Home / News / HİZB-UT TAHRİR / SORU - CEVAP / Soru Cevap: Batı Sahra Sorunu
islam devleti default

Soru Cevap: Batı Sahra Sorunu

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi siyasi soruları dakik tespitlerle cevaplandırıyor.

Köklü Değişim Dergisi olarak Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisine yöneltilen fikri, fıkhi ve siyasi soruları derleyerek sizlerin ilgisine sunuyoruz.

-Siyasi İçerik-

Soru:

Güvenlik Konseyi, 29 Nisan 2014’de, 10 Nisan 2014’de Genel Sekreter tarafından hazırlanan rapor ışığında Batı Sahra sorunu için “2152” sayılı bir karar yayınladı. Genel Sekreter tarafından hazırlanan rapor, Genel Sekreter’in özel elçisi Ross’un 28 Ocak 2014 tarihinde Kuzey Afrika ziyareti sırasında yapılan girişimler ve Kral Muhammed VI. Afrika ülkelerine, özellikle Fransa’nın uydu devletlerine yaptığı ziyaretlerden sonra yayınlandı. Dostça gerçekleşen ziyaretler sırasında çeşitli anlaşmalar imzalandı. Genel Sekreter tarafından hazırlanan raporda, “MINURSO’nun [Batı Sahra Referandum için Birleşmiş Milletler Misyonu] görev süresinin 30 Nisan 2015 yılına kadar uzatılması” önerildi.

Soru şudur: 26 Şubat 1976 yılında İspanya’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra yaklaşık 40 yıl boyunca Batı Sahra sorunu neden karardan karara çözümsüz yuvarlanıp duruyor? Ross’un ziyareti ile Kralın ziyareti arasında ve Güvenlik Konseyi’nin 2152 sayılı karar arasında bir ilişki var mıdır? Sonra İngiltere yanlısı Kralın, Fransa yandaşı Afrika devletlerine ziyaretini ve onlarla anlaşmalar imzalamasını nasıl açıklarız? İngiltere ile Fransa’nın çıkarları aynı mı? Özellikle Ross’un bölgeye ziyaretinden sonra Kralın dört Afrika ülkesine ziyaretinin belirli bir amacı var mıdır? Allah mükâfatınızı artırsın.

Cevap:

Bu sorunun cevabı sayfalar alır, ama olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım. Bununla birlikte cevabın netleşmesi açısından Sahra sorununun nasıl ortaya çıktığına bir göz atmak kaçınılmazdır. Afrika’da devam eden çatışma, eski sömürgeci Avrupa ile özellikle İngiltere ve Fransa ile yeni sömürgeci Amerika arasındadır. Ayrıca ne zaman İngiltere ile Fransa arasında ve ne zaman bir tarafta İngiltere ile Fransa ve diğer tarafta Amerika arasında çatışmanın olduğunu da bilmek gerekir. Bunlar bilinirse Ross’un bölgeyi ziyaret etmesinin ardından Kralın dört ülkeyi ziyaret etmesinin amacı anlaşılabilir.

Birincisi: Sahra sorununun ortaya çıkışı:

Kral Hasan ve Bumedyen’den beri Fas ve Cezayir’de nüfuz sahibi İngiltere’dir. Bu iki ülkede kapılar Amerika’ya kapandı.  91 yıllık sömürgeciliğin ardından İspanya’nın 26 Şubat 1976 yılında Sahra’yı terk etmesinin ardından nihayet Amerika, POLİSARİO hareketi ile Sahra’nın bağımsızlığı için önemli bir fırsat yakaladı. Bundan önce Amerika’nın teşvikiyle BM, gerçekleri araştırma komisyonu kurarak, Batı Sahra’ya gönderdi. Komisyon, hazırladığı raporu 9 Haziran 1975 yılında Genel Kurul’a sundu. Sunulan raporda Sahra’nın İspanya’dan bağımsızlığı öneriliyor, POLİSARİO örgütünün, bölgenin egemen hareketi ve orada önemli bir etkiye sahip olduğu da ekleniyordu. Böylece Amerika, POLİSARİO hareketini ön plana çıkardı ve Sahra halkının temsilcisi olarak destekledi. Bundan amacı, İspanya’dan bağımsızlığını kazanan Sahra’yı Fas’a katmak değildi. Aksine Kuzey Afrika’daki çıkarları için kullanmak amacıyla oranın bağımsızlık talep eden gergin bir bölge olarak kalmasını istiyordu. 26 Şubat 1976 yılında İspanya’nın Sahra’dan geri çekilmesinden hemen sonra Sahra Ulusal Konseyi, Sahra Arap Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti. Daha sonra da 22 Şubat 1982’de Afrika Birliği’ne katıldı. İspanya çekildikten sonra Fas ve Moritanya, 14 Nisan 1976 yılında Sahra’yı işgal etti. Ould Taya’ya karşı düzenlenen darbeden sonra Moritanya, 05 Ağustos 1979’da Cezayir’de POLİSARİO ile barış anlaşması imzaladı. İmzalanan bu anlaşma gereğince Moritanya’nın nihai olarak Sahra’yı terk etmesinin ardından Fas tek başına Sahra’da kaldı. Kurulan Sahra hükümetinin ve POLİSARİO hareketinin o zaman ki karargâhı, Cezayir’in Tinduf kenti idi. Bundan sonra Amerika, BM’nin Sahra ile ilgili aldığı kararlara etki ederek, Sahra’ya doğrudan fiili müdahaleye başladı:

A- Güvenlik Konseyi, 29 Nisan 1991’de 690 nolu yayınlanan bir karar ile Batı Sahra’da self-determinasyon referandumu için Birleşmiş Milletler Batı Sahra Referandum Misyonunu [MINURSO] kurdu. Kofi Annan, BM Genel Sekreteri olup, 1997 yılında söz konusu referandum kararını uygulamak üzere James Baker’i özel elçi olarak tayin edene dek sürekli kararlar alındı. Üç yıl sonra Baker, 13 Temmuz 2000 tarihli hazırladığı raporda, üçüncü çözüm adıyla bir uzlaşma metni önerdi. Aşamaları içeren bu çözüme göre ilk önce Sahra’ya özerklik verilecek, beş yıl sonra da self-determinasyon için referandum yapılacaktı. Baker tarafından sunulan öneriyi onaylayan Güvenlik Konseyi, bu konuda 29 Haziran 2001’de 1359 nolu bir karar yayınladı. Başlangıçta karara uzak duran Fas, Baker’in önerisinden yedi yıl sonra, Amerikan baskılarına boyun eğerek 2007 yılında Sahra’ya geniş özerklik verilme önerisini kabul ettiğini duyurdu. Bununla da kalmayan Fas, Baker tarafından sunulan Amerikan girişimini Fas girişimi olarak lanse etti! Öyle ki Fas, 11 Nisan 2007’de kendi girişimini sunmuş, Güvenlik Konseyi de 25 Nisan 2007’de 1754 nolu karar ile bu girişimi kabul etmişti.

B- Böylece Baker tarafından sunulan özerklik girişimini kabul eden Fas, bu girişimi Fas girişimi olarak adlandırmıştı! Fas, bu girişimi son taviz olarak görürken, Amerika ise bu girişimi Güney Sudan’da olduğu gibi bu konuda Amerikan planlarına uygun olarak self-determinasyon ve ayrılık kararının önünü açan bir ön adım olarak görüyordu. Fas’ın bu girişimi onaylamasından sonra, 2008 ve sonraki yıllarda hem tırmanan ekonomik kriz, hem de siyasi ve dış askeri krizler nedeniyle Amerika’nın farklı öncelikleri ortaya çıktığı için sorunlar biraz durağanlaştı. Bu durağanlık, 2013 baharına kadar sürdü. Sonra Amerika, Sahra krizini bahane edinerek Kuzey Afrika ve komşu diğer Afrika ülkelerine müdahale edebilmek amacıyla güçlü bir şekilde yeniden Sahra sorununu tahrik etmeye başladı. Ardından Güvenlik Konseyi’ne sunmak üzere bir taslak proje hazırladı. Amerika’nın bu projeden amacı, insan hakları ihlallerinin incelenmesini de kapsayacak şekilde MINURSO’nun Batı Sahra’daki yetkilerini genişletmekti. Böylece Amerika’nın, insan hakları bahanesiyle Sahra’da meydana gelen küçük büyük her şeyden bilgisi olacaktı! Kral, MINURSO’nun misyonunun genişletilmemesi ve insan hakları ihlallerinin MINURSO’nun misyonu dışında tutulması için ABD yönetimi nezdinde her türlü girişimde bulundu. Bu girişimler meyvesini verdi ve Amerika, MINURSO’nun misyonunun genişletilmesini erteledi. Bu bağlamda 25 Nisan 2013’de insan hakları ihlalleri açısından daha hafif 2099 sayılı Güvenlik Konseyi kararı yayınlandı. Tarafları teşvik içerikli karar metninde,  “Güvenlik Konseyi, tarafları Batı Sahra ve Tinduf kamplarında insan haklarını gözetmek ve geliştirmek için çabalarının devamını teşvik eder” deniliyordu. Amerika, Genel Sekreter ve özel elçi Ross, referandum ve insan haklarını araştırmak için yeniden gerekli koşulların oluşturulması amacıyla harekete geçti. BM Genel Sekreteri özel elçisi Amerikalı diplomat Christopher Ross, Ekim 2013 ve en son 28 Ocak 2014’de bölgeyi ziyaret etmek üzere Batı Sahra’ya gitti ve Fas Dışişleri Bakanı Selahaddin Mizvar ile bir araya geldi. “Fas ziyaretinden önce Cezayir’de “POLISARIO” hareketi lideri Muhammed İbn-i Abdul-Aziz ve ayrıca Cezayir Başbakanı Abdülmelik es-Selal ile bir görüşme yaptı.” [28.01.2014 Amerikan Sawa Radyosu] Ross, bu ziyaretinde referandum ve insan hakları konusu üzerinde durdu.

C- Bu durum Kralı endişelendirdi. Ban ki Moon tarafından 10 Nisan 2014’de hazırlanana rapor da endişelerini iyice arttırdı. Ban Ki Moon hazırladığı raporda [VIII. gözlemler ve öneriler] maddesi altında şunları tavsiye ediyordu:

94. “Ben, tarafları acil ilerleme ihtiyacını itiraf etmeye ve Güvenlik Konseyi’nin rehberliğinde iki temel sorun: siyasi çözümün içeriği ve self-determinasyonun biçimi üzerinde çalışmaya çağırıyorum” Sonra uyararak hatta tehdit ederek sözünü sürdüren Moon,  “Eğer buna rağmen 2015 Nisan’dan önce herhangi bir ilerleme olmazsa, o zaman Konsey üyelerinin 2007 Nisan ayında müzakere süreci için sunulan çerçevenin kapsamlı şekilde incelenmesine ortak olmalarının zamanı gelecek.” dedi.

100. “Yine de bağımsızlık, bölge ve kamplarda insan haklarını izleme nihai hedefleri, devam eder.”

101. “İnanıyorum ki MINURSO, art arda alınan Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanmasını destekleyen bir mekanizma olarak devam edecektir.”

102.“Güvenlik Konseyi’ne MINURSO’nun görev süresini 30 Nisan 2015’e kadar bir 12 ay daha uzatmasını öneriyorum.”

İşte bunlardan dolayı Kral, Ban ki Moon ile temasa geçerek onu uyardı, hatta tehdit bile etti. 15 Nisan 2014 tarihli Şarku’l Avsat gazetesi, New York ve Rabat’ta Kralın tepkisi üzerinde mutabık kalan diplomatik kaynaklardan  “13 Nisan 2014 günü yapılan telefon konuşmasında Kralın, Genel Sekreter’i Birleşmiş Milletler MINURSO’nun görevini iptal etmekle tehdit ettiğini” aktardı. Görünüşe göre Amerika, bu sorunun daha fazla tırmandırılmamasını uygun gördü ve bu yüzden nispeten daha hafif Güvenlik Konseyi’nin mevcut kararını yayınlandı. Yani yayınlanan yeni karar doğrultusunda Amerika, Birleşmiş Milletler MINURSO’nun görev süresinin biteceği tarihe 30 Nisan 2015’e kadar sorunu bir kez daha erteledi.

Buna göre Sahra sorunu, Amerika’nın bir ürünüdür. Amerika, istediği zaman kullanabileceği yumuşak bir karındır. Bu sorun üzerinden Avrupa “İngiltere ve Fransa” yanlısı devletlerin işlerine karışarak, Afrika’ya müdahil olacaktır. Bu yumuşak karın, bu devletlere açılan bir penceredir. Bu nedenle bu sorunun başka bir bahara ertelenmesi Amerika’ya zarar vermez. Aksine bu sorunlar karşısında Avrupa devletlerinin ve ajanlarının sinirleri gerilecek ve sürekli diken üstünde olacaklar.

İkincisi: Eski sömürgecilik “İngiltere ve Fransa” ile yeni sömürgecilik Amerika arasında Afrika çatışması:

A- Başkan Clinton döneminde ve 1990’larda Amerika’nın çabaları, Avrupa egemenliğinin son kalesi Afrika’da, eski Avrupalı güçlere [İngiltere, Fransa] saldırı üzerinde yoğunlaştı. Amerika’nın Afrika’da egemenlik hırsı, Afrika’da yeni bir itişme kakışma biçimine yol açtı. Clinton, Amerika’nın Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası [AGOA] ile resmen Afrika’ya ortak olduğunu ilan etti. 1998 yılında yasa ile ilgili ilk çalışma taslağı kamuoyuna tanıtıldı. Daha sonra Mayıs 2000’de de kanun onaylandı. ABD yönetiminin ana eğilimi, İngiltere ve Fransa’nın doğrudan kontrolü altında olan Afrika ülkelerinin ekonomilerini Amerikan nüfuz alanındaki bölgelere katmaktı. Le Monde Diplomatique gazetesi yazarı Philip Lemari, Avrupa’nın, özellikle Fransa’nın karşılaştığı bu çıkmazı şöyle özetledi: “Mart ayının sonunda Başkan Bill Clinton, ilk Afrika ziyaretini yapacaktır. Görünüşe göre eski sömürgeci güçler, bunun şaşkınlığı içinde ve herhangi bir yapıcı fikre de sahip değiller. Bu kıta, Amerikan yatırımcıları önünde bakir alanlarından biri olarak görüldüğü için ABD, bu kıtaya odaklanmaya başladı.” [Philip Lemari, “Washington, bakir topraklara saldırıya hazırlanıyor” Le Monde Diplomatique 1998]

B- ABD hamlelerine karşı, İngiltere ve Fransa, geçici de olsa Afrika’da aralarındaki asırlık rekabeti bir kenara koymaya karar verdi. Afrika’nın büyük kısmını sömürmeyi amaçlayan Amerikan çabalarını engellemek için birçok konuda işbirliği yaptılar. 1999 yılında İngiltere ve Fransa, Afrika için yeni bir ortaklık kampanyası başlattı. İngiltere Dışişleri Bakanı Robin Cook, Fransız mevkidaşı ile Gana ziyaretinde “Bu girişim çeşitli kılıflar altında farklı bir sömürgecilik değil, aksine Afrika’da ortaklık teklifidir. Fransız ve İngiliz ortak diplomasisinin temel amacı, Afrika anlaşmazlıklarını çözmektir.” açıklamasını yaptı. Ardından “Hedefimiz istikrarı sağlamak. İngiltere ve Fransa’nın bir dizi Afrika deneyimleri var. Bu bir komplo değildir. Teklifimiz, bir tür ortaklıktır.” diye kaydetti. Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Verden de “Avrupa olarak Afrika’ya karşı daha yeni bir politika benimsemek adına biz kendimizi güçlendiriyoruz.” diye konuştu. [Dünya: Afrika- Afrika ortaklığında yeni bir dönem BBC, 11 Mart 1999] Bu iki ülke arasında gelecekte her türlü işbirliği için mihenk taşı haline gelen yeni ortaklık sözleşmesi, 1998 yılında Fransız-İngiliz Zirvesi sırasında imzalanan Saint Malo anlaşmasına dayanıyor. İki ülke arasında 2003 yılında yapılan zirve toplantısında, toplantının sonuç bildirgesinde şuna vurgu yapıldı: “Bu bağlamda Afrika’da barış ve istikrarı güçlendirmek için çabalarımızı birleştirmek amacıyla Saint Malo zirvesinde söz verilen taahhüde işaret etmek isteriz. Bu nedenle Avrupa Birliği içindeki ortaklarımıza, BM ile yakın işbirliği içinde Avrupa Birliği’nden bağımsız operasyonlar da dâhil Afrika’da barışın korunmasına ve çatışmaların önlenmesine nasıl katkıda bulunabileceklerini incelemelerini öneriyoruz” [Fransız-İngiliz Zirvesi: Avrupa Ortaklığının güçlendirilmesi, güvenlik ve savunma alanında işbirliği bildirgesi, Le Touquet, Fransa Londra Büyükelçiliği, Şubat 2003]

Buradan açığa çıkıyor ki Avrupa “İngiltere ve Fransa”, Amerika tarafından Avrupa’nın Afrika’daki siyasi nüfuzuna yapılan şiddetli saldırının farkındadır. Yapılan bu saldırı, iki ülkenin çıkarlarını da tehlikeye atacaktır. Bunun için bu durumda birlikte olup Amerikan müdahalesine karşı konulmalıdır.

Üçüncüsü: İngiltere ve Fransa arasında, bir tarafta İngiltere ile Fransa, diğer tarafta ise Amerika arasında çatışmanın ne zaman çıktığına gelince: Amerika, İngiltere ve Fransa arasındaki siyasi çatışmayı inceleyen kimse, İngiliz-Fransız çatışmasının Amerika’nın emelinin ya da diğer Amerikan krizleri nedeniyle Amerika’nın o ülke ile uğraşacak zamanının olmadığı ülkede olduğunu görür. Özellikle de Amerika, Afganistan ve Irak saldırısında olduğu gibi o ülke ile uğraşacak kadar zamanı olmayan büyük askeri krizler ile boğuşuyorsa, bu durumda, o ülkedeki çıkarlarına göre çatışma İngiliz-Fransız çatışması olabilir. Ama eğer Amerika’nın belirli bir ülkede emelleri olur da bir kriz ile uğraşmıyor ve o ülkeye nüfuzunu sokmak için de çalışıyorsa, o zaman o ülkede çatışma, Avrupa “İngiltere ve Fransa” ile Amerika arasındadır. Çünkü İngiltere ve Fransa, o ülkede siyasi emellerinden dolayı Amerika’nın “İngiltere ve Fransa” tarafını zayıflatmak istediğini biliyor. Böyle bir durumda çatışma tektir ve bu iki devlet ile Amerika arasındadır. Sadece yöntemleri arasında fark vardır.

Çatışmanın ana hatları, ne zaman ve nasıl olacağı açısından tercih ettiğimiz görüş budur. Ancak kendine özel durumları olan istisnai meseleler hariçtir. Bu belirtilen istisnai meseleler, nadirattandır. Tercih ettiğimiz asıl ise yukarıda bahsedilendir.

Dördüncüsü: Ross’un bölgeye ziyaretinden sonra Kralın dört Afrika ülkesini ziyaretinin amacına gelince:

A- Kraldan önce bölgeyi ziyarete eden BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un özel temsilcisi Ross’un bu ziyaretini inceleyen kimse, bu ziyaretin Ekim 2013 ve 28 Ocak 2014’te gerçekleştiğini görür. Bu ziyarette, Batı Sahra ile bağlantısı olduğu için Fas’a baskı uygulamaya çalıştığı açıktır. Ziyaretinde Batı Sahra’yı Fas’tan ayırmanın bir ön hazırlığı olarak referandum ve insan haklarından söz etti. Dolayısıyla Sahra, Amerika’nın saç ayağı olacak, özellikle siyasi ve ekonomik nüfuzunu Avrupa ile ilişkili Afrika devletlerine sokmak için oradan harekete geçecektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi İngiltere ve Fransa, Amerika’nın siyasi ve ekonomik saldırılarının kendi çıkarlarına zarar vereceğinin farkındadır. Daha önce “Avrupa” İngiliz politikasını Kaddafi yürütüyor ve Amerika’nın Afrika politikasına saldırıyordu. İngiltere, Kaddafi’den sonra bu rol için en uygun olanın Kral Muhammed VI. olduğunu düşünmüş olabilir. Bu yüzden Kral, İngiltere tarafından görevlendirildi ve Fransa’nın da desteğini aldı. ABD tehdidi, bu iki devletin çıkarlarına zarar verecektir. Bu durumda kendilerinden Amerikan tehlikesini def etmek ve Amerika ile çatışmak için İngiliz-Fransız çatışması olmayacaktır. Bu nedenle Kral, şu önemli iki hususa odaklanmak için bu rolü üstlendi: Batı Sahra’da nihai çözüm olarak self-determinasyon değil de özerklik girişimine destek toplamak. Yani Batı Sahra ayrılmasın, Fas’ın bir parçası olarak kalsın. İkincisi, Amerika’nın Afrika’ya giden yolunu kesmek için ekonomik projeler imzalamak.

B- Kralın dört Afrika devletini ziyareti sırasında bu durumu çok belirgin olarak görmek mümkündür. Mali hariç bu devletler, 22 Şubat 1982 yılında bağımsızlığını kazanan Sahra Cumhuriyetini tanımadılar. İlk önce tanıyan Mali, daha sonra Kralın 19 Eylül 2013’te Mali’ye yaptığı ilk ziyaretin ardından 23 Eylül 2013’te tanımasını geri çekti. Bu nedenle Kral, Mali’nin bu jestine karşılık teşekkür etmek adına ikinci bir ziyaret gerçekleştirdi. Ayrıca Fas, 12 Kasım 1984 yılında POLISARIO Cumhuriyetini tanıdığı gerekçesiyle çekildiği Afrika Birliği Örgütü’ne tekrar geri dönmek istiyor. Bu nedenle ayrıca ziyaretlerde bu konu da gündeme geldi.

Buna göre Kralın ziyaretinin amacının, Batı Sahra’da nihai çözüm olarak ve Fas’ın otoritesi altında kalacak şekilde özerklik girişimine ekonomik projeler eşliğinde destek toplamak ve bu projeler eşliğinde Amerika’nın bölgeye siyasi ve ekonomik olarak nüfuz etme girişimlerinin önünü kesmek olduğu söylenebilir. Bu devletleri ziyaret sırasında yapılan açıklamalar da bunu doğrular niteliktedir:

Kralın 18-23 Şubat 2014 tarihleri arasında ilk ziyaret durağı Mali idi. Geçen yıl Eylül ayında da ziyaret etmişti. 19 Eylül 2013’te daha önce Sahra Cumhuriyetini tanıyan Mali’nin yeni Devlet Başkanı Abu Bekr Keita’nın devir teslim törenine katılmıştı. Bu ziyaretin ardından Mali, 23 Eylül 2013 yılında POLISARIO Cumhuriyetini tanımasını geri çekti. Devlet Başkanı Ebu Bekir’in Fransa gözetimindeki seçimler ile iktidara geldiği biliniyor. Ayrıca Fransa, Amerika’nın Amadou Sonogu liderliğinde 22 Mart 2012’te Mali’de yaptığı darbeyi bertaraf etti. Ziyaretin sonunda yapılan açıklamada şöyle denildi: “Özellikle Sahra ile ilgili durum hakkında Devlet Başkanı Keita, konu ile ilgili müzakereci, barışçıl çözüme doğru ilerlemek ve bu sorunu sonlandırmak için Fas tarafının ciddi ve samimi çabaları övdü. Öte yandan Devlet Başkanı, Fas’ın Afrika Birliği’nde olmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve Afrikalı meslektaşları ile karşılıklı anlaşma içinde Fas’ın tekrar Afrika Birliği Örgütü’ne geri dönme konusunda kararlılığını vurguladı.” Ayrıca açıklamada “…Devlet Başkanı, Fas ve Mali arasında ekonomik işbirliğini güçlendirmek amacıyla iki ülke arasında birçok alanı kapsayan 17 anlaşma imzalanması ile Kralın ekonomik, sosyal ve kültürel işbirliği çabalarını takdir eder.” denildi.

Fildişi Sahili’ne gelince, kuruluşundan bu yana POLISARIO Cumhuriyeti’ni tanımadı. Kral, 23 Şubat ila 3 Mart 2014 tarihleri arasında bu ülkeyi ziyaret etti. Ziyaretin sonunda yapılan açıklamada şöyle denildi: “Fas ve Fildişi Sahili, Sahra anlaşmazlığının devam etmesi halinde bölgenin bütünlüğü ve güvenliği için bir tehdit teşkil edeceğini” vurguladı. Fildişi Sahili Devlet Başkanı Alassane Ouattara, anlaşmazlığı sona erdirmek için siyasi bir çözüm olarak Fas tarafından önerilen özerklik planının ideal bir çözüm olduğu için ülkesinin desteklediğini yeniledi.

Gine’ye gelince, bu da kuruluşundan bu yana POLISARIO Cumhuriyeti’ni tanımadı. 3-5 Mart 2014 tarihleri arasında ziyaret gerçekleşti. Ziyaretin sonunda yapılan açıklamada şöyle denildi: “…Ziyaret, ekonomik ve siyasi alanlarda çeşitli anlaşmaların imzalanmasıyla sonuçlandı. İki lider ayrıca Şerif Fosfat Bürosu’nun gübre ve hayvansal gıda takviyeleri ve tarımsal üretimi artırmak amacıyla tahıl dönüştürme biriminin açılış törenine başkanlık etti. Sahra konusunda ise Devlet Başkanı, Sahra’ya geniş özerklik veren ve anlaşmazlığı nihai çözüme kavuşturmak amacıyla Fas’ın ciddi ve inandırıcı çabası olarak görülen Fas girişimine desteğini ifade etti. Ayrıca Başkan, kıtanın birliği için Fas’ın oynadığı önemli role de vurgu yaptı. Fas’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek Afrika Birliği’ne tekrar geri dönme konusunda kararlılığını ifade etti.”

Muhammed VI. tarafından geçmiş yıllarda birçok kez ziyaret edilen ülkelerin başında Gabon gelir. En son ziyaret, 5-8 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleşti. Ziyaretin ardından istirahat etmek için 13 Mart 2013 tarihine kadar orada kaldı. Gabon görünürde bağımsız ise de aslında bir Fransız sömürgesi olduğu bilinmektedir Keza Gabon da POLİSARİO Cumhuriyetini tanımıyor. Ziyaretin sonunda yapılan açıklamada denildi ki: “…Ayrıca Kral ve Cumhurbaşkanı, iki ülke arasında gübre sanayi alanında stratejik ortaklık ve ilgili konuda yeni sanayilerin inşa edilmesini taahhüt eden bir anlaşmanın imzalandığı bir oturuma başkanlık etti. İki ülke lideri, çeşitli sözleşme ve anlaşmaların imzalanmasıyla sonuçlanan ziyaret sırasında Ekonomik Forumu’nun düzenlenmesini memnuniyetle karşıladı. Cumhurbaşkanı Ali Bongo, Fas Krallığı tarafından sunulan ve Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu gözlemci statüsünü kazanmayı hedefleyen talebe yönelik ülkesinin güçlü desteğini ifade etti.” Açıklamada ayrıca şöyle denildi: “Fas Sahra sorunu konusunda, Cumhurbaşkanı Ali Bongo, Gabon Cumhuriyeti’nin Fas Sahra’sı ve Krallığı’nın toprak bütünlüğüne yönelik güçlü ve kalıcı desteğini yeniledi. Ayrıca bu bölgesel anlaşmazlık için kalıcı ve barışçıl çözümün, ancak Fas Krallığı’nın toprak bütünlüğü, ulusal birlik ve egemenlik çerçevesinde Sahra bölgesine geniş özerklik verilmesini hedefleyen Fas girişimi temelinde olabileceğini vurguladı.”

Tüm bunlardan da anlaşıldığı gibi Kralın ilgili devletlere yaptığı ziyaret Sahra konusu ile ilgilidir. Ayrıca İngiltere’nin teklifi, Fransa’nın onayı ile Amerika’nın siyasi ve ekonomik müdahalesinin önüne geçmek için olduğu görülür. Çünkü ABD’nin siyasi ve ekonomik saldırıları karşısında Afrika’da Avrupa’nın “İngiltere’nin” çıkarlarının bekçiliğini yapan Kaddafi’nin rolünü şimdi Kral üstlendi.

Görüldüğü gibi Müslüman ülkelerdeki yöneticiler, Müslümanların çıkarlarını bir kenara atıp, sömürgeci kâfirlerin çıkarlarına hizmet etmek için canla başla çalışıyorlar. Az bir dünyevi paha uğruna değil, başkalarının dünyası uğruna ahiretlerini satıyorlar. Daha önce kendileri gibi olanların dünyada başına gelen rezil rüsvadan ibret de almıyorlar. وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَخْزَى وَهُمْ لَا يُنْصَرُونَ “Ahiret azabı elbette daha rezil edicidir. Onlara yardım da edilmez.” [Fussilet 16]

Köklüdeğişim

Ayrıca...

Soru-Cevap: Petrol Krizi Ve Yansımaları

Haberler, petrol fiyatlarında özellikle Teksas petrolünde ani bir düşüş yaşandığını bildirdi. Neredeyse eksi 30’a kadar …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir