Home / News / YAZARLAR / Mehmed Aydın / Erdoğan’ın Müslüman Türk ve Kürt gençliğine bıraktığı armağanın adı; ATEİZM!
islam devleti default

Erdoğan’ın Müslüman Türk ve Kürt gençliğine bıraktığı armağanın adı; ATEİZM!

İslami duyarlılığa sahip olan Müslümanların oyları ile 2002 yılında, iktidara gelen AKP hükümetinin defaatle dile getirmiş olduğu İslami nesil formülü herhalde tutmamış olmalı ki, özellikle liseli gençlerin en öncelikli özentisi ateizm olduğu gözlemlenmektedir.

Bu korkunç gerçeğin farkında olmayan birçok aile bireyi, her şey yolunda gidiyor umudu ile AKP’ye desteklerini devam ettirmektedirler. Halbuki ailelerin çocukları ve onların genç beyinleri sapık fikirlerle sinsice zehirlenmektedirler. Gençlere sunulan çarpık İslam fikri ve cemaatlerin bu konuda yetersiz olmaları, kesinlikle alternatif ve daha cazip olan fikirlere gençleri çekmektedir. Bu menfi vakıanın birinci sorumlusu ve sebebi, kesinlikle mevcut devlet ve üzerine kaim olduğu demokratik sistemdir. Bu rejimin üzerine kaim olduğu gayri İslami yönetim şeklinin ve bu sistemin belirlemiş olduğu yönetim biçiminin, kesinlikle ateizme ve benzeri sapık düşüncelere açık olması maalesef acı bir gerçek.

Demokratik sistemin sunmuş olduğu eğitim modelinin üzerine bina edilmiş olan düşünce/akide laiklik olduğu için, şu gerçeğin bilenmesi elzem. Necis akan bir çeşmeden gelen su kesinlikle necisdir. Yani suyun kaynağı necis olduğu için kendisi de necisdir. Yine helal et olmayan bir restoranda istedikleri kadar temiz ve lezzetli olduğu söylense de, bu restoranda yapılan her etli yemek kesinlikle haramdır. Çünkü etli yemeklerin menşei haram olduğu için nihai olan yemeğinde haram olması çok doğal. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Lakin verilmek istenen fikir şu: Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine bina edildiği yönetim biçimi, laiklik (dinsizlik) olduğu için, bu sistemin sunmuş olduğu eğitim şeklinin laik (dinsiz/ateist) olması çok doğal. Bu su ve güneş görmeyen bir çiçeğin, yetişip büyümesini beklemek gibi bir çelişkiden başka bir şey olamaz. Mevcut yöneticiler istedikleri kadar, biz İslami duyarlılığa önem veriyoruz deseler de gerçeği değiştirmemektedir. Neticede vakıayı irdelediğimizde bunun bir acı gerçek olduğunu, aklı başında olan her Müslüman kesinlikle görebilmektedir.

Lakin meseleyi daha iyi anlayabilmek ve gençlerin psikolojik, ruhi dünyalarını daha etraflıca irdeleyebilmek adına bir iki mevzuu üzerinde durmak istiyorum. İnsanın yaratılışı gereği çocukluk ve daha sonra gençlik evresinde etrafını ve yakınında olanları örnek ve önder kabul ettiğini görebiliriz. Dolayısıyla lise cağına kadar olan süre kesinlikle o çocuğun lise ve daha sonra üniversite cağında alacağı şahsiyeti için çok önem arzetmektedir. Bir çocuğa, çocukluk evresinde sadece ezberi bir takım fikirler verilir ve bu çocuğa örnek olarak ilgi alanına girmeyen, mücadeleci olmayan ve sadece körü körüne birilerin arkasından gidenler gösterilir ise olacağı mezkur tehlikeden başka bir şey değil. Sebebi, bu genç belirli yaşta kendi benliğini bulmaya çalıştığında, kendisine sunulan ezberi fikirler ona yol gösteremediğinden ve evvelce bahsedilen sözde örnek şahsiyetlerde ona cazip gelmediğinden ötürü, solcu (dinsiz) kesimler için kolay lokma haline gelmektedir. Neticede onlara sunulan sözde örnek şahsiyetler, yani sarıklı, cübbeli kişilerin söylemleri de uçmaktan, kaçmaktan veya cinlerle evlilik olduğundan, kesinlikle onlardan ve dolayısıyla İslam’dan uzak durmaya sebep olmaktadır. Bu sözde örnek verilenlerin içinde birde eğitim üzerinden dini alet eden ve kendi çıkar amaçlı arzuları için gençleri kullanan örgüt ve şahsiyetlerin maskesi düştüğünden, ailelerde sanki çaresiz bir şekilde çocuklarını bir nevi solcu/dinsizlerin ellerine teslim etmektedirler. Yani aile ve onların çocukları, Gülen hareketi gibi guruplara da güvenmemektedirler. Birde dikkatimi çeken gelişmelerden biride şu; Gençlere özenti olarak inanç eksenli sorular sorulduğunda, yani evrim teorisini anlattıklarında, bu konu ile alakalı genelde İslami camianın başvurdukları kitaplar örneğin Harun Yahya’nın kitapları olduğundan şu sıkıntı gözlemlenmektedir. Harun Yahya olarak bilinen kitapların müellifi olduğu düşünülen, sapık ve ciddiye alınamayacak Adnan Oktar’ın olduğu ortaya çıktığında, kesinlikle bu kitaplar, yani evrim teorisinin yanlışlığı üzerine yazılan onlarca kitap ve görsel unsur, hiçbir şekilde önemsenmemektedir. Halbuki bu kitaplarda yazılan ve çizilen örnekler tümden yanlış değil ve neredeyse tamamı Adnan Oktar’a ait olmadığı söylenmektedir. Yani şunu söylemeye çalışıyorum. Medya ve toplum içerisinde İslam’ı sözde temsil ettiklerini zanneden kişi ve cemaatler, sadece ruhi ve kısmen yanlış örneklerle İslam’ı taktim ettikleri için, gençler tarafından kesinlikle rağbet görmemektedir. Din konusunda cüppeli veya İslamoğlu’nu örnek gösterenler, kesinlikle aralarındaki çelişkiden ötürü, her ikisine de güvenmemektedir. Biri dış görünümü ve dile getirmiş olduğu konulardan dolayı destek görmemektedir. Diğeri ise makaslanmış ve Kur’an’ı sadece felsefe kitabıymış gibi anlatan ve kesinlikle Resulullah’dan kopuk bir şekilde taktim eden bir anlayış sergiledikleri için ciddiye alınmamaktadır. Kendini entel zanneden ve neredeyse tamamının üniversite okuyan gençlerden meydana gelen Gülen cemaatinin, 17-25 Aralık 2013 krizinden sonra, birden AKP tarafından bir numaralı düşman ilan edilmiş olmaları ve faaliyet alanları neredeyse tamamen durdurulan ve yasaklanan bir hareket olduğu için, kesinlikle ateizm tehlikesi karşısında artık bir alternatif olmamaktadır.

Şu durumda ailelerin son çare olarak çocuklarını İmam Hatip Liselerine göndermiş olmaları da kesinlikle çözüm değildir. Neticede ailelerin son çare olarak gördükleri İmam hatip lisesine gönderilen bu çocuklar, ya esrarcı, ya hırsız, ya da benzeri hasletlerle donanmış gençler olduğundan bu okullardaki ortam müspet olacağına, tam tersine bataklık haline gelmektedir. Bu çocuklar buralarda kurtuluş değil bilakis daha da azgınlaşmış ve İslam dininden soğumuş birer gençlik olmaktadır.

Öyleyse ne yapılmalı ve bu neslin kurtuluşu için nasıl bir eylem planı olmalı diye, muhtemelen kendi kendimize sormuşuzdur. Şimdi ise bu sorunun nasıl ve kimler ile çözülebileceğini ele almaya çalışacağım. Öncelikle belirteyim, bu gençlik ve sahip oldukları menfi fikir ve duruşları, sorunlar deryasının sadece bir tanesini teşkil etmektedir. Yani aslında sorun çok daha etraflı ve derin. Bu sorunların tamamının neticeye kavuşabilmesinin tek ve kalıcı çözümü, İkinci Raşidi Hilafet Devleti’dir. Çünkü vakıayı tahlil (menatül hüküm) ettiğimizde karşımıza şu gerçek çıkmaktadır. Hilafet Devleti olmadığı taktirde hiçbir sorun kesinlikle çözülemeyecektir.

Daha iyi anlaşılması için bir örnek üzerinden bu konuyu anlatmak istiyorum. Düşünün bulunduğunuz dairenin bir üst katında oturan komşunuz, üç haftalık izine gitmiş ve giderken de çeşmeyi açık unutmuş. Sonrasında olacağı malum… Su üst katta taşar ve sizin bulunduğunuz dairenin tavanı ıslanmaya başlar. Daha sonra ıslanan tavanın yüzeyinde damlacıklar oluşur ve siz bu damlacıkları doğal olarak bir sorun olarak anlar ve ondan kurtulmanın yolunu ararsınız. İlk aklınıza gelen üzerine parmağını dayamak olur. Lakin damlacıklar çoğaldığından, artık sorunu parmaklarınız ile çözemeyeceğiniz için altına leğen koyarak hallettiğinizi düşüneceksiniz. Halbuki bahsetmiş olduğum sorun bu şekilde, yani sadece yüzeysel bir bakış ile değerlendirildiğinde hiçbir zaman çözülemeyecektir, bilakis sorun daha da çıkmaz hal alacaktır. Halbuki sorunun menşei yüzeysel değil daha etraflıca incelendiğinde, kesinlikle bir üst kattaki çeşme olduğunu biliriz ve tüm damlacıklardan köklü bir şekilde sadece o çeşmeyi kapatarak kurtulabileceğimizi anlarız. Bu örneğin, bahsetmiş olduğumuz evvelki sorunlar ve çözüm olarak sunmuş olduğumuz İkinci Raşidi Hilafet Devleti ile ne alakası olduğu düşünülebilir. Onun için örneğimizi mevcut sorun ve tek ve kalıcı çözüm olan İkinci Hilafet Devleti ile ilişkilendirelim. Toplum içerisinde var olan sorunlar misalen eğitim sorunu, tesettür sorunu, zina veya faiz sorunları, örneğimizde aslında birer damlacık. Yani biz ümmet olarak karşı karşıya kaldığımız yüzlerce sorun aslında birer damlacık. Toplum olarak veya cemaatler olarak ise bizler, o damlacığı, yani çocukların lise cağında ateizme meyletmelerini çözmek için yüzeysel bir yaklaşım ile yani üzerine parmağımızı dayayarak, yani imam hatip liselerini, Kur’an kurslarını veya hafız okullarını açmak olarak anlıyoruz. Halbuki bu sadece damlacığın üzerine parmak dayamaktan başka bir şey değildir. Sadece anlık bir çözüm olarak görülebilir. Halbuki köklü çözüm, kesinlikle çeşmeyi kapatmaktır, yani İkinci Raşidi Hilafe Devleti’ni kurmaktır.

Gelelim bu çeşme kapatma, yani İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmaya çalışan dava erlerine ve konumuz ile alakalı olarak lise gençlerinin ateizme meyletmelerini engelleyen, tek ve yegane çözümü sunabilecek siyasi harekete. Asıl sorunun devletin kendisinin, yani üzerine kaim olduğu ve hayata bakışını belirleyen laiklik/dinsizlik, olduğunu söylemiştik. Öyleyse devletin yönetim biçimini ve sistemin kendisini sorgulamadığımız müddetçe hiçbir sorunu çözmeye muktedir olamayız. Dolayısıyla sistemin yanlışlığını fikri olarak ortaya koyan ve sadece yanlışlıkları anlatarak yetinmeyen bir siyasi harekete gerek duymaktayız. Bu siyasi hareket, kesinlikle konuştuğunu bilen ve vadetmiş oldukları fikirlerinin nasıl hayat bulacağını da çok net ve etraflıca ortaya koymuş olmalı. Yine bu siyasi hareketin mevcut birçok sorunun, İslami zaviyeden nasıl çözüme kavuşabileceğini bilerek ve en ince ayrıntısına kadar ele almış olmalı. Gençlere sunulan yanlış ruhani veya Resulullah’dan koparılmış İslam anlayışına alternatif olarak, siyasi ve ideolojik yönünü de ortaya koyan ve dünyada olan tüm sorunların sebebini en ince detayına varıncaya kadar analiz eden bir siyasi hareketten bahsediyoruz. Bu siyasi hareketin üyelerinin ve onunla çalışan gençlerinin her şeyi göze alarak ve sadece Allah’ın rızasını gözeterek, hareket ettiği her kezce bilinen bir hakikattir. Bahsetmiş olduğumuz bu siyasi hareketin adı Hizb-ut Tahrir (Kurtuluş Partisi) ve kuruluşu alim Takiyyuddin En-Nebhani tarafından 1953 yılında Kudüs’te gerçekleşmiştir.

Bu hareketin mevcut kapitalist Türkiye Cumhuriyeti’ne ve karşısında durduğunu söyleyen komünist fikirlerine karşı, çok ciddiye alınacak bir ideolojik alternatif ile çıkmaktadır. Sunmuş olduğu bu alternatif her iki kesimi oldukça rahatsız ettiği için, hiçbir zaman fikri zaviyeden onların karşısına çıkamamaktadır. Sadece karalama veya cebir kullanarak engellenmesi istenilmektedir. Dolayısıyla hem kapitalist itikadının/inancının hem de komünist itikadının/inancının yanlışlığını çok etraflıca ortaya koymaktadır. Bu siyasi hareket, aklı selim olan her insan için yaratıcığı inkar edemeyeceğini ve ondan gelen Kur’an’ın mucizesi karşısında aciz kaldığını ve Kur’an üzerinden Resulullahın varlığını aklımızla ortaya koyduğumuzu çok net ve doyurucu bir şekilde ele almaktadır. Ardından yaratıcıdan gelen Kur’an ve Resulü vasıtası fiili olarak bizlere öğretilen Sünnetinden, hayatta karşı karşıya kaldığımız tüm sorunların en mükemmel çözümünü sunmaktadır. Gençlerin sorunlar karşısında sunulan sosyalist/komünist düşüncenin insan aklına uyumlu olmayan, yaratılışına aykırı olan bir fikir olduğunu çok isabetli delillerle ortaya koymaktadır. Kısacası bu hareket, hem Türkiye’deki hem de tüm İslam beldelerindeki, hatta tüm dünya insanı için en doğru alternatifi olan İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni sunmaktadır. Biiznillah bu alternatif er veya geç hayat bulacaktır ve tüm dünya insanı bulunduğu bataklıktan felaha çıkacaktır. Rabbim o günleri biz aciz kullarına en kısa zamanda görmeyi nasip etsin. (AMİN).

 

Kardeşiniz Mehmet Aydın

Ayrıca...

yazar

Neden Kobani değil de Afrin Operasyonu?

Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir