Ahmet Kalkan: “İslâm, her şeyiyle bir hayat nizamıdır. Evrenseldir, her coğrafyada ve her zaman diliminde tatbik edilebilecek yapıdadır.”
Ümraniye’de Kur’an Tefsiri ve Akaid dersleri veren, Kalem-Der Başkanı Ahmet Kalkan hoca efendi dergimiz için “Hilâfeti, İslâm Devletini Savunmamak, Kur’an’ı Kabul Etmemektir” başlıklı makale kaleme aldı.
İşte o Makale;
Hilâfeti, İslâm Devletini Savunmamak, Kur’an’ı Kabul Etmemektir
İslâm’ın hiçbir kurumu, sadece belirli zamanlarda yaşanıp bir daha hayata dönemeyecek ceset değildir. Yine, hiçbir esası, insanları fikir ve hayal dünyasında gezintiye çıkaran felsefî ütopya şeklinde kabul edilemez. İslâm, her şeyiyle bir hayat nizamıdır. Evrenseldir, her coğrafyada ve her zaman diliminde tatbik edilebilecek yapıdadır. “Halifelik de, tarihî bir kurum olarak ne kadar câzip ve muhteşem olursa olsun, bugünkü ve yarınki insana vereceği fazla bir şey yoktur” diyen kimse, İslâm’ı anlamamış demektir. Hilâfet, Rasûlullah’ınâhireteirtihâlinden 1924 yılına kadar tam 1293 yıl müslümanları kendi etrafında toplayan mıknatıslı bir sancak olmuştur ve daha nice yıllar aynı görevi üstlenecektir.
Câhiliyye egemenliklerini tarihte defalarca çöpe atarak mazlumları kurtaran risâlet ve (Son Rasûl’den sonra da) hilâfet kurumu, modern câhiliyye zulmü altında kıvranan dünya için yegâne alternatiftir.
Katolikleri papa, Ortodoksları patrik, Yahûdileri hahambaşı topluyor, temsil ediyor, yönlendiriyor. Bir tek İslâm âlemi başsız! Hem de dinleri “üç kişinin bile, yolculukta dâhi, içlerinden birini lider seçmelerini” (EbûDâvûd, Cihâd 80) emrettiği halde. Lidersiz/halifesiz ümmet, başsız ceset gibidir.
Nasıl olacak bu iş? Allah’ı hesaba katmazsak mümkün görülmeyebilir. Ama Allah’ın bize verdiği ödevleri yerine getirir, O’nun rıza ve yardımını hak edersek iş değişir. Fıtrata uygun olan, vücudun bir başı olmasıdır. Uyuyan dev yeniden uyanacak, baba iki milyar çocuğunu toplayacak, dünyanın en büyük ailesi olduklarını ispatlayacaktır. Dünya İslâm Devleti oluşması için önce ümmet içinde hayra dâvet eden emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker yapan özel ümmet çıkmalı (3/Âl-i İmrân, 104) ki, onlar yolu açsın. Sonra ümmet, ümmet bilinci ve sorumluluğunu kuşansın (3/Âl-i İmrân, 110). Müslümanlar tek ümmet, yani evrensel bir âile olduklarını, birbirleriyle ilişkilerinde ispatlasın (21/Enbiyâ, 92). Toptan hep birlikte Allah’ın ipi olan Kur’an’a, onun hükümlerine yapışsın (3/Âl-i İmran, 103). Hiçbir şeyi Allah’a şirk koşmayan mü’minler, imanlarını sâlih amellerle isbat edip kendilerini Kur’an istikametinde değiştirsinler ki Allah da bir lütuf olarak onları, yönetimlerini de içerecek şekilde değiştirsin (11/Ra’d, 13; 24/Nûr, 55).
Mümkün; bazen Mekke’de çalışırsınız, Allah Medine’de devlet verir. Mü’minlerin kâfirlere sayı olarak oranı %10’u geçmediği halde hiç silah da kullanmadan Allah size devlet ihsan edebilir, Medine’de devlet kurulduğunda olduğu gibi. Aynı zamanda Allah’ın izni ve yardımıyla mü’minlerden 20 kişi, kâfirlerden 200 kişiye galip gelir. “Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.” (8/Enfâl, 65)
Hilâfeti, yani râşid halifelerin yolunu ve devletini savunmak; İslâm’ın siyasi yapısını, ümmeti, Allah’ın vaadini savunmaktır. Hilâfet bir hayal değil, Kur’ânî bir gerçekliktir. Kur’an bizim yeryüzünün halifesi olmak için yaratıldığımızı vurgular (6/En’âm, 165). Allah’ın takdir ve dilemesi, yeryüzünde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunup, onları önderler yapmak, vârisler kılmaktır (28/Kasas, 5). İman edip sâlih ameller işleyenleri, tüm yeryüzünde güç ve iktidar sahibi olarak etkin şekilde halife yapmak, Allah’ın vaadidir (24/Nûr, 55). Hilâfetin gerçekleşeceğine, Dünya İslâm Devletine inanmamak, belki de Allah’ın vaadine inanmamakla eş tutulabilir. Liyâkat kesb edenlere bir meyvedir hilâfet. Mekke’de çalışıp gayret eden ve şirkin her çeşidini terk edip sadece Allah’a kulluk edenlere Medine’de devlet kapısının kendiliğinden (Allah’ın lütfu ve meyvesi olarak) açılıverdiği gibi. Daha beş-on sene önce Yâsir’lere, Sümeyye’lere sorsanız hayal bile edilecek şey değildi bu. Hedefler, önce hayal edilir, sonra ideal, daha sonra da gerçek olur; eğer gerekli çaba gösterilirse…
Hilâfetle ilgili toplantılara karşı çıkmak vesilesiyle içlerindeki ateizmi ve Ataizmi kusan bâtıl zihniyetten korkmuyoruz. Bu zihniyetlerinden vazgeçmezlerse onları Allah’ın azabıyla korkutuyoruz. Kim nasıl haykırırsa haykırsın, bu kervan yürür. 1400 senedir yürüyen, 92 sene önce suikastle yolundan alıkonulan kervan yakında yeniden kalkacak, şimdi karşı çıkanlar ona selam duracaktır. Onların ki sivrisinek vızıltısı. Ama Müslümanım diyenlerin Kur’an’a ve tevhidi esaslara yeterince ilgi göstermemesi esas problem. “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın, kendinizi düzeltin. Siz gerçekten hidâyet üzerinde olursanız, yoldan sapan dalâletteki kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (5/Mâide, 105). Öyleyse; “Ey iman edenler, iman edin! (Nasıl iman edilmesi gerekiyorsa!)” (4/Nisâ, 136)
Ahmet Kalkan