Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi siyasi soruları dakik tespitlerle cevaplandırıyor.
Köklü Değişim Dergisi olarak Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisine yöneltilen fikri, fıkhi ve siyasi soru-cevap bölümünü derleyerek sizlerin ilgisine sunuyoruz.
-Siyasi İçerik-
Soru:
28 Temmuz 2014 tarihli medya organları, Yemen’in eski Başkanı Ali Abdullah Salih ile yeni Başkanı Abid Rabbo Mansur Hadi’nin Ramazan bayramı namazını iki sıcak dost gibi yan yana kıldıklarını bize gösterdi! Hâlbuki yeni Başkan Hadi, yönetimi ele aldığı günden beri Salih’in otuz yıllık yönetimi boyunca, kurduğu her şeyi yıkan işler gerçekleştirdi. Nitekim ordunun komuta kademesini çocuklarından, kuzenlerinden ve akrabalarından İngiliz dostlarını yerleştirerek bina etmişti. Hadi icraatlarıyla onların kanatlarını kopardı! Tıpkı bunun gibi bir ay önce hükumetin yürüttüğü reformlar adı altında bakanlık, askeri ve güvenlik alanlarında tadilatlar gerçekleştirdi. Artı çocukları ve akrabaları dâhil komuta kademesinin azli ve kendine bağlı Bakanların atanmasında Amerika’nın etkisi vardı. Bu kararların alınmasında Amerika’nın etkisi olduğu açıktır. Dahası, Hadi Hutilere karşı yumuşak bir tavır almıştır. Bu durum Hutilerin 09 Temmuz 2014 tarihinde Amran işgali sırasında tugay komutanını öldürdüklerinde apaçık kendini gösterdi. Bütün bunlar Savunma Bakanlığına karşı gerçekleştirilen ve Hadi’ye yönelik bir darbe girişimi olduğunu söylenen, arkasında Ali Salih’in olduğu bilinen ve dolayısıyla Hadi ve Salih’in aslında iki sıcak dost olmadıklarını, aksine iki can düşmanı olduğunu gösteren olaylara ek olarak olup bitmektedir.
Bunu nasıl anlamalı? Özellikle şunu vurgulamak gerekir ki Hadi, Salih’in yardımcısı idi. Onun gibi değil miydi? Salih’in yardımcısı olarak aynı şekilde İngilizlerle beraber hareket etmiyor muydu? Bütün bunlar zihin karışıklığına neden oldu. Sizden şu konuların aydınlatılmasını rica ediyorum.
Mansur Hadi, İngiltere ile beraber mi yürüyor? Yoksa Amerika ile beraber mi yürümektedir? Ayrıca Savunma Bakanlığı’na saldırı bir darbe girişimi midir? Yoksa değil midir?
Cevap:
Birincisi: Hadi’nin siyasi vakıası, İngiliz veya Amerika ile yürümesi meselesi:
Bu soruyu cevaplandırmak için biraz geriye gidip ardından güncel olaylara dönmemiz gerekmektedir.
1- Geçen asrın altmışlı yıllarından beri iki eski sömürgeci devlet olan İngiltere ve Amerika’nın Yemen üzerindeki çekişmesi şiddetle devam etmektedir. Yani arkasında Amerika’nın bulunduğu ve Yemen Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 1962’de gerçekleşen Albay Abdullah Sallal darbesinden beri bu çekişme devam etmektedir. Öyle ki İngiltere, Güney Yemen’de kaldı. Nihayet 1967’de bir Cumhuriyet rejimi kurdu, ardından askeri olarak oradan çekildi. O dönemde Amerikan yanlısı Abdünnasır liderliğindeki Mısır, 1967’de Kuzey Yemen’e savaş açtı, ancak hezimete uğradı ve ardından oradan çekildi. Sonuç olarak İngiltere, 1967 yılında Amerikan kuklası Abdullah Sallal’ı devirerek kendi uşağını yönetime getirdi. Böylece kuzeyiyle ve güneyiyle Yemen, İngiliz kontrolü altında girdi. Lakin iki eski sömürgeci devlet arasındaki çekişme darbeler yoluyla sürüp gitti. Ta ki kuzeyde İngiltere 1978 yılında kuklası olan Ali Abdullah Salih’i Kuzey Yemen’de iktidara getirdi. Bu sırada Güney yemende rejimin başında Yemen Sosyalist Partisi’nin lideri Ali Salim el-Beyd vardı. İngiltere nüfuzunu sürdürmek ve Amerika’ya karşı durabilmek için Yemen’in iki yakasını kuklası olan Ali Abdullah Salih Başkanlığında bir araya getirmeye girişti ve bunu 1990 yılında gerçekleştirdi. 1993 yılında Yemen’de yapılan seçimleri Ali Salih’in partisi kazanınca Ali Salim el-Beyd bunu kendi nüfuzunun sonu olarak gördü. Amerika bunu bir fırsat olarak değerlendirip Ali Salim el-Beyd’i yanına alıp kendine bağlayarak Kuzeyden ayrılmasından sonra onu Güney Yemen’e başkan yaptı. İşte bu şekilde Salim el-Beyd, doğrudan bir başkaldırı ile Güney’in ayrılışını ilan etmiş oluyordu. Fakat İngiltere Ali Abdullah Salih rejimi ve diğer uşakları vasıtasıyla bu isyanın başarısız olmasını sağlayabildi. Böylece İngiltere’nin Yemen üzerindeki nüfuzu devam etti. Ancak işbirlikçileri aracılığıyla Güney ve diğer yerleri tahrik etmekten geri durmadı. Kaldı ki İran ve ona tabi olan Hutiler ve 2004’ten beri silahlı başkaldırı halinde olan cemaatleri de buradaki gücüne kattı. Gerçek şu ki Amerika, uşakları vasıtasıyla Güney’de ve sair yerlerde tahriklere devam etmektedir.
2- 2011 yılında halkın protestoları Yemen’de patlak verdiğinde ve insanlar rejimin düşmesini talep ettiğinde, Amerika bunu fırsat bildi. Halk protestosunu hedeflerinden saptırıp İngiltere’ye bağlı olan Ali Abdullah Salih rejimini düşürüp, kendine bağlı bir rejim kurarak ülkedeki nüfuzunu yaymak üzere harekete geçti. Yukarıda belirttiğimiz gibi Amerika, kendine tabi olanlar aracılığıyla Ali Salih’i azletmek için var gücüyle çalıştı. Çünkü Ali Salih, Amerika’ya karşı güç kullanarak karşı koyan İngiltere’nin sadık bir bekçisiydi. İngiltere, Amerika’nın bu konuda ciddi olduğunu hissetti. Bu yüzden nüfuzunu koruyacak olan mutat üslubu üzere yürümeye başladı. Yemen’de İngiltere’nin nüfuzunu kaybettirmeyecek bir şeylerin Amerika’ya verilerek razı edilmesi yoluna gitti. Bunun için Körfez’deki kuklalarını harekete geçirdi. İngiltere, 2011 Nisan ayının başında Ali Abdullah Salih’i yargılanmamak ve yetkilerini kendisine bağlı olan yardımcısı Abid Rabbo Mansur Hadi’ye devretmek şartıyla başkanlıktan azlini sağlayacak Körfez Girişimi’ni başlattı. Nihayet iki ay zarfında seçimlere gidilecek ve ardından yeni bir anayasa yapılacaktı. Amerika, Ali Abdullah Salih’in uzaklaşmasını sağlayacak bir aşama olan bu girişimi onadı. Nitekim Amerika, onu güçlü bir İngiltere uşağı olarak görüyordu. Lakin Hadi’yi yumuşak ve kendisiyle çalışılması kolay biri olarak görüyordu. Onunla daha çok maslahatını gerçekleştirebilirdi. Nitekim Reuters ajansı 14 Ağustos 2014’te buna delalet eden şu haberi yayınladı: “Washington, Hadi’yi kendisiyle birlikte çalışılabilecek Salih’ten daha kolay bir ortak olarak buldu.” Amerika, İngiltere’nin güçlü uşağı Ali Abdullah Salih’ten kurtulduktan sonra İngiliz nüfuzunun Yemen’de zayıflayacağını zannettiği için bunu onaylıyordu.
Amerika’nın BM elçisi Cemal b. Ömer’i göndermesinin arka planında, söz konusu girişimi, yeni anayasa için bir aşama olarak görmesi yatmaktadır. İngiltere, köklü bir siyasi dehaya sahiptir. Gerçek şu ki büyük bir devlet olarak zayıflamıştır. Ne var ki Amerika ile karşı karşıya gelmekten ziyade kısa, orta ve uzun vadede nüfuzunu koruyacak tavizler verip, onu memnun ederek onunla baş eden bir siyaset izlemektedir. Örneğin Amerika, Katar Emiri ve Dışişleri Bakanı Şeyh Hamd ile bozuşunca İngiltere, Katar’daki nüfuzunun sıkıntıya düşmesinden korktu. Hemen Amerika’yı razı etmek için Katar Emiri ve Dışişleri Bakanını azletti. Şeyh Hamd’ın yerine oğlu Şeyh Temim’i atadı. Böylece Amerika razı oldu. Katar aleyhine düşmanca işlere girişmekten vaz geçti. Zannetti ki yeni Emir siyasetine daha az engel çıkaracak. Böylece işler biraz sakinleşti, ancak iş İngiltere’nin yeni Emir’e biçtiği rol çerçevesinde rayına tekrar oturdu. Şu anda görüldüğü üzere Amerika’nın siyaseti de daha önceki endişeli haline geri döndü. Tıpkı bunun gibi Hadi meselesinde de aynı şey oldu. İngiltere, Ali Salih’in gitmesine ve yerine yardımcısı Hadi’nin gelmesine onay verdi. Amerika da bunu kabul etti. İşte olan budur.
3- Hadi, sadık İngiliz adamlarından biridir. Güneyde İngiliz Yönetimi altında büyüdü. Bu güne değin İngiliz Yönetiminin “Siyasi Subay” yani bölgenin güvenliğinden sorumlu kişi diye addettiği kişinin beğendiği ilk kişidir. Kaldı ki Abid Rabbo Mansur, birçok Arap Başkentte İngiltere’nin kesintisiz elçisi olan bu subayın şahsi koruması olarak çalışmıştı. Abid Rabbo Mansur’un İngilizlerle olan ilişkisi, 1968 yılında mezun olduğu İngiltere, Sandhurst Kraliyet Kolejini burslu olarak okumasını mümkün kıldı. Ardından daha İngiltere Güney Yemen’e bağımsızlığını vermeden önce, ulusal ordu saflarında çalışmak için ülkesine döndü. Daha sonra Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyetinde çalıştı. 1986’da Güney’in ayrılmasından sonra Salih ile birlikte Yemen Arap Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinde çalıştı. 1986 iç savaşının ardında ülkeden kaçan Güney kuvvetlerinin entegrasyonunda büyük bir rol oynadı. Hadi, 1994’te Güney’in ayrılması ile ilgili ayaklanmanın bastırmasına yardım etti. Kısa bir süreliğine Savunma Bakanlığına atanan Hadi, ardından Başkam yardımcılığına atandı. 2012 yılına kadar bu görevde kaldı. Başkan Yardımcısı olmasına rağmen tek başına yönetimi eline alan ve Askeri İstihbarat, Milli İstihbarat vb. stratejik yerlere güvendiklerini atayan Salih’in gölgesinde bir yetkiye sahip olamadı. Gerçek şu ki Hadi’nin Salih gibi birinin gölgesinde yaşayan zor kararların alınmasında yetersiz olan sakin bir şahsiyet olduğu bilinmekteydi. O cumhurbaşkanı olduktan sonra da onun İngilizlere bağlılığı devam etti. İngiliz Büyükelçisi Jane Marriott’tan övgü aldı. Nitekim şöyle demişti: “Ben Başkan Hadi iyi bir adam olduğunu düşünüyorum, o çok zor bir zaman içinde inanılmaz bir iş yapmak için çalışıyor. Cumhurbaşkanı Hadi’nin yaptığı reformlar konusunda ağırlığımızı ondan yana koymalıyız.” [21.03 2014 Körfez Haberleri]
Bu nedenle Hadi, Amerika’nın bu şiddetli hamlesine karşın İngiliz nüfuzunun korunmasında büyük bir fonksiyon icra etti. Hadi, Ali Salih’e karşı olduğunu açıkça belirttiyse de parti hiyerarşisinde Salih’in emri altındaydı. Bunun dışına çıkamazdı. Arkadaşlar arasında çıkan küçük anlaşmazlıklar dışında aralarında sıcak bir ilişki vardı. Haber kaynakları, aralarındaki ihtilaf nedeniyle Suudi Arabistan’ın Hadi ve Salih arasında aracılık ettiğinden söz ettiği zaman, Başkan Hadi’nin Stratejik Araştırmalar Müsteşarı Faris es-Sekafi şöyle dedi: “Salih ve Hadi arasında küçük çaplı anlaşmazlıklar vardır. Ki Suudi Arabistan bunlara karışmaz.” [22.7.2014 Umena Gazetesi]
Gerçek su ki Hadi, Salih ve Kongre Partisi’ne yakındır. Nitekim 21 Şubat 2012’de yapılan Başkanlık seçiminde Mansur Hadi’yi aday gösteren Kongre Partisi olduğu bilinen bir gerçektir. O sırada Hadi, partinin biricik adayı idi. Bu açıdan o, İngiliz siyaseti ve Amerikan nüfuzuyla yüzleşmemeyi gerektirecek şekilde çizilen yol haritası doğrultusunda yürüdü. Başka bir ifade ile İngiltere’nin gösterdiği yolda yürümektedir.
4- Bu siyasetin zahiren Salih ve adamlarının zıddına, Amerika ve tabiilerine karşı yumuşak bir tavır içine giren bir siyaset olması gerekmektedir. Çünkü İngiltere, Amerika’nın BM elçisi üzerinden yürüttüğü diyaloglar yoluyla uşakları satın alarak ve orduya nüfuz ederek Yemen’e yönelik başlattığı şiddetli saldırısını hissetti. İngiltere’nin, İngiliz nüfuzunu baltalamasına engel olmak için Amerika’ya paralel bir seyir izlemesi ve bazen onu tatmin edecek tavizler vermesi Amerika’yı memnun edecek ve İngiltere’nin nüfuzunu olumsuz etkilemeyecek şu icraatları gerçekleştirmesi konusunda Salih’in ilham kaynağı olmuştur:
A- “Ordunun yeniden yapılanması” adı altında ordudan ihraç ve yeni atamalara başladı. Oğulları, kuzenleri, akrabalarından ve diğerlerinden Salih’e bağlı olan bir takım subayları ordudan uzaklaştırıp yerlerine yeni komutanlar atadı. İngiltere, yeni atanan subayların hepsi veya ekseriyetinin kendisine bağlı subaylar olacağından emin idi. Çünkü Salih, hükmettiği otuz sene boyunca orduyu Amerika kuklalarından temizlemişti. İşte böylece yeni atamalar etkin olmayan bazı küçük rütbeli askerler dışında komuta kademesini İngiltere’nin yörüngesinden çıkarmadı. Kaldı ki İngiltere’nin nüfuzunu etkilemeyen bu tayinler Amerika’yı memnun etmişti. Dahası bu icraatlar Hadi’nin zayıf ve güçsüz olduğuna dair kanıları bertaraf edip onun kudretli biri olduğunu ortaya koymuş oldu. Öyle ki onun eski rejime bağlı olan subayları bile değiştirecek güçte olduğunu halka göstermiş oldu.
B- 11 Haziran 2014 tarihinde hükümet içindeki bakanları değiştirdi. Amerika’ya bağlı bir Bakan kabineye girdi: Öncelikle Dışişleri Bakanı Cemal Abdullah Sallal, Amerika ile irtibatlı 1962’deki askeri darbenin sahibi Abdullah Yahya Sallal’ın oğludur. Artı Cemal Sallal Amerika’ya teveccühü olan biridir. Amerika’nın Hopkins Üniversitesi’nden mezun olmuştur. Daha önce ülkesinin İran Büyükelçisi olarak çalıştı. Ülkesinin BM üyesi idi. Ağustos 2012 yılında Suriye halkına yönelik Beşşar Esed rejiminin işlediği cürümü kınayan BM kararının çıkmasına Amerikan uşağı olarak engel oldu.
İkinci değişiklik Maliye Bakanı Muhammed Mansur Zemam’dır. Bu da ayni şekilde Amerika Üniversitelerinde okudu ve büyüdü. Amerika’ya olan teveccühünü açığa vurmuştur. 1996-1998 yılları arasında Amerika’nın New Mexico kentinde Eğitim ve Çevre Proje Müdürü olarak görev yapmıştır.
C- Arkasında Amerika’nın olduğu İran’a bağlı olan Hutiler, binaları işgal ettiklerinde, onlara yumuşak davrandığını ortaya koymuştur. Hadi ve ordusu tarafsızlığa daha yakındır. Bütün bunlar Amerika’yı memnun etmiş ve bu nedenle onun övgüsünü kazanmıştır. Nitekim Amerika Dışişleri sözcüsü Jane Psaki şu açıklamayı yapmıştır: “Biz, Yemen hükümetinin bütün taraflar arasında silahlı mücadeleyi durduracak ve görüşmeleri başlatacak barışçıl reformları gerçekleştiren icraatlarını destekliyor ve övüyoruz.” [10.7.2014 Sebe Ajansı]
D- BM temsilcisi Cemal b. Ömer’in denetlediği ve Yemen’i altı bölge olarak Birleşik Yemen yapacak kararların alındığı Diyalog Konferansı Kararları: Söz konusu altı bölge şunlardır: Azal, Saba, Cenad ve Tehime, Aden, Hadramevt. Sana’ya hiç bir bölgeden bir parça sayılmayan özel bir konum verildi. Ayrıca Aden’e de aynı şekilde özel bir konum verildi. Azal, Saba, Cenad ve Tehime Kuzey İlleri, Aden ve Hadramevt Güney illeri olarak kabul edildi. Bu, Amerika’nın memnun olduğu orta çözümdü. İngiltere, nüfuzunun bütün ülkede sürmesi için Güney Yemen’in Kuzey Yemen’e mahkûm olarak kalmasını uygun gördü. Amerika da Güney Yemen’i harekete geçirecek kuvvetli etkiye sahip olduğu için Güneyin ayrılmasını uygun gördü. Sada’da Hutilere bir yol hazırlayabileceğini gördü. Böylece orta çözüm olarak Federasyon, geçici olarak Amerika’yı memnun etti. Fakat bu Federasyon, iki devlet arasında çekişme sahası olmaya devam edecektir. Çünkü İngiltere siyasi ortamın kendisinden yana olduğunu biliyor. İngiltere, bu Federasyonu çökertemese de, işler eskisi gibi olmasa da Federasyonda siyasi nüfuzunun sürmesi yönünde bahis oynuyor. Amerika’nın ise Güney Yemen’i ve Hutileri harekete geçirecek etkisi hâlâ mevcuttur. Ancak geleneksel siyasi ortamda onun bir ağırlığı yoktur. İşte bu şekilde Hadi, Amerika’yı memnun edici Salih’e zıt icraatlar yaptı.
E- Hadi, başka uygun hedeflerle İngiltere ile olan ilişkisini örtmeye çalışmaktadır. Eylül 2012’de İngiltere’yi ziyaret etmek istediğinde Almanya, Fransa ve Amerika’yı da bu ziyaret kervanına kattı. Ağustos 2013 yılında Washington’u ziyaret ettiğinde, ülkesine dönmeden önce Suudi Arabistan’a uğradı ki İngiltere uşağı olan Krala Amerika ile arasında neler geçtiğini rapor etsin.
5- Muhtemelen Amerika, bunların bilincindedir. Hadi’nin hâlâ İngiltere’ye bağlı olduğunun farkındadır. Hadi’nin farklı tarihlerde yaptığı açıklamalar, İran, Güney Hareketi ve Hutileri tenkit etmekten azade değildir. Hatta Hutilerin adını anmadan bazen onlara yağ çekse de içinde tenkit vardır. Nitekim 01 Nisan 2014 tarihli eş-Şark es-Suudiye Gazetesi bunu şöyle yorumlamaktadır: “Gerçek şu ki Başkan Hadi, İran’ı hâlâ Yemen’i karıştırmakla suçlamaktadır. İranlılardan Yemen’e yönelik kendine has klasik siyasetlerine geri dönmelerini istemektedir. İran’ın Güney Ayrılıkçı Hareketini ve Hutileri işaret ederek Kuzeydeki dini grupları desteklediğini vurgulamaktadır.” Durumu daha da iyi açıklayan İngiliz yanlısı Suudi Kral Abdullah’ın Salih ve Hadi’yi her ikisini de finanse ederek gütmesi, açıkça kesintisiz bir şekilde onlarla iletişim içinde olmasıdır. Kudüs el-Arabi Gazetesi 18 Temmuz 2014’de şunu yazdı: “Yemen Başkanlığı’na yakın bir haber kaynağı, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in, özel danışmanını Yemen’in başkenti Sana’ya gönderdi. Sana’ya yaptığı ziyaret esnasında Ali Abdullah Salih, Devlet Başkanı Abid Rabbo Mansur Hadi ve Tümgeneral Ali Muhsin el-Ahmar ile görüştü.”
Kudüs el-Arabi Gazetesi aynı makalede, Salih’in başkanlığını yaptığı Kongre Partisi yayın organı olan el-Misak Gazetesinin, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın özel bir elçisinin Sana’yı ziyaret ettiğini ve bu esnada Devlet Başkanı Hadi ve eski Başkan Salih ile görüştüğünü fazla ayrıntılara girmeden yazdığını vurgulamıştı. Bayramdaki bu dostluk toplantısında “Kar eridi ve altındakiler ortaya çıktı” sözünde denildiği gibi 28 Temmuz 2014 tarihinde Ramazan Bayramı’nın ilk gününde basın organları ve BBC Televizyonu, Yemen’in mevcut Devlet Başkanı Abid Rabbo Mansur Hadi ve eski Başkan Ali Abdullah Salih’in birlikte yan yana bayram namazını kıldığını naklettiler. Bu nedenle Amerika, muhtemelen Salih ve Hadi’nin aynı kaynaktan geldiklerini bilmektedir. Fakat Hadi’nin daha az zararlı olduğunu görmektedir. Bu yüzden yönetime geldiğinden beri onu iyice izlemektedir. ABD Büyükelçisinin onunla iletişimi sıkıdır. Özellikle kararlar alındığında sanki onun gözetmenidir.
Buna ek olarak Amerika, anayasa diyaloğunu ve karar mercilerinin oluşumunu yönetmek için, ona kabul edilebilir bir sınır koyarak, temsilcisini BM adı altında görevlendirmiştir. Ancak bütün bu izlemeler demek değildir ki Amerika, işlerin maslahatına uygun bir şekilde şekillenmesini sağlamaktadır. Zira Ali Salih, otuz yıllık yönetimi esnasında siyasi ortamda İngiltere’ye bağlı olmayan Amerikancı bir unsur bırakmamıştır. Özellikle Salih’in başkanlığını yaptığı ve uzun yıllardan beri arkasında İngiltere’nin olduğu Kongre Partisi hâlâ bu işlevi sürdürmektedir. Lakin Amerika, Ali Salih’i dışarıda bırakılmasının, Yemen’e nüfuz etme yolunda büyük bir adım olduğunu düşünmektedir. Nitekim üç girişimin, Hadi döneminde daha güçlü bir şekilde etkili olacağını düşünmektedir. Bu üç girişim şudur: İran üzerinden Hutilerin desteklenmesi, Güney Hareketinin desteklenmesi ve el-Kaide bahanesiyle askeri müdahale. Ancak bu girişimler sonuç verecek diye bir garanti yoktur. Zira İngiltere, Kongre Partisi ve Salih, bu girişimlerin farkında olarak Hadi’yi ve yönelişlerini kuşatmış bulunmaktadırlar.
Özetle Hadi’nin geçmişine binaen Hadi, hâlâ İngiltere’ye bağlıdır. Ancak İngiltere’nin “Amerika’nın maslahatlarına doğrudan karşı gelmeyecek ve dolaylı yollardan İngiltere’nin nüfuzunu zayıflatmayacak şekilde İngiliz maslahatlarını güdeceksin” diye kendisine çizdiği yol haritasını izlemektedir.
İkincisi: Savunma Bakanlığına yapılan saldırılar: Bu saldırıların en önemlileri iki tanedir:
Birincisi: 14 Ağustos 2012’de yapılan saldırıdır. Nitekim medya kaynakları “Cumhuriyet Muhafızları, Savunma Bakanlığı karargâhına saldırdı.” diye haber yapmıştı. Bu haberde Ali Abdullah Salih ve Cumhuriyet Muhafızları komutanı Ahmet suçlanmıştı. O gün Yemen Devlet Başkanı Hadi, İKÖ’nün toplantısı için Suudi Arabistan’da idi. Haber ajansları, Cumhuriyet Muhafızlarının ordu komuta kademesinin yeniden dağıtılması amacıyla Hadi’nin karargâhına saldırdığını bildirmişlerdi. Protestoculara yakın kaynaklar, Maliye Bakanlığının geçen hafta protestoyu sonlandırmaları karşılığında kendilerine vadettiği ödeneği talep ettiklerini bildirdiler. Protestocuların, Savunma Bakanlığının kendilerinin muhalifler olduklarını ve ödeneklerine el konulduğuna dair kararıyla şaşkına döndüklerini söylediklerini yazdılar. Muhtemelen bu operasyon, o an ifşa edildiği gibi mevcut yönetimi devirmek için değildi. Bilakis bazı Cumhuriyet Muhafızlarının ordudan atılması içindi. Böylece Amerika’nın gözünün önünde önemli derecede ordudan atılmalar ve yeni tayinler gerçekleştirildi. Denilebilir ki, Cumhuriyet Muhafızları Yemen’in en güçlü teşkilatı olmasa da en güçlü teşkilatlarından biridir. Salih ve oğlunun bu teşkilat üzerinde çok büyük gücü vardır. İstese kolaylıkla bir darbe gerçekleştirebilir. Ancak bunu yapmaz. Nitekim onun komutanı Ahmet, komutadan uzaklaştırılıp elçi olarak atandığında karşı gelmedi ve askeri bir girişimde de bulunmadı. Daha önce de açıklandığı gibi Salih ve Hadi aynı zihniyete sahip iken, Salih ve oğlu kime karşı darbe yapsınlar? Bu nedenle muhtemelen bu ordudan uzaklaştırmalar iyi yönde değişikliklerin yapıldığını açığa vurmak içindi. Ayrıca harareti artıracak şekilde ordu kademeleri birbirine karıştı.
İkincisi: 05 Aralık 2013’te yapıldı. Savunma Bakanlığı karargâhı saldırıya uğradı: Saldırıdan bir saat sonra Yemen Devlet Başkanı’nın orada bir toplantı düzenlediği açıklandı. Muhtemelen o oradaydı ve başka bir yerde Bakanlar toplantısını yapmaktaydı. Yemen Devlet Başkanı Medya Sekreteri, Yahya El-İrasi, Amerikan Radyosu Sawa’ya 07 Aralık 2013 tarihinde şu açıklamayı yaptı: “Gerçek şu ki, Savunma Bakanlığı’na yapılan çifte saldırıyla Başkan Abid Rabbo Mansur Hadi, hedef alınmıştır. O, bu saldırıyı gerçekleştirmek hususunda el Kaide’yi suçladı. Nitekim el Kaide de internet üzerinden bu saldırıyı üstlendi.” Eş-Şark el-Avsat Gazetesi, 07 Aralık 2013’te Yemen kaynaklarına dayandırarak bu açıklamanın şüpheli olduğunu, sadece perdelemeye yönelik bir açıklama olduğunu nakletti. Gazete, Soruşturma Komisyonunun ilk raporunda, patlamada kullanılan maddelerin çoğunun, bir kaç ay önce Yemen kıyılarına ulaşma girişiminde bulunan ve ardından el konulan İran’a ait bir silah gemisindeki maddelerle aynı olduğunu belirlendiğini bildirdi. İngiltere, The Guardian Gazetesi vasıtasıyla 22 Kasın 2013’te, yani daha olay meydana gelmeden önce, Bender bin Sultan’ın Suudi Arabistan İstihbarat Şefi olduğu sırada Huti cemaatiyle olan ilişkisini ortaya çıkardı. Bu cemaatin yöneticilerinden biri olan ve ona siyasi liderlik yapan Salih Hibre, Londra üzerinden gizlice Suudi Arabistan’ı ziyaret ettiğini, Bender bin Sultan ile görüştüğünü yüklü miktarda bir para ile döndüğünü açığa çıkardı. Bir Suudi kaynak, Hutilerin Suudi Arabistan’dan mali ve askeri destek aldıklarını, Riyad’dan aylık ödemeler aldıklarını bildirdi. Nitekim Bender bin Sultan’ın bir Amerika uşağı olduğu ve onun planlarının uygulanması için çalıştığı bilinmektedir. Bu operasyonun Devlet Başkanı Hadi için tehdit içerikli bir mesaj olduğu açıktır. Salih’in izinden gittiği takdirde ilmiğin boğazına ulaşacağı mesajı verilmiştir. Amerika bu tehdidini öncelikle İran’daki kuklaları yoluyla yönlendirdiği Hutiler ve Bender vasıtasıyla gerçekleştirmiştir. Şunu da vurgulamakta yarar vardır ki İngilizlere bağlı olan Suudi Kralı Abdullah, Bender bin Sultanı istihbarattan uzaklaştırmıştır. Nitekim bazı önemli yerlere İngiliz uşaklarını yerleştirmiştir. Suudi kralı, Yemen ve bölgenin sair yerlerinde İngilizlerin maslahatı için çalışıp durmaktadır.
Üçüncüsü: Sonuç olarak şunu sormak lazım!
Daha ne zamana kadar Müslüman ülkeler sömürgeci kâfir devletlerin çatışma sahası olamaya devem edecek? Daha ne zamana kadar Yemen, İngiltere ve Amerika’nın nüfuz mücadelesine maruz kalacaktır? Daha ne zamana kadar bu kâfir devletler, yerel ve bölgesel kuklaları üzerinden aramızda çekişecekler. Suudi Arabistan, kabileler, Salih’in Partisi ve sonra Hadi’nin Partisi bir tarafta, İran, Hutiler ve Güney Yemen ekseni diğer taraftadır. Daha ne zamana kadar iman ve hikmet ehli sanki bu ülke onların değilmiş gibi kalmaya devam edecekler? Ne zaman hak üzere hareket edip ayağa kalkacaklar? İslam Devletini hakkı ikame edecek, batılı izale edecek, sömürgeci kâfir devletleri kendi doğal coğrafyalarına hapsedecek Raşidi Hilafet Devletini kurmaya çalışanlarla birlikte çalışmayacaklar mı? Daha ne zamana kadar…
Hizb-ut Tahrir