“Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” Medya Bilgilendirme Toplantısı Gerçekleşti
18 Eylül’de başlatılan ve 30 Eylül’e kadar devam edecek “Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” kampanyası medya bilgilendirme toplantısı Akgün İstanbul Otel’de gerçekleşti.
Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve Hukukçuların katılımı ile gerçekleşen toplantı da Köklü Değişim Dergisi Genel Koordinatörü Süleyman Uğurlu kampanya hakkında slâyt bilgilendirme sunumu yaptı. Daha sonra basın toplantısı bölümüne geçildi.
Toplantıya Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR, Mustazaflar Cemiyeti adına Doğru Haber Gazetesi Yazarı Hasan SABAZ, Av Hasan ÖLÇER, İmkân-der Genel Başkanı Murat ÖZER, Mazlum-der Genel Sek. Yrdm. Av. Kaya KARTAL, Av Necip KİBAR, Fatih Akıncılar Derneği Genel Başkanı Mehmet ŞAHİN, İstanbul Düşünce Enstitüsü Genel Başkanı Mustafa ŞATIROĞLU ve Mazlum-der İstanbul Şube Başkanı Cüneyt SARIYAŞAR katıldı.
Toplantıda kampanyayı düzenleyen Hizb-ut Tahrir adına Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR, kampanyaya destek vererek toplantıya katılan Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcileri ve Hukukçular Türkiye’deki hukuksuz yargılamalar hakkında değerlendirmeler de bulundular.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR basın toplantısında 1960 yılından günümüze Hizb-ut Tahrir yargılamaları hakkında yürütülen hukuksuzlukları özetledi ve demokratikleşme adı altında geliştiği söylenen Türkiye’de 1960 tan günümüze özgürlüklerin önünün açıldığı söylenmesine rağmen Hizb-ut Tahrir için bu sürecin tam tersine işlediğini ifade etti. Öyle ki, 1960’lı yıllarda Hizb-ut Tahrir üyelerine verilen ceza, yalnızca 6 ay hapis iken, 2000’li yılların sonunda yaklaşık 15 kat artarak 7,5 yıl olmuştur dedi. Mahmut KAR konuşmasında Hizb-ut Tahrir ile ilgili şu önemli bilgilere vurgu yaptı:
“Hizb-ut Tahrir, neredeyse tüm İslami topraklarda ve 50’den fazla ülkede faaliyet gösteren küresel İslami siyasi bir partidir. Tüm Müslümanları, Allah’ın indirdiği hükümler ile yönetecek, asırlar boyunca olduğu gibi İslam Ümmeti’ni yeniden tek bir liderlik etrafında birleştirecek ve İslam risaletini bir nur ve hidayet olarak tüm dünyaya taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmaya çalışır.”
“Hizb-ut Tahrir, tepeden inmeci bir hareket yöntemi benimsemez, aksine ümmet içinde ve ümmetle birlikte hareket ederek, gayesi uğrunda ümmetin desteğini ve liderliğini kazanmaya çalışır. Yalnızca fikri ve siyasi çalışmalar yapar, asla silahlı eylemleri benimsemez. Dost-düşman tüm dünya, 60 yıldır varlığını sürdüren Hizb-ut Tahrir’in bu değişmez esasını bilir. Zaten Türkiye’de Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü, üyelerini de terörist ilan eden veya bu gerekçeyle cezalandıranlar da bunun kesin olarak farkındadırlar. Zorlama, uydurma ve dayatma ile öne sürdükleri iddiaların yalan olduğuna herkesten önce kendileri şahittir. Dolayısıyla bu yargılamalar, hukuki olmaktan daha çok, siyasi içerikli yargılamalardır.”
Mahmut KAR, son dönemde emniyet ve yargı ikilisinin yürüttüğü hukuksuz yargılamalar hakkında ortaya çıkan gerçekler ve tartışmalara vurgu yaparak,
“Başbakan eski Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “kumpas” açıklaması, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25 Aralık soruşturması hakkında verdiği takipsizlik kararı ve devlet içindeki paralel diye adlandırılan yapılanmaya karşı yürütülen soruşturmalarda elde edilen bilgi ve bulgular çerçevesinde, Türkiye’de yargı ve güvenlik sistemi içerisinde devlet kurumlarına sızan, dışarıdan talimatlarla hareket eden, sahte deliller üreten, illegal yollardan bilgi, belge toplayan, usulsüz dinlemeler yapan, gerektiğinde iftira atmaktan, yalan üretmekten ve fişleme yapmaktan geri durmayan bir yapının varlığı, en yetkili ağızlardan öne sürülmüştür. Şimdi biz soruyoruz! Varlığı iddia edilen bu yapı, tüm bunları yalnızca hükümete karşı mı yapmıştır? Yoksa son on yılda Türkiye’de yürütülen diğer soruşturma ve yargılamalara etkisi olmamış mıdır? Bütün bunlar etraflıca araştırılmalı, yaşayan mağduriyetlerin giderilmesi, hukuksuzlukların ortadan kaldırılması tüm bu davalar için yeniden yargılama yolu açılmalıdır” dedi.
Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR, özelde Hizb-ut Tahrir genelde tüm İslami kurum ve kuruluş mensuplarına karşı yürütülen bu yargılamalar konusunda öncelikle Türkiye hükümetine, sonra yargı mensupları, Sivil toplum kuruluşları, Medya organların ve Müslümanlara sorumluluklarını hatırlattı.
Mustazaflar Cemiyeti adına konuşan, Doğru Haber Gazetesi yazarı SABAZ,
bizzat kendisinin de bu sistemin mağduru olduğunu ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hukuk skandalları ile dolu olduğunu ifade eden SABAZ, Yargı’nın birçok trajikomik kararlara imza attığını söyledi. Türkiye’de hukukun evrenselliğinden bahsetmenin çok komik olduğunu söyleyen SABAZ, maalesef gücü elinde bulunduranlar kendi istedikleri doğrultuda yargıyı dizayn ediyorlar dedi. SABAZ; dijital dinlemelerden, niyet okumalardan suçun oluşup oluşmadığına bakılmadan hukuksuz olarak maalesef birçok cezalar verilmiştir dedi.
Av. Hasan ÖLÇER konuşmasında,
Hizb-ut Tahrir yargılamalarında herhangi bir silah yok, cebir yok, şiddet yok, şiddeti öngörme yok ama siz ileride cebir ve şiddete bulaşacaksınız gibi hukukla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan kararların verildiğini beyan etti. ÖLÇER, “niyet okunarak verilen 7,5 yıllık cezalara beklide şükretmeliyiz. Dua edelim bunlar idam cezası vermediler” dedi. ÖLÇER, adaletin herkese lazım olduğunu, bugün adalet dağıtanların yarın adalet isteyen bir konuma geleceklerini de ifade etti. ÖLÇER ayrıca; tüm bu hukuksuzluklara karşı ortak bir havuzda mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
İmkan-der Genel Başkanı Murat ÖZER konuşmasında
Hizb-ut Tahrir’in rahmetli Takıyyuddin en-Nebhani tarafından 61 yıl önce kurulmuş siyasal İslami hareket olduğunu Hilafet’in yıkılması ile parçalanmış ümmeti tekrar Raşid-i Hilafet Devleti otoritesi altında toplamak için uzun yıllardır çatlığını söyledi. ÖZER, Hizb-ut Tahrir’in sadece diktatör ülkelerde yasaklı olduğunu diğer birçok ülkede çalışmalarının serbest olduğunu özellikle vurgulayarak Türkiye’de faaliyetlerinin yasaklanması ve üyelerinin cezalandırılmasını sorguladı. Ayrıca Murat Özer Hizb-ut Tahrir’in 1400 yıllık İslam tarihinin özü ve hatta Anadolu topraklarının özü olduğunu, dolayısıyla kimsenin Hizb-ut Tahrir’i yerli olmamakla suçlayamayacağını söyledi. Özer kimsenin Hizb-ut Tahrir’den değişmesini beklememesi gerektiğini değişmesi gerekenlerin Türkiye anayasası olduğunu da vurguladı.
Av. Necip Kibar,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hukuksuzluklarla dolu bir tarih olduğunu, bugün cezaevinde bulunan Müslüman kardeşlerimizin asıl tutuklanma sebeplerinin İslami kimlikleri olduğunu hepimiz biliyoruz dedi. Cezaevinde bulunan kardeşlerimizin cezaevinde tutulma sebeplerinin malum yargıçların kanaatleri nedeniyle olduğunu, özellikle 28 Şubat döneminde birçok Müslüman’ın gözaltına alınarak haklarında suç ihdas ederek cezaların verildiğini söyledi.
Av. Kaya KARTAL;
Mazlum-Der’in hazırladığı “Hizb-ut Tahrir Özelinde Terörle Mücadele Kanunu ve Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri Hakkında Araştırma Raporu”nu hatırlatarak şunları söyledi: “Türkiye’de hukuk herkese lazım olacak. Türkiye’de şu anda 500 kişi siyasi hükümlü durumunda. Bunlardan 300 ü müebbet ile yargılandı. Hizb-ut Tahrir mücadele siyasetini hiç değiştirmediği halde zamanla yargılamaları daha da ağırlaştırılmıştır. Yargıda köklü değişiklikler yapılmalıdır. Yargıtay 9. Ceza dairesi tüm kesimlere zulmediyor.” Kaya, Bülent Arınç’ın TMK ile ilgili söylediği “bu kanunlar insanı dağa çıkartır” sözünü hatırlattı ve TMK da kölü düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğunu vurguladı.
Fatih Akıncılar Derneği Başkanı Mehmet ŞAHİN:
Kendisinin de 28 Şubat sürecinden önce 5 yıl, Umut davasından da 5 yıl, toplamda ise 10 yıl cezaevinde kaldığını söyleyen Şahin Türkiye’de Sivas davası, Umut davası, Hizbullah davası, Hizb-ut Tahrir davası ve diğer davaların tamamının hukuksuz olduğunu, bu davalarda delil olmadan niyetler okunarak yargılamaların yapıldığını hükümet ve yargının bu konuda adım atması için tüm kesimlerin Türkiye’deki hukuksuzluklar ile ilgili birlikte hareket ederek etkili bir yaptırım uygulanabileceğini söyledi. Şahin yargılamalardaki bu hukuksuzluğu gündeme getirdiği için Hizb-ut Tahrir’in bu kampanya çalışmasının önemli olduğunu söyleyerek teşekkür etti.
İstanbul Düşünce Enstitüsü Başkanı Mustafa ŞATIROĞLU toplantıda şunları konuştu.
Hizb-ut Tahrir siyasi bir partidir ve Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Takiyyuddin En-Nebhani’nin kurmuş olduğu parti bizim öz varlığımızdır. Çünkü Nebhani Hizb-ut Tahrir’i Osmanlı Vakıflar kanununa göre kurmuştur. Hilafet kaldırıldığında 1924 anayasasında Hilafet meclisin şahsında mündemiçtir denilmiş fakat 80 yıl geçtiği halde bu konuda hiçbir şey yapılmamıştır. Sadece Hizb-ut tahrililer cezaevinde değiller, inandığı gibi yaşayamayan Türkiye’deki herkes cezaevindedir. Hizb-ut tahrirli kardeşlerimi kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum. Hilafet’in anlaşılması için tüm kesimlerin harekete geçmesini istiyorum.
Son olarak Mazlum-der İstanbul Şube Başkanı M. Cüneyt Sarıyaşar konuşmasında;
Türkiye’de hukukun herkes için olması gerektiğini söyleyerek, geçmişte de şimdi de bu ilkeden vazgeçilmemesi gerektiğini ifade etti.
“Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” Medya Bilgilendirme toplantısı Süleyman Uğurlu’nun katılımcılara teşekkürü ile son buldu. Toplantı sonrasında kısa röportajlar yapıldı.
Köklü Değişim