Köklü Değişim Dergisi olarak Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisine yöneltilen fikri, fıkhi ve siyasi soru-cevap bölümünü derleyerek sizlerin ilgisine sunuyoruz.
-Siyasi İçerik-
Soru:
Son günlerde haber ajansları, Amerikan savaş uçaklarının Kuzey Irak’ta IŞİD örgütüne yönelik hava saldırıları düzenlediğini bildirdiler. Obama ve bazı Amerikan yetkilileri, insani gerekçelerle ve soykırım korkusuyla böyle bir eylemde bulunulduğunu ifade ettiler. Suriye’de meydana gelen katliamlar, daha şiddetli ve daha korkunç olduğu halde Amerika müdahale etmedi. Irak’ın el-Anbar ve Felluce’de meydana gelen katliamlar da böyledir. Ama müdahale etmedi. Amerika’nın insani ve benzeri gerekçeler ile Amerikan savaş uçaklarının Kuzey Irak’a saldırılar düzenlemesi için bunlar ikna edici sebep değildir. Bu, olayların takibinden anlaşılabilir. Soru şudur: Bu, doğru bir anlayış ise ve saldırıların nedeni bu değilse, o zaman gerçek nedeni açıklayabilir misiniz? Siz, mevcut olayları nasıl okuyorsunuz? Allah mükâfatınızı artırsın.
Cevap:
1- Evet, sizin belirttiğiniz gibi insani gerekçelerin gerçek neden olmadığı sözü, doğrudur. Amerika’nın eylemlerini ve müdahalelerini takip eden kimse, insani gerekçelerin asıl neden olmadığını çok iyi bilir. Irak ve Afganistan’da işlediği cürümler, Ebu Garip ve Guantanamo cezaevinde yapılan insanlık dışı işkenceler, Myanmar’da Müslümanlara karşı yapılan soykırım, trajedi ve katliamlara rağmen onun Myanmar otoritesine zarar veren, daha doğrusu sıkıntıya düşüren icraatlarda bulunmayarak Myanmar ile ilişkilerini sürdürmesi, aksine Myanmar ile olan ekonomik bağlarını arttırması bunun canlı tanıklarıdır. Amerika’nın bu alanda işlediği suçları saymaya kalksak, ciltlere sığmaz.
2- 2003 yılında Irak’ı işgal ettiğinden beri Amerika’nın, Irak’ı parçalama çalışmaları devam ediyor. Mezhepçilik ve ırkçılık temele dayalı olarak yazılan Bremer anayasası, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakanı birbirinden ayırarak, bu makamlara mezhepçilik ve ırkçılık kotası getirdi. Başbakan, yürütme yetkisine sahiptir. Bremer, başbakanlığı mezhepçilik makamı kıldı. Diğer makamlara nazaran başbakanlık provokasyon ve ajitasyon yeteneğine sahiptir. Öyle ki durum, Irak’ın bölünmesine kadar vardı: Kuzey-doğuda Kürtler, Batı ve Kuzey’de Sünniler, Güney’de Şiiler, Bağdat ise bu kısımlar arasında paylaşıldı.
3- Aynı anayasa, bölgelerin federal yönetimini kabul eder. Bölgelere verilen yetkileri, güçlüdür. Bu nedenle Amerika, Irak’ın üç bölgeye bölünmesi için gerekli koşullar yaratmayı başardı. Her bölge, kendi sorunlarını çözebilir. Hatta her bölge, diğer bölgelere taşmamak ve sıçramamak kaydıyla kendi arasında çatışabilir. İşte Amerika, bu yolda yürüdü ve 2011 yılında askeri olarak Irak’tan geri çekildikten sonra rejim ile güvenlik anlaşması imzaladı. Güvenliği kendi anladığı yönteme göre Irak’ın bölünmesini sağlayacak, ileride nihai bölünme yolunda adımlar atılacak ve bölgelerin merkezi ile olan bağı kırılgan olacak şekilde belirledi. Bu yüzden Amerika, güvenliği, bölge varlıklarının kendilerine saldırması şeklinde değil de bir bölgenin diğer bölgeye saldıracağı şekilde düzenledi.
4- Dolayısıyla eğer Sünnilerin ya da Kürtlerin ya da Şiilerin sorunları, kendi bölgeleriyle sınırlı kalırsa ve Bağdat’ın kırılgan bağla her üç bölge için de uğrak yeri olursa, ortada müdahaleyi gerektirecek bir güvenlik ihlali yok demektir. Buna göre bir bölge, diğer bölgeye saldırırsa, Amerika nazarında bu bir güvenlik ihlalidir. Güvenlik anlaşması bahanesiyle de müdahale edebilir. Yine bir bölge, merkez Bağdat’a saldırırsa, bu da bu bir güvenlik ihlalidir ve müdahale edebilir. İşte Amerika, Kürtlerin kendilerine özgü bölgeleri olduğunda, Irak ile imzalanan güvenlik anlaşmasında bu şekilde seyretti. Sonra Amerika, son yıllarda diğer bölgeler, yani Sünni ve Şii bölgesi içinde fiili olarak hazırlık yapmaya başladı. Sünniler ile Şiiler arasında nefreti körükledi. Bunun için tam bir mezhepçilik üretimi olan Maliki, diğerlerini kışkırtıp provoke etti. Bölünmek ve bölgeler için uygun bir atmosfer yaratıldı. Maliki bu rolü iyi oynadı. Sünniler ve Kürtlere karşı düşmanlığı perçinledi. Hatta birçok insan, Irak’ın parçalanmasını ister hale geldi. Maliki, husumet yaratmak, bölünmek ve bölgeler için uygun atmosfer hazırlamak konusunda bir hayli başarılı oldu. Ki bu, Amerika’nın başbakan olarak uygulaması için onu görevlendirdiği ana görevdir. Sanki Amerika, bugün hedefine ulaşmış gibi görünüyor. Maliki, Irak’ta insanlar arasında düşmanlık atmosferi yarattı. Dolayısıyla rolü sona erdi. Bu yüzden düşmanlık atmosferinden yararlanan biraz daha sağduyu ve sükûnetle hareket eden, bölgelerde daha etkili, sözde yarı federal devlet içinde merkez ile kırılgan bir bağa sahip yarı bağımsız bir hükümete ihtiyaç vardır. Böylece Maliki’nin rolü sona erdiği için efendisi Amerika, hatta hamisi İran tarafından miadını tamamlayan bir mal gibi kaldırılıp bir kenara atıldı. Görünen o ki Maliki, Amerika ve İran’a hizmet etmek, onların çıkar ve isteklerini yerine getirmek adına yaptığı tüm hizmetlerden sonra kaldırılıp bir kenara atılmış olmasına çok şaşırdı. Bu yüzden çılgına dönüp öfkelendi. Eğer aklı başında biri olsaydı bu yapılanlara şaşırmazdı. Çünkü tüm ajanlar, rollerini tamamladıklarında, bir kenara atılırlar. Bazıları, efendileri tarafından bir ikram olsun diye sadece bir kenara atılırlar. Bazıları da ormanda ölüme terk edilirler.
5- Yukarıdakilere dayanarak Amerika, Sünni bölgede aşiretler, IŞİD, Baasçılar ve Nakşibendi arasında meydana gelen kanlı olayları, çatışma ve savaş tek bir bölge içinde kaldığı sürece işlenen katliamlara rağmen bunu bir güvenlik ihlali olarak görmedi. Keza 10 Haziran 2014 tarihinde IŞİD örgütü tarafından Musul, Tikrit ve diğer yerlerin ele geçirilmesini ne güvenlik ihlali ne de soykırım olarak addetti. Bunu, insanlığa yapılmış bir saldırı olarak da kabul etmedi. Çünkü meydana gelen savaş, tek bir bölge içindeydi. Ama IŞİD ve diğer Sünni grupların, Bağdat’a yaklaşmasını ve tehdit etmesini bir güvenlik ihlali olarak gördü. Bu nedenle güvenlik uzmanlarını, insanlığa saldırmak için kirli yöntemlerin, kötü niyetli araçların görüşülüp pişirildiği ve dünyanın en büyük komplo yuvası olarak kabul edilen Bağdat büyükelçiliğine gönderdi. Nitekim Psaki 16 Haziran 2014 tarihinde düzenlediği basın toplantısında bunu kamuoyuna duyurdu. Sonra Amerika, ek olarak 31 Haziran 2014’de bir dizi helikopter ve insansız hava aracı da dâhil oraya yaklaşık 300 asker daha gönderdi. Pentagon, Amerikan askerlerinin, güvenliği güçlendirmek amacıyla Bağdat Havaalanına konuşlandırılmasına kararlaştırdı. Pentagon sözcüsü Amiral John Kirby, Irak’a ulaşan yaklaşık 200 askerin başkentte Bağdat’ta Amerikan büyükelçiliği, lojistik destek tesisleri ve Bağdat uluslararası Havalimanı’nın güvenliğini artırmak amacıyla Irak’a gönderildiğini belirtti. Diğer 100 askerin de “güvenlik ve lojistik destek sağlamak amacıyla” Bağdat’a yönlendirildiğine dikkat çekti. Tüm bunlar, bu örgütlerin Bağdat’a ulaşmasını önlemeye, Bağdat’a saldırıları geri püskürtmeye ve durdurmaya yönelik tehdit içerikli mesajlardır. Çünkü o vakit Maliki’nin askeri durumu ve gücü, yeterince zayıftı. O örgütler istediklerini gerçekleştirmek amacıyla kolaylıkla Bağdat’a ulaşabilirlerdi. Amerika’nın tehdit içerikli mesajları dikkate alınmış olmalı ki örgütler geri çekildi.
6- Dolayısıyla Irak’taki olayların gidişatını kontrol altına almak için Amerika tarafından yapılan düzenlemeler, aslında Amerika’ya göre insan hakları ihlalidir, soykırımdır, kırmızı çizgilerini aşan bir güvenlik ihlalidir. Ama onun işlediği bu katliamlar, akan kan gölü, insan, ağaç ve taşlara karşı yapılan korkunç yıkım, Amerika’nın çıkarlarını gerçekleştirdiği ve planlarını uyguladığı için insan haklarını ihlal veya soykırım olarak kabul edilmez. Bu nedenle IŞİD örgütünün Sünni bölgelere saldırısı, bölgeyi tehdit edecek şekilde Kürdistan bölgesine yaklaşması, Amerika’ya göre bir güvenlik ihlali, insan haklarına tecavüz ve soykırımdır. Nitekim Obama, 9 Ağustos 2014 tarihinde New York Times gazetesine verdiği röportajda, Kuzey Irak’a savaş uçakları ile yapılan askeri müdahale hakkındaki bir soruya verdiği cevapta şöyle dedi: “Eğer soykırım korkusu gibi benzersiz bir durum olur ve orada bizim olmamızı isteyen bir devlet söz konusu olursa, o zaman bunu yapmak kaçınılmaz olur.” Obama, bu sözleri varil bombaları ile Suriye’de en korkunç ve en şiddetli katliam işlendiği bir vakitte söyledi. Buna rağmen Obama, Suriye’de olan soykırımdan hiç korkmadı! Ve bu nedenle, Suriye zorbasının katliamlarına müdahale etmedi. Ama Kürdistan bölgesine yaklaşan tehdit dolayısıyla 08 Ağustos 2014 Cuma günü müdahale emrini verdi. Barzani ile temasa geçen Başkan Yardımcısı Biden, ona Amerikan desteğini garanti etti. Ardından da 09 Ağustos 2014 Cumartesi gününden itibaren de Amerika saldırı düzenledi.
7- Amerikan müdahalesinin ana nedeni, Amerikan politikasına uygun olarak Irak’ı üç bölgeye bölmek amacıyla IŞİD örgütünün saldırılarını önlemektir. Amerika, ne olursa olsun Irak’ın eskisi gibi tek bir devlet olmasını istemiyor. Aksine planlarına uygun olarak sonunda hukuki bölünmeye yol açacak şekilde bölgelerin parçalanmış olarak kalmasını istiyor. Ama aynı zamanda da bu bölgeler içindeki çatışmayı Amerikan müdahalesine izin veren güvenlik anlaşması ile çelişen bir güvenlik ihlali olarak kabul etmiyor. İşte müdahalenin nedeni budur. Yoksa müdahalenin nedeni, insani gerekçeler ya da soykırım korkusu değildir. Amerikan liderliğindeki kapitalist ülkeler nezdinde insani veya ahlaki faktörün hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Aksine insanlar ve nesiller yok olsa bile onun tek sorunu, komplolarını uygulamak ve planlarını hayata geçirmektir. Sömürgeci kâfirler, mümin hakkında ne bir yakınlık ne de bir ahit gözetirler. Bilakis nereye giderlerse gitsinler ellerini kana bulamışlardır. Elleri onlar aleyhine onların tanığıdır. Yaptıklarından dolayı onlara yazıklar olsun.
8- Son olarak yüzyıllardır dünyaya liderlik eden İslami ümmeti böyle görmek, acı vericidir. Bugün ümmetin tepelerine dikilen zalim Ruveybida yöneticilerin tasallutu altında inim inim inlemektedir. İslami ümmetin, bu zalim yöneticiler, sömürgeci kâfirler ve onların ajanlarının komplo ve planlarını rahatça uygulayabildikleri bir sahne haline getirildiğini görüyoruz. Yaklaşık doksan yıl önce Hilafet yıkıldığından beri bu ümmet, çok şiddetli felaket ve musibetlere maruz kaldı. Onu koruyup gözeten ve en iyi şekilde güden kalkan kırıldığı için bugün bunlar başına geldi. Ama bugün ümmetin etkin uyanışına tanık olmamız, en azından bu acıyı biraz hafifletiyor. Bugün ümmet, tam güç ayakları yere sağlam basarak hareket ediyor. Sonra İnşaAllah gecesini gündüze katan ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak yoluyla İslami hayatı başlatmak için temiz ve saf bir parti içinde çalışan tertemiz adam gibi davet taşıyıcıların varlığı bu acıyı yok edecektir. Dolayısıyla Allah’ın izniyle ümmet, eski izzet ve gücüne tekrar kavuşacaktır. Sonra gerçekten insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olacaktır. Bu, Allah’a zor değildir.
وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِينٍ “Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.” [Sad 88]
Köklüdeğişim