AB ve Türkiye, büyük kısmı kasap Beşşar’ın zulmünden kaçan Suriyeli mültecilerden oluşan göçmenlerin AB ülkelerine göçünü kontrol altına almak için işbirliği konusunda anlaştı.
Anlaşmanın esaslarına göre AB Türkiye’ye göçün kontrol altına alınması karşılığında üç milyar euro finansal destek verecek ve AB’ye giriş sürecinin canlanmasını sağlayacak. Ayrıca Ekim 2016’ya kadar, “Geri Kabul Anlaşması”nın etkin bir şekilde uygulanması dahil mültecilerle ilgili 72 kriteri yerine getirmesi durumunda Türkiye vatandaşlarına Schengen Bölgesi’nde vize serbestisi getirilecek.
TBMM Avrupa’nın İnsanlık Dışı Uygulamasına Ortak Oldu
TBMM Genel Kurulu’nda 26 Haziran 2014 tarihinde “Söz konusu anlaşma ile ülkemiz üzerinden Avrupa’ya yönelik yasadışı göçle mücadelede, Avrupa Birliği ile yakın işbirliğinin geliştirilmesi mümkün olabilecektir.” denilerek mezkûr anlaşma oybirliği ile kabul edildi. Böylece insan hayatını, yaşanan dramları yok sayarak, vize kolaylığı boyutunu ön plana çıkaran hastalıklı bir yaklaşımla kabul edilen “Geri Kabul Anlaşması” Meclisin işlediği cürümlere bir yenisini daha eklemiş oldu.
Türkiye, 10 yılı aşkın bir sürenin sonunda varılan anlaşma gereği 04.04.2016 tarihi itibariyle “Geri Kabul Anlaşması” gereği ilk kafileyi kabul etti. Türkiye, böylece Avrupa’nın özellikle Müslümanlara yönelik dışlayıcı, nefret içeren, sözde bayraktarlığını yaptıkları insan haklarına aykırı anlayışını da kabul etmiş ve ortağı olmuş oldu. Bugün bile medyanın, söz konusu yasanın haberini vize kolaylığı üzerinden vermesi, Türkiye adına utanç vericidir. Bu utancın tek sorumluları ise meclis içerisinde çıkarılması istenen yasaya sadece ellerini kaldırıp indirmekten başka bir görev üstlenmeyen milletvekilleri ve özellikle de iktidar partisidir. Meclis, çok kolayca kabul ettiği bu anlaşma ile yaşanan tüm mağduriyetlerin sorumluluğunu da almıştır.
Kendi vatandaşları “Geri Kabul Anlaşması” ile birlikte Avrupa’nın herhangi bir şehrinde gezerken, diğer taraftan ülkesindeki despot yönetimlerden kaçan ve geri iade edilerek işkenceye uğrayan, hatta öldürülme ile yüz yüze kalan insanların akıbetini bilmemiz önemlidir.
Avrupa ve Türkiye Anlaşmaya Nasıl Bakıyor?
Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğini yakın vadede mümkün görmüyor. Özellikle Suriye’de yaşanan insanlık dramını Avrupa yolunda fırsata çevirme derdinde. Avrupa yolunda sarf ettiği 40 yılı aşkın çabayı, Türk vatandaşlarına uygulanacak vize kolaylığı sayesinde büyük bir başarı gibi sunmak istiyor. Avrupa ise bin bir zorluğu aşarak, denizlerde boğulmadan kurtulan ve sınırlarına kadar ulaşan insanlardan kurtulmak için Türkiye’nin bu isteğini fırsat olarak değerlendiriyor.
Geri İade Edilen İnsanların Durumu
“Geri Kabul Anlaşması”na ülkelerin, “vatandaşı olmayan insanları sınırları içerisinde tutmak istemediği basit bir anlaşma olarak bakılması” doğru değildir. Çünkü bu anlaşma neticesinde sınır dışı edilen bir insan, ülkesine iade edilirken basit bir seyahat yapmıyor! Örneğin; Mültecilerle Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç, bilgi edinme yasası kapsamında Suriye ile yapılan “Geri Kabul Anlaşması” hakkında İçişleri Bakanlığı’na yaptıkları başvuruya aldıkları cevapta 2002-2013 yılları arasında 2.675 kişinin Suriye rejimine teslim edildiğini belirtiyor. Suriye’ye “Geri Kabul Anlaşması” çerçevesinde sınır dışı edilen insanların Suriye hapishanelerinde yaşadıkları baskı ve işkenceye ilişkin Uluslararası Af Örgütü’nün raporları var. Yine Rusya ve Orta Asya ülkelerine iade edilen binlerce Müslüman’ın durumu da Suriye’den farklı değil! İnsan hakları kuruluşlarının adı geçen ülkelerde, Müslümanlara yönelik baskı ve işkenceleriyle alakalı hayli kabarık raporları mevcuttur.
Görülen o ki sömürgeci kapitalist nizamın kasıp kavurduğu bu dünya da ve küresel sistemin boyunduruğu altına girmiş işbirlikçi yöneticiler olduğu müddetçe bu meseleye hiçbir çözüm bulunamayacaktır. İnsanlar yine her türlü tehlikeyi göze alarak göç edecektir. Ta ki insanlık İslam’ın hidayetiyle aydınlanıncaya, ikinci Râşidî Hilâfet Devleti’nin adaleti tesis edilinceye kadar!