Home / News / YAZARLAR / Mehmed Aydın / Müminin Hayırda Yarışma Arzusu
islam devleti default

Müminin Hayırda Yarışma Arzusu

Şayet bir mümin dünyada var oluş sebebini idrak etmiş ve sadece Rabbimizin rızasını kazanmayı hedef edinmiş ise, hayırda en ön safta olmayı arzu etmemiş olması mümkün değil. Dolayısıyla Allah’a gerçek anlamda kul olma esnasında hiçbir zaman yerinde durması düşünülemez. Lakin bulunmuş olduğumuz ahir zamanda, birçok konuda olduğu gibi, hayır konusunda da müminlerin yanlış anlayışlara sahip olduğunu görmekteyiz. Yanlış ve  İslam’a zıt olan bazı sözde hayır eylemlerinin ifası konusunda büyük kitlelerinin ve bu kitlelerin içerisindeki şahısların yarış halinde olduğuna da şahit olmaktayız. Hatta konunun daha iyi idrak edilebilmesi için insanın halet-ı ruhiyesini analiz ettiğimizde farklı dinlere veya anlayışlara sahip olan insanların dahi kendi doğruları için birbiriyle yarıştığını görmekteyiz. Örneğin; Uzakdoğu dinleri olan Budizm veya Hinduizm dininin mensuplarına bakıldığında, batıl anlayışları etrafında adeta yarıştıklarını görmek mümkün. Yine komünizm veya kapitalizm ideolojilerinin mensupları arasında da, kendi doğruları ekseninde adeta canla başla mücadele ettiklerini gözlemleyebiliriz. Bu batıl ve fasid anlayışlara mensup olan kişilerin, gerektiğinde vakitlerini veya mallarını seferber edebilmektedirler. Öyleyse akla şöyle bir soru takılmış olabilir; nasıl olurda yanlış ve batıl oluşu konusunda zerre kadar şüphe duymadığımız bu fikirler etrafında mücadele eden şahıslar, gerektiğinde canlarını veya mallarını seferber etmek konusunda birbiri ile yarış halinde olabilirler? Bu soruya açıklık getirebilmemiz için, konumuz ile alakalı insanın yaratılışını yani fıtratını analiz etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla insanoğlu yaratılışı gereği, doğru bulduğu ve yapılması gerekli olduğuna inandığı fikirler etrafında kenetlenip harekete geçebiliyor. Hatta bu hiçbir din veya ideolojiye bağlı olmayan belirli sportif aktivitelerde dahi gözlemlenmesi mümkün. Buna verilebilecek örnek; batının insanları oyalama ve gerçeklerden saptırma aracı olarak kullandığı futbol verilebilir. Futbol taraftarı olsun veya taraftar oldukları takımın kendisi olsun, her birinin kendi kulvarlarında yarıştıklarını ve gerektiğinde bu konunda bol miktarda para veya zaman harcamaktan geri durmadıklarını görebiliriz. Hatta fanatik olan taraftarların takımlarının tüm özgeçmişini veya takıma mensup olan oyuncularının özgeçmişini bildiklerini ve bu konuda birbiri ile yarıştıklarına şahit olmaktayız. Yine rakip takımlarının taraftarlarına nazaran takımını daha güçlü ve hararetli bir şekilde desteklediklerini ve arkasından koşuşturduklarını görmekteyiz. Hatta takımlarını farklı ülkelerde yalnız bırakmayıp onlarla binlerce kilometre yol yapma konusunda geri durmamaktadırlar. Bu ve buna benzer örnekleri futbol gibi diğer sportif aktiviteler içinde vermemiz mümkün. Yani kısaca şunu söylemeye çalışıyorum: İnsan fıtratı gereği hep en önde ve en iyi olma isteği, onun yaratılışının bir gereğidir. İşte bu fıtri özelliğin bir neticesi olan mücadele ve yarışma isteği İslam akidesinin bir sonucu olarak hayata geçirildiğinde, onu durdurabilecek veya önünde durabilecek kimse olamaz. Yani Müslümanlar şayet hayırda yarışma konusunda doğru ve isabetli fikirlere sahip olurda bunun gereğini yaparlar ise, işte o zaman o topluluğun önünde durabilecek hiçbir güç olamaz. Özellikle davaya gönül vermiş erlerin, yapmış oldukları hayırlı ve bereketli işlerinin mezkur ruhla, enerji ve motivasyonla yapmaları durumunda, vallahi rakiplerinin korkup endişelenmemesi mümkün değildir. Bu girişten sonra gelelim konumuzun ayrıntılarına. Müslümanlar dünyada Allah (c.c.)’nun rızasını kazanmak adına birçok doğru ameli yapmakla beraber maalesef birçok yanlış amelide ifa edebilmektedir. Buna şahit olabilmek için çok uzaklara, hatta tarihi kaynaklara dönmemize gerek yok. Bulunduğumuz coğrafyada gerçekleşen, etrafımızda olup bitenlere yönelmemiz yeterli. 1924 yılında ilga edilen Hilafet devletinin yokluğu ile Müslümanların daha çok ibadetlerle meşgul olmala

Ayrıca...

yazar

Neden Kobani değil de Afrin Operasyonu?

Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir