Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / Zulümle Âbad Olunmaz!

Zulümle Âbad Olunmaz!

İslamî Parti Hizb-ut Tahrir’in gençlerine, çeşitli aralıklarla 1967 yılından bugüne, üyelik yada yöneticilik iddiasıyla gözaltı, tutuklama ve hapis cezaları verilmektedir.

Hizb-ut Tahrir, kurulduğu 1953 yılından bugüne hiçbir cebir ve şiddet eylemi olmamasına ve bundan sonra da olmayacağını söylemesine rağmen, Yargıtay 9. Ceza Dairesi düşmanca bir yaklaşımla “ilerde başvurabilirler” diyerek bir içtihatta bulunmuştur.

Gerek önceki dönemlerde, gerekse Ak Parti iktidarı dönemi boyunca Hizb-ut Tahrirli gençlere, düşmana ne reva görülüyorsa o şekilde bir yaklaşım sergilenerek, sözde hukuku da buna göre işletmişlerdir.

Çünkü Hizb-ut Tahrir, kâfir Batı, Kemalist aşırı laikler ve Batı’ya meftun tüm yöneticilerin en çok korktuğu şeyi yani Raşidî Hilafet Devleti’ni, ikame etmek için çalışmaktadır. Bunu da Rasulullah SallAllahu Aleyhi Ve Sellem’in Mekke’den Medine’ye kadar izlediği yolu izleyerek barışçıl yollarla, fikrî ve siyasi olarak yapmaktadır.

Ancak gelin görün ki; “kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuşsa” yapacak ya da söyleyecek çok fazla şey de kalmıyor.

“Dünya Hilafet’e Neden Muhtaç?” başlıklı bir konferans yapmak için 3 Mart 2017 tarihinde resmi olarak bildirim yaptığımız Bayrampaşa Emniyet Müdürlüğü’nde, Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ile beraber gözaltına alındık. Sonrasında bu haksız gözaltı uygulamasına tepki vermek ve bizlere destek olmak için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gelen kadın-erkek, yaşlı-genç, çoluk çocuk 300 Müslüman gözaltına alındı. Ardından yapılan zulme ve haksızlığa tepki gösteren İLKAV Başkanı Mehmet Pamak, Yalçın İçyer ve Hayati İsaoğlu hocalar ile yine polislere tepki gösteren bir kişi daha gözaltına alındı.

Allah Subhanehu ve Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de Musa Aleyhis Selam ile Firavun arasında geçen konuşmayı Tâ-Hâ Sûresi’nde, وَلَقَدْ اَرَيْنَاهُ اٰيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَاَبٰى قَالَ اَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ اَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسٰى “And olsun ki Firavun’a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve “Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin?” dedi.” şeklinde bildiriyor. Yani Musa Aleyhis Selam Firavun’u Tevhid dinine davet ediyor ama Firavun ise Musa Aleyhis Selam’ı “yurdundan çıkartmakla”, “sihirbazlıkla” yani bugünkü tabirle “terör” suçu ile suçluyor.

İşte Hizb-ut Tahrir’e yönelik yapılan da tam olarak budur.

Cebir yok! Şiddet yok! Baskı yok! Korkutma yok!

Ama suçlama; “terör”!

Ancak, fikre karşı fikirle cevap veremeyen acizlerin yapacağı bir davranış sergiliyorlar.

Bir de Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin aldığı ucube bir içtihat kararı var.

İşte tüm gözaltı ve mahkemelerde önümüze konan, Yargıtay’ın aldığı bu içtihat kararıdır.

Gerek kolluk kuvvetleri, gerekse yargıçların mahkemelerde ifade ettiği; “Biz de biliyoruz sizin bir terör eylemi yapmadığınızı ama ne yapalım Yargıtay’ın almış olduğu böyle bir karar var” diyorlar.

Dolayısıyla gerek gözaltı, gerekse faaliyetlere getirilen yasaklamaların hiçbirinde yapılan fiil ile ilgili suçlama yapılmıyor! Sadece Yargıtay’ın içtihadına dayanarak tutukluyor ya da yasaklıyorlar.

Bu nedenle CHP Milletvekili Şenal Sarıhan ve CHP’den ihraç edilen Aylin Nazlıaka, Meclist’e verdikleri soru önergelerinde de bu içtihat kararına atıf yapıyorlar.

Yine eski Ergenekon sanığı ve -sözde- hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu da “Hilafet Konferansı” hakkında yaptığı suç duyurusunda, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin aldığı bu içtihat kararına vurgu yaparak Hizb-ut Tahrir hakkında suç duyurusunda bulundu.

Fakat aynı Daire’nin daha önce Ergenekon ile ilgili almış olduğu kararları gerek CHP, gerekse bizzat Eminağaoğlu -ki kendisi de sanıktı-, şiddetle eleştiriyor ve bu kararın hukuksuz olduğunu bas bas bağırıyordu.

Ancak söz konusu Müslümanlar olduğunda, hele ki Hilafet isteyen bir parti olduğunda, hukuksuz bir karar verilmesinin hiçbir önemi yoktur.

Eminağaoğlu gibi sözde hukukçulara göre, Hilafet isteyenlerin cezaevlerinde çürümeleri gerekir. Ki yaşadığımız 8 günlük gözaltı sürecinden sonra serbest kalmamız bile “beyefendinin” zoruna gitmiş. Eminağaoğlu, hukuksuz Yargıtay kararı üzerinden şikâyet ediyor. Ancak Savcı’nın verdiği karara da tepki gösteriyor. İşte laik zihniyetin hukuk anlayışı budur.

Eminağaoğlu ve diğer CHP Milletvekillerinin Hizb-ut Tahrir hakkında yaptığı suç duyurusu ilk değil; öyle görülüyor ki son da olmayacak.

Onlarda Hilafet düşmanlığı, Hizb-ut Tahrir’de ise Hilafet özlemi ve Hilafet’i İslam dünyası için “ölüm-kalım meselesi” olarak görmesi devam ettiği sürece, bu böyle devam edecek.

Yarın Yargıtay 9. Ceza Daire’sinin aldığı içtihat kararını kaldıran bir karar bile çıksa, bunlar, Hilafet ile alakalı yapılan faaliyetler hakkında yine homurdanacaklar. Çünkü dertleri hukukun uygulanması değil; Hilafet düşmanlığıdır!

Ak Parti Hükümeti’ne gelince:

Al-Monitor yazarı Pınar Tremblay, Hizb-ut Tahrir’e yönelik konferans iptali ve toplu gözaltılarla alakalı “Erdoğan’ın Savaş Yolunda Bir Sonraki Adım: Yaramaz İslamcılar” başlıklı bir makale yazdı. Söz konusu makalede Tremblay; Al-Monitör’ün “AKP’li birkaç yetkiliye ve AKP yanlısı gruplara, Kar ve Yıldız’ın neden 3 Mart’tan beri gözaltına alındığını sorduğunda kitlenin zamanlamasının kötü olduğu yanıtını aldı:Ülkede OHAL varken, Hizb-ut Tahrir Hilafet hakkında bir konferans çağrısında bulunmaması gerektiğini iyi biliyor olmalıydı.” Başka bir yetkili ise, halifeliğin “Türkiye’de yasaklandığını” söyledi.” şeklinde yazdı.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir akademisyen ise Al-Monitor’e şunları söylüyordu: “Hükümet Alevilere, Şiilere, Kürtlere veya solculara kıyasla yine de İslami kesimlere çok yumuşak davranıyor. Evet, muhtemelen hükümet, Şubat ayının sonunda tüm medyanın karışıklığı göz önüne alındığında 2 veya 3 kişiyi tedirginliğin artabileceği endişesiyle gözaltına almış olabilir. Medya organları kapanmadı, evlerine baskın yapılmadı, gerçekten şikâyet etmemeliler.”

Al-Monitor yazarı Pınar Tramblay ile görüşen AKP’li yetkililer ve AKP yanlısı gruplara buradan sesleniyorum. Kimseniz isminizi açık açık söyleyin de bundan sonra yapacağımız her faaliyetin zamanlamasının uygun olup olmadığını sizlere soralım!

Ayrıca “Halifeliğin Türkiye’de yasaklandığını” dolayısıyla da böyle bir Konferansın yapılmasının da yasak olduğunu söyleyen “yassahçı” AKP’linin de, CHP ile aynı zihin kodlarına sahip olduğunu belirtmek isterim.

Yine “Medya organları kapanmadı, evlerine baskın yapılmadı, gerçekten şikâyet etmemeliler” diyen akademisyen, belli ki akademik kariyerini AK Parti’ye borçlu. Utanmasa, Ak Parti Hükümeti’ne birde teşekkür etmemizi isteyecek.

Ak Parti Ne Yapmaya Çalışıyor?

Ak Parti, Hilafet’i haykıran ağızlara kimin yararına pranga vurmak istiyor? İslam’ı devlet, toplum ve hayata hâkim kılmak için çalışanları, kimin çıkarları için engelliyor?

Hizb-ut Tahrir’i engellerken bizzat “terörü” destekleyen Amerika, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin elçilerine neden yol veriyor?

Yoksa Hizb-ut Tahrir’in gençlerini, tutuklayarak, faaliyetlerini yasaklayarak efendilerinize ve laik-Kemalistlere kurban mı ediyorsunuz?

Sömürgeci tüm Kapitalist devletler açıkça İslam’a ve Müslümanlara savaş ilan ettikleri halde, İslami hayatı başlatmak için çalışan Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerini engelleyerek kime hizmet ediyorsunuz?

Laik Kemalistlerin şikâyetleri neticesinde Hilafet konferansını yasaklayarak, çoluk-çocuk demeden gözaltına alarak, yine İLKAV Vakfı yöneticilerine gözaltı yaparak laik-Kemalistleri razı edeceğinizi mi sanıyorsunuz?

Şunu iyi bilin ki: “Zulümle âbad olunmaz!”

İşte tam da bunun için; “Dünya Hilafet’e muhtaç!”

Hükümet ve laik-Kemalistler şunu iyi anlasın:

Hilafet, sadece Hizb-ut Tahrir’in değil, Türkiye halkı ve diğer tüm Müslümanların düşüncesidir. Allah’ın emirlerini yerine getirmek için tüm Müslümanlar, gece-gündüz çalışmaktadır. Hilafet ise Allah’ın farz kıldığı bir emir olmakla beraber o, farzların tacıdır. Dolayısıyla siz isteseniz de istemeseniz de Allah Subhanehu ve Teâlâ, geçmişte olduğu gibi yakın gelecekte de Rasulü Sallahu Aleyhi Ve Sellem’i doğrulayacak ve “sonra da nübüvvet metodu üzere Raşid-i Hilafet olacaktır.” NOKTA!

NOT: Bu vesile ile gözaltında tutulduğumuz süre zarfında, bizlere destek veren tüm kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun.

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir