Home / News / HİZB-UT TAHRİR / BEYAN / 3 Mart 1924’de Kaldırılan Hilafet Ümmetin Ölüm-Kalım Meselesi ve Gücünün Kaynağıdır
islam devleti default

3 Mart 1924’de Kaldırılan Hilafet Ümmetin Ölüm-Kalım Meselesi ve Gücünün Kaynağıdır

بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم

3 Mart 1924’de Kaldırılan Hilafet Ümmetin Ölüm-Kalım Meselesi ve Gücünün Kaynağıdır

İslam Ümmeti, doğusundan batısına kadar acı içerisindedir… Kimi yerde işgaller, kimi yerde savaşlar, kimi yerde katliamlar, kimi yerde yolsuzluklar… Zulüm ve acı her yerde. Oysa İslam Ümmeti, sahih akidesiyle, kapsamlı hayat nizamlarıyla, stratejik konumlarıyla, muazzam servetleriyle, müthiş beşeri potansiyeliyle insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmettir. İslam Akidesi, kesin delillere dayalı, akla kanaat veren, kalbi mutmain kılan ve insan fıtratına uygun olan en sahih akidedir. Böyle bir akideye iman eden ümmet, Rabbi ile güçlü, dini ile aziz olur. Allah’tan ve Allah’ın dininden uzaklaşmadıkça zafiyete uğramaz, zillete duçar olmaz.

İslam, siyasi bir ideoloji niteliğiyle hayatın her alanına ilişkin hükümler ve çözümler sunan kapsamlı bir hayat nizamıdır. Allah’u Teâla dinini kemale erdirdiğine göre, bu ümmetin İslam’dan başka hiçbir dine, ideolojiye, nizama, sisteme ve hükme ihtiyacı yoktur. Zira her zamanda ve mekânda insanların işlerini yürüten ve sorunlarını çözen mükemmel İslami ahkâm, canlı ve diridir.

İslam Ümmeti, yeryüzünün kalbi sayılan ve dünyanın en stratejik coğrafyası kabul edilen bölgede yaşar, en kritik boğazlar ve geçiş yolları bu topraklardan geçer. Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervleri, madenleri, su kaynakları, verimli arazileri ve en değerli servetleri İslami topraklar üzerindedir, Müslümanlara aittir. Dünya nüfusunun yaklaşık 1,6 milyarlık kesimini oluşturan Müslümanlar, bu büyük oranla birlikte, aynı zamanda son derece genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. Üstelik İslam Ümmeti, tarihi, hadaratı, kültürü, bilime, sanata ve teknolojiye sunduğu katkılar, dünyanın dört bir yanına taşıdığı hidayet ve nur ile insanlık tarihindeki şanlı yerini almıştır.

O halde böylesine güçlü, kuvvetli, zengin ve canlı bir ümmet, nasıl oluyor da bugün işgallere, katliamlara, savaşlara, fakirliğe, sefalete ve türlü türlü zulümlere maruz kalıyor? Dünyada bu durumda olan bir başka ümmet var mıdır? Benzer güç potansiyellerine sahip olan milletlerin tamamı, bugün güçlü ve büyük devletler haline dönüşmüştür. Bunlar dağınık olan devletleri birleştirerek şu anki üstün konumlarına yükselebilmişlerdir. Örneğin, ABD, AB, Rusya Federasyonu gibi… Dolayısıyla İslam Ümmeti’nin temel sorunu ve ölüm kalım meselesi, sahip olduğu tüm bu güç kaynaklarını birleştirecek, Müslümanları tek bir liderlik altında bütünleştirecek, İslam’ı tüm dünyaya hidayet olarak taşıyacak olan siyasi liderlikten mahrum olmasıdır. İşte o liderlik, İslam Devleti’dir. İslam’da yönetim şekli ise Hilafet’tir. Bugün yıkılışının 90. yılına hüzünle girdiğimiz Hilafet’in dünya sahnesinden silinmesi, İslam Ümmeti’nin bugünkü geri kalmış ve horlanmış konuma düşmesinin başlıca sebebidir. Oysa bu Ümmet, tek bir Halife liderliğinde, tek bir sancak altında ve tek bir devlet iken, tüm dünyanın efendisiydi. Yüzlerce yıl dünyanın birinci devletiydi. Milyonlarca km2‘lik İslam toprağı tek bir Halife tarafından, tek merkezden yönetilebiliyordu.

Ey Müslümanlar! İşte bu gerçeğin farkında olan kâfirler, Hilâfet’i yıkmadıkça, rahat yüzü görmeyeceklerini, dünyaya hâkim olamayacaklarını ve dünyayı gönüllerince sömüremeyeceklerini çok iyi biliyorlardı. Onlar, Müslümanları tek bir yumruk haline getiren Hilâfet’i yıkmadıkça, Viyana kapılarında yarım kalan işin tamamlanacağı korkusuyla yaşıyorlardı. Dün Hilafet’in varlığından korkan o kâfirler, bugün de Hilafet’in yeniden kurulacağından korkuyorlar. Suriye’den Orta Afrika’ya, Arakan’dan Kırım’a, Tataristan’dan Filistin’e kadar her taraftan Müslümanlara saldırıyorlar.

Ey Hilafet’in Son Lideri Olan Osmanlı’nın Torunları! Fatih’in, Kanuni’nin, Yavuz’un ve Abdülhamit’in varisleri! Türkü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i, Tatarı ve Arabı ile kardeş olan Müslümanlar! Allah vaadini muhakkak gerçekleştirecek ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem‘in iki müjdesini doğrulayacaktır. İlk müjde, Hilafet’in yeniden kurulacağına dairdir {ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ} “Sonra da Nübüvvet Minhacı üzere (Râşidî) Hilâfet olacaktır” ki kâfirlerin dehşete düşecekleri gün, işte o gündür. İkinci müjde ise Roma’nın fethidir ki insanlığın küfrün karanlıklarından İslam’ın aydınlığına çıkışının sembolü de o gün olacaktır. Allah’u Teâla ne güzel buyurmuştur, bu vaat takva sahipleri için yetmez mi?

وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ “Mü’minlere nusret vermek de üzerimize bir hak olmuştur.[Rum 47]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti

H. 27 Rabi’-ul Âhir 1435
M. 27 Şubat 2014
   

www.hizb-ut-tahrir.org| www.hizb-ut-tahrir.info| www.turkiyevilayeti.com

 

Ayrıca...

Hizb-ut Tahrir: Ey Müslümanlar! Daha Doğrusu Ey Müslüman Orduları! Sizi Savaşmaya Çağırıyoruz, Düşmanınız Trump, Azgın Dişlerini Gösterdi, Kılıçlarınızla Kırın O Azgın Dişlerini

Bu gece Washington’da gerçekleşen Trump-Netanyahu görüşmesinde Trump, Netanyahu ile yandaşları ve taraftarları karşısında Müslümanlara ve …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir