Alternatif Medyanın önemi Günümüzün medya araçlarının kimlerin elinde bulunduğunu ve bu araçlar vasıtası ile neleri elde ettiklerini, çoğumuzun malum olduğu için fazla irdelemeye gerek görmüyorum. Lakin özetle şunları tespit etmemiz ve söylememiz mümkün. Şuan dünya siyasetini elinde bulunduran batı devletlerinin, medya araçlarınıda ellerinde bulundurduklarını söylemek mümkün. Batının bayraktarlığını yapan ABD, İngiltere ve Fransa doğal olarak dünya medya araçlarını da ya direkt olarak veya dolaylı olarak elinde bulundurmaktadır.
Dünya genelinde en güçlü medya araçları şu şekilde sıralanmaktadır:
- Time Warner (33 milyar 735 milyon € -ABD), örneğin CNN kanalı veya Time dergisi bu kuruluşa ait.
- The Walt Disney Company (ABD)
- Comcast (ABD), örneğin NBC veya New York Times bu kuruluşa ait.
- News Corporation (ABD) / Fox News, Sky Channel bir çok ingiliz gazetesi (the sun, the Sunday times).
- Viacom (ABD), bir çok müzik kanallarına sahip örneğin MTV veya VIVA.
- Bertelsmann AG (18 milyar 758 milyon € – Almanya), örneğin RTL Group.
Bu sıralamanın içinde yer almayan fakat haber kanalları içinde gayet etkin olan ingiliz BBC medya gurubu unutulmamalı. Yine onların eli ile kurulan ve arap ülkelerinde çok ciddi bir izleme kitlesine sahip olan Al Jazeera kanalınıda unutmamak lazım.
İşte bu medya kuruluşları ve onların ellerinde bulundurdukları piskolojik güç kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir unsur. Lakin konumuzla alakalı olarak kapitalizmin bir ürünü olan ve ücretsiz olarak katılımını sağlayan bir çok alternatif medya araçlarıda oluşmuş bulunmaktadır. Bunların en etkin ve çok büyük kitlelere ulaşan araç internet medya aracıdır. Yine bu medya aracılığı ile oluşan youtube, facebook veya twitter gibi araçlar vasıtası ile bir çok kişiye ulaşmak mümkün.
Medya şirketlerinin oluşumu ve bununla ilintili olarak maddi külfeti, kesinlikle bir çok kişinin bu araçlar vasıtası ile insanlara ulaşmayı engelliyor. Lakin yeni medya araçlarını koordineli bir şekilde kullanıldığı taktirde kesinlikle bir çok cüzi maddi külfetle oldukça büyük kitlelere ulaşmak mümkün.
Bu medya araçlarının etkisini ve takip eden kitlelerden bahsetmeden önce, genel olarak medya kavramını ve onun insan piskolojisi açısından nedence önemli olduğunu izah etmemiz gerekiyor.
Bu konuda çok etraflıca bilgi içeren aynı zamanda yüksek lisans tezi olan „İletişim Anlamında Pisikolojik Savaş ve Propaganda“ (İbrahim Karataş, Danışman Prof. Dr. Azmi Özcan) adlı kitapdan bir kaç alıntı yapmak istiyorum.
Gizli Propaganda Vasıtalar başlığı altında şunlara yer verilmektedir:
Televizyon kitle iletişim ve kitle bilgilenmenin asli vasıtası haline gelişi kesin bir vakıadır (Esslin, 2001, s.126). Radyodan daha etkili söz ve görüntünün bir araya gelmesiyle hem görsel hem işitsel olan televizyon propaganda bakımındanen etkili araçtr.
Bu propaganda aracı olduğu aşikar olan özellikle televizyonun kişileri hatta kitleleri nasıl manipüle ettiğini anlamak için son günlerde çok yoğun bir şekilde türk medyasında gündemi meşgül eden imralı süreci verilebilir. Bundan bir kaç yıl öncesini düşünecek olursak, böyle bir süreci tahayyül etmek bile zor iken. Şimdi ne oldu da bu süreci hayata geçirme gereği duyuldu. Tabi ki bu sürecin hayat bulabilmesi için hükümetin sadece medya araçlarını kullandığı söylenemez. Lakin en etkili araç olarak ve anında milyonlarca insana ulaşma fırsatı veren bir araç olduğu aşikar.
Kitabın devamında ise medya kavramı şu şekilde özetleniyor:
Medya yazılı yayınlar (gazeteler, aylık ve haftalık dergiler, sektörel yayınlar),görsel yayınlar (TV kanalları ve internet) ve işitsel yayınlardan (radyolar) oluşan tümiletişim çeşitleridir. Medyanın görevlerinin arasında en önemlilerinden biriside topluma haber ve bilgi vermektir. En temel görevleri olan haber vermenin ve bilgilendirmenin dışında toplumu eğitmek ve aydınlatmakla yükümlüdür (Yücedoğan, 1998, s.7). Medya araştırır, haber verir, bilgi iletir, insanlar bilinçlendirir ve bir şeyin lehinde veya aleyhinde kamuoyu oluşturabilir.
Özellikle medyanın fonksiyonunu dile getirirken ‚haber verir’ vurgusunu tekrar tekrar yapmış olması, medyanın gayet etkin bir araç olduğunu pekiştiriyor. Son cümlesi ise gayet açık; ‚bir şeyin lehinde veya aleyhinde kamuoyu oluşturabilir ‚. Yani islam aleyhinde kamuoyu oluşturulmak istendiğinde veya onu övmek gerekli görüldüğünde medya bunu ziyadesi ile yerine getirebilmektedir. Yine buna aktuell bir örnek olarak Türkiye’nin sınır komşusu olan Suriye’deki ayaklanma verilebilir. Orada gerçekleşen kıyamı ve müslümanların yaşamış oldukları zulüm ve katliamlarla alakalı, toplumun ve kamuoyunun tepkisini değerlendirdiğimizde çok cılız ve etkisiz kaldıklarını görüyoruz. Etkin medya araçları bunu hergün dile getirmiş olsa ve insanların bu olup bitenler karşısında bir tepkinin verilmesinden bahsetmiş olsa, milyonlarca insanın sokağa çıkması an meselesi olur. Fakat şunuda unutmamak gerekiyor. Alternatif medya olarak nitelendirmiş olduğumuz internet ve onunla beraber facebook ve youtube vasıtası ile Tunus’da, Mısır’da, Yemen’de ve özellikle Suriye’de yüzbinlerce hatta bir kaç milyon insan sokağa dökülebilmiştir. Dolayısıyla alternatif medyayı kesinlikle küçümsememek gerekiyor. Yazımızın son bölümünde bu konuya daha geniş yer vereceğiz.
Medyanın Kamuoyunda Yeni Kanaatler Oluşturması
Medyanın temel görevi, kitle iletişim araçlarından elde edilen bilgilerle insanları bilgilendirmektir. Medya araçlarının etkileri konusunda yapılan araştırmalar yeni kanaatler oluşturmak ve mevcut yerleşik kanaatleri, pekiştirici etkisi olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Kişiler, aldıkları bilginin yorumlanması bakımından diğer kişilerin değerlendirmelerinden de etkilenmektedir. Medya araçlarının verdiği yorumlara, insanlar kendileri için önemli olan değer yargılara aykırı olduğu takdirde direnç göstermektedir. Zira kişiler, kitle iletişim araçlarından bilgi almakta, fakat yorum için diğer kişilerin düşüncelerine de bakmaktadırlar.
Dolayısıyla şunu söylemek mümkün. Kitlelerin yerleşik kanaatleri medya tarafından tekrar pekiştirilmektedir. Lakin kendi değerlerine aykırı olduğunda direnç gösterebilmektedir. Dolayısıyla yorum konusunda akil insanlara yönelmektedir. Yani haber ve bilgi için medyanın haber kanallarına, fakat yorum için akil (siyasetci, eğitmen, prof., doktor vs.) insanlara yönelmektedir. İşte medya bu boşluğuda doldurmak için etiket sahibi inslanların yorum yapmalarına izin veriyor. İnsanlarda bu yorumlardan etkileniyor.
Etkili propaganda araçları arasında televizyon baş sırayı almış bulunmaktadır.Televizyonun kamuoyu oluşumundaki etkisi en çok sayıda insana en kısa sürede ulaşma imkânı tanımasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca onun görselliği ve kameranın kaydettiğini olduğu gibi izleyicisine yansıtması, televizyonu günümüzde enetkili kitle iletişim araçlarından biri haline getirmiştir. Buna örnek olması bakımından Körfez Savaşı esnasında, CNN’in dünya olaylarını ve Körfez savaşını anında ve naklen yayınlaması, dünya siyasi liderlerininde gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmak için CNN izlemelerine yol açmıştır. Çok zaman olayların ana hatlarını, dışişlerinin ileteceği resmi raporlardan önce CNN’den naklen izlemeleri mümkün olmaktadır. Liderler, müttefik güçlerin hareketlerini izlemek için CNN seyrettiklerini açıklamışlardır. Kendi halkına CNN seyretme özgürlüğünü tanımayan Küba lideri F.Castro”nun da sık sık CNN seyrettiği bilinmektedir. Bu durum da medyanın etkisini göstermesi bakımından dikkate değer bir husustur.
İşte verilen bu son örnekte olduğu gibi, medya araçlarının özellikle uluslararası haber kanallarının siyaseti ve siyaset ile meşgul olan toplumun bireylerini çok ciddi bir şekilde etkilediğini görmekteyiz.
Şimdi ise alternatif medya olarak dile getirdiğimiz medya araçlarının önemini ve doğru kullanıldığı taktirde çok etkili olabileceğinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle şu konuya açıklık getirelim. İnternet üzerinden facebook ve youtube medya araçlarının batının hayata geçirdiği birer araçlar olması hasebi ile batının güdümünde olan birer araçlar olarak görülemez mi? Bunun cevabı, kapitalizm ideolojisinin hayat tasvirinde yatıyor. Kapitalist olan bir insanın amellerindeki değer ölçüsü menfaat olduğundan ve zikretmiş olduğumuz mezkur alternatif medyanın ise hayatta kalabilmesinin öncelikli şartı ücretsiz çok sayıda üyenin olması gerekli olduğundan, mevcut durumla karşı karşıyayız. Yani bu tür medya araçlarının konumu gereği istifade edilmeye müsait olması, kapitalizmin menfaat anlayışından meydana gelmektedir.
Evet şimdi ise alternatif medyanın doğru kullanıldığı taktirde çok büyük kitlelere ulaşılabildiğini ve bir çok insanın bu araçlar vasıtası ile haber elde ettiklerini ve zaman zaman kitlesel eylemleri koordine ettikleri bilinen bir vakıadır. 2013 itibari ile bir milyar insanın facebook üyesi olduğu söyleniyor. Bu dünya genelinde her 7 insandan birinin facebook üyesi olduğu anlamına geliyor. Şu durumda bu araçların yine düzenli olarak takip edildiği, yani her iki üyeden birinin en az günde bir kez bu araçları kullandığı söyleniyor. Yine youtube üzerinden bir çok görsel videoları ücretsiz olarak yayınlama ve diğer medya araçları ve internet siteleri üzerinden sunma mümkünatı bulunmaktadır.
İşte tüm bu olanaklar düşünüldüğünde karşımıza şu soru çıkmaktadır. İnsanların ve büyük kitlelerin bu tür alternatif medyaya neden büyük önem verdikleri veya rağbet gösterdikleri sorgulandığında karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Sosyal medya kişilerin kendi istek ve arzuları doğrultusunda şekillendirme ve müdahale etme olasılığını içinde barındırdığından kişilerin ilgisini çekmektedir. Şimdi ise sosyal medya ve geleneksel medyayı ikiye ayırarak veya kıyaslayarak ele alalım:
Sosyal medya ve geleneksel medya arasındaki farkları tanımlamaya yardımcı olacak özellikler kullanılan yönteme göre farklılıklar gösterebilir. Bu özelliklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
- Erişim – Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır.
- Erişilebilirlik – Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya hiç maliyetle kullanılabilir.
- Kullanılırlık – Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlaşılmış yetenekler ve eğitim gerektirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı durumlarda yetenekler tamamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üretimde bulunabilir.
- Yenilik – Geleneksel medya iletişimlerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabilmektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcılar karar verir). Geleneksel medya da sosyal medya uygulamalarına adapte olmaktadır, dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır.
- Kalıcılık – Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir.
Evet tüm bu anlatımlardan çıkarabildiğimiz bir hakikat var. Onlar (kafirler) isteseler de istemeseler de Rabbim nurunu tamamlayacaktır. Ve yine Allah (c.c.) kafirlerin eli ile Müslümanlara yardım edebileceğini Resulullah Uhud harbinde Kuzman hadisesi olarak bilinen bir olayda dile getirmiştir. Konunun önemine binaen Hadisin söyleniş sebebini de sizlerle paylaşmak istiyoruz:
Kuzman Hadisi: Şehidlik mertebesinin sadece ve sadece Allah rızası için çarpışanlara verileceğini ifade eden bir hadisi burada kaydedeceğiz. Aşağıda vereceğimiz metin, hadisin Buharî tarafından rivayet edilen vechidir. Burada, aslında, vak’a kahramanının ismi mezkur değilse de, başka bazı vecihlerde Kuzmân ez-Zaferî olduğu tasrih edilir. Vâkidî’nin rivayetinde, Uhud Savaşı sırasında cereyan ettiği belirtilen bu vak’ada Kuzmân intihardan önce, kendisine: “Sana şehâdet mübarek olsun” diyerek tebriklerini ifade eden Katâde İbnu Nu’mân’a: “Vallahi bu cengi din için yapmadım, kavmimin şerefi için yaptım” der ve sonra da, yaraların ızdırabına dayanamayarak intihar eder.
Buharî’de gelen vechine göre, ashâbtan Ebû Hüreyre ve Sehl İbnu Sa’d (Allah ikisinden de razı olsun) anlatıyorlar: “Biz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’la birlikte Hayber Gazvesi’ne katılmıştık. Müslüman olarak askerler arasında yer alan bir kişi için Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): “Falan kişi cehennemliktir” buyurdu. Savaş başladığı zaman (Kuzmân) herkesin dikkatini çekecek şekilde kahramanca vuruştu. Sağda solda grubtan ayrılmış olan kimseleri birer birer yakalayıp kılıçtan geçiriyordu. O kadar ki, cengâverliğini Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a anlattılar ve: “Ey Allah’ın Resûlü, bizden hiç kimse onun gösterdiği kahramanlık derecesine ulaşmadı” dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yine: “Fakat, o cehennemliklerden!” buyurdu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’in bu sözü, neredeyse bazılarınca tereddüdle karşılanmıştı. (Hayrette ileri gidip mes’eleyi zihinde) büyütenlerden Huzâî Eksüm adında biri:
“Öyle ise ben onun peşine takılıp ne yaptığını gözetliyeceğim” dedi.
Râvi Sehl İbnu Sa’d der ki: “Huzâî, (Kuzmân’ın) peşinde harp sahasına çıktı. Her gittiği yerde onu tâkip ediyordu. Öyle ki, o nerede durdu ise, bu da orada durdu. Nerede koştu ise bu da koştu. Nihâyet (Kuzmân) ağır yaralandı. Yaranın acısına dayanamayarak bir an evvel ölmek için, kılıcının sırtını yere koydu. Keskin tarafını da iki memesi arasına koyarak var gücüyle üzerine yüklendi. Kendisini bu şekilde öldürdü.
“Bunun üzerine Huzâî Eksüm, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a gelerek: “Ey Allah’ın Resûlü! Şehâdet ederim ki, sen muhakkak Allah’ın peygamberisin” dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Ne olsu, bunu niye söylüyorsun?” dedi. Huzâî anlattı:
“Ya Resûlallah, az önce, şu cehennemliklerden olduğunu haber verdiğin kişi (Kuzmân) var ya, hakikaten o, cehennemliklerdendir. Siz onun cehennemlik olduğunu söyleyince halk bunu kafalarında büyütüp (hayretle karşılamıştı). Ben de: “Bu adamı takip ve tarassut edeceğim” demiştim. Ve hakikaten, ardı sıra çıkıp, onun her hareketini araştırdım. Nihayet bu adam, ağır surette yaralandı ve bir an önce ölmek için kılıcın demirini yere, keskin ağzını iki memesi arasına koydu. Sonra kılıcının üstüne yüklendi ve bu suretle intihar etti.”
“Huzâî’nin bu sözleri üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): “İnsanlardan bâzıları vardı ki, halka, görünüşe göre, ehl-i cennete yaraşan hayırlı işler yaparlar. Halbuki onlar cehennemliktir. Yine insanlardan diğer bâzısı vardır ki, halkın görüşüne göre cehennemliklere yaraşan kötü işler yaparlar. Halbuki onlar cennetliktir” buyurdu.
Bunu söyledikten sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Bilâl-i Habeşî (radıyallahu anh)’yi çağırarak: “Ey Bilâl! Haydi şunu halka ilân et” diye emretti:
“Cennete ancak mü’minler girer. Muhakkak ki, Allah, İslâm dinini (dilerse) bir fasık bir facir ve kafir eliyle de te’yid edip kuvvetlendirir.”
Evet, Rabbim bizlere tez zamanda, istenilen zaferin elde edileceği, o kutlu günleri bizlere göstermesi dileği ile konuma burada son vermek istiyorum.
Kardeşiniz
Mehmet Aydın
03.02.13