Benim arkadaşım kim? Fatma Sebat Aileden sonra hayatımızdaki en önemli kişiler şüphesiz arkadaşlarımızdır. Dolayısıyla hayatimizde farklı bir yer kaplarlar. Onlara karşı nasıl davranmamız gerektiğini, aramızdaki hakları ve kimle arkadaşlık yapmamız gerektiğini yine Kuran ve Sünnetten öğreniriz.
Rasulullah sav. Ebu Saide’l Hudri (r.a.)’den rivayet edilen bir hadisi şerifte;
“Yalnız müminle arkadaş ol ve ekmeğini ancak takvalı olan yesin.” (Tirmizi, Zühd: 55) buyuruyor.
Kiminle arkadaşlık yapmamız gerektiğini Peygamber Efendimiz (sav) bize burada açık bir şekilde söylüyor. Mümin bir arkadaş Allah’tan korkar ve seni yanlış yola sürüklemez. Ona güvenip bir şeyini gönül rahatlığı ile emanet edebilirsin. Ona güvenmekle birlikte onu taklitte edersin bazı konularda. Mesela; arkadaşının giyindiği elbisesini beğenip “bunu nereden aldın?” sorusunu bu gibi durumlarda sıkça sorarız ve belki de aynisini gidip alırız. Bu yüzden arkadaşlarımızı da iyi seçmeliyiz. Kötü huyları, İslam’a uygun olmayan giyimi,.. vs. taklit ettiren arkadaşlardan kaçınmalıyız. Eğer İslam’ın çizgisini aşmazsan, onu gördüğün zaman sana İslam’ı hatırlatan arkadaşlar edinirsen, ona karşı içinde temiz bir sevgi oluşur. Arkadaşa olan sevgin sayesinde ahirette de onla birlikte olman sağlanır. Nitekim Rasullullah buyuruyor ki;
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Tirmizi, Zühd 50)
Arkadaşımıza davranışımızda da her zaman dikkat etmeliyiz. 2 arkadaş birbirine sert baktığı zaman şeytan sevincinden göbek atar. O meluna fırsat verilmemelidir. Allahu Teala mealen;
“Kullarıma söyle, güzel konuşsunlar! Çünkü şeytan, aralarını bozar.” (Isra 53) buyurmaktadır.
Sadece güzel bir üslupla konuşmamakla beraber güler yüzlüde olmalıyız çünkü bu her kapıyı açan altından anahtardır. Böylece onunla ilim paylaşman daha güzel ve kolay olur. Eğer güzel söz söylemez, ona karşı bir hata yapar veyahut onu kırarsak kesinlikle özür dilemeliyiz ve o kişide özrümüzü kabul etmelidir. Çünkü hadislerde;
“Özür dilemek üzere gelen din kardeşiniz, niyetinde samimi olmasa da, özrünü kabul edin.” (Hakim)
“Din kardeşinin özrünü kabul etmeyen, Kevser havuzundan içemez.” (Hakim) buyuruluyor.
Eğer biri senden özür dilerse bu özrü kabul etmeliyiz yoksa günahkar oluruz. Hadisi şerifte şöyle buyuruluyor: “
“Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmemek günahtır.” (Ebu Davut).
Ve daha da kötüsü var ki oda, eğer ki özrünü kabul etmeyip onu affetmezsen o kişinin günahını yüklenmiş oluruz:
“Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur.” (İbni Mace).
İmanımızın 3 düşmanı vardır: Şeytan, nefis ve kötü arkadaş. En zararlısı kötü arkadaştır. O nefsimizin ve şeytanın aracılığı ile bizi günaha sokar. Arkadaşların en kötüsü insanın dinine, imanına, edebine, hayasına, ahlakına saldırandır. Kötüler anıldığı zaman lanet yağar. Kötülerden uzak durmaya çalışılmalıdır. Nitekim hadisi şerifte şöyle buyuruluyor:
“Kötü arkadaş, demirci körüğü gibidir. Üfletildiği zaman ateş kıvılcımları seni yakmasa bile kokusu rahatsız eder.” (Buhari)
Sadece kötü arkadaş değil, gayri-müslim olanlarla da arkadaşlık kurmamalıyız. Allahu Teala şöyle buyurdu:
“Kafirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.” (Ali İmran 28)
“Kafirleri dost edinen, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa 139)
Kafirler sadece menfaatleri için arkadaşlık kurarlar. Yani o sana iyilik ettiyse, mutlaka bir karşılığını bekler. Onların içinde Müslümanlara karşı her zaman bir kin vardır. Ne kadar seviyor gibi görünseler de içlerindeki nefreti kapatamazlar, seni sadece kullanırlar. Onların felsefesi; “Oyun kar getirmiyorsa oyuncuları değiştir” şeklindedir. Senden istedikleri bir şeyi alamadıkları zaman sana sırtını dönerler ve başkalarıyla menfaat üzere arkadaşlık kurmaya başlarlar.
Onlardan mümkün olduğunca uzak durmalı bir Müslüman çünkü onlar ateşin arkadaşlarıdırlar. Allahu Teala şöyle buyurdu:
“Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, iste onlar ateşin arkadaşıdırlar, orda sonsuzca kalacaklardır.” (Araf 36)
Asıl şaşkınlık şöyle söylemeleridir: “Biz topraktan yaratılmış iken, biz mi tekrar yaratılacağız?” Allahu Teala şöyle buyurdu:
“İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanla, iste onlar boyunlarına (ateş) halkalar geçirilenler ve işte onlar – içinde ebedi kalacakları – ateşin arkadaşları, onlardır.” ( Rad 5)
Arkadaşlığın en güzel örneğini Hz. Muhammed sav. göstermiştir.
Başta Hz. Ebu Bekir (ra) olmak üzere bütün sahabelerle çok kuvvetli bir dostluğu vardı.
Onlara İslam’ı öğretir birlikte namaz kılarlardı. Hiç bir zaman onları sıkmazdı. Hatta bazen onlara bilmece bile sorardı. Abdullah İbni Ömer (ra) anlatıyor:
Bir gün Resul-i Ekrem (s.a.v)’in yanında oturuyorduk. Kendisine hurma göbeği ikram edildi. Bunun üzerine; “Ağaçlar içinde bir ağaç var, yaprağı hiç düşmez, Rabbinin izniyle meyvesini verir, iyi Müslüman gibi de bereketlidir. Söyleyin bakalım o hangi ağaçtır?” diye sordu. Herkes ağaçları saymaya başladı. Onun hurma ağacı olduğu benim hatırıma geldi. Ama Hz. Ebu Bekir ve babam Ömer de ordaydı. Cemaatin en küçüğü ben olduğum için bilmecenin cevabını söylemeye utandım. ”Ey Allah’ın Elçisi, ağacın hangisi olduğunu bize söyle.” dediler. Resul-i Ekrem; “Hurma ağacı.” Buyurdu Daha sonra babama, onun hurma ağacı olduğunu bildiğimi söyleyince; “Eğer bildiğini orada söyleseydin, dünyalara sahip olmaktan daha çok sevinirdim” dedi.
Allah bizlere de Hz. Ebu Bekir gibi, Ömer gibi Osman gibi, Ali (r.anhum) gibi arkadaşlar tanımayı nasip etsin. (Amin.)