Home / News / HABER / İSLAMİ BELDELER / Medine müdafaası Mondros’a rağmen sürdü…

Medine müdafaası Mondros’a rağmen sürdü…

Fahrettin Paşa, Mondros’a rağmen silahını İngilizlere teslim etmeyerek direnişini sürdürmüş, tarihe Medine Müdafii olarak geçmişti

Tarihe Medine müdafaası olarak geçen vaka Hicaz Şerifi Hüseyin’in 1916’da İngiliz desteğiyle isyan ederek Medine’yi kuşatması üzerine başladı. Medine Müdafaası 2 yıl 7 ay sürdü. Mondros Ateşkes Antlaşmasına rağmen Fahrettin Paşa Medine’yi İngilizlere teslim etmeyi reddetti. Defalarca teslim olması yönündeki baskılara karşı koydu ve 72 gün boyunca Medine’yi tüm imkansızlıklara rağmen savundu. Sonunda İstanbul’dan subaylarına gönderilen bir emirle tutuklandı. Bunun üzerine Fahrettin Paşa şehri İngilizlere değil isyancı Müslüman Araplara 13 Ocak 1919’da teslim ettirdi

Medine’deki Osmanlı garnizonu, Mondros mütarekesine göre göre silah bırakan son Osmanlı birliği oldu ve Medine’de kısa süreli Haşimi iktidarı başladı. Çatışmalardan dolayı Medine halkının ciddi bir kısmı göç etmek zorunda kaldı. Kuşatma sonunda, garnizon komutanı Fahrettin Paşa İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürgün edildi.

1916’da İngilizlerin kışkırttığı Şerif Hüseyin önderliğinde bazı Arap kabileleri bağımsız devlet kurma hayaliyle Osmanlı’ya karşı isyan etti. Savaş sırasında, Cemal Paşa tarafından Hicaz Cephesi kumandanlığına Fahreddin Paşa getirildi. Bu saldırılara karşı Fahreddin Paşa ve birliği Medine’yi bin bir zorlukla beraber savunmaya gayret gösterdi.

Medine’nin etrafını İngiliz birlikleri ve Araplardan oluşan silahlı gruplar sardığında, Osmanlı askeri de Medine içinde sıkışıp kaldı. Merkezi hükümetten yeterli yardımı alamayan Hicaz Cephesinin durumu gün geçtikçe kötüye gitti. Bu süreçte Fahrettin Paşa sadece İngilizlere ve isyancılarına karşı savaşmadı aynı zamanda askerleriyle beraber açlığa, susuzluğa ve sıcağa karşı da inanılmaz bir mücadele verdi. Kıtlığın had safhada olduğu bölgede halkın kimi zaman çekirge yediğine şahit olan Fahreddin Paşa kıtlıktan ve çaresizlikten askerlerine de çekirge yemelerini emretti ve askerlerine kendisi de eşlik etti. Kimi zaman tek besin kaynağı çekirge olan ordu, çöl sıcağında temiz su bulamayınca çamurlu sular içip, o muazzam sıcağa dayanmaya çalıştı.

Bu zor şartlar altında Hz Muhammed’in kabrinin bulunduğu Medine’yi iki buçuk sene düşmana karşı savunan Fahreddin Paşa, muhtemel yağmalara karşı tedbir mahiyetinde, mukaddes emanetlerin bir kısmını askeri bir birlikle İstanbul’a gönderdi. Bir sabah namazı sonrası askerlerini toplayıp onların bu zor şartlar altında yıpranmış olan maneviyatlarını yükseltmek ve duruşlarını sağlamlaştırmak için, adeta tüm insanlık duyuyormuşçasına, şu konuşmayı yaptı.

“Ey insanlar malumunuz olsun ki! Yiğit ve kahraman askerlerim, bütün İslam’ın sırtını dayadığı yer, manevi gücün desteği olan Medine’yi, son fişengine, son damla kanına, son nefesine kadar korumaya ve savunmaya memurdur. Bu asker, Medine’nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara’nın yeşil türbesi altında kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe Medine-i Münevvere kalesi burçlarından ve yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır. Ey Osmanlı ordusunun yiğit subayları! Ey her cenkte cihanı tir tir titretmiş, yiğit Mehmetçiklerim! Gelin hep beraber Allah’ın ve işte huşu ve aşk içinde gözyaşları döktüğümüz peygamberin karşısında, aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki; Ya Resûlallah biz seni bırakmayız!”

Dünya savaşından yenilmiş olarak çıkan Osmanlı Hükümeti ağır şartlar içeren Mondros mütarekesini imzaladı. Mütarekenin 16. maddesine göre; Hicaz-Yemen ve Irak’ta bulunan subaylar silahlarını bırakıp, bulundukları cephelerden ayrılarak en yakındaki itilaf devletleri birliklerine teslim olacaklardı. Bu maddenin bir gereği olarak Osmanlı Hükümetince tüm cephelere teslim ol çağrısı yapıldı. Çağrı Medine kumandanı Fahreddin Paşaya da ulaştı. Fakat Paşa, İstanbul Hükümeti tarafından ona gönderilen habere pek itibar etmedi. Ardından daha ciddi düzenlenmiş belgelerle durumdan haberdar edilen Paşa, yine de bizzat padişahın kendi emri olması gerektiğini söyleyerek Medine’nin müdafaasını bırakmadı. Ardından Paşaya bizzat padişahın Hatt-ı Hümayunu yollanarak ve Medine’yi müdafaadan vazgeçip teslim olması yolunda emirler verildi. Her şeye rağmen cepheyi terk etmeyen Fahreddin Paşa’nın ikna edilemeyişi; aslında onun biraz daha vakit kazanma taktiklerinden başka bir şey değildi. Medine kahramanı Fahreddin Paşa, Mondros Mütarekesi’ne rağmen 72 gün daha canı pahasına ve inandığı değerler adına, Medine’yi müdafaa etmeye devam etti.

Hicaz cephesi I. Dünya savaşının en son terk edilen cephesi oldu. Vermiş olduğu bu eşsiz mücadele örneğiyle Fahreddin Paşa, tarihe adını yazdırmış, çöl kaplanı diye tanınmıştır. İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya gönderilen Medine Kahramanı, iki buçuk yıllık esaretten sonra 2 ağustos 1921’de İtalya, Almanya ve Rusya üzerinden gelerek ancak Kars’tan ülkeye girebildi. 1948 yılında seksen yaşındayken vefat eden Fahreddin Paşa Rumelihisarı mezarlığına defnedildi.

Fotoğraf çekmeyi çocukken öğrenen Fahreddin Paşa’nın Medine müdafaası sırasında çekmiş olduğu fotoğraflar, tarihe iz bırakmış paha biçilemez belgeler olarak değerlerini hala koruyor.

Savaş sırasında Kızılay görevlisi olarak Medine’de bulunan ve bizzat olaylara şahit olan olan Feridun Kandemir daha sonra bunları anı-roman tarzında kaleme aldı. Bu eser Fahreddin Paşa- Medine Müdafaası adıyla yayınlandı.

 

Ajanslar

Ayrıca...

Çin’in toplama kampları nedeniyle Doğu Türkistan nüfusu hızla azalıyor

Avustralya’da yayın yapan Mercatornet’in hazırladığı rapora göre, ülkedeki Uygur nüfusu, bu kampların kurulduğu 2017’den bu …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir