Hukuk devleti tartışmalarının ayyuka çıktığı şu günlerde hükümet karşıtları yargıya müdahele var diye bağırırken insanın hangi yargıdan söz ediyorsunuz diyeceği geliyor.
Öyle ki onlara sorsanız sanki şimdiye kadar kuvvetler ayrımını esas alan, mükemmel işleyen, demokratik erklerin bir elemanı olarak çalışan kusursuz bir yargı varmış da bugün her şey altüst olmuş. Oysa bu ülkede aklındakini dile dökme cesaretini ve daha doğrusu cür’etinin gösteren herkes bilir ki cumhuriyetin yargısı dilediğine dilediği şekilde davranmanın örnekleri ile dolu bir tarihe sahiptir. Adın, menşe’in, ırkın, dinin, kültürün, rengin ne ise ona göre şekillenen bir yargı makinesi de pekala bizim alıştığımız bir şeydir. Onun içindir ki suçlular, katiller, caniler kadar suçsuz, masum, temiz insanlar da hapishanelerde çürür gider Türkiye Cumhuriyetinde. Bunların örneklerinden bir kaçı hiç şüphesiz Bekir Kurtuluş, Bulent Pamuk, Şahımerdan Sarı, Salih Mirzabeyoğlu ve daha niceleri …
Bursa’da Köklüdeğişim yazarlarından Bekir Kurtuluş, 17 Mayıs Cuma günü, Terörle Mücadele Ekipleri tarafından yol ortasında önü kesilerek gözaltına alınmış ve bir kaç saat içerisinde tutuklanarak Bursa H tipi Kapalı Cezaevi’ne konulmuştur.
Geçtiğimiz aylarda İzmir özel yetkili 8.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Hizb-ut Tahrir’e üye olduğu gerekçesiyle hakkında 6 yıl 3 ay ceza verilen Bekir Kurtuluş, kararı temyiz ettiği ve Yargıtay tarafından henüz onaylanmadığı halde, aynı mahkeme tarafından hakkında tutuklama kararı çıkartılarak bir hukuksuzluğa daha imza atılmıştır.
Hayatı boyunca en küçük bir şiddet eylemine karışmamış, sadece sahip olduğu İslami fikirleri insanlara anlatan ve toplumda örnek bir İslami şahsiyet olarak yaşamaya gayret gösteren Bekir Kurtuluş’a yönelik yapılan bu haksız ve hukuksuz uygulama, 28 Şubattan bu yana aslında Türkiye’de hiç bir şeyin değişmediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bülent Pamuk, İstanbul’da ikamet eden, üç çocuk babası ve bu çocuklardan birisi kanser olan bir şahsiyettir. Kanser olan çocuğu şuanda tedavi altında tutulmaktadır. Onu tutuklamaya giden polisler, tutuklanma gerekçesini dahi itiraf edememişlerdir. Diyemiyorlar İslami Davet çalışması yaptıkları için tutukluyoruz! Böylece yaptıkları zulümlere zulüm eklemeye devam ediyorlar.
Bulent Pamuk’un 22,5 yıl ağır ceza almasını gerektiren suç delilleri nelerdir:
Hizb-ut Tahrir Aksaray dosyasındaki deliller:
Hizb-ut Tahrir imzalı basın bildirileri bulundurmak.
Dini sohbetler yapmak.
Köklü Değişim Dergisi bulundurmak.
Yapılan Konferansların CD-DVD’lerini bulundurmak.
Hizb-ut Tahrir’e ait kitaplar bulundurmak.
İslami Hilafet Devleti topraklarını gösteren harita bulundurmak.
Tevhid Bayrakları evde bulundurmak.
Şahımerdan Sarı hoca imamlık yaptığı sıralarda 163. maddeden DGM’de yargılanmış ve beraat etmiştir. 1995 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden istifa ederek ayrılmıştır.
1997 yılında bir iftira ve mizansen sonucu cezaevine konulmuştur. 2007 yılında cezaevinden çıkarılmıştır.Yargıtay’ın, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin Vasat Cemaati lideri Şahmerdan Sarı ve çevresindeki 13 kişiye verdiği 100 yıllık hapis cezasını onaylamasının ardından tutuklamalara başlanmıştır.
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin Vasat Cemaati lideri Şahmerdan Sarı ve çevresindeki 13 kişiye verdiği 100 yıllık hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasının ardından Şahımerdan Sarı’nın 2 oğluda dahil toplam 7 kişi tutuklanarak Gaziantep cezaevine gönderilmiştir.
İBDA-C ile örgüt lideri olduğu için ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ alan gazeteci-yazar Salih Mirzabeyoğlu. On dört yıllık hapis hayatının on bir yılını tek kişilik hücrede ‘tecrid’ altında geçirmiştir. Bugün Darbecileri bile çıkarırken bu sistem, ama konu Müslümanlar olunca işler değişiyor. “Beni sorgulayanlar İBDA-C’nin ne olduğunu bile bilmiyordu” diyor Mirzabeyoğlu.
28 Aralık 1998’de İstanbul’da Tuzla’da derdest edilip götürülmüş. İlkokula giden çocuğunu okuldan almak için gittiğinde alıp götürmüşler. Sonra da 28 Şubat medyası hücrede basıldı diye lanse etmiş. Sonrası her masum insanın Medrese-i Yusufiyye’deki hikayesinin aynısı.
Hiçbir cebr şiddete başvurmamış müslümanlar yıllara mahkum edilirken, darbeciler direk iktidar hükümetini yıkmı girişimin de bulunmuşken koyulduğu ceza evlerinden tahliye edilmiştir.
Şiddet içermeyen her görüşün serbest olması gerektiğini söyleyenlerin ve yapılan yasal düzenlemelerle artık bunun suç olmaktan çıktığını iddia edenlerin, müslümanlara karşı yapılan bu uygulamaların hakkında ne diyeceklerini merak ederken aynı zamanda tüm duyarlı kesimleri artık bu hukuksuzluklara dur demeye ve seslerini yükseltmeye davet ediyorum.
“Mü’minlerden öyle kimseler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi ve şehid oldu, kimi de şehitliği beklemektedir. Verdikleri sözü münafıklar gibi değiştirmediler.” (Ahzâb 23)
Ramazan Demir