Home / News / YAZARLAR / Mehmed Aydın / ”Şam kıyamı” hainleri ifşa etmeye ve onların kirli maskelerini tek tek düşürmeye devam ediyor!
islam devleti default

”Şam kıyamı” hainleri ifşa etmeye ve onların kirli maskelerini tek tek düşürmeye devam ediyor!

Dünya’nın gidişatını ve bununla beraber ileride gerçekleşebilecek hadiseleri, dünya gözü ve beşeri insan aklı ile değerlendirdiğimizde, kişinin umutsuz olması ve ümmetin şaha kalkmasının şuan itibarı ile mümkün görülmediği iddia edilebilir. Umutsuzluk kavramı ve hedefe ulaşma konusunda davanı yarıda bırakma anlayışı, kesinlikle iman etmiş bir mümin için olması mümkün olmayan imani bir gerçektir. Lakin insan beşerdir ve bir çok mevzuyu zahiren değerlendirmekle yetinir. Bunun neticesi olarak, bu gafletin içinde yok olabilir anlayışından uzak durabilmesi için, onu daima Allah ve Resulüne davet edip Rabbimizin her şeye kadir olduğunu hatırlatmak icap ediyor. Evet bizim bilmediğimiz, göremediğimiz veya anlamakta zorluk çektiğimiz her konuda, Rabbimizin her şeyi kuşattığını ve Müslümanlar görevlerini ifa ettikleri sürece, zaferin biiznillah çok yakın olduğunu unutmamamız gerekiyor. Biz sadece zahiri olanları görüyor ve değerlendiriyoruz. Dolayısıyla genelde İslam beldelerinde özelde ise Suriye’de şuan var olan tablo, Müslümanları ziyadesi ile üzmekte. Lakin bizi umutlandırması gereken ve kesinlikle zafere gitmemize sebep olacak olan bir çok müspet hadisenin de gerçekleştiğini Allah rızası için unutmamamız gerekiyor.

 

Bu kısa hatırlatmadan sonra gelelim ele almak istediğimiz konuya. Beş yıla yakındır devam eden Suriye kıyamı gerçekten de çok önemli ve ders çıkartılması gereken hadiselerle dolu. Belkide yıllarca anlatarak hatta hakkında yüzlerce makale yazarak dile getiremeyeceğimiz çok elzem hakikatleri içinde barındırmaktadır. Birçok devlet ve ihanet dolu yöneticinin konumu ve arkasında saklandıkları maskeleri elhamdülillah bir bir düşmektedir. Onların yapmış oldukları gayri İslami ve batı endeksli davranışları, biiznillah Suriye kıyamı vasıtası ile bir bir ortaya çıkmaktadır. Batı ve bölgedeki uşaklarının konumu çok net bir şekilde gün geçtikçe anlaşılır hale gelmektedir. Artık hadiseler o kadar açık ve net gerçekleşiyor ki fazla söze mahal dahi bırakmıyor. Akıllı olduklarını zanneden batı ise gün ve gün eriyor ve yok olmanın eşiğine yaklaşıyor. Gelelim son üç aydır gerçekleşen hadiselere ve bu hadiselerden çıkarılması gereken derslere. Konuların daha net ve anlaşılır olması için kronolojik olarak sıralamanın faydalı olacağını düşünüyorum. Ardından kısa kısa üzerinde duracağız.

 

  • 23.09.15 – Rusya’nın başkenti Moskova’da Türkiye ve Rusya’nın ortak girişimiyle inşa edilen Moskova Merkez Camii’nin açılışında Erdoğan ve Putin buluşması.
  • 24.09.15 – ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, “Esad gitmeli ama bunun hemen olması gerekmiyor” açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘dan da benzer bir açıklama geldi. Erdoğan, “Esed’siz bu sürecin olması veya geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme gibi bir şey olabilir’’ dedi.
  • 30.09.15 – Rusya Suriye operasyonlarına başladı. ABD’den yapılan açıklamaya göre Rusya Suriye’de Hava operasyonlarına başladı. Suriye’de ilk kez hava saldırısı düzenleyen Rusya hava saldırısı öncesi ABD’yi bilgilendirdi.
  • 30.10.15 – Suriye’deki iç savaşın son bulması amacı ile Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılan toplantı sonrası ülkede çatışan taraflara ateşkes çağrısı yapıldı. Ancak toplantıya katılan ülkeler Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın geleceği konusunda yine anlaşamadı.
  • 13.11.15 – Paris saldırıları. Fransa’nın başkenti Paris’te açıklama yapan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Paris saldırılarını IŞİD’in düzenlediğini söyledi. Hollande, “127 kişinin ölümüne neden olan saldırılar dışarıda planlandı ve yönetildi” dedi.
  • 14.11.15 – Viyana toplantısında Suriye konusunda anlaşma sağlandı. Avusturya’nın başkenti Viyana’da Suriye’deki iç savaşa siyasi çözüm bulmak amacıyla başlatılan ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 ülkenin katıldığı görüşmelerden anlaşma çıktı.
  • 24.11.15 – Rus savaş uçağı sınırı ihlal etti, Türk F-16’lar düşürdü. Bu uçak düşürme olayından sonra Lazkiye’nin merkezine 30km uzaklıkta bulunan Bayır Bucak Türkmenler’inin yaşadığı Türkmen dağına, havadan Rus uçakları tarafından yoğun bombardımanı, karadan ise Esad askerlerinin, Hizbullah ve İran milislerinin saldırısı, Türkiye’nin gündemine girdi.
  • 09.12.15 – Kerry ‘Riyad toplantısı müzakereler bakımından önemli bir adım’ dedi. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Suriye muhalefetinin Riyad’daki toplantısından çıkan olumlu sonucu memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti.

 

Evet, bu kısa ve özet olarak dile getirmiş olduğumuz son üç aylık süreç dahi insanın başını döndürmeye yetecek düzeyde. Bu sadece önemli olduğunu düşündüğüm konular, Türkiye’nin iç siyaseti ve komşu sınırları ile gerçekleşen bir çok benzeri konuları ele almadığımı da hatırlatmak isterim. Örneğin seçim öncesi ve sonrasında Türkiye’deki PKK ve benzeri yapıların saldırıları, Ankara patlaması. Yine AB ile Türkiye’nin mülteciler konusundaki müzakere süreçleri. Yine son olarak T.C. ordusunun Musul çıkartması. Bütün bunlar bu makalemizin ana konusunu içermediği için değinmeyeceğiz.

Suriye kıyamı başlamış olduğu andan bu yana bölge ülkelerinin pozisyonu zamanla oldukça net görünüyor olmuş olsa da, aslında perde arkasında birçok kirli dolaplarında döndüğü bilinen bir gerçek. Örneğin Putin’li Rusya ile Erdoğan’lı Türkiye’nin, Suriye konusunda baştan beri hangi tarafa meyilli oldukları biliniyordu. Moskova’da Putin ve Erdoğan cami açılışı bahanesi ile yaptıkları antlaşma gereği ve neticesinde gerçekleşen süreç, bu kirli dolapları bir bir ifşa etti. Suriye konusunda bölge ülkeleri olarak beş ülke üzerinde antlaştıkları Moskova ziyaretinden bir gün sonra bizzat Erdoğan tarafından dillendirildi. Anadolu Ajansı’nın haberine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: “Akabinde bir çalışma yemeğimiz oldu. Bu çalışma yemeğinde de Rusya- Türkiye ilişkilerini görüştük. Burada tabi ekonomik, kültürel gelişmeler olsun, bunları ele alma fırsatımız oldu. Rusya’nın henüz Suriye’ye bakışında doğrusu bir netlik göremedim. Ancak şu konuda en azından dışişleri bakanlarımızın yeni bir çalışma başlatmalarını orada bir sürece bağladık. Önümüzde BM Genel Kurulu var. BM Genel Kurulu’nda Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Türkiye dışişleri bakanları olarak üçlü, bu konuda çalışma yapsınlar diye aramızda bir karara vardık. Burada alınacak neticeye göre de bu sürece, kabul etmeleri halinde Suudi Arabistan ve İran’ı katarak, 5’li olarak bu çalışmaları sürdürelim. Akabinde buna Avrupa Birliği, Ürdün, Katar, bu ülkelerin de katılmasıyla bu bölgedeki gelişmeleri bir yere taşıyalım. Burada Esed’siz bir sürecin olması veya geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme gibi bir şey olabilir ama asıl olması gereken muhalefetin, bir defa Esed’le zaten bir Suriye geleceğini kimse görmüyor. 300-350 bin vatandaşın ölümüne neden olan bir kişiyi, bir diktatörü kabul etmeleri mümkün değil.”

Ardından takvim nasıl belirlendiyse, o şekilde işlemeye başladı. Esad’ın köpekleri ve İran hainleri güçsüz düştükleri için Rusya askeri birlikleri ile Suriye savaşına dâhil edildi. Esad’ın güçlü olduğunu ve halen bazı bölgeleri kontrol ettiği iddia edilebilmesi, Viyana toplantıları öncesi ve o toplantı sonrasında çıkacak olan, ocak 2016’da altı ay içerisinde geçici hükümet kurulacak tezi için, bu hamle gerekiyordu. Hatta bu planın hayat bulabilmesi uğruna Türkmen dağı ve civarı, bir nevi Erdoğan tarafından Putin’e altın tepsi üzerinde servis edildi. Lakin belki de hesapta olmayan, en azından Erdoğan ve Davutoğlu’nun hemen akabinde yapmış olduğu zelil açıklamaları bunun teyit ediyor. Rus uçağının düşürülmesi bazı

dengelerinin karışmasına sebep oldu. Rus uçağının düşürülmesi ile alakalı yapılacak siyasi analiz, kanımca iki açıdan değerlendirilebilir. Birinci boyutu Türkmenlere yapılan Rus ve İran/ Esed katliamı karşısında Müslüman Türk halkının tutumu. İkinci boyutu ise ordu içerisinde Erdoğan/ABD politikasını istemeyen Kemalist/İngiliz kanadının varlığı. Belki de her iki konuyu birbiri ile ilişkilendirebiliriz. Neticede Rus uçağı düşürüldüğünde, Putin’in yapmış olduğu açıklama manidardır. Putin şu şekilde meseleyi yorumladı; “Rus uçağının vurulmasını sırtımızdan bıçaklanmak olarak yorumluyoruz. Uçak düşürme olayının Rusya-Türkiye ilişkileri açısından ciddi sonuçları olacaktır”. Evet özellikle ‘sırtımızdan bıçaklandık’ sözü düşündürücü. Yani Erdoğan ve Putin Moskova’da ne konuştular ki sonradan sırtımızdan bıçakladılar diye yorum yapmak gereği duydu. Anlaşılan Rusya’nın muhlis Bayırbucak Türkmenlerinin ki çoğu Hilafet ve şeri devleti arzu ediyor, imha etmesi için Erdoğan Putin’e Hatay sınırında küçük sınır ihlali yapmasına dahi izin vermiş. Çünkü ihlal bir kez değil defaatle yapılmıştı, ama nedense 24 kasım 2015 tarihli ihlalde uçak düşürüldü. Şu durumda akla ister istemez bu gizli ve kirli antlaşma geliyor. Öyleyse uçak niye düşürüldü denilecek olursa? Buna verilecek en isabetli cevap, ordu içerisinde Kemalist/İngiliz kanadı şeklinde olacak. Fakat siyasi konuda oldukça maharetli olan Erdoğan, Ankara patlamalarında olduğu gibi, bu konuda da olayı kendi lehine çekmeyi kısmen de olsa başarabilmiş oldu. Sanki Erdoğan, Rusya’nın Türkmendağı katliamına misilleme gibi lanse edilmesini sağlandı. Türk halkının bir kısmı sevinç çığlıkları atmaya başladı. Halbuki Rusya daha sonrasında katliamlarını hız kesmeden devam ettirdi ve Türkiye’yi de hissi davranarak tehdit etme üslubunu benimsedi. Lakin bu süreç de, yani Rusya’nın Türkiye’ye karşı yapmış olduğu yaptırımlar ve ambargolar karşısında, sanki hiç bir şey yokmuşçasına Rusya Boğazlardan savaş gemilerini hem de açıkça silahlarını göstererek geçmesine rağmen, Türkiye Montrö antlaşması gereği buna izin vermek durumda kaldığı açıklamasının arkasına sığınmak zorunda kaldı. Halbuki bu davranışı bile, onun ne kadar aciz ve batı güdümlü olduğunu göstermeye yeter.

Bu küçük kargaşa ve kavga onları, Rusya ve Türkiye’yi, asıl misyonlarını tabiki unutturmadı. Süreç devam etti ve Viyana toplantılarından çıkan ve oldukça gülünç olan karar, hayata geçirilebilmesi için yola devam edildi. Kerry, “Barış görüşmelerinin tarafları, çözümü hızlandırmak için atılacak bir dizi adımda karar kıldı” dedi. 6 ay içerisinde geçici hükümet kurulacağını ve 18 ay içerisinde seçim yapılmasına karar verildiğini aktaran Kerry, Esad’ın geleceğine ilişkin bir anlaşmaya varılmadığını söyledi. Suriye rejimi ile muhalifler arasında görüşmelerin 1 Ocak’a kadar başlayacağını açıklayan Kerry, BM denetiminde öngörülen ateşkesin IŞİD, Nusra Cephesi ve diğer terör örgütleri için uygulanmayacağını aktardı.

İkinci Viyana toplantısından bir gün önce, Paris saldırıların gerçekleşmiş olması oldukça manidardır. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Viyana toplantısından çıkan karara değinirken, İŞİD vurgusu yapmış olması ve Paris saldırıların arkasında Suriye ve Irak’da varlığı bilinen İŞİD olduğunu dile getirmiş olması herhalde tesadüf olmasa gerek. Özellikle Fransa’nın ve bir kaç AB ülkesinin Suriye konusunda ABD’den farklı düşündüklerini bilerek şu tahlili yapmış olmamız herhalde yanlış olmasa gerek. ABD Suriye konusunda, yani özetle Beşar Esad’ın yerine geçebilecek başka bir ajan bulamadığı taktirde gerekirse üçüncü dünya harbi çıkacak ama Esad ve köpekleri korunacak, yaklaşımı bilinen bir gerçek. Fransa’nın ve bir kaç AB ülkesinin menfaatleri gereği Esad karşıtı bir siyaset izlemesi, belkide onların böyle bir saldırıya maruz kalmalarına sebep olmuştur. Bunun kim ve nasıl tezgahlandığı fazla önem arz etmemektedir. Asıl mesele, sonrasında AB ülkelerinin kenetlenerek hatta gerekirse Esad’la beraber İŞİD ve İŞİD üzerinden tüm muhlis Müslümanlara savaş ilan etmiş olmaları, bu tahlili güçlendiriyor.

Tüm bunlardan sonra, beş yıldır başaramadıkları gibi, Ocak 2016’da başlatılmak istenen sözde siyasi çözüm formülü de yine inşallah başarı ile sonuçlanmayacak. Lakin batı köpekliği konusunda mahir olan Suudi hainleri ve Suriye’deki ajanı (Zehran Alluş – Çeyşul İslam komutanı) için bu toplantı, yani Riyad buluşması aslında tekrardan tüm kirli maskeleri ve Suriye dışı ve Suriye içinde bulunan hainleri bir bir ifşa etmesi açısından önem arz etmektedir. Bu batıl toplantıya Esad karşıtı muhaliflerden (İŞİD, Nusra ve PYD hariç) tüm taraflar davet edildi. Davet edilenlerin içerisinde en ilgi çekeni Ahraru’ş Şam Hareketi oldu. Lakin Ahraru’ş Şam hareketi, resmi twitter hesabı ile Riyad toplantısından çekilme kararı verdiği bildirildi. Ahraru’ş Şam Hareketi diğer muhalif gruplara seslenerek “ümmet, din ve halkın maslahatı” için toplantıdan çekilmelerini  talep etti. Çeyşul İslam’ın zamanla Suudi Arabistan ve Ahraru’ş Şam ise Katar tarafından finanse edilmesinin sebebi bu toplantı vasıtası ile çok net bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Yani satılmış olan bu iki hain/ajan devletleri Suriye’nin en güçlü iki cihadi gurubu etkilemeye çalışmaktadırlar. Lakin unutulmaması gereken başka bir gerçek hatırlatmak isterim. Bu hareketler Suud ve Katar hainleri ile silah ve para konusunda irtibatlı olmuş olmaları onların, yani bünyelerinde bulundurdukları muhlis mücahidleri kandırabilmiş ve onları saflarına çekebildikleri anlamına gelmemektedir. Bunun sebebi ise bölgede siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir hareketinin yoğun faaliyetleridir. İstisnasız tüm cihadi ketibelerle, yani cihadi gruplarla, Hizb düzenli olarak görüşmektedir. Onları gerçekleşen siyasi hadiselerden haberdar etmektedir ve ana hedefimizin ve kurtuluşumuzun sadece İkinci Raşidi Hilafet Devleti olduğunu haykırmaktadır.

Dolayısıyla Riyad toplantısından çıkan karar ve onun mimarı olan ABD, doğal olarak memnuniyetlerini açıkça dile getirmiş oldular. Kerry, Riyad’da Suriyeli muhaliflerin görüşmelerinin sona ermesinin ardından yazılı açıklama yaptı. Riyad görüşmelerinin sonucundan memnuniyet duyduklarını belirten Kerry, muhaliflerin çoğulcu ve demokratik bir Suriye için gerekli ilkeler üzerinde ve Suriye sorununa siyasi çözümün nasıl geliştirileceği konusunda fikir birliğine varmalarından da memnun olduklarını ifade etti. Kerry, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil bin Ahmed el-Cubeyr’e Suriye muhalefetini temsil edecek müzakere heyetinin yapısında mutabakata varan 116 katılımcının yer aldığı geniş ve temsil gücü olan grubu bir araya getirmesinden dolayı takdirlerini ilettiğini aktardı.

“Bu grubun yeni Suriye’nin inşası için farklılıklarını bir kenara bırakmasından” duyduğu memnuniyeti dile getiren Kerry, Viyana ve Riyad’da elde edilen ilerlemeler sonucunda Uluslararası Suriye Destek Grubu’nun, 2012 yılındaki Cenevre görüşmeleri temelinde ocak ayında Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılması planlanan toplantı için zemin oluşturmaya devam edeceğini belirtti.

Kerry, Riyad toplantısını Suriyeli taraflar arasında müzakerelerin başlatılmasına yakınlaşma bakımından atılmış önemli bir adım olarak değerlendirerek, “Önümüzdeki zorlu yolun farkındayız. Çatışmaya son verecek bir siyasi çözüm için çalışmaya kararlıyız” ifadesini kullandı.

Tüm bu arzu ve temennileri inşallah o hainlerle beraber onların sonu olacak. Nitekim sünnetullahın bir gereği olarak kirlerden arınmak ve bembeyaz bir perde ile İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin doğması çok ama çok yakındır. Nitekim Allah (c.c.)’nin her şeye kadir olduğuna iman eden biz Müslümanlar için bunun böyle gerçekleşmemesi mümkün değildir. Biz sebatla hiç durmadan hedefe doğru koşar adımlarla yürümeye devam etmeliyiz. Gayret bizden nusret ise Rabbimizdendir.

Mehmed Aydın
13.12.15

Ayrıca...

yazar

Neden Kobani değil de Afrin Operasyonu?

Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir