Home / News / YAZARLAR / Tahir Şanlı / İslam’da fethin yeri, Yeniden fetihlerle buluşmak…
islam devleti default

İslam’da fethin yeri, Yeniden fetihlerle buluşmak…

 

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Tahir Şanlı

  1. Bölüm

Giriş:

Yazıma Haruner-Reşid’in şu sözleri ile başlamak istiyorum:

“Ey sema yağmurunu nereye yağdırırsan yağdır, o yağmurla büyüyecek mahsulatın haracı yine bana gelecek.” (Kitabü’l Harac s.39)

Bu sözden hareketle; “Ey insanlık! Siz İslam’ın gelişinin önünü aklınıza gelen her türlü desiselerle engellemeye çalışsanız da bu gayretleriniz boşa çıkacak, İslam rahmetini dünyanın en ücra köşesine serpiştirecek ve sizin aklınızın almayacağı fetihler gerçekleştirecektir.” diyoruz.

Fetih konusu;

Fethin fikri yönü (fethin içeriğinin kavranması),

Fethin tarihi boyutu (tarihte fethedilen yerler ve özelikleri),

Fethin fıkhi yönü (bu bölüm içtihad içeren bir konu olup fıkhi bir meseledir. Yeniden fethedilecek yerler konumu, bu bölgelerin ahalisi vs. gibi) ana başlıklar halinde incelenebilir.

Bu üç hususun hepsine değinmek kapsamlı bir çalışma ister. İnşallah gücümüz nispetinde bu konulara (kısa ve öz bir şekilde) sayfa aralamaya çalışacağız. Bu noktadan hareketle ilk olarak fethin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde yoğunlaşarak konuya geçiş yapmak istiyoruz.

Fetih nedir? Kelime anlamı ve fetihle ilgili getirilen tarifler:

Fetih kelime olarak; kapalılığı giderme, ihtilafı halletme, açma, açış, bir ülkeyi, şehri veya kalenin kapısını açma, kendilerine kapalı olan toprakları açmak. Bir bölgede yaşayan halka zarar vermeden o bölgeyi ele geçirmek, kontrol altında tutmak, fethetmek. Fetih, kapının açılması demektir. Kelimenin kökünde kapıyı açmak için kapının üzerine konan ve kapıyı çekmek için kullanılan parçadır. Fetih etmek kalelerin kapılarını açma anlamında bir şehre girme manasında kullanılmaktadır. Etimolojik olarak ‘ıhk’ kökünden gelmektedir. Kelimenin anlamı ise “katma, ekleme, bağlama”dır. 

Fetih kelimesinin başına harfi tarif getirildiğinde neyi açacağı kastedilmiş olur. Mekke’nin fethinde bu şekilde kullanılmıştır.

Fetih Müslümanların, ülke ve şehirleri ila-i Kelimetullah gayesi ile İslamiyet’e açmaları ve İslam devleti idaresine almalarıdır. 

Fethin terim/ıstılah manası; kalpleri ve akılları İslam gerçeğine açmak, İslam mesajının önündeki engelleri kaldırmak ve insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamaktır.

Bu izahı çeşitli ayet ve hadislerde de bulmak mümkündür. Nitekim fetih süresinin ilk ayetinde de buna işret edilmektedir;

إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا

Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” (Feth 1)

Diğer ayetlerde de şöyle geçer:

 

وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

“Allah’tan yardım ve yakın bir fetih, müminleri bunlarla müjdele.” (Saff 13)

فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ “…Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder…” (Maide 52)

اِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَٓاءَكُمُ الْفَتْحُۚ “Fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir…” (Enfal 19)

وَاسْتَفْتَحُوا وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَن۪يدٍۙ (Peygamberler, düşmanlarına karşı) fetih istediler, ve her zorba inatçı hüsrana uğradı.” (İbrahim 15)

اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحاً مُب۪يناًۙ “Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik.” (Fetih 1)

وَاُخْرٰى تُحِبُّونَهَاۜ نَصْرٌ مِنَ اللّٰهِ وَفَتْحٌ قَر۪يبٌۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ “Seveceğiniz bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih.. Müminleri müjdele.” (Saff 13)

لَقَدْ رَضِيَ اللّٰهُ عَنِ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَمَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ عَلَيْهِمْ وَاَثَابَهُمْ فَتْحاً قَر۪يباًۙ  “Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye’de) sana bey’at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.” (Fetih 18)

Burada şunu da belirtelim ki; bu ve diğer fetihle ilgili gelen ayeti kerimeler genelde Medine’de nüzul olmuştur.

Resulullah Sallallahu Aeyhi Ve Sellem;

“Ülkeler kılıçla fethedildi, lâkin Medîne Kur’ân’la fethedilmiştir.” (Bezzâr, Müsned, no: 1180; Rudânî, no: 3774) buyurmakla asıl gayenin gönülleri İslam’ın eşsiz adaletine ve sultasına açmak olduğunu göstermiştir. Fetih’e ayet ve hadislerin ışığında bakıldığında kapıların İslam’a açılması ve İslam sultasının oturması anlamını içermektedir.

Fetih kelimesi daha çok İslam’la özleşmiş/kavramlaşmış ıstılahı bir kelimedir. İçeriği açısından fetih kelimesinden bahsedilince doğrudan İslam ordularının kazandığı zaferle elde edilen açılım akla gelir. Ayrıca fetih kelimesi İslam’a olan kapalı kapıların açılması anlamına geldiği için de ideolojik/İslam ideolojisinin bir kavramı haline dönüşmüştür.  Fetih, İslam adına açılım ve İslam adına yeni bir inşadır. Daha açık bir ifade ile hem beldelerin hem de toplumların İslamlaşmasıdır.

Fetih bir bütünsellik arzeder. Fetih İslam’ın gönüllerde kalan, vicdanlara hapsedilmiş hali değil yaşam kazanıp hayata dönüşmüş halidir.

İslam’ın ister ordular yolu ile veya toplulukların kendi isteği ile girdiği yerlerde şu kadarını kabul ederiz şu kadarını kabul etmeyiz diye bir dayatma söz konusu değildir. Böylesi bir durumda fetihten bahsedilmez. İslam’ın fethi bütünlük içerir. Fetih kelimesinin kavramlaşmasının özünde de bu yatar. Fetih tümü ile İslam’a bir açılımdır.

Fetih kapsamında müşahede ettiğimiz topluluklar ya İslam’a girip İslam ümmetinden olmuşlardır veya zımmi/gayri müslim konumunda kalıp o belde insanlarının cizye ve haraç vermeleri şartıyla emniyetlerinin İslam devletinin koruması altına girmiştir.

Fetih, Arapça bir kelime olup “açmak” demektir. Kur’an’ın ilk suresi yani “açılışı”, fetih kelimesinden türeyen Fatiha Suresi’dir. Fetih beldeleri ve toplumları İslam’a açmak için yapılır. Fetih İslam medeniyetini götürerek insanların kalbini İslam’a açmaktır. İslam’ın fetih dini olması buradan gelmektedir.

Delillerde fetihle ilgili üç yol takip edildiği görülür:

a-“Ülkeler kılıçla fethedildi, lâkin Medîne Kur’ân’la fethedilmiştir.” (Bezzâr, Müsned, no: 1180; Rudânî, no: 3774)

Bu hadisi şerife göre fethi gerçekleştirmenin yollarından bir tanesi davet yolu ile gerçekleştirmektir. Davet yolu ile gerçekleştirilen ilk fetih Medine’nin fethidir.

 

b- إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا

Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” (Feth 1)

Bu ayette belirtiği gibi siyasi antlaşmalar yolu ile fethin gerçekleştirilmesidir. Hudeybiye antlaşması üzerine ayeti kerime bu antlaşmayı fetihten saydı.

c- فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ تُكَلَّفُ إِلاَّ نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَسَى اللّهُ أَن يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَاللّهُ أَشَدُّ بَأْسًا وَأَشَدُّ تَنكِيلاً                        

“Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.”(Nisa,84)

Bu ve diğer cihadla ilgili gelen ayetler cihad yöntemi ile maddi gücün kullanılmasını emrediyor. Böylece fetih için üçüncü bir yol cihad etmektir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا

الَّذِينَ آمَنُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُواْ أَوْلِيَاء الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفًا

“Size ne oluyor ki Allah uğrunda kıtal yapmıyorsunuz savaşmıyorsunuz, oysa zaafa uğratılmış olan erkek, kadın ve çocuklar şöyle diyorlar: Ey Rabbimiz, yöneticileri zalim olan bu memleketten çıkart, bize katından bir (bize sahip çıkacak) veli gönder ve bize katından bir yardımcı da gönder. Nitekim iman edenler Allah uğrunda kıtal yaparlar ve kâfirler tağut (kâfir sistem) uğrunda savaşırlar. Öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın! Nitekim şeytanın hilesi zayıftır.”  (Nisa 75-76)

Bu ayetin nüzul sebebi Mekke’de hicret etmeyip veya edemeyen Müslümanların kurtarılması için maddi gücün (cihad) kullanımı ile alakalıdır. Bu ayet maddi güçle bir memleketi fethetmekle alakalı olduğu gibi herhangi bir İslam beldesi kâfirler tarafından işgal edildiği takdirde oradaki Müslümanları kurtarmakla da alakalıdır. Ayrıca bu ayet (lafzın umumiliğinden dolayı) Müslüman olmayan ve İslam beldeleri dışında kalan bir halkın idarecilerinden kurtulmak için İslam devletinden yardım istedikleri takdirde maddi güç kullanmaya da delalet eder. İslam ordusunun yaptığı bu maddi saldırı o belde halkını zalim yöneticilerden kurtarmakla kalmayıp fethin de önünü açmış olur. Bilindiği üzere Kureyşlilerin elindeki Mekke H. 20 Ramazan 8 günü Müslümanların maddi güç kullanması ile fethedilmiştir.

İdeolojik bakış açısı olmaz ise terimler üzerinde kavram kargaşası yaşanır. Onun için fetihle işgali karıştırmamak gerekir.

İşgal; söz konusu bölge bertaraf edilerek harabeye çevrilir. İşgal altındaki yerlerde askeri kuvvetle kontrol altına alınarak işgal ederler. Bir gücün, diğer bir devletin hâkim olduğu toprağa girip etkili ve sürekli de olsa kontrolü ele geçirişi devletlerarası örfte daima işgal addedilmiştir.

Ayrıca işgal kelimesi daha çok haçlı orduları ve sonrasında sömürgeci güçler için kullanılmıştır. Batıya has bir kelime olup içeriği de batılılar tarafından doldurulmuştur. Daha çok adaletin olmadığı, hukukun hiçe sayıldığı, yakmak, yıkmak, katliam, sömürü ve zorbalık içeriklidir. Her ne kadar uluslararası hukukta 1945’lerde yerini alsa da bu kelime haçlılar ve öncesinde de kullanılmıştır. Günümüzde de bu kelimenin içeriği batılılarca doldurulmuş olduğu için batılılarla özdeştir. Küfür üzerine kurulan devletler bir beldeyi ele geçirdiğinde katletmiş, tecavüz etmiş, çalmış ve yıkmıştır. Haçlılar 1099 senesinde Kudüs’ü işgal ettiklerinde şehirdeki Müslüman ve Yahudi bütün halkı kılıçtan geçirmiştir. Günümüzde de Filistin toprakları yahudi varlığının işgali altındadır. Oysa Müslümanlar bir beldeyi ele geçirdiklerinde bölge halkına böylesi bir muamele uygulamamışlardır. Selahaddin Eyyubi 1187 yılında Haçlılardan şehri yeniden aldığında şehirdeki Hristiyan halkın can güvenliğine zarar vermemiştir. Bunun için İslam ordusunun özelliği diğer ordulardan farklıdır. Onda tamamen adaleti gözetme vardır.

Batı medeniyetinde savaşlar meşhurdur. Kafirlerin orduları geçmişte ve günümüzde de hiçbir zaman iyi bir şekilde anılmamıştır, övgüye layık arkalarında hiçbir güzel örnek bırakmamışlardır. Konumları gereği bırakmaları da mümkün değildir. Geçmişin haçlı orduları günümüzün NATO şemsiyesi altında oluşturulan çeşitli müttefik orduların uğrak verdiği yerler harabeye dönmüş, milyonlarca insan hiç ayırım yapılmadan katledilmiştir. Günümüzde de bu böyledir. Özgürlükler diye adlandırdıkları bu saldırıların adı işgaldir ve sömürme maksatlıdır. İnsanlara güzel bir yaşam ve adalet sunmak değil öldürmek ve köleleştirmek için savaşırlar. Bu minvalde ABD, Rusya, Çin, Avrupa’nın dünya genelinde özellikle de İslam beldelerindeki katliamları, işgalleri saymakla bitmez.

Bu kavramlar arasında istila kelimesi de kullanılır.

İstila günümüzde fazlaca kullanılmaz. Daha çok bu kelime tarihte kavimler arası savaşlarda kazanan taraf için kullanılmıştır. İdeolojik savaşlar dışında kullanılır ve daha çok herhangi bir kavmin üstünlüğünü simgeler. Çin’in Moğollarca istilası Hun istilası, Sasaniler’in Ermenistan’ı istilası gibi. Daha çok güç ve toprak kazanımı üzerine yapılan savaşlardır. Yakın tarihimizde buna yakın savaşları Hitler gerçekleştirmiştir.

Bu kelimelere değinmemizden maksat Müslümanlar arasında birçok hususta olduğu gibi bu hususta da İslami mefhum kaybolmuş veya karışık bir hal almıştır.

  • Fetih kesinlikle işgal değildir.

Kelimelerin tarifinden de anlaşılacağı üzere fetih hiçbir zaman işgal anlamına gelmez. Kasıtlı veya bilinçsiz tariflere gidilmiştir. Şu tariflerde olduğu gibi;  “fetih, kavuşulan maddi ve manevi güzelliklerin, can pahasına da olsa, cihânın her köşesine ve beşerin her ferdine yayılması ve ulaştırılması aksiyonudur.” (Zafer dergisi sayı 337)

“O halde bu fethin adı olsa olsa “yürek fethi”dir. Aslında, fetih kavramının doğrudan savaş, toprak işgali, askerî başarı anlamına gelmediği “anveten” sözcüğünün kullanılışından da kolayca anlaşılır. Eğer bir belde savaş yoluyla ele geçerse bu yalın bir biçimde fetih kavramıyla ifâde edilmez, “zor yoluyla” anlamına “anveten”le ifâde edilirdi.” (http://www.ihya.org/kavram/kavramlar-ansiklopedisi/dt-1697.html) 

“1990 baharında gittiğim Suudi Arabistan’da da Arapça öğretmek üzere açılan Lisan Okullarında okutulan, Amerikalı ve Kanadalılar tarafından hazırlanan ; Arapça Gramerinde, de “Osmanlı işgal etti” “Osmanlı sömürdü” gibi cümlelerin başka misâl yokmuş gibi dil kaidelerini açıklayan misâller olarak verildiğini esefle okudum.” (Ahmet Akgündüz İnceleme – Ekim 1991)

Fetihle ilgili bakış dışarının/batının empoze ettiği bakıştan uzak İslam kültürü içerisinde aranmalıdır. Batılıların istediği şekilde bir tarif tamamen saptırmalarla doludur. Cihad konusunda olduğu gibi. Onlar; “cihad saldırı değil savunma” dediler ve bunu asli anlamından uzaklaştırdılar. Batı kültürünün tesirinde kalan sözde mütefekkirler yolu ile İslam’a ve Müslümanlara saldırının olduğu artık saklanamayacak kadar barizdir. Onun için bakışlarımızın Kitap ve Sünnet menşeili olması gerekir.

Fetih daha çok İslam’la özdeştir dedik. İslam fethin içeriğini ortaya koymuş ve onu yine kendisi şekillendirmiştir.

 Fetih; Allah’ın yeryüzünde hakimiyetini istemektir. İşgal ise; insanların yeryüzünde kendi hakimiyetlerini kurmak istemeleridir.

İşgalci, geçici olarak oradadır/işgal ettiği yerdedir, o yerin sahibi değildir ve asıl sahibine iade için boşaltması gerekir. Fetih ise İslam’a kapıları açmaktır. İslam’ın hakikatinin gösterilmesi ve halkların kalplerinin İslam’a açılmasıdır. Bazı tarihçiler sözde meseleye objektif bakma adına İslam ordularının kazanımlarına da işgal dediler. Bu gerçeği asla yansıtmamaktadır. Bunlar meseleyi İslam ideolojisi ile buluşturma yerine kendi zaviyelerinden bakarak maddi ve toprak kazanımlarını birinci derecede görüp ona kıyasla işgal dediler. İmanın, İslam’ın, adaletin girmediği bir yer ancak toprakları ve servetleri için işgal edilir. Bunun fetihle bir alakası yoktur.

Devamı var….

 

Ayrıca...

Merhamet Kaynağımız Sadece İslam Olmalıdır -2-

-İnsanlara nispet edilen merhamet: İnsanın içgüdülerinde zalimliğe yönelik meyiller olduğu gibi merhamete yönelik meyillerde vardır. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir