Home / News / YAZARLAR / Mehmed Aydın / Yine Seçim, Yine Büyük Bir İhanet – Ey Müslüman Dikkatli ol!
islam devleti default

Yine Seçim, Yine Büyük Bir İhanet – Ey Müslüman Dikkatli ol!

İhanet dolu yeni bir seçimin arefesinde Müslümanların tavrı ne olmalı?

 

Seçim konusunda aslında çok fazla konuşulması gerekli olduğu kanaatinde değilim. Bu konu ile alakalı müspet veya menfi birçok makale ve yazı kaleme alındı ve halen alınıyor. Lakin ben bu yazımda başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Dikkat çekmek istediğim mevzu insanların ruh hali ve bilhassa Müslüman halkın düşmüş olduğu çıkmazın analizi. Tabi ki bu mevzuyu ele alırken insanların etkilenmesi ve oluşturulan algı meselesinden de bahsedilmesi gerekiyor. Yine toplumsal anlamda Müslümanların, ehemmiyet verilmesi gereken ile uzak durulması gereken konuların arasında hassas ayrımı idrak edemeyişleri karşımıza çıkmaktadır. Kısacası 1 Kasım seçimleri ile alakalı bir kaç önemli bulduğum mevzu ile alakalı hatırlatmakta bulunmak istiyorum. Bu hatırlatmaları yaparken aklımızdan çıkarmamamız gereken en esaslı gerçeğin ise sadece Rabbimizin rızası olduğunu da unutmayalım.

İnsanların ruh hali, yani onların davranışlarına yön veren yegane unsur kesinlikle kişinin sahip olmuş olduğu fikir ve o fikrin hayat bulmasıdır. Kişi sahip olduğu mefhumlarına göre hareket eder fiillerini yerine getirir denildiğinde aslında mezkur cümlemizden farklı bir şey söylemiş olmuyoruz. Fakat ben daha basit anlaşılabilmesi için sahip olduğumuz fikir ve o fikrin hayat buluşu olarak meseleyi özetlemeye çalıştım. Özetlemeye çalıştığım mesele aslında şu. Kişi ve ailesi örneğin bir kaç eşkıya tarafından saldırıya maruz kaldığında, kurtulmak için tek bir fırsat olarak elindeki silahının tetiğine basmak olarak gördüğünde aslında fikir bir nevi hayat bulmuş olur. Çünkü bulunmuş olduğu menfi durumdan ancak hayat bulacak bu fikir ile kurtulacağına inanır. Başka bir örnek ise şu verilebilir. Kişi ailesinin nafakasını temin edebilmek için ona sunulan gayri İslami olan bir işi kabul etmesi, hatta maddi anlamda çok zor bir halde ve iş imkanlarının neredeyse hiç olmadığı bir zaman diliminde bu teklif gerçekleşir ise herhalde imanı güçlü olmayan her kez o işi kabul ederdi. Kişi kendi inancına ters olan fikri neden icra edebiliyor denildiğinde karşımıza fikrin hayat buluş mevzusu çıkmaktadır. Halbuki biz Müslümanların zerre kadar şüphe duymadığı bir hakikat var, oda şu; Biz dünyada yok iken, her şeyi yaratan Allah (c.c.) vardı ve her zamanda var olacak. Yine bizim dünyada karşılaşacağımız tüm sorunlar ve o sorunların çözümü de Rabbimiz tarafından biliniyor ve biz Müslümanlara Resulü vasıtası ile bildirilmiştir. Lakin biz acele ediyoruz ve sorunlarımızın hemen çözülmesini, yani fikirlerimizin hemen hayat bulmasını istiyoruz. Ve bunu yaparken insan olmamız sebebi ile toplum içerisinde olup biten birçok meseleden etkilenebiliyoruz. Halbuki bizim sahip olduğumuz inanç/mefhum gereği biz kesinlikle Rabbimizin ipine sarıldığımız müddetçe ne dünyada ne de ahirette zillete duçar olmayacağız. Yani hayat bulduğunu zannetmiş olduğumuz menfi fiillerin tamamı aslında ne dünyada ne de ahirette bizim kurtuluşumuz olmadı ve olmayacakta.

Gelelim bu ruh halini günümüze indirgemeye ve seçim öncesinde insanlara yapılan telkinlere. Herkesin malumu olduğu üzere, Türkiye’de iki kutbun yani siyasi farklı cephelerinin mevcut olduğunu bilmekteyiz. Bunlardan biri İslami olan kesime hitaben varlığını sürdüren AKP ve Erdoğan tarafı iken, karşısında bulunan kesim ise Kemalist-CHP ile Sosyalist/Komünist HDP/PKK bulunmaktadır. Bu her iki cepheye belki de farklı bir çok irili ufaklı gurup, cemiyet vs. dahil edilebilir. Lakin bu seçimlerinin ana omurgasını bahsetmiş olduğumuz o iki cephe ile gerçekleşeceği kesin. Tabii ki bu iki cephenin desteklenmesi için iki farklı algı mekanizmalarının da doğal olarak faaliyetlerini tüm hızla sürdürdüklerine şahid oluyoruz. Hatta bu medya kuruluşlarına takma isim dahi takılmış durumda. AKP-Erdoğan yanlısı medya havuz medyası olarak anılırken, CHP-HDP yanlısı medyaya da okyanus medyası olarak nitelendirilmektedir.

İşte bu kutuplaşma karşısında özellikle İslami duyarlılığı olan kesime hitaben şu hatırlatmayı yapmak istiyorum. Evet, size sunulan vaatler ve bu vaatleri yapan bireyler diğerleri ile kıyaslandığında insana daha cazip gelebiliyor. Yine bu siyasi tarafı, yani AKP-Erdoğan eksenini, meşrulaştıracak sözde alim olan zevatlar dini bir takım delillerle bunun doğruluğunu size anlatmaya çalıştıklarına şahid oluyoruz. Aslında bu sözde delillerin dakik bir şekilde incelendiğinde tamamen vakıadan kopuk ve sanki cımbızla ayıklanmış konumda olduğu görülmektedir. Müslümanlar mevcut durumun çok zor ve sıkıntılı olması ve onlara sunulan çözümün İslami olduğu ileri sürülmesi ve medya organları tarafından yapılan algı neticesinde adeta körü körüne gayri İslami siyasi oluşumların peşinden koşmaktadırlar. Halbuki özellikle 1 Kasım seçim öncesinde akla ister istemez şu gelmektedir. Batının bu seçimler öncesinde adeta meydan muharebesi verircesine birçok kanlı olay oluşturması ve bu çatışmalarının arkasında duran medya ve siyasi yapıların varlığı bilindiği halde niye hiç bir şey yapılmadığı sorulabilir. Bu süreç Suruç patlamaları ile başladı ve ardından T.C. askeri ile PKK arasındaki çatışmalar ile hızlandı. Yine ardından Ankara’daki patlama, tarafları ve aralarındaki algı uğraşını alevledi. Halbuki 1 Kasım öncesi tüm bu siyasi kargaşa ve tabii ki unutulmaması gereken Suriye trafiği adeta İslam beldeleri üzerinden oynan muharebe örneklerinden başka bir şey değildi.

Yani özetle şu söylenebilir; Erdoğan ve partisi AKP tamamen bağımsız ise neden iddia ettikleri emperyalist güçlerle kol kola çalışmaktadır? Yine zaman zaman eleştirdikleri batıyı neden 100% taklit etmekten geri durmamaktadırlar? Hatta en önemli sorulardan biri; Neden dile getirmiş oldukları İslam dininin tüm hayat sahası için kabul edilmemektedir? Tüm bu soruları aslında, AKP ile İslam hayat bulacak diyen, Müslümanlara hatırlatmak niyeti ile soruyorum. Düşünebiliyor musunuz, 1 Kasım seçimlerinde 7 Haziran seçimleri benzer bir sonuç çıkacak ve ardından yine koalisyon hükümeti kurulamayacak. Evet tüm bunlar olurken güçlü!? Siyasetçi Erdoğan cumhurbaşkanı, yani askeriyenin başında bulunan kişi olacak. Bu sonuç sonrasında herhalde Erdoğan’ın efendisi ABD Türkiye’deki istikrar ve AB’nin oyunu ele geçirmesini istemediği için gerekirse darbe yapma talimatı dahi verebilme olasılığı düşünebilir. Darbe olduğunda istenilen Başkanlık sistemi de getirilebilir. Muhalefetin sesi ise tamamen yok olması sağlanır. Herhalde böyle olduğunda AKP-Erdoğan taraftarları zil takıp oynarlar. Halbuki bu yapmış olduğumuz tahlil gerçekleşmiş olsun veya AKP tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde etmiş olsun, hiç bir şeyin değişmediği gibi bir çok hakikat tekrar tekrar teyit edilmiş olunacak. Müslümanların ne zamana kadar bu oyalama taktiklerinden memnun ve hoşnut kalacakları gerçekten de merak konusu. Rabbim Müslümanlara hak yolun yolcularını görebilmeyi ve onlara tabi olmayı tez zamanda nasip etsin (Amin). Aslında üzücü olan mesele şu, demokrat gayri İslami partilerin yıllar geçtikçe istenilen şeri/İslami devlete doğru gitmesi bir yana daha da zelil ve batı uşaklığı konusunda üstün gayret sarf ettiklerine şahid olmamıza rağmen, Müslümanların halen onlara tabi olmasıdır. Bunun en bariz örneklerini Erdoğan’ın Moskova ziyareti sonrası Suriye için söylediklerinde ve dost olarak adlandırdığı Rusya’nın Suriye konusundaki davranışı verilebilir. Rusya’nın Suriye’de yapmış olduğu ve yapacağı katliamlardan ötürü, Tayyip Erdoğan dost ülke Rusya’ya kırgınmış! Yok, neymiş Moskova ziyaretinde bu şekilde konuşulmamış ve böyle olacağı bilinmiyormuş. Erdoğan’ın acziyeti bir tarafa, sergilemiş olduğu mağdur rolüne çocuklar bile inanmaz. Erdoğan değil mi ziyaret sonrası 3’lü ittifaktan (ABD, Rusya ve Türkiye) bahseden? Yine Erdoğan değil mi Şam-Lazkiye arası küçük Suriye’yi dile getiren? Onlar Müslümanları oyalamak ve uyutmak için canla başla çalışsalar da İkinci Rasidi Hilafet Devleti inşallah çok yakındır. O zaman gerçek siyasi duruşun ve siyasetin nasıl yapılması gerektiğini görecekler!!

Kardeşiniz Mehmet Aydın

26.10.15

Ayrıca...

yazar

Neden Kobani değil de Afrin Operasyonu?

Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir