Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / Kan Yada Para İle Sistem Tartışması Yapamazsınız! / Mahmut Kar
islam devleti default

Kan Yada Para İle Sistem Tartışması Yapamazsınız! / Mahmut Kar

Türkiye’nin ana gündem konusunu hepiniz biliyorsunuz. Malum sistem (model) tartışması… Uzun zamandır ısıtılıp ısıtılıp kamuoyunun gündemine getiriliyor Başkanlık konusu. Ancak hiç bu kadar ana gündem konusu haline gelmemişti, hiç bu kadar toplumun ve medyanın sıcak gündemi halini almamıştı. 

Önce Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın  açıklaması ile yeni anayasada laiklik olacak mı olmayacak mı tartışması bu gündemi ısındırdı sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüş ayrılığı şiddetlendi ve Davutoğlu’nun tasfiyesi gerçekleşti. Ve böylece Türkiye’nin uzun süre gündeminden düşürülmeyecek meselesi “Başkanlık Nasıl Gelecek” konusu belirlenmiş oldu.
 
CHP Lideri Kılıçtaroğlu’nun  bu soruya verdiği cevap tartışmanın ateşini iyice körükledi. Kılıçtaroğlu, “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz, açık ve net” dedi. Bu sözleri dil sürçmesi ile falan değil bilerek söylediğini cümlenin sonunda sarf ettiği şu ifadeden anlıyoruz. “açık ve net”
 
Düşünün ki, bir ülkede o ülkeyi yönetmeye talip, kendini demokrat, çağdaş ve ilerici gören bir partinin lideri var ve sistem tartışmasını kan ile yapıyor. Kaos ve kandan beslendiğini açıkça ifade ediyor. Eğer başkanlık gelirse bu ancak kan dökülerek getirilebilir, yani terör estirilerek getirilebilir diyor. Adeta şunu söylüyor Kılıçtaroğlu; “eğer başkanlığı getirirseniz biz bu ülkede terör estiririz o kadar açık ve net” 
 
Bunu söyleyen liderin partisi  bu ülkede yıllarca Müslümanlara terörist muamelesi yaptı unutmayın. Geçmişte alimlerimizi “isyancı ve terörist” yaftası ile boynuna ip takarak idam etti bu zihniyet. Şimdi aynı düşmanlıklarını İslam ve Hilafet isteyen Müslümanlara karşı sürdürüyorlar.
 
Ve buna rağmen bu ülkenin yöneticileri, askeri, polisi ve medyası hala terörün faillerini başka yerde arıyor biliyor musunuz? Peki terörün gerçek faillerinin kim olduğunu bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar. Laik, Kemalist anlayışla Müslümanlara yıllarca kan kusturan İngilizlerin himayesinde onlara hizmet eden CHP, işte açıkça terörün asıl faillerinden biri olan sömürgeci İngiltere’nin değirmenine şu taşıyor.
 
Ama maalesef, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, onu yöneten iktidar, o iktidarın asıl sahibi olan sermaye sahipleri bu gerçek karşısında sadece güncel veya uzun vadeli çıkarları için Kılıçtaroğlu’nun bu açıklamasını kendi lehlerine kullanmanın derdine düşüyorlar o kadar. 
 
Kılıçtaroğlu kan ile sistem tartışması yaparken, onlar para ve sermaye ile bu tartışmayı yürütüyorlar.
 
Ne demek istediğimi TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes’ın bir gün önce TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Toplantısındaki laiklik konusunda yaptığı şu açıklamayı okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Symes şöyle diyor: “Laiklik ilkesinin geçmişte katı ve otoriter bir yorumla uygulanması, bu ilkeyi tartışmayı asla meşru kılamaz. Doğru olan laikliğin çağdaş normlar, demokratik ilkeler çerçevesinde uygulanmasıdır. İlkenin kendisinden vazgeçmek Türkiye’nin çağdaşlaşma iddiasından vazgeçmek anlamına gelebileceği gibi bundan da daha vahim bir şekilde toplumumuzun dengelerini bozacak ayrımcılık ve gerginlikleri artıracaktır. Bu gerekçelerle Cumhurbaşkanımızdan başlayarak tüm sorumluların laiklik ilkesine sahip çıkması güvencemizdir.”
 
Ne ilginç değil mi? TÜSİAD gibi bir kuruluş, yeni anayasa ve laiklik konusunda “İslamcı” bir iktidarın  ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendilerine verdiği güvenceden memnuniyetlerini dile getiriyorlar. TÜSİAD gibi bir kuruluş ile Müslümanların duygu ve değerlerini kullanıp istismar ederek oylarını alan “İslamcı” Ak Parti aynı dili konuşuyor. Türkiye’de her ne zaman İslam hakkında bir kara propaganda olsa her daim bu kara propagandanın safında ve en başında yer alan TÜSİAD, Türkiye’de İslam’ı  getireceğim diye propaganda yapan parti ile aynı safta buluşuyor. 
 
Düşünebiliyor musunuz, bu ülke de son bir asırda yaşadığımız tüm kaos ve kargaşaların, iç savaş ve fitne ateşinin, terörün, ekonomik dengesizlik ve uçurumun, yolsuzluk, yoksulluk ve fuhuş bataklığının tek sebebi olan laiklik, TÜSİAD Başkanı tarafından esası tartışılmaz bir değer olarak sunuluyor. TÜSİAD başkanı Symes, laiklikten vazgeçilmesi durumunda toplumdaki dengelerin bozulacağını, ayrımcılıkların ve gerginliklerin artacağını söylüyor ve en önemlisi laikliğin güvencesinin de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti iktidarı olduğunu özellikle ifade ediyor. Peki sonra; ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne Ak Parti yönetiminden bir kurmay nede İslamcı kesimden bir ses buna cevap veriyor.
 
Birde bunun üzerine TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın sistem tartışmasına yönelik şu açıklaması eklenince durumum netliği ve vahameti ortaya çıkıyor: “Zaman içinde ortaya çıkan, kendiliğinden gelişen bir model, bir bakmışız ki Türk tipi olarak anılmayı hak etmiş. Bugün tarihimizden gelen hasletlerimizin bilincinde olarak, bizim için en iyi, en uygun yönetim modelini geliştirmek üzere hepimiz el birliğiyle çalışmalıyız”
 
Sizce bu durumda kim kimin güvencesinde? Laiklik mi Ak Parti ve Erdoğan’ın güvencesinde? Yoksa iktidar ve çok istenilen Başkanlık mı sermaye sahiplerinin, TÜSİAD’ın yani PARA’nın güvencesinde? Bu sorunun cevabını okuyucunun ve halkın takdirine bırakıyorum.
 
Öz cümle şu, Cumhuriyet Halk Partisi ve lideri Kılıçtaroğlu, kan ile sistem tartışmasının bir tarafını oluşturuyorsa Ak Parti iktidarı ve lideri para ile bu tartışmanın daha güçlü diğer tarafını oluşturuyor. Bir taraf sistem tartışmasına kan ile katılırken diğer taraf para ile katılıyor. Maalesef sistem tartışması fikri ve siyasi bir zeminde yapılmıyor.
 
Son cümle; Cumhurbaşkanı Erdoğan 06 Mayıs Cuma günü İstanbul’da bir açılış programında başkanlık tartışmaları ile ilgili şöyle bir çağrı yaptı:  “Hem bizden sonraki nesillerimiz için, hem de umudunu Türkiye’ye bağlamış yüz milyonlar için güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmak için de, sürekli krizlere yol açan mevcut sistem yerine, istikrarın ve güvenin garantisi olan Başkanlık Sistemini bir an önce milletimizin onayına sunmamız gerekiyor. Daha iyi bir önerisi, teklifi, görüşü olan varsa buyursun ortaya koysun, hep birlikte tartışalım. Hepsinden de istifade ederiz.”
 
Evet, açıkça sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir öneri ve teklif sunuyorum. Yaşayan nesiler, sonraki nesiller ve umudunu Türkiye’ye bağlamış milyonlar için Avrupa tipi parlamenter sitemden, Amerikan yada ne olduğu bilinmeyen Türk tipi Başkanlık sisteminden çok daha iyi bir öneri ve teklifimiz var: 
 
Gelin İslam’ın yönetim sistemi olan Raşidi Hilafet sistemini konuşalım ve tartışalım. Bu konuda 60 küsur yıllık siyasi çalışması ile Hizb-ut Tahrir’in birikiminden  istifade edelim. Ve sadece Müslümanları da değil tüm İnsanlığı buhrandan çıkaracak gerçek Hilafete yeniden hayat verelim.
 
Konuşmaya ve tartışmaya var mısınız?
 

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir