Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, düznlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarın başlayacak ABD ziyaretinin programı hakkında bilgi verdi. Bir gazetecinin “Obama ile görüşme olacak mı?” sorusu üzerine “Obama ile bir görüşme olması için çalışılıyor” dedi. 

Kalın’ın ifadeleri şu şekilde:

“Ziyaret çerçevesinde Nükleer Güvenlik Zirvesi bulunuyor. Sayın Cumhurbaşkanımız daha önce de bu zirveye katılmıştı. Bu zirve bağlamında da yoğun bir program olacak. İkili görüşmeler olacak. Türkiye’de yatırımları bulunan şirketler ve işadamlarıyla programları olacak. Türk ve Müslüman toplumu temsilcileriyle bir araya gelecek. Musevi toplum temsilcileriyle de görüşecek. Yine düşünce kuruluşlarıyla da programı olacak. 2 Nisan’da cami açılışına da gerçekleştirecek. Bir ikili ziyaret değil, bir zirve ziyaretidir. Program elverdiği ölçüde ikili görüşmeler de olabilir. Obama ile bir görüşme olması için de çalışılıyor. Görüşmeyecek gibi spekülasyonlar yapılıyor. Bunları bir kenara koyup resmi açıklamaları dikkate almakta fayda var.”

Reza Zarrab’ın gözaltına alınması

“Amerika’da bir yargıcın verdiği karardır, yürüyen bir süreçtir. Şu an bizim bununla ilgili farklı bir şey söylememiz uygun olmaz. Ne olacağını, hukuki bir süreç olması itibarıyla biz de buradan takip ediyoruz. Bize intikal eden doğrudan herhangi bir şey söz konusu değil.”

“Mumbiç civarında devam eden bir süreç var. ABD tarafı ile de Numbiç-Cerablu arasını görüşüyıruz. Şu anda oraya PYD’nin yerleştirilmesi söz konusu değil”

“Mısır, İslam İşbirliği Teşkilatı devir teslim törenine Dışişler Bakanlığı süzeyinde katılacağını açıkladı. Biz de memnuniyetle karşıladık.”

Konsoloslara tepki: Başka bir yerde bir gün barındırmazlar

Kalın; Can Dündar ve Erdem Gü’ün duruşmasına katılan konsolosları da eleştirdi. Kalın, konsolosların Viyana sözleşmesini çiğnediğini belirtti ve “Bu diplomatlar hâlâ görevlerini sürdürebiliyorsa bizim alicenaplığımız sayesindedir. Başka bir yerde bir gün barındırmazlar” dedi:

“Bu konu bildiğiniz gibi, diplomatik ilişkiler hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesinin 1. fıkrası ve 55. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. Diplomatik temsilcilikler, konsolosluklar faaliyetlerine bu ilkeler çerçevesinde, kısıtlama olmaksızın devam etmektedirler. Ama Türkiye’deki kanunlara riayet etmeleri ve içişlerine karışıyor gibi durmaktan kaçınmaları gerekir. Dolayısıyla, T.C devleti ve halkının hassasiyetlerine önem göstermeleri, yargıyı etkiliyor gibi görünmekten kaçınmaları esastır. Nitekim Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız da buna dikkat çektiler. Bu diplomatlar hâlâ görevlerini sürdürebiliyorsa bizim alicenaplığımız sayesindedir. Başka bir yerde bir gün barındırmazlar.”

“37 bin kişiye giriş yasağı koyduk”

“Bu DEAŞ belasından bütün dünyanın kurtulması lazım.  Bu terörün asla mazur gösterilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde Suriye’de bu kanlı savaş insanları katletmektedir. Suriye devam ettiği sürece bu tör terör örgütleri kendilerine alan bulmaktadır. Bizim başından beri savunduğumuz Suriye’nin bütünlüğünü koruyarak bir çözüm bulmak. İyi terörist, kötü terörist diye birşey yoktur. Birinin sloganı dini, birinin etnik diğerinin ideolojik olabilir. Hepsine karşı somut adımlar atılmalı. Brüksel’deki gibi fotoğraflar terörle mücadelede zaaf yaratır. Brüksel’deki yaşananlar ilk değil. Daha önce de iadeler olmuş Yakın zamanda bizi yabancı savaşçılarla yeterince mücadele etmediğimizi söyleyenler buna dikkat etmeli. Biz bugüne kadar 120 küsür ülkeden yaklaşık 37 bin kişiye ülkeye giriş yasağı koyduk. 3 binden fazla kişi ülkemizden sınır dışı edildi. Türkiye burada üzerine düşeni kararlı, kapsamlı bir şekilde yapmaktadır.”

“Müslüman karşıtlığı DAEŞ’in elini güçlendirir”

“Brüksel saldırısı ve bu tür saldırılardan sonra karşımıza sistematik olarak çıkan bir başka konu da Müslüman karşıtı duyguların tahrik edilmesi, siyasete alet edilmesi, İslamofobik söylemlerin güç kazanması. Bunu Brüksel saldırısından sonra yine gördük. Bu konularda siyasi liderlerin, dini liderlerin, toplum önderlerinin, basının, kanaat önderlerinin büyük bir siyasi sorumluluk içinde hareket etmesi gerekir çünkü Müslüman karşıtı söylemler sadece DAEŞ gibi, El Kaide gibi aşırı terör örgütlerinin elini güçlendirir, onlara malzeme sağlar.”

Lahor’daki terör saldırısı

“Lahor’da meydana gelen saldırıyı üstlenen grubun amaçlarının orada kutlama yapan Hristiyanlar olduğu şeklindeki açıklamaya atıfla, bu terör saldırısını tekrar en sert şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Müslüman, Hristiyan, Sünni, Şii olsun veya hangi etnik, dini gruptan, mezhepten olursa olsun masum insanların böyle katledilmesi asla ve asla kabul edilemez. Hele bu din adına İslam adına yapılıyorsa, şunu herkesin bilmesi gerekir ki bunun ne bizim dinimizde ne inancımızda ne kültürümüzde hiçbir karşılığı yoktur. Bu olsa olsa barbarlıktır, ondan öte bir şey değildir.”

Al Jazeera, AA