Son aylarda genelde dünya özelde ise Türk medyası üzerinden gerçekleşen algı operasyonları oldukça hızlanmış durumdadır. Bu olayların gerçekleşme şekli ve siyasi aktörlerin davranış biçimleri, ister istemez insanın şu soruları sormasına sebep olmaktadır;
İsmi İslam Devleti veya Hilafet olan bir silahlı gurubun neden hergün birinci haber olarak gündemde olması isteniliyor? Dünya’nın süper devletlerininde dahil olduğu 40 ülke nasıl oluyorda bu silahlı gurubu durduramıyor veya daha doğrusu durdurmak istemiyor (Rakka, Musul veya Kobane olduğu gibi)? İŞİD aynı anda üç, dört cephede savaşma imkanı ve gücüne sahip ise, neden yılanın başı olan Beşar Esad’ın bulunduğu Şam’a veya Bağdat’a saldırmıyor?
Bu soruları çoğaltabiliriz veya tersindende sorabiliriz. Yani örneğin Beşar Esad’ın IŞİD’e saldırmaması gibi. Benim bu yazıda vermek istediğim mesaj ise bundan farklı olarak, kurulması an meselesi olan İkinçi Raşidi Hilafet Devleti’nin IŞİD olayları ile olan alakası olacak. Yani mesele siyasi ve fikri açıdan değerlendirildiğinde karşımıza şu iki boyutun çıktığını gözlemlemekteyiz. Birinci boyutu kafir batı ve onların bölgedeki uşaklarını içermektedir. İkinci mesele ise Raşidi Hilafet Devleti için 1953 yılından beri canla başla çalışan Hizb-ut Tahrir’li gençleri ve onunla beraber çalışan Müslümanları ilgilendirmektedir.
Birinci boyutu:
Batı normal şartlarda gündemde olmasını istemediği bir konuyu kesinlikle gündemde tutmayarak ve dolayısıyla insanlar arasında konuşulmamasını sağlayarak, o konunun gündemde olmamasını gerçekleştirmiş olur. İstihbarat örgütlerinin gündemde olmayan veya gündemde olması istenilmeyen örgüt veya hareketlerinin varlığından haberdar olmadığı tabiki düşünülmemeli. Bu konu ile alakalı olarak şu örneği verebiliriz. Hizb- ut Tahrir hareketinin Almanya’nın başkenti Berlin’nin Teknik Üniversite salonunda 2003 yılında gerçekleştirmiş olduğu Irak harbi ile alakalı bir konferans sonrasında yasaklanması ve medya araçlarının tutumu. Yasaklanmadan önce ve kısmen sonrasında toplamda üç hafta boyunca medya kanalları bu konuyu gündeme taşıdı. Daha sonra ne olduysa birden bire tüm medya araçları Hizb hakkında olumlu veya olumsuz hiçbir habere yer vermeme konusununda anlaştılar. Sebebi ise şu şekilde olduğu dile getiriliyor. Hizb’in yapmış olduğu faaliyetleri yıllardır takip eden ve onu yasaklayan Suriye ve Ürdün istihbaratı Alman istihbaratını uyardığı ve daha sonra bu haber boykotunun başladığı bilinmektedir.
Bu örneği vermemin sebebi. Medyanın yapmış olduğu haberler kesinlikle toplumu etkilemektedir. ABD, AB ve bölgelerdeki ajan yöneticileri ile son bir yıldır ve özellikle son üç, dört aydır İslam Devleti ve Hilafet fikri konusunda bir algı ve fikir manüpülasyonu oluşturulmak istenmektedir. Adeta kurulması an meselesi olan İkinci Raşidi Hilafet Devlet’inin provasını yapmaktadırlar. Şunu söylemek herhalde yanlış olmasa gerek. Önümüzdeki dönemde ikinci Raşidi Hilafet Devlet’i kurulduğunda, şuan IŞİD üzerinden yürütülen karalama kampanyasının on, yirmi kat daha fazlasını yürüteceklerini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Hatta ABD’nin yetiştirdiği ve o büyük gün için beklettiği İran, İkinci Raşidi Hilafet Devlet’ine karşı savaşa girmesi hiçde hayal ürünü olmasa gerek. Yine değişik etnik ve mezhepsel meseleleride (şuan Kobani’de olduğu gibi) kaşıyarak kargaşa ve husursuzluk çıkarılmak istenecektir. Aynı şekilde batı kendi ülkelerindeki Müslümanları ve tabi ki uyuyan kendi halkınıda uyandırmamak için medya araçlarını çok yoğun bir şekilde kullanacaktır. İşte büyük olasılıkla batı bu senaryoları bir şekilde IŞİD üzerinden denemek veya nabız yoklamaktadır. Bu minvalde şunuda söylemek herhalde bilinen bir gerçektir. Batı ve onun bölgedeki uşakları İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin hayal olmadığını ve kurulması an meselesi olduğunu izlemiş oldukları siyaset ve söylemlerinden takip etmek mümkün. Buna bir kaç örnek verdikten sonra ikinci konuya geçmek istiyorum:
Hilafet Projesi veya gerçeği, bir propaganda enstrümanı olarak on yılı aşkın bir süredir ABD istihbaratının gündemindedir. Aralık 2004’te Bush yönetimi döneminde Ulusal İstihbarat Konseyi (NIC), Batı Akdeniz’den Orta Asya’ya ve Güney Doğu Asya’ya kadar uzanan yeni bir Hilafet’in 2020 yılında ortaya çıkacağı ve bunun Batı demokrasisi ve değerlerini tehdit edeceği kehanetinde bulundu. Ulusal İstihbarat Konseyi’nin “bulguları”, “Küresel Gelecek Haritası” (http://www.futurebrief.com/project2020.pdf) 123 sayfalık bir raporda yayımlandı. Bu raporun 83. sayfasında A new Caliphate olarak bir konu başlığı bulunmaktadır.
Dick Cheney 2004 NIC raporu hakkında şöyle diyor: “Sizin Yedinci Yüzyıl Hilafeti olarak bildiğiniz şeyi şimdi yeniden kurmaktan bahsediyorlar. İslam ya da İslam halkının, Batı’da Portekiz ve İspanya’dan, bütün Akdeniz boyunca Kuzey Afrika’ya kadar; Kuzey Afrika’nın hepsi; Ortadoğu; yukarıda Balkanların içlerine; Orta Asya cumhuriyetlerine, Rusya’nın güney ucuna; cömert Hint şeridine ve günümüz Endonezya’sına kadar her şeyi kontrol ettiği 1200, 1300 yıl boyunca dünya böyle organize edilmişti. Yani bir uçta Bali ve Jakarta’dan öbür uçta Madrid’e kadar.”
Yine Barack Obama’nın yapmış olduğu Hilafet korkusu ile alakalı yorumu:
ABD uçaklarının IŞİD mevzilerini bombalamaya başlamasının ardından konuşan ABD Başkanı Barack Obama, Irak ve Suriye’de hilafet kurulmasına izin vermeyeceklerini açıkladı. Obama New York Times’a verdiği mülakatta, ABD’nin hava saldırılarını genişletmeye hazır olduğunu da söyledi. IŞİD tehdidini ortadan kaldırmak için Irak’a daha fazla yardım sağlayabileceğini belirten Obama, ‘IŞİD’in Suriye ve Irak topraklarında bir hilafet kurmasına izin vermeyeceğiz. Obama, Kürt Bölgesi yetkililerini de ‘işlevsel’ ve ‘diğer mezheplere ve dinlere karşı hoşgörülü’ oldukları gerekçesiyle övdü. (Yeni Şafak : 09.i08.14)
İkinci boyutuna gelecek olursak:
Bu boyutu dile getirirken unutulmaması gereken bir hakikatı başta hatırlatmam gerekiyor. Dünya’nın en güçlü Devletleri ve onların çok büyük imkanları kesinlikle Rabbimizin gücü ve imkanları karşısında bir hiçtir. Dolayısıyla hem şuan hemde inşallah yakında kurulacak İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin mevcudiyeti esnasında hal ve hareketlerimiz Kuran ve Sünnet çizgisi dışına çıkmayacaktır.
Bu ikinci boyutta vermek istediğim, daha doğrusu hatırlatmak istediğim konu şu olacaktır. Ne kadarda IŞİD hareketinin metodu ve eylemlerde izlemiş oldukları usluplar yanlış ve hatalı olsada, bu onların dile getirmiş oldukları Hilafet, İslam Devleti, Şeriat, Batı Uşakları olan bölge ülkeler vs. söylemlerinin yanlış olduğu anlamına gelmemektedir. Yine onlarınn cani ve kafa, kol kesen ve kadınları köleleştiren bir konumda lanse edilmiş olması, onların öyle olduğunu veya İslam dinin hükmünü sorgulamamıza sebep olmamalıdır. Batı ve uşaklarının Hilafet fikri konusunda yapmak istedikleri karalama kampanyasına biz dava erlerinin çok yoğun bir şekilde karşılık vermek durumundayız. Şuan biz dava erlerinin üzerinde durması gereken konu, bu yanlış propagandanın karşısında durmak ve gerçek Hilafet fikrini ve oluşumunu dile getirilmesini olmalıdır. İşte bu boyutu ile İŞİD kurulacak İkinci Hilafet Devleti acısından biz dava erlerininde bir provasını teşkil etmektedir. Rabbim bizlere tez zamanda bu üstün günleri görmeyi ve hakikatları dile getirenlerden olmasını sağlasın (AMİN).
Kardeşiniz; Mehmet Aydın