Cevap:
1- Evet, bir ilişki vardır. Çin, her zaman olduğu gibi yalan söyledi ve “Hükümet, açıklamasında aşırı İslamcılar diye nitelediği imamları suçladı.” dedi. Çünkü Çin, Çin halkını özellikle kırsal kesim ve ülke merkezini sefalet ve bedbahtlığa sevk eden kötü ekonomik durumdan dikkatleri başka yöne çekmek istedi. Sonra sendeleyen ekonomik durum, devletin dikkatini ekonomik sıkıntıya çekmek için şiddet içeren protestoya yol açabilir.
2- Bu olaylar, Çin’in yurtdışında dış politika yönetimini etkileyen bazı derin içsel sorunlar ile karşı karşıya kaldığını gösteren temel eğilimden bir parçadır. Çin, 2005 yılında toplu huzursuzluklar, gösteriler ve sivil çatışmaları da içeren 87.000 toplumsal kargaşa ve huzursuzluk ile uğraşmak zorunda kaldı. 2010 yılında Çin’de 180.000 protesto, kargaşa ve diğer toplumsal olaylar meydana geldi. Yani protestolar yükseliştedir.
3- Çin serbest ticaret bölgeleri, Çin’deki hızlı büyümenin temel unsurudur. Onların hepsi, Çin’in doğu kıyısında kuruludur. Oradaki tüm üretim hatlarının taşıdıkları, gemilere yüklenir ve oradan dünyaya ihraç edilir. Bunun sonucu olarak kıyı bölgesi küresel ekonomiye bağlıdır. Çin’deki hızlı büyümenin çoğu da bu bölgededir. Ayrıca bu kıyı bölge, Çin’in geri kalanı pahasına yeni bir elit nesil yarattı. Çin’in çoğu, hâlâ büyük ölçüde tarımla uğraşıyor. Altyapısı az ve yoksul bir hayat yaşıyor. 2008 yılında Boston Consulting Grup tarafından yapılan servet dağılımına yönelik küresel bir araştırmaya göre, Çin nüfusunun sadece%0,2’si Çin servetinin % 70’ni kontrol ediyor. Fiziksel istismar, hapis, gevşek iş kanunları, çok düşük ücret ve Çin hükümetinin nüfusun çoğunluğunun ekonomik ihtiyaçlarına ilgi göstermemesi, bu kötü servet dağılımının etkisinden iki kat daha büyüktür.
4- Düşük ücrete ve yüksek yabancı ihracata dayalı Çin’in ekonomik modeli, şuan bocalıyor. 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz, bunu tamamen gün yüzüne çıkardı. Çeşitli uzmanlar, Çin ekonomisinin büyük bir sıkıntı içinde olduğunu söylüyor. Nobel ödüllü ve ekonomist Paul Krugman şunları söyledi: “Şimdi sinyaller nettir. Çin, büyük bir dertte demektir. Basit geçici bir gerilemeden bahsetmiyoruz. Aksine daha önemli bir şeyden söz ediyoruz. Ülkedeki bütün ticaret ve otuz yıl olağanüstü büyümeyi kontrol eden ekonomik sistem, sona yaklaştı. Çin modelinin çöpe atılmak üzere olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi sorulacak tek soru, çöküşünün ne kadar kötü olacağıdır” [Çin Duvarına Çarpmak, Paul Krugman, New York Times 18 Temmuz 2013] Stratfor adlı düşünce kuruluşu ise “Stratfor tarafından öngörülen ve yıllardır tartışılan Çin ekonomisindeki büyük değişiklikler, daha yeni medyanın dikkatini çekti. Birçokları Çin’in kendisini ne zaman ekonomik kriz içinde bulacağını sordu. Buna cevap olarak biz, Çin’in kısa zaman önce krize girdiğini söyledik. Bu durum Çin dışında özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygın olarak itiraf edilmiş değil. Kriz, itiraf edilmeden önce de var olabilir. Bir krizin varlığını itiraf etmek kritik bir andır. Çünkü bu, çoğu insan, davranışlarını krize tepki olarak değiştirmeye başladığında söz konusu olur. Sormuş olduğumuz soru şudur: Ne zaman Çin’in ekonomik krizi sonunda kabul edilen bir gerçek olacak ve küresel dinamik değişecektir.” dedi. [Çin Ekonomik Mucizenin Sonunu İtiraf Etmek, Stratfor 18 Temmuz 2013]
5- Çin, son on yıl içinde ekonomik büyümede kapitalist yöntem üzere yürümeye başladı. Bu yönteme göre ekonomik canlanmayı ölçmek dağıtımı dikkate almadan üretim bolluğuna bağlıdır. Tüm üretim az bir grubun elinde olsa ve geri kalan insanlar sefalet içinde yaşasalar bile, üretim artmış ise ekonomi güçlü ve gelişmiş demektir. Yani adaletli dağıtım üzerinde değil de üretimin artışı üzerinde odaklanıldı. Çin, komünizm ve kapitalizm karışımı bu metot üzere devam ettiğinde, Sovyetler Birliği’nin başına gelen onun da başına gelecektir. Sovyetler Birliği komünizm ile kapitalizm arası karma bir ekonomik sistem üretmeye çalıştığında çöktü. Onun durumu, yürüyüşlerinde diğer kuşları taklit etmeye çalışan karganın durumu gibidir. Hem taklit edemez hem de kendi yürüyüşünü unutur. Çin de böyle olabilir. Tehlikenin kaynağını fark eder de tedavi ederse müstesnadır.
6- Çin, bu krizden kurtulabilir. Bu karma ekonomiden ve yüksek ihracata odaklanmaktan vazgeçmelidir. İlk önce halkının iç talebi üzerinde odaklanmalı ve insanların ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Aksi takdirde 1,3 milyara ulaşan Çin nüfusunun 948 milyonu günde 5 dolar ile yaşamak zorunda kalacaktır. Servet az bir grubun elinde toplanacak ve yoksul işçilerin enerjileri istismar edilecektir. Buna bağlı olarak da çoğu insanların ihtiyaçlarını karşılamak zor olacaktır. Üretim bir kaç kişi tarafından kontrol edilerek yurtdışına ihraç edilecektir. O zaman üretimde büyüme görülecektir. Ama bu büyüme çoğu insanların yaşamlarında yoksulluk artışına, protesto ve huzursuzluğa yol açacaktır. Renmin Üniversitesinde sosyoloji bilimi ve hukuk enstitüsünde profesör olan Zhou Xiaozheng, Çin’deki gerçek vaka hakkında şunları söyledi: “Unutma! Çin’in mevcut başarısı, 1 milyar düşük ücretle çalışan işçileri sömüren 300 milyon kişiye dayalıdır. Adil olmayan yargı sistemi ve haksız servet dağılımı, zorlukları koca bir yığın haline getirmektedir.”
7- Şüphesiz ki Çin, kapitalist Batının izinden gitmemelidir. Yoksa tüm protesto ve kargaşayı İslami aşırılığa atfetmek zorunda kalır. Bunun yerine üretim artışı ve ihracata dayanan karma ekonomik krizin köklerini araştırmalıdır. İzlediği ekonomik siyaset gereği üretim hacmi artabilir ama kötü dağılım iyice kötüleşir. Yoksullar çoğalır. Bunun sonucu olarak protestolar artar. Çin’i uyarıyoruz, eğer komü-kapitalizm karma ekonomik siyaset üzerinde devam ederse, Sovyetler Birliği’nin başına gelen musibet da başına gelecek ve tarihin sayfalarında yerini alacaktır.
Biz, Çin’e İslam’ı uygulayın da mutluluk ve saadete ulaşın demiyoruz. Çünkü bu uygulama ilk önce İslami akideyi gerektirir. Bu ise Çinliler de yoktur. Ama biz onlara üretimin artışı üzerinde odaklaşarak kapitalist Batıyı taklit etmeyin, aksine yoksulluğa bürünen halkın çoğunluğunun ihtiyacını karşılayarak dağıtımı iyileştirin deriz. Aksi halde kötü ekonomik ve fikri durum nedeniyle protesto artışı beklenmelidir. Yoksa bu protesto artışı, Batının teşvik ettiği gibi sözde İslami aşırılık nedeniyle değildir. İslami aşırılık diye söylemek, siyasi suçlamalar kısmı içine girer. Bunlar, Doğu Türkistan’ı demir yumrukla işgal eden Çin’e ciddi suçlama yöneltme amacına matuftur. Ama bütün bu aldatmalar, hileler ve gerçekleri manipüle etmek Müslümanlara Çin’in Türkistan işgalini asla unutturamaz. Aksine Türkistan, Allah’ın izniyle er ya da geç tekrar İslami ümmete iade edilecektir.
وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِين “Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.” [Sâd 88]
14 Muharrem 1435
17 Kasım 2013
Kaynak: Hizb-ut-tahrir.info