Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / Hilafet’ten kim hazzetmez? – Abdurrahim Şen
islam devleti default

Hilafet’ten kim hazzetmez? – Abdurrahim Şen

Hilafetin kaldırılışının 93’üncü devriyesinde İstanbul’da “Nasıl Bir Hilafet” konulu bir sempozyum ve Ankara’da “Hilafet Hayal mi, Yakın Bir Gelecek mi? konulu bir konferans gerçekleştirildi. Etkileri ve sonuçları açısından her iki organizasyon kamuoyunun gündemini meşgul edeceğe benziyor.

 

Medyanın, İstanbul’da yerli ve yabancı birçok düşünür ve akademisyenin katıldığı “Nasıl Bir Hilafet” başlıklı Uluslararası Sempozyum’u ve Ankara’da Uluslararası Hilafet Konferansı’nı ısrarla “toplantı”, “gösteri”, “şehrin göbeğinde” gibi sıfatlarla tahfif edici, merdiven altı organizasyon gibi haber yapması fikir karşısında derin acziyetin göstergesi. CHP, Laik, Sol ve kimi marjinal basının bu saldırgan tutumunun arkasında, İstanbul ve Ankara’da her iki organizasyonun da son derece profesyonel hazırlanmış ve her medeni insana yakışır şekilde icra edilmiş olması yatmaktadır. Bu hazımsızlığın sebebi, yerli ve yabancı birçok ilim adamı, akademisyen ve entelektüel namzetlerin katıldığı ve siyaset teorisi, strateji, hukuk vb. açılardan Hilafetin, ilk defa böylesine bir üst düzey ilmi toplantıya konu olmasıdır. Ve bu organizasyonu yapan Hizbu’t-Tahrir’in cebir ve şiddeti metot olarak benimsememesi ve buna uygun olacak şekilde tarihinde hiçbir şiddete bulaşmamış olmasıdır. Şiddete bulaşmadan fikir ve projelerini en üst düzey ilmi platformlarda tartıştırabilme kapasitesi, fikir karşısında acziyet içine düşenlerin İslam’ı ve Hilafeti şeytanlaştırabilecekleri bir argüman bulamamalarıdır.

CHP’nin bazı milletvekilleri, hiçbir cebir ve şiddet içermeksizin sadece fikirlerin konuşulduğu bu organizasyonları terör eylemi edasında sunmakta gecikmedi. Aynaya bakıp kendi cemaziye’l-evvellerine dair hatıraları canlandı belli ki. Öyle ya, 21 Ekim 2014 tarihinde İstanbul Üniversitesi öğrencileriyle bir araya geldiği toplantıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “PYD bir terör örgütüdür” açıklamasını değerlendirirken Kılıçdaroğlu’nun sarf ettiği “PYD bizim için terör örgütü değildir. PYD kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” sözleri, terör örgütlerine güzelleme yapmada kimsenin CHP’nin eline su dökemeyeceğini göstermişti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun, Kılıçdaroğlu’nun skandal sözlerine benzer şekilde, Londra’da bir konferansta (10 Şubat 2016), PKK’nın Suriye kolu olan PYD’li teröristleri müdafaa eden açıklamaları, ülkesinin her yerine yetişemeyen Katil Esad’ın, katliam ihalesini verdiği cinayet şebekelerine nasıl da sahip çıktıklarını açığa vurdu. CHP yetkililerinin, “vatanlarını ve halklarını savunuyorlar. Terörist değil, vatanseverlerdir” dediği PYD militanlarının Ankara’nın göbeğinde bombalı araçla saldırı düzenlediği ve bu menfur saldırıda 28 vatandaşımızın hunharca katledildiğini ve yüzlercesinin de yaralandığını hepimiz biliyoruz. Vatandaşlarımızı katleden ve Türkiye devleti tarafından terör örgütü kabul edilen PYD, 2 Aralık 2015 tarihinde CHP’nin de üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’e kabul edildiğinde, CHP buna hiçbir şekilde itiraz etmedi. Artık bundan sonra CHP, eli kanlı terör örgütü PYD’yle Sosyalist Enternasyonel toplantılarında aynı masayı paylaşacak. CHP önce eline yüzüne çalınmış kara lekeyi temizlesin.

PKK teröristlerinin cenazelerine katılarak şehitlerin kemiklerini sızlatan, PKK terör örgütü üyeliğinden mahkum olmuş onlarca kişiyi milletvekili aday listelerine yerleştirerek toplumun aklıyla dalga geçen CHP önce kendi cemaziye’l-evveline baksın.

***

Hilafet’ten kim hazzetmez?

Hilafetten, topraklarımızı milyon metrekareden birkaç yüz bin metre kareye küçültürken, sakinleri için de cehenneme çeviren Fransa, İngiltere ve Amerika hazzetmez. Ancak onlar bundan hazzetmese de, hilafetin o eski hinterlandında, Fas’tan Endonezya’ya uzanan bu geniş coğrafyada yaşayan milyar Müslüman Hilafet istiyor. Hatta “yiğit düştüğü yerden kalkar”, “sancak düştüğü yerde kaldırılır” betimlemeleriyle Türkiye’nin Hilafete başkent olmasını şiddetle arzuluyor, bu payeyi Türkiye’ye veriyor.

Konferansa Kırım’dan katılan Hristiyan asıllı Mikail Romaniko’nun da hilafet istemesi bir zamanlar demir perde ideolojisini İslam’ın topraklarına taşımaya azmeden kimi sosyalistlerin alınganlık yapmasına neden olmuşa benziyor. Dünün Hristiyan’ının İslam’a girer girmez idrak ettiği gerçekleri, kaç zamandır Müslüman olanların idrakten yoksun olması ne ile açıklanabilir, bilinmez. Sultan Fatih Konstantin’iye girdiğinde onu güllerle karşılayan Hristiyanlar kadar atasının mirasına hoşgörü ile bakamamak ne ile izah edilir, kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Hilafetten ancak, bu toprakları hammadde deposu olarak gören sömürgeci sanayileşmiş ülkeler hazzetmez. Çünkü Hilafet, emperyalist ülkelerin sömürdüğü bu toprakları sakinlerine teslim ederek paha biçilmez servetlerini, inanan inanmayan ayırt etmeksizin bu toprakların insanlarına iade edecek ve böylece onları iki yüzyıllık açlık ve sefaletten sonra zekat verilecek fakirin bulunmadığı ekonomik kalkınmışlık seviyesine taşıyacaktır. On üç yüzyıl adaleti ile aydınlattığı arzı yeniden aydınlatacaktır.

Abdurrahim Şen

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir