Home / News / HABER / DÜNYA / Fransız gazeteciyi Çin’den sınırdışı ettiren makale
islam devleti default

Fransız gazeteciyi Çin’den sınırdışı ettiren makale

Fransız Gazeteci, Uygurlarla ilgili bir makale yazdığı için Çin’den sınırdışı edildi, söz konusu makaleyi yayınlıyoruz…

Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin gördüğü baskılar üzerine bir makale yazan Fransız gazeteci Ursula Gauthier Çin’den sınırdışı edildi.

Gazeteci Ursula Gauthier, Doğu Türkistan’ın Aksu Vilayeti, Bay İlçesinde etnik Çinlilere verilen bir kömür işletmesinde 18 Eylül 2015’te meydana gelen ve yaklaşık 100 kişinin ölümü ile sonuçlanan “Aksu/Bay-Sogan Kömür Ocağı vakası” olarak adlandırılan etnik çatışma hakkında bir haber-analiz kaleme alarak temsilcisi olduğu “L’obs” dergisine göndermişti. Makalenin yayınlanması üzerine Fransız Kadın Gazeteci Ursula Gauthier Çin yönetimi tarafından Terörü desteklediği iddiası ile sınırdışı edilmişti. Turkistantimes.com haber sitesinde Uygur Türkçesi ile yayınlanan makaleyi, Hamit Göktürk Türkiye Türkçesi’ne çevirdi.

İşte o makalenin tamamı:

Çin’in Paris saldırılarından hemen Sonra Fransa’ya terör konusunda işbirliği çağrısı yapmasında gizli bir amaç var.

Çin terör konusunda Fransa’yı destekleyeceğini bildirdi. Ancak uluslararası toplum, bu açıklamanın eskiden olduğu gibi “Terörizme Karşı Koymak “ sloganının arkasına sığınarak Müslüman Uygurları acımasızca bastıracağı kanısındadır. Çin yönetimi buna rağmen, “Terörü” bahane ederek uluslararası toplumdan Uygurları bastırmalarında kendilerini kollayıp desteklemelerini talep etmektedir.

13 Kasım’da Paris’te meydana gelen patlamaların Çin halkının yürek tellerini titrettiği kesin olarak görülüyor. Çin toplumunda insanların yalnız olduğu ve birbirlerine karşı sevgi ve şefkatlerinin çok az görüldüğü hissedilebiliyor. Ancak, bunları dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlara iletilebilecek derecede olağanüstü bir duyarlılık de pek gözükmüyor. Paris saldırılarının akabinde meydana gelen güçlü kamuoyu tepkisi Çin uzman ve gözlemcilerini hayran ve şaşkın bırakmış bulunuyor. Diplomasi sahasında görevli bir yetkili bu konuda şunları söyledi:

“Ben şimdiye kadar Çin’de böyle bir macera veya kamuoyu tepkisine şahit olmadım. Paris patlamalarının ertesi günü çeşitli konum ve seviyelerdeki Çinliler, İlk, Orta, Lise ve Üniversite öğrencileri ve yolda yürüyen Çinililer hepsi birden ‘Fransa’nın Dostları’ sloganı ile Pekin’deki Fransa Büyükelçiliği’ne giderek patlamalarda ölen insanların anısına sembolik olarak çiçek bıraktılar ve anı defterine düşüncelerini yazı ile ifade ederek imzaladılar.”

MAVİ-BEYAZ-KIRMIZI

Pekin’deki Fransa Büyükelçiliği’nin Paris terör kurbanları için koyduğu Taziye Defterini incelediğimiz zaman insanı çok derin şekilde hayret ve şaşkınlığa sevk eden ve Fransa’ya ithaf edilen samimiyetinden derin muhabbetler izhar eden cümlelere rastlıyoruz. Bir Çinli Taziye defterine şunları yazmış: “Paris için dua ve iyi dileklerimi sunuyorum. Güzel Paris’e muhabbet ve ebedi barış temenni ediyorum.” Bir diğeri ise, “Ben bugün Paris halkı ile derin bir dayanışma içindeyim. Bizler artık, terörden korkmuyoruz” cümlelerini yazmış. Bir başka Çinli de “Fransa seni çok seviyorum. Paris ve Fransa çok yaşa! Yaşasın Özgürlük!” demiş.

Teziye defterindeki diğer ifadeler ise şöyle uzayıp gidiyor:

– Benim bu dünyada çok sevdiğimi iki şey var; Biri kendi Ülkem Çin, diğeri ise Paris!

– Paris, Tüm İnsanlığın ortak medeniyet ve kültürünün sembolü ve hürriyetin ve sanatın zirvesidir!

– Parislilerin tarihteki müstesna yerini hiçbir şey değiştiremez!

Çin’in zenginlik ve maddi olarak güçlü olma arzu ve talebi, ekonomik sistemdeki genel akımın gerisinde kalmasına izin vermedi. Aralarında Ali Baba Gurubunun ünlü sahibi ve Çin’in en zengin kişilerinden Ma Yun ve Çin’in bir diğer ünlü zengini işadamı Vang Ciyenlin’in başını çektiği 8 ünlü Çinli işadamı Fransa Cumhurbaşkanı Fransuva Hollande’e ortak imzaları ile bir mektup yazdı ve şimdiye kadar benzeri görülmeyen bir girişimde bulundular. Şanghay’ın ünlü TV kulesi da 14 Kasım akşamı Fransız bayrağının renkleri olan mavi, beyaz ve kırımızı, ışıklarla donatıldı. Sosyal medyada ise bir birlerinden etkili on binlerce paylaşımlar yapıldı.

Niçin Pekin’de durup dururken, böyle görülmedik bir duyarlı ve heyecanlı hava meydana geldi? Çünkü Paris Çin’e göre çok daha güzel bir şehir. Pekinli bir genç şöyle dedi: “Paris için bu dünyanın cenneti desek yeridir. Paris’i tanıma fırsatına sahip olan bir kişi bu şehre tapar. Paris’i görme fırsatına erişemeyenler ise, bir gün mutlaka bu şehri ziyaret etme arzusunu her zaman dile getirir.”

PARİS SALDIRILARINDAN SONRA TEKRAR DÜŞÜNMEK

Paris saldırılarından sonra oluşan teröre global tepki gösterme yarışında Pekin de her zaman olduğu diğer ülkelerden geri kalmadı. Çin Lideri Xi, Fransa Cumhurbaşkanı’nı arayarak ‘Terörle Ortak Mücadele’de Fransa ile daima işbirliğine hazır olduğunu ifade etti. Bu ifadeler çok yerinde ve güzeldi. Ancak, bu ifadelerin arkasında bir gizli niyet ve amaç olduğu de bir gerçekti. Bu açıklamalardan birkaç saat sonra Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı da Başkan Xi’den geri kalmayan açıklamalar yaptı. Yaklaşık 2 ay önce Doğu Türkistan’ın Aksu Vilayetinin Bay İlçesi Sogan Kömür İşletmelerinde meydana gelen ve yaklaşık 50 kişinin ölümü ile sonuçlanan terör olaylarının elebaşlarını ve rehberlik yapanlar ile bu olaya katılan tüm ‘Terörist’lerin ele geçirildiğini ve imha edildiğini açıkladı.

Ancak, Doğu Türkistan’ın Bay İlçesindeki olaylarda kaç kişi hayatını kaybetmiş olursa olsun, bu olayın 13 Kasım Paris saldırıları ile aynı günde dile getirilmesi doğru değildir. Uygur bölgesindeki şiddet olayları Uygurların kin ve nefreti sonucu patlak vermiştir. Türk dilinde konuşan ve İslam dinine inanan bu Türk halkının yaşadığı bu ücra bölgede son yıllarda bu tür karşılık ve şiddet olayları çokça meydana gelmektedir. Çünkü bölgenin yerli halkı olan Müslüman Uygurlar acımasızca bastırılıp sindirilmektedir. Çin’in bölge halkına karşı uyguladığı baskı ve sindirmelerde bıçak kemiğe dayanmıştır. Bölgede yaşayan bir takım genç Uygurlar kendilerine karşı yapılan adaletsizlik, ayrımcılık, aşağılama ve duçar edildikleri mahrumiyetlerin öcünü almak için ellerine geçirdikleri bıçaklarla Sogan Kömür İşletmelerindeki etnik Han Çinlisi göçmen işçilere hücum etmişlerdir. (Bu olay üzerinde aşağıda bilgi vereceğiz.)

Çin yönetimi, idaresi altında yaşayan azınlık milletlerin gün geçtikçe ümitsizliğe doğru yönelişlerinin kendi yönetimleri ve uyguladıkları politikalar ile ilgili olduğu gerçeğini devamlı reddeder. Çin yönetimi son yıllarda Uygur bölgesindeki şiddet olaylarını uluslararası cihat gruplarının kışkırtmasına bağlar ve sürekli bunun propagandasını yapar. Paris terör saldırılarından sonra 15 Aralık 2015’te Antalya’da toplanan G-20 Zirvesine katılan Çin devlet başkanı Xi Cing Ping bu olayla ilgili derhal bir açıklama yaparak şunları ifade etti:

“Son Paris saldırıları şu hususu özellikle önemli kılmıştır; uluslararası toplum derhal birleşmeli, işbirliği ve dayanışmayı güçlendirmelidir. Birlik, beraberlik ve dayanışma temelinde teröre gereken ders verilmelidir.” Kendine göre şu anlamlı cümleyi de söylemeyi de ihmal etmedi; “Uluslararası toplum terör ile savaşta çifte standart uygulamamalıdır.”

Meseleyi bir diğer yönü ile ele alacak olursak; Çin yönetimi, eğer İŞİD örgütünün tehdidine maruz kalan ülkeleri destekleyeceğini belirtirse, buna cevap olarak, Çin yönetiminin en çok endişelendikleri azınlık bir milleti yanı Uygur bölgesinde yaşayan Müslüman Uygurlar ile yaptığı mücadelede uluslararası toplumdan destek talep etmek isteyecektir.

ÇİN’İN İDDİASI: BİZİM TERÖR SORUNUMUZ DA SİZLER İLE AYNI

Urumçi, Pekin’e göre Kabil’e daha yakındır. Son yıllarda Afganistan’daki yeni İslami akımlar ve şiddet olayları bu ülke sınırlarını aşarak Çin’in büyük şehirlerine kadar bulaşmış bulunuyor. Saldırganların kullandıkları silahlar el yapımı ve çok basit silahlardır, bıçak gibi… Ancak son zamanlarda bu saldırganların eylemleri daha kollektif bir hale gelmeye ve karmaşık örgütler ortaya çıkmaya başladı. Gerçi saldırganlar tahmin edilen şekilde ölümler ve yaralanmalar meydana getirmiş iseler de, Uygurların gerçekleştirdiği bu eylemler uluslararası toplumun ve kamuoyunun dikkatini çekmeye kafi gelmemiştir.

Antalya’daki G-20 zirvesinde Çin dışişleri bakanı Wang Yi ağzından baklayı çıkardı ve şöyle konuştu:

“Terörizmle mücadelede BM önderlik rolünü bir an önce tam ve kesin olarak üstlenmelidir. Terörizme karşı Birleşik bir cephe kurulmalıdır. Çin de Terörizmin mağduru bir ülkedir. Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin önderliğindeki ‘Doğu Türkistan Terör Güçlerine’ sert darbeler indirmek, küresel çapta teröre karşı koyma hareketinin önemli bir görevi olarak kabul edilmelidir.”

Çin yönetiminin sürekli gündeme getirdiği Doğu Türkistan İslami Hareketi, Pekin yönetiminin Uygur Bölgesi’ndeki bütün olumsuzlukları ve şiddet olaylarını ona bağladığı sınır bölgesindeki bir ‘Cihat Örgütü’dür. Ancak, Çin’in iddialarının tam aksine konunun uzmanı bir çok kişi, örgütün Çin’in sürekli dillendirdiği ve şikayet ettiği gibi sistemi ve programı olan tehlikeli bir teşkilat olduğundan şüphe duymaktadır. Hatta konunu bazı güvenilir uzmanları böyle bir teşkilatın varlığından bile şüpheli olduklarını ifade ediyor. 11 Eylül 2001 Terör saldırılarından sonra ABD başkanı Bush terör konusunda Çin ile bir an önce ortak bir anlaşma imzalayabilmek için apar topar örgütü ABD’nin terör Listesine dahil etmişti. Ancak, bu teşkilatın adı günümüzde ABD’nin terör listesinde mevcut değildir.

Bir insan hakları teşkilatı olan Uluslararası Af Örgütü’nün Uygur bölgesi uzmanı Nicolas Becquelin şunları ifade ediyor:

“Çin yönetimi uluslararası terör meselesi her seferinde gündeme geldiğinde ve ele alındığında kendi görüşlerinin uluslararası toplum tarafından da kabul edilmesini öne sürmektedir. Ayrıca, bu tehdidi öne sürerek Çin kamuoyunun de desteğine de erişmek amacını gütmektedir. Uygur bölgesi meselesinin uluslararası toplumun bir sorunu olarak görülmesini ve buna inanmalarını da hedeflemektedir. Çin yönetiminin ‘Dikkatle bakın, Bizim de aynen sizler gibi terör sorunumuz var’ demek suretiyle uluslararası toplumdan az da olsa yasal destek elde etmek istediği açık ve net olarak ortadadır.”

UYGURLARIN ACIMASIZCA BASTIRILMASI

İnsan Hakları Teşkilatlarının ortak görüşüne göre, bölgedeki çatışma ve şiddet olaylarının temel sebebi bölgede yaşayan genç Uygurların radikalleşmesidir. Bunun sebebi ise, Çin yönetiminin Müslüman Uygurların kültür ve medeniyet, dil, dini inanç, eğitim-öğretim, idari ve hizmet sektörü, istihdam, seyahat özgürlüğü ve hatta pasaport alabilmelerinde onlara karşı takınılan olumsuz tavır, acımasızca tatbik edilen baskıcı uygulamalar, aşırı şiddet ve bastırma politikalarıdır. Bu acımasız baskıcı ve şiddet politikalar, Uygur gençlerini karamsarlık ve ümitsizliğe sevk etmektedir. Son yıllarda ise, bölgede genel durum daha kötüleşmiş durumdadır.

Çin yönetiminin bölgedeki uygulamalardan, birkaç örneğine bir göz atalım;

1. Müslüman Uygurların çocuklarına an’anevi ve İslami isimlerin verilmesi yasaklanmıştır. Önceden verilen isimler de değiştirilmeye zorlanmaktadır.

2. Müslüman Uygurların işlettiği lokanta ve restoranlarda sigara ve içki bulundurulma ve satma zorunluğu getirilmiştir.

3. Devlet memuru ve kamu çalışanlarının ramazan ayında oruç tutmamaları ve açıktan yemek yemeleri mecburiyeti getirilmiştir.

4. Sakal bırakan Uygur erkeklerinin tamamı dini radikal ve şüpheli olarak tanımlanmış ve 45 yaşından küçüklerin sakal bırakmaları yasaklanmıştır.

5. Sigara ve içkiyi bırakan ve içmeyi reddeden her genç Uygur da aşırı dinci olarak suçlanmaktadır.

6. Tesettür giyimi de dini radikalizmin sembolü olarak algılanmaktadır. Tesettürlü kadınların dışarıda bulunmaları ve dolaşmaları imkansız hale getirilmekte ve toplumdan adeta dışlanmaktadır.

Günümüzde Çin yönetiminin, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonraki dönemde olduğu gibi, terör konusunda ABD ve AB ülkelerince himaye edilmesi ve desteklenmesi mümkün değildir. Çin’in kendi toplumu ile ülke sınırları içinde ve Uygur bölgesindeki çok sıkı ve güçlü kontrolü, IŞİD’in Uygur bölgesindeki güçler ve taraftarları ile iletişim kurmasını imkansız hale getirmiştir. Olsa da yok denecek kadar azdır. Ancak, geleceklerinden ümitlerini kesen Müslüman Uygurların durumu ve bölgedeki genel politik ve sosyal durumun günden güne kötüleşmesine paralel olarak, Çin’in büyük şehirlerinde bıçaklı saldırı tehlikesinden korunması zor görünmektedir.

Ajanslar

Ayrıca...

Trump: Çin ile tüm ilişkileri kesebiliriz

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, yeni tip koronavirüs salgınından sorumlu tuttuğu Çin ile “tüm …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir