Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / İşgalcinin amacı Suriye’yi boşaltmak
islam devleti default

İşgalcinin amacı Suriye’yi boşaltmak

Suriye’de katil Baas’ın geleceğini sağlama almak amacıyla bu ülkeye askerî güçler gönderen işgal devletlerinin yeni stratejilerinin karada göğüs göğüse çarpışarak yıpranmak yerine direnişçilerin kontrol altında tuttuğu bölgeleri çevreden kuşatmaya alarak, insanî yardım kanallarını kesmek, böylece aç bırakmak suretiyle yıpratmak ve bu yolla teslim olmaya zorlamak olduğu bütün açıklığıyla ortadadır.

Kuşatma stratejisinde önce belli bölgeleri hedef alıyor, oraların kırsal alanlarını hava saldırılarıyla boşaltarak çevreden kara güçleri için yer açmaya çalışıyorlar. Bunu başarabilmeleri durumunda da kuşatmayı başlatıyor ve içerideki insanları ölüme mahkûm edercesine her türlü insanî yardımdan mahrum bırakıyorlar.

Kuşatma yoluyla kıskaca alma stratejilerinin son aşamadaki amacı tüm ülke sınırlarından bir kuşatma halkası oluşturmak olduğundan, içerideki kuşatma halkalarını oluştururken boşalttıkları bölgelerden saldırı yoluyla çıkarılan veya hedefe alınan yerleşim alanlarından kuşatma tehdidi sebebiyle kaçan kalabalıkları tamamen ülke dışına çıkarmaya çalışıyorlar.

Halep ve İdlib gibi şehirlerden kaçarak Türkiye sınırına dayanan yüz binlerce mülteciyi kaçarken vurmalarının; Suriye sınırları içinde kalmamaları, ülke topraklarını tamamen terk etmeleri için zorlamalarının sebebi budur. Küresel güçlerin, Türkiye’nin bu insanlar için Suriye sınırları içinde uçuşa kapalı bir güvenli bölge oluşturulması önerisine destek vermeyerek sınırlarını açması, Avrupa’ya geçmelerine fırsat vermemek için de çıkış kapılarını sıkı kontrol etmesi talebiyle baskı ve teşvik araçlarına başvurmaları da Baas diktasını kurtarmak amacıyla fiili işgali sürdüren Rusya ve İran’la birlikte hareket ettiklerinin açık göstergesidir.

Suriye muhalefetinin, Cenevre görüşmelerine katılmak için insanî yardım kanallarının kesilmemesini ve sivil hedeflere yönelik saldırılara son verilmesini şart koşması da bu yüzdendir. Çünkü burada stratejik bir savaş veriliyor ve işgal güçleri direniş güçlerinin kontrol ettiği alanları sıkı kıskaca almak için kara güçlerine yer açmak amacıyla sivil hedefleri vuruyor, kuşatmaya alınan bölgelerdeki kitleleri aç bırakma yoluyla teslim olmaya zorlamak için de buralara insanî yardım ulaştırılmasını engelliyor. Fakat küresel emperyalizmin tüm kolları bu stratejik savaşın içinde yer aldığından, zikrettiğimiz uygulamaların savaş suçu olmasına ve uluslararası kurumların bu suçların işlenmesini engelleme yükümlülüğü olmasına rağmen BM, Suriye muhalefetinin bu konudaki taleplerine destek vermiyor, katil işgalcilere engel olmak için hiçbir girişimde bulunmuyor ve “bu taleplerinizi yerine getirme işi bizim gücümüzü aşıyor” mazeretine sığınıyor. Oysa bu mazeret geçerli değildir ve uluslararası mekanizma istese bu suçların işlenmesini önleyebilir. Önlememesi dolaylı olarak savaşın içinde yer almasından ve ortak stratejiye sahip olmasından kaynaklanıyor.

Avrupa Birliği’nin sergilediği tutumu biliyoruz. İşgalci katillerin evlerinden çıkardığı muhacirlere kapıları açması ve kendi sınırları içinde bir mülteci kampı kurması için Türkiye’ye karşı baskı ve teşvik politikalarına başvuruyor. AB’nin bu politikaya başvurmasının amacı işgalci katillere, direnişçilerin kontrolü altındaki bölgeleri kuşatmaya alma ve son aşamada tüm ülkenin sınırlarını çevirerek direnişçileri ve onlarla birlikte hareket eden, zulüm rejiminden kurtulmak isteyen halkı teslim olmaya zorlama stratejisinde başarılı olması için fırsat vermektir. Bu tutumu AB’nin işgalci katillerle birlikte hareket ettiğini gözler önüne seriyor.

Türkiye’nin istediği ise muhacirler için Suriye sınırları içinde bir mülteci kampı kurulması, buranın uçuşa kapalı güvenli bölge ilan edilmesi ve mültecilere bu kampta insani yardım ulaştırılmasıdır. Türkiye’nin bu önerisine destek vermeyen AB, sınırlarını açması için baskı yaparken onların Avrupa tarafına geçmelerine de fırsat vermemesini istiyor. Bu tür politika işgalcilerin planlarına gizli ve dolaylı bir destek değil midir?

İşgalcilerin direnişi kıskaca alma stratejilerine destek politikası ABD’nin tutumunda da gayet belirgin bir şekilde kendini gösteriyor. Fakat ABD’nin politikasını biraz daha ayrıntılı ele almak için müteakip yazımızda ele almaya çalışacağız inşallah.

Yeni Akit

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir