Home / News / YAZARLAR / Sümeyye Avcı / Acılı Günün Yıl Dönümü: 3 Mart 1924
islam devleti default

Acılı Günün Yıl Dönümü: 3 Mart 1924

Alemlerin Yaratıcısı ve Rabbi olan Yüce Allah’a hamd olsun. Allah’u Tealâ’nın dünya ve ahiret saadetinin temini, her türlü müşkülatımızın çözümü için bir hayat nizamı ve çözüm yolu olarak gönderdiği Din-i İslâm’ı çeşitli zorluk, fedakârlıklara katlanarak bizlere ulaştıran şanlı Resul Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e, âline, ashabına ve onların yolunun sadık yolcularına selât ve selâm olsun…

Değerli Kardeşlerim!

Bugün en büyük değerimizi, kalkanımızı kaybettiğimiz gündür.

Bugün, Ümmetin asasının kırıldığı gündür.

Bugün, kafirlerin ve yandaşları, dostları olan zalimlerin sinsi planlarının ve komplolarının başarıya ulaştığı gündür.

Bugün, Ümmetin parçalandığı, gücümüzün elimizden alındığı, başımıza kafirlerin, zalimlerin ve de hainlerin yönetici olarak geçtiği gündür.

Bugün namuslarımızı, şerefimizi koruyan Devletimizin yıkıldığı gündür.

Bugün Allah’ın Şeriatının yönetimde ve hayat sahasında kaldırıldığı gündür. Bugün, uzun mücadeleler sonucu kazanılan, insanlığa ferah, huzur veren, adaleti muazzam derecede sağlayan, insanları haksızlığa uğratmayan, mazlumların dayanağı, Müslümanların tek Devleti olan Raşid-i Hilafet’in kaldırıldığı gündür.

Bugün sıradan bir gün olmayıp, Allah’ın hükümlerinin kaldırılıp, hayatımıza hiç bir şekilde karışmayacağının ilan edildiği gündür. En büyük cinayetin işlendiği, kanlarımızın oluk oluk akıtıldığı, Kuranın Yönetimden alınıp raflara kaldırıldığı gündür bugün. Bugün Zalimlerin kutlu bayramı, Müslümanların ise, Şeri hükümlerden uzaklaştırıldığı, dev vücudun dizlerinin üzerine çöktüğü, başının gövdeden kesildiği, göz yaşlarının sel olduğu en acılı, en ıstıraplı kara günüdür..

3 Mart 1924.. Üzerimize kara batak gibi çöken tarih.. En can yakıcı ay..  En çok ağlanması gereken gün..  3 Mart 1924…

Bugünün acısını, Bir annenin kucağındaki evladının vahşice alındığı gibi İslam Devletinde hayatımızdan kopartıldığını anlamak için Rasulullah’ın zamanına şöyle bir göz atalım. Rasulullah risaletle emrolunduğunda birçok sahabeyi davet etti bu hak dine. Bu davette, Allah Sübhanehu ve Teala’nın indirdikleri dışında bütün tağut nizamlarını ve kokuşmuş ideolojileri inkar etmek, O’nun emirleri dışına çıkmamak vardı. Rahat uyuyamamak, zorluklara katlanmak ve var gücüyle çalışmak vardı bu davette. İşkenceler, zorluklar bekliyordu bu davete sarılanları… Bunların bilincindeydi Sahabeler.. Onlar bu davete ucunda ölümü, Şehitliği arzulayarak sarıldılar. Tek düşünceleri, tek istedikleri Allah’ın gazabına değil, rızasına nail olmaktı…

Artık bir kitle kurmuşlardı.. Tek vücut olmuşlardı… 3 sene gizli çalışmanın ardında davet, Allah’ın emri üzerine açığa çıktı. Üstelik bu hak davayı kafirlerin beyinlerine çatlatırcasına açığa çıkardılar. İşkence gördüler… Aç bırakıldılar… Şehid edildiler.. Ama yılmadılar, bıkmadılar… Hiç bir şey onları davalarından vazgeçirmedi. İşkenceler ancak vücutlarında iz ve imanlarında kuvvet bıraktı… Tek düşünceleri ya İslam Devletini kurmak yada Şehitlik şerbetini kana kana içmekti… İşte onlar bu kadar sadıklardı başlarını koydukları davalarına. Nitekim İslam Devleti kurulmadan bir çok Sahabe Şehid düştü… İslam Devleti için çalıştıkları halde bu Şanlı Devleti göremeden bu yolda Şehid düştüler. Ve Cennet’te hesapsız girecek kişilerden oldular.. Şahadet ne büyük ne yüce makam…

Kalkanımız olan İslam Devleti büyük mücadeleler ve zorluklar sonucunda kuruldu… Artık Ümmeti birleştiren kalkanları hazırdı… Bütün kötülüklerden, kafirlerin şerlerinden koruyan ve kollayan bir kalkan… Allah’u Teala’nın nizamıyla yöneten, adaleti sağlayan, sadece bir Müslüman kadına el uzatılmasından dolayı kos koca ordusunu kafirlerin üzerine gönderen Yiğit Halife.. Damat gibi hazırlanıp, Cihad’a koşan ve namlunun ucunda Cennet’i gören Mücahid erler.. Allah’ın indirdiklerini nefislerine tercih eden imanlı Müslümanlar.. Cihad’tan korkup kaçanlara ‘siz gidin de evinizde yün örün’ diyecek cesarette olan mücahide kadınlar..

Evet… Bunlar üzerine kuruldu adı güzel Raşidi Hilafet… Tam olarak 1400 sene dev bir çınar gibi ayakta kalmayı başaran tek Devlet oldu… Devletin yıkılacağını, Allah’ın nizamlarının hayattan ve devletten kopartılacağını hiç düşünememişlerdi Müslümanlar. Böyle bir şeye imkânsız olarak bakıyorlardı. Kim böyle bir devletin yıkılabileceği ihtimalini düşünebilirdi ki? Müslümanlar devleti ayakta tutmak için ellerinden geleni yaptıkları halde kafirlerin hileli oyunları sonucunda ne acıdır ki, o dev çınar 3 Mart 1924’te ilga edildi… 

Elbette yıkılmasının birçok sebebi vardır. Bu tarihe geçen kara lekelinin en büyük faktörü kafirlerin gecesini gündüzüne katarak yaptığı çalışmasıdır. Onlar İslam Devletini yıkabilmek için hain planı hazırladılar. Çünkü bu hainlik ve İslam’a olan düşmanlıkları kafirlerin asıl işidir. Onlar İslam’ı yeryüzünden tamamen kaldırmak isterler. Kıyamet kopana kadarda buna devam edeceklerdir. İslam Devletinin yıkılmasında Müslümanlarında ihmalleri de vardı elbet. İslam Devletinin yıkılmasına doğru bilhassa Osmanlı döneminde Ümmet zaten fikren düşmüştü. Müslümanların vücutları kafirlerin zehirli fikirlerini yavaş yavaş emmeye başlayınca çökmesi de kaçınılmaz oldu…

Bu yazıdaki amacımız okuyuculara kafirlerin hangi hileleri ve ne tür zehirli fikirlerin yayılması sonucunda İslam Devletinin yıkıldığını anlatmak değildir. Aksine bu kara tarihi hatırlatmaktır. Böylelikle inşaAllah bu bizleri araştırmaya sevk edecektir… Öyle ya, insan merak eder… Nasıl olurda dev vücut dizlerinin üstüne çökebilir..?? Allah’ın kanunlarıyla adaletle yöneten, kafirlerin dahi adaletinden dolayı barındıkları hiç bir şekilde haksızlığa uğratılmadıkları devlet nasıl yıkılabilir..??

İslam Devletin kaldırılmasıyla birlikte Müslümanlar izzetten zillete düştüler. Nereye uğradıklarını şaşırdılar. Dediğimiz gibi onlarda durumun bu hale geleceğini akılların ucundan dahi geçirmemişlerdi.

3 Mart 1924’ten sonraki tarihten bugüne kadar olan zaman zarfına baktığımızda içler acısı durumla karşılaşıyoruz. Ortalık adeta Müslümanların kanlarıyla boyanmış, Bacılarımızın iffetleri namusları korunmayacak durumda kalmış, İslam’a her gün yeni bir saldırı gerçekleşmiş ve kardeşlerimizin şerefleri ayaklar altına alınmıştır. Çünkü bize can veren, bize huzur ve mutluluk veren İslam, hayatımızdan kopartıldı.  Devletimizin yıkılmasıyla birlikte yerine kafirlerin noksan akidelerinden çıkan nizam hakim oldu. Menfaat üzerine kurulan bu nizam, insanları hayvanların seviyesine düşürüp adeta canavarlaştırdı…

Bu sistem kurulmasıyla birlikte kadınlara bir mal olarak bakıp, onlardan bir kazanç sağlamak için genel evleri açıldı. Üstelik bu genelevlerin sayısı gün geçtikçe çoğalmaktadır. Ve vergilerini ödedikleri müddetçe bu yerler hiç bir zaman kapatılmamaktadır. Alkol, haram kazanç, zina serbestleştirildi. İnsanları ahlaksızlaştıran bu nizam onları öz anneleriyle, kız kardeşleriyle, kızlarıyla cinsel ilişkiye sürükledi. Öyle ki hayvanlarla dahi böylesi bir çirkeflik işlenmektedir. Çok fazla örnek vermeye gerek yok, bunlardan dahi ne kadar kokuşmuş, iğrenç ve ahlaksız bir nizam olduğunu görmek mümkündür…

Evet, nerden nereye… Aydınlık tarihimizden karanlık bir tarihe geçtik. Tarihimizde şerefle, adaletle yönetilirken bugün bu insanlık dışı nizamla yönetilmekte insanlar…

İnsan ya Meleklerden üstün olur ya da hayvanlardan daha da aşağı düşüp beter olur. Allah Sübhanehu ve Teala’nın insanları eğer Rablerine iman edip kulluk ederlerse onları meleklerden üstün olmaya davet ederken, görüldüğü gibi bu necis nizam insanları hayvanlardan aşağı seviyeye davet etmektedir. Ve maalesef insanların çoğu Allah’ın davetine kulak asmayıp kafirlerin davetine koşmaktadırlar.. ne acı bir durum…

Bu kokuşmuş nizam yıkılıp, İslam Devleti kurulmadığı sürece insanlar bu acı hayatı sürdürmeye devam edeceklerdir. O halde gelin canımıza can, bedenimize nefes, yaşantımıza hayat verecek olan İslam Devletini kurmak için çalışalım. Rabbimiz buyuruyor ki;

‘‘Ey iman edenler! Sizi size hayat verene davet ettiğinde Allah ve Rasulüne icabet edin ve bilin ki Allah kişi ile onun kalbi arasına giren ve siz mutlaka O’nun huzurunda toplanacaksınız.’’(Enfal 24)

Bizleri bu sapık nizamdan kurtaracak tek köklü çözüm İslam Devletin kurulmasıdır. Bundan başka bir alternatif veya çözüm yoktur. Unutmayalım ki Rabbimiz bizleri Kendisine kulluk etmemiz için yaratmıştır. O halde O’nun dinine sımsıkı sarılıp hasret kaldığımız devletimizi kurmak için bir an önce tek vücut olup çalışalım. Ancak bu şekilde kurtuluşa erenlerden oluruz…

Rabbimiz Taha suresi 123. ayetin mealinde şöyle buyurmakta:

‘‘Kim benim hidayetime (Allah’ın nizamına) uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.’’(Ta-ha 123)

Peki, ya bu nizama uymayanların durumu? Onu da Rabbimiz şu şekilde buyurmaktadır:

“Kim de beni anmaktan (Allah’ın nizamı olan hidayet yolundan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak…”(Ta-ha 124)

Sakın bu başımızdaki hain yöneticilere güvenmeyelim. Onların kafirlerle iş birliği kurduklarını artık inkar edip gizlemek mümkün değildir. Çünkü işledikleri cürüm göz önündedir. Ve sakın ola kurtuluşu onlardan beklemeyelim! ‘hele bir kaç sene daha geçsin o zaman bizlere yardım edeceklerdir’ demekten artık vazgeçip hakikati görelim.  Ne bir kaç senesi, tam 90 sene geçti daha neyin çözümünü, kurtuluşunu bekleyeceğiz onlardan..?? o zalimlerin tek işi kafirlerle çalışıp, İslam’ı nasıl yok edecekleri hususunda plan kurmaktan başka ne olabilir??

Değerli Kardeşlerim!

1924’ten bu yana tam 90 sene geçti. 90 senedir Ümmet perişan, 90 senedir Müslümanların kanları oluk oluk akıtılmakta. 90 senedir, yeryüzünde yaşayan Müslümanlar baskı ve zülüm altında. Evet kerim kardeşlerim, tam 90 senedir, bizler Raşid-i Hilafete muhtacız ve ona hasret kaldık…

İslam beldelerinin kana boyandığını, kardeşlerimizin onurunu, haysiyet ve şereflerini kırmak ve ayaklar altına almak için kafirlerin onları çırıl çıplak bırakıp resimlerin çekildiğini, binlerce Müslümanların vahşice öldürüldüğünü gördük. Bacılarımızın necis kafirler tarafından hamile kaldıklarında ‘biz bu utançla yaşamayız gelin bizi öldürün’ çığlıklarını duyduk. Bu duyduklarımız ve gördüklerimiz içimizi yaktı. Gecelerce uyuyamadık belki de… Neden?..  neden?..  diye sorduk kendimize ama aynı zamanda bir çoğumuz olanlara üzülerek sadece seyirci kaldık. Oysa asıl yapmamız gereken onların ve Ümmetin kurtuluşu için çalışmaktır… O halde tek vücut olup bu kendilerini insan sanan kafirlere haddini bildirmenin zamanı gelmedi mi? Daha ne kadar bekleyeceğiz?? Daha ne kadar susacağız?? MaazAllah dilsiz şeytan olmaya daha ne kadar devam edeceğiz?? Kokuşmuş beyinlilerin, kirli elleriyle Müslüman kardeşlerimize yaptıkları zulümlere halen seyircimi kalacağız??

Kardeşlerim! Bizler Rabbimizin indirmiş olduğu cehennemle ilgili ayetleri hiç okumadık mı?? Rabbim buyurmuyor mu ki; Onlar Cehennemde yandıkları vakit biz onlara hep yeni yeni deriler vereceğiz.’ Yine Rabbim buyurmuyor mu ki; ”Onlar Cehennemin azabından, siddettinden ve sıcaklığından dolayı öyle susuz kalacaklar ki cehennem ateşini dahi içmek istiyecekler” ve içeceklerde. Oradaki sıcaklık oradaki susuzluk onları buna yöneltecektir ve yüzlerine yaklaştırdıkları zaman yüzleri eriyecek, içtiklerinde de içlerini param parça edecektir. Biz bunlardan haberdar değil miyiz ?? Nasıl oluyor da yapılan zulümlere bu kadar sesiz kalabiliyoruz??

Evet, Ümmetin erkekleri ve Ümmetin kadınları…

Eskiden olduğu gibi cesaretlenelim, kuvvetlenip güçlenelim ve Rabbimizin dinine yardım edelim. Biz O’nun dinine yardım edelim ki, O’da bizlere yardım etsin ve bizi cehennem azabından korusun.

 Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyuruyor:

‘‘Müslümanlar bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu acıdığında bütün vücut onunla ilgilenir’’

Sahabeler yekvücut oldukları için büyük başarı elde etmişlerdi. Ama bugün o vücuttan eser kalmadı. Uzuvları her biri bir tarafa dağıldı. O vücudun uzuvları Suriye’de, Arakan’da ve daha bir çok beldede kan akıtmakta. Peki, biz bu uzuvlarımızla ne kadar ilgilenmekteyiz? Bizim tek vücut olmamız gerekiyor Kardeşlerim. Bu zalimlerin oyunlarına gelmememiz gerekiyor. Bunun içinde İslam’a bağlanıp Rabbimizin buyrukları doğrultusunda yaşamamız gerekmektedir. Ancak bu şekilde tek vücut olabiliriz. Aksi takdirde zaferi nasıl bekleyebiliriz ki? Rabbimiz kurtuluşun yolunu şöyle göstermektedir:

‘‘Bir toplum bünyelerinde olanı (kötü hallerini) değtirmedikçe, Allah o topluma vermiş olduğu nimetini değtirecek değildir. Allah çok iyi işiten, pekiyi bilendir.”(Enfal 53)

Ey Muhterem Kardeşlerim!

Erkek olarak sizlere çok iş düşüyor. Bacılarımıza yapılan zulmün içinizi nasıl yaktığının bilincindeyim. O halde sizleri merhametli olan Hz. Abu Bekir, adaletli olan Hz. Ömer veya yiğit ve korkusuz olan Hamza gibi olmaya davet ediyorum… Sizler neden o kahraman erler gibi çıkıp İslam Devletin kurulması için mücadele etmeyeceksiniz..?? Sizler neden bacılarınızın göz yaşlarını silmeyecek, ve kani akan Müslüman kardeşinizin kanını durdurmayacaksınız??  Sizler neden tıpkı onlar gibi, Sahabeler gibi şehidliğin tadına varıp Firdevsi hak etmeyeceksiniz? Siz bunları yapabilir başarabilirsiniz. Bunlardan uzak kalmanız için hiç bir sebep yok! Asıl kurtuluş budur Kardeşlerim.

Ey Kerim Bacılarım!

Sizleri de Müslümanların ilk şehidesi olan Hz. Sümeyye veya 4 erkeğini (babası, eşi, 2 oğlu) cihad meydanına gönderen Hz. Sümeyra gibi yiğit kadınlar olmaya davet ediyorum… Sizler neden cesaretli, azimli, güçlü kadınlar olmayacaksınız? Sizler neden tıpkı Sahabi kadınlar gibi cihadın ön saflarında bulunup, korkak erkekleri utandırmayacaksınız? Ve neden cihadtan kaçan erkeklere Siz evinize gidin de örgü örün biz sizlerin yerine cihada çıkarız!’ diyebilecek cesarette olmayasınız??

Sahabeler ki bu davaya canlarını, kanlarını, mallarını ve evlatlarını feda etmiş insanlardı. Onlar kafirlere, zalimlere değil, Rablerine teslim olmuşlardı. Böylece Allah’ın rızasına nail olmuş ve Cenneti hak etmişlerdi.

Peki, kardeşlerim, bizim istediğimizde bu değil mi? Gerçekten Rabbimizin rızasını ve O’nun Cennetini arzuluyorsak o halde bunun bedelini de ödeyelim…

 ‘‘Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar; ‘Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” dediler. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.”(Bakara 214)

 

3 Mart 2014
Bacınız Sümeyye AVCI

Ayrıca...

islam devleti default

Rasulullah’ın Sana Olan Sevgisine Sen Karşılık Verebilir misin??

(Canımız kanımız sana feda olsun Ya Rasulullah)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir