Devlet Başkanı oldu.
– 2010 yılında ise, Rusya bir ölçüde iyileşmişti. Siyasi ve kabul edilebilir bir ekonomik istikrar görülebiliyordu. Aynı zamanda Amerika ve Avrupa ise ekonomik kriz ile boğuşuyordu. Neredeyse kriz sebebiyle konuşacak dermanları yoktu. Bu yüzden Rusya, böyle bir atmosferde özellikle gaz ile Ukrayna’daki Batı yanlısı yönetimi ekonomik krize boğdu. Diğer yandan Ukrayna’daki yandaşları aktif olarak kışkırtıldı. Bu nedenle Ukrayna’daki adamı Yanukoviç, seçimden zaferle çıktı. Seçimleri kazanmasıyla birlikte %3 gibi bir oy farkı vardı. Ama yine de bir ölçüde Rusya’nın nüfuzunu geri getirdi.
– Şimdi ise bu üç gücün, hepsi iç ve dış krizler ile boğuşuyor. Buna ek olarak Amerika, Ukrayna’nın Avrupa’nın emrine girmesini istemiyor. Aksine Amerika, AB dışındaki nüfuz merkezinin Ukrayna olmasını istiyor. Rusya’nın, özellikle Orta Doğu’daki projelerinde Amerika ile işbirliğini sürdürmesi için Ukrayna’yı Rusya’ya karşı bir baskı aracı olarak kullanmak istiyor. Hatta Ukrayna’daki aslan payının Rusya değil de Amerika’ya bile ait olsa Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılmaması Rusya’yı memnun eder!
– Bunun içindir ki bu üç devletten birinin Ukrayna’yı tamamen kendi kontrolüne alması en azından yakın gelecekte beklenmiyor. Aksine uzlaşmacı bir çözüm bekleniyor. Örneğin mevcut Devlet Başkanı istifa eder veya görevden alınırsa ya da erken cumhurbaşkanlığı seçimleri olursa, 2004 veya kısmen reforme edilmiş anayasaya uygun olarak yetkileri tırpanlanmış uzlaşmacı bir Devlet Başkanı ortaya çıkabilir. Buna benzer kapitalizm yöntemine yani orta çözüme uygun çözümler üretilebilir. Diğer bir deyişle Ukrayna’da ortaya çıkan yeni durumun, bu üç güçten birinin lehine olması uzak bir ihtimaldir. Dolayısıyla Ukrayna’nın başına geçecek herhangi bir Devlet Başkanının, en azından yakın gelecekte ipleri bu üç devletin elinde olan bir tasma ile karşı karşıya kalacaktır.
– Ancak bu çözüm, şartları olgunlaştığı zaman patlamaya hazır bir bomba gibidir. Fitili ateşlenen bu bomba, bu üç devletten herhangi birine Ukrayna’da tamamen kontrolü ele geçirmesine olanak verebilir. Bu üç devlet, kapitalizm ideolojisini benimsemektedir. Kapitalizm ise faydacılık ilkesine dayalıdır. Onun için bu devletlerin, sabit değerleri yoktur, değişkendir. Onlar, en acımasız, en pis ve en şiddetli değişken değerlere sahiptirler.
– Bu nedenle bu uzlaşmacı çözümler, mevcut koşullar ve taraflar tarafından dikte edilen ağrı kesicilerden başka bir şey değildir. Etkin şartlar değişirse, işler yine gerilir ve gerginleşir. Ukrayna’daki mevcut durum, asla istikrar bulmayacaktır. Kırım ve çevresini tekrar otoritesi altına alan Müslümanlara ait bir Hilafet Devleti kurulursa ancak o zaman istikrar bulur. İşlerin istikrar bulmasıyla da dünyanın dört bir yanına hayır yayılacaktır. İslam, âlemlere bir rahmettir. Kimse onun otoritesi altında zulüm görmez, Allah’ın izniyle aç ve çıplak da kalmaz. Aksine izzete sahiptir ne aşağılanır ne de bir saldırıya maruz kalır. Müslüman veya Gayrimüslim olsunlar, Devletin tüm tebaasının şeri hükümlere uygun olarak lehlerine ve aleyhlerine hak ve görevleri vardır. وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]
22 Rabi’-ul Âhir 1435
22 Şubat 2013
Kaynak: Hizb-ut-tahrir.info