Home / News / OKUYUCUDAN / Makale / Gençlerin zorlu dönemi
islam devleti default

Gençlerin zorlu dönemi

Gençlerin zorlu dönemi Ergenlik dönemi (12-22 yaş); “ergenlik, erkekte ve kızda hızla büyümenin olduğu, birincil ve ikincil cinsel yapının hızla geliştiği yaşları kapsar. Bu çağda eskiden yaşanılmış cinsel yönelişler, çatışmalar yeni baştan yaşanır. Ödipal duygular alevlenir. Aşırı bağımlılık duyguları olan ergen, ailesini yitirme, onlardan kopma kaygısına kapılır.

Çocukluk dönemlerinden artakalan sorunların çözümü bu çağda yapılacaktır. Genellikle bu sanıldığından ağır bir sorundur. Genç, coşan sorunlar arasında egemenlik kurmak zorundadır. Çoğu ruhsal bozukluklar, nevrotik bozukluklar, kişilik bozuklukları, psikozlar bu dönemde ortaya çıkar.

Ergenlik dönemi kimlik gelişimi açısından en önemli evrelerden biridir. Ergen, uzun bir hazırlık dönemi içinde yıllarca çabalar, bocalar ve kimliğini iyi kötü bulur.” diye geçmektedir.

Uzun izahlar içeren bu konumuzu birkaç hususla sınırlı tutup bu husussulara açıklık getirmeye çalışacağız. Ergenlik çağı olarak bilinen bu zorlu ve sancılı geçen döneme birde İslami perspektifinden derin ve aydın bir bakışla göz atalım:

Günümüzdeki 12-22 yaş arasındaki şahıs bir yandan arkadaş çevresine, bir yandan kâfir batı sistemine, bir yandan da evindeki, ailesindeki İslami sistem ve ortama uyma veyahut bu sistem ve ortamları kendisine uyarlama çabası içerisindedir. Bu şüphesiz insanın en zor dönemlerinden birisidir. Bu dönemdeki şahıslar kimlik ve şahsiyetlerini bulma peşindedir. Şu halde birçok yol ve üsluba başvuracaktır.

Çünkü bu dönemdekiler kime inanıp inanmayacağını, kimi taklit edip etmeyeceğini, nelerin doğru ve nelerin yanlış olduğunu ayırt etmekte zorlanırlar. Bu zorlu dönemde bilindiği üzere aile, arkadaş çevresi ve bu şahsın bulunduğu ortam büyük ve önemli bir rol oynamaktadır.

Bu dönemdeki gençler 8 saat okul veya iş yerlerinde bulunurlar. Bu 8 saat sürecinde aileden uzak ve kopukturlar kâfir batı sisteminin şahsı etkilemek için istediği de budur. Şahıs anne ve babanın aktardığı İslami değerlere, İslam’ın emir ve yasaklarına uymak ister. Bu hem bu dünyası hem de ahiretti için en hayırlısıdır. Bunu bilir. Fakat şöyle ki; bulunduğu arkadaş ve kâfir batı ortamı buna izin vermez. Bu iki husus şahsı etkiler, etkiledikten sonra ise kendi değerlerini enjekte etmeye çalışır.Burada şahıslar üçe ayrılır:

a)      Bu değerleri kabul eden ve hayatını bunlara göre yöneten,

b)      Bu değerlerin yanlış olduğunu bildiği halde bunlardan etkilenen,

c)       Son olarak değerleri kesinlikle kabul etmeyen.

 

a)   Ne yazık ki günümüzde çoğu gençler hayatını batı değerlerine göre yönlendirip onların istediği şekilde yaşamakta, ailesini ve dinini hafife almakta ve görmezden gelmektedir.

 

b)   İkinci guruptakiler ise bocalar, ne yapacağını bilemez, dininin gerektirdiği yaşam tarzı ve batı yaşam tarzı arasında git-gel’ler yaşar. Yanlış olduğunu bildiği halde batılı yaşam tarzı ona cazip gelir. Kendince birçok bahane üretip “bu yaşam tarzına uymaktan başka çare yok “ diyerek kendini kandırır.

Bu iki guruptaki kişiler karışık şahsiyete sahiptirler. Bu noktadan sonra karışık şahsiyeti düzeltmek ve kâfir batı sisteminin bu girişimini bozacak unsur: aile devreye girmektedir:

Ailenin (anne babanın) yükümlülükleri:

İlk olarak ebeveyn bu şahsın bir hatasını gördüğünde veya işittiğinde sürekli onu uyarmalı ve sürekli yanında olmalıdır.Yapmış olduğunun bir hata olduğunu bu şahsın beynine iyice yerleştirmeli ve yapılması gerekeni, doğru yolu göstermelidir.Bu hatada ısrar etse bile ebeveyn kararlı olmalı ve bu hatayı sürdürmesine izin vermemeli, çocuğunu ateşten korumak ve çocuklarına doğru yolu göstermek için çabalamalıdır.AllahuTeala şöyle buyurdu

“Ey iman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”(Tahrim 6)

Resulullah (sav) bu huşta şöyle buyurdu:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.” (Buhari)

“- Çocuğunuza bırakacağınız ” en güzel miras” onu, hem dünya ve hem de ahiret mutluluğuna eriştirecek bir terbiyedir.” (Tirmizi)

Bu hatanın yanlış olduğunu belirtirken ebeveyn/aile de böyle bir hatanın içinde olup olmadığını kontrol etmelidir. Şayet şahsı bir yanlıştan vaz geçirmek isteyen fakat aynı yanlışı kendi işleyen bir ebeveyn etkili olamaz.

Bu dönemdeki gençler sınırlarını arar. Sınırları bulduğunda ise bu sınırları zorlar. Aile/ebeveyn sınırların altını çizmeli ve bu sınırları geçmek istediği takdirde kesinlikle izin vermemeli ve taviz göstermemelidir.Aile şahsın hayattaki rolünü de sık sık hatırlatmalıdır.Yerine getirmesi gereken görevleri hatırlatmalı ve bunları yerine getirmek için şahsı teşvik etmelidir.Bu durumda aile sert bir üslup yerine yumuşak bir üslup kullanmalıdır.Aile bu durumlarda caydırıcı cezalar uygulayabilir.

Genç her türlü günahtan kaçınmalı ve aile ise gencin bir günah işlemeye teşebbüs etmesine bile izin vermemeli ve bu günahların cezaları hakkında gençleri bilgilendirmelidir. Ma’kıl b. Yesar (ra)’den, Hz. Peygamber (sav)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Sizden birisinin elinin, kendisine helal olmayan bir kadının eline değmesindense, onun başına demirden bir milin sokulması, onun için daha hayırlıdır.”(Taberani, Beyhaki)

Ebeveyn cezalardan bahsettiği gibi gencin yaptığı salih amellerin faziletlerinden de bahsetmelidir. Resulullah (sav)’in bildirdiği gibi:

“Allah’a secde eden bir kula, Allah’uTeâla, o secde sebebiyle bir iyilik yazar, bir kötülüğünü yok eder, makamını da bir derece yükseltir. O halde secdelerinizi çoğaltıp artırınız.” (ibn-i Mace, Hadis “Sahih”tir. ) 

Ne kadar zor olsa da ebeveyn sabır ve sebat göstermeli ve kâfir batı sisteminin çocuğunu etkilemesine kesinlikle izin vermemelidir! Aileye büyük bir görev düştüğü gibi şahsın kendisinin de görevi büyüktür.

Gencin/şahsın bu zorlu dönemdeki yükümlülükleri:

Bu dönemdeki gençler bir salih ameli ailesinin baskısından kurtulmak için ve çevresindeki insanların beğenisini kazanmak için yerine getirmemelidir. Zira bu riyadır. Riya ise; iş, söz ve davranışlarda gösterişe yer verme, bir iyiliği veya Salih bir ameli Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma anlamlarına gelmektedir. Bir Müslüman amellerini ihlasla yapmalıdır.İhlas ise: insanın yaptığı tüm amelleri Allah rızasını kazanmak için yapmak anlamına gelmektedir. Şüphesiz ibadet sadece Allah için yapılır. Allah’ın rızası dışında bir amaçla; gösteriş olarak ibadet yapmak, Allah rızasını ortadan kaldırır. Bu riyaya girer. Ve yapılan tüm ameller boşa çıkar. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

”Ey iman edenler! Sadakalarınızı, insanlara gösteriş için malını harcayan, Allah’a ve ahiret günün Ün’e inanmayan kimse gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Çünkü onun bu gösterişinin hali, üzerinde az bir toprak bulunanın bir kaya parçasının haline benzer ki, ona şiddetli bir yağmur isabet edince üzerindeki toprağı temizleyip kendisini kati bir taş halinde bırakır.”(Bakara 264)

Riyakar kimselere Ahirette şöyle denir:

Ey facir! Ey Hileci! Ey riyakâr! Senin amelin boşa gitti ecrin yanıp kül oldu. Git kim için amel ediyor idiysen ondan ecrini ve mükâfatını al.”(Beyhaki, İbnMace).

Allah’ın emrini ve rızasını düşünerek değil de, dindar görünmek için ibadet etmek, âlim ve bilgili desinler diye ilimle uğraşmak, cömert tanınmak için sadaka vermek, riyadan ötürü kötü bir davranışın ötesinde riya dinimizde şirk olarak vasıf edilmektedir. Hadislerde şöyle geçmektedir:

”Şüphesiz riya şirktir.”(İbnimace)

”Muhakkak ki riyanın en azıda şirktir.”(Taberani)

Ve Rasulullah Efendimiz;

”Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk yani riyadır.”(Tirmizi, Hudut-24)buyurmuştur.

Şirk Allah’a ortak koşmak anlamına gelmektedir ve Allah katında bağışlanmayan bir günahtır.

Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.”(Nisa 48)

Genç arkadaş ve ortamdan utandığı veya çekindiği için bir farzı mesela namaz, tesettürü terk edemez. Bu saçma bir neden olur ve bize bir farzı terk etme lüksünü vermez.

Gençler yaptığı bir şeyin günah olduğunu bildiği halde bu günahı işlemeye de devam etmemelidir.Günahında ısrar eden ‘Allah’ım sen çok affedicisin’ deyip aynı günahı tekrar tekrar işleyenlere Rasulullah (sav) söyle buyuruyor:

“Günahı bırakmadan tövbe eden Allah’la alay etmiş olur.” (Ramuz El Hadis:197/2)

Şu halde genç çok dikkatli ve uyanık olmalı, arkadaşlarını seçerken ise seçici olmalıdır. Nasıl bir arkadaşlık kurmamız gerektiğini Kur’an da ve hadisler de kolaylıkla bulabiliriz.

“Kötü arkadaş, demirci körüğü gibidir. Üfletildiği zaman ateş kıvılcımları seni yakmasa bile kokusu rahatsız eder.” (Buhari)

Şu halde kötü arkadaşlardan sakınmalı ve arkadaşlık kurarken çok dikkat etmeliyiz. ÇünküPeygamberimiz (sas);

“Kişi sevdiğiyle beraberdir!”(EbûDâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)diye buyurmuştur. 

Gençlerimiz kafirlerle de arkadaşlık ve dostluk kuramaz. AllahuTeala şöyle buyurdu:

“Kafirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.” (Ali İmran 28)

“Kafirleri dost edinen, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa 139)

Gençler unutmamalıdır ki; ilk olarak Allah rızası ve sonrasında ise anne babayı razı etmek dinimizin gereğidir.İslam’da anne babaya “of” bile demek günah olarak vasfedilmektedir. Bilinmelidir ki; anne ve babanın çocuk üzerinde hakkı çoktur ve ödenmesi zordur. Hadislerde şöyle geçti:

“-Cennete giden yol behemehal annenin rızasından geçmektedir.” (Nesai)

Bir gün Hz. Peygambere bir adam geldi ve

-“Sana hicret ve cihad şartı ile biat etmek istiyorum. Ecri Allah’tan dilerim” dedi. Hz. Peygamber (a.s);
– “Annenle babandan sağ olan var mı?” diye sordu. Adam;
– “Evet! Hatta ikisi de!” diye cevap verdi. Hz. Peygamber (a.s.);
“Allah’tan ecir diler misin?”
dedi.Adam;
– “Evet” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber;
– “O hâlde hemen annenle babanın yanına dön ve onlarla güzel sohbette bulun”
buyurdu. (Müslim)

“Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde, [rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtsün.”[Tirmizi]

“Ana-babaya karşı gelmek büyük günahtır.”[Buhari]

“Ana-babasına asi olan Cennete giremez.”[Nesai]

Hazret-i Musa, Allah Teâlâ’dan 9 defa nasihat istedi. Hepsinde de, ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki;

“Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır.”[Taberani]

Bu durumda ANNE-BAYI ÜZECEK DAVRANIŞLARDAN SAKINILMALIDIR ve büyüklerimize karşı saygılı olunmalıdır.Zira bir hadiste şöyle buyrulmuştur:,

Büyüğünü saymayan bizden değildir.” [Tirmizi]

Genç anne-babanın hayır dualarını almak için uğraşmalı, beddualarını ise almamak için çabalamalı ve anne-baba da beddua etmemelidir. Ana-baba duasını ganimet bilmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki;

“Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası.”[Tirmizi]

“Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.”[İbniMace]

“Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, reddolmaz.”[Tirmizi]

“Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.”[Müslim]

c)   Son olarak ise bu hususlardan hiç etkilenmeyen şahıslar var. Bu şahıslarda bir sorun görülmemektedir. Fakat aile yine de genci yönlendirmeli ve nelerin yanlış veya doğru olduğunu bildirmelidir.

Sonuç olarak gençler kâfir batıya uymamak için ellerinden geleni yapmalı ve aileleri de gençlere yardımcı olmalıdır. Gençler Allah’a yönelmeli ve şu geçici dünya neden geldiğini, yapıp yapmaması gerekenleri bilmeli ve hayatına tatbik etmelidir. Dinimizi kendimize değil, kendimizi dinimize göre uyarlamalı Allah’ın birer kulu olduğumuzu unutmamalı ve hayatımızı Allah rızası doğrultusunda yaşamalıyız.

Allah bu zorlu dönem sürecinde ailelere sabır, gençlere ise doğru yolu seçmeyi nasip eylesin! (Âmin)

Zehra Garipel

Ayrıca...

bu-ramazan-ayi-hilafetsiz-gecen-son-ramazan-olsun

Bu ramazan ayı hilafetsiz, buruk geçen son ramazan olsun

İslam, hayat dolu bir nizamdır. Onda durgunluk, diğer dinlerdeki gibi kapalılık söz konusu değildir. Hayatın …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir