İlk günkü gibi hafızalarımızda… Çok değil, bundan yirmi yıl önce Avrupa’nın göbeğinde 2.Dünya Savaşından sonra en vahşi katliam Srebrenitsa’da yaşandı. NATO ve Birleşmiş Milletler gözetiminde binlerce Müslüman kurşuna dizildi. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edilen altı bölgeden birisi de Srebrenitsa idi. Sırp saldırılarından kaçan Boşnak Müslümanlar, BM şemsiyesi altında Hollandalı barış gücü askerlerinin koruduğu kampa sığındılar.
11 Temmuz 1995 tarihinde Müslümanların en yoğun yaşadığı kamp Srebrenitsa kampı idi. Yaklaşık 10 bin Müslüman’ın bulunduğu kampta, Birleşmiş Milletlerin “Silahlarını bırakan herkesin yaşamını garanti ederiz” diyerek halkın silahlarını toplaması, Sonra “yaşamlarınız BM garantisi altındadır” diyerek anonslar yaptırdılar. BM güvencesinde olan bölge de yaşayan Boşnak Müslümanların silahları BM tarafından toplanmış ve halk silahsız bırakılmıştı. BM tarafından konulan silah ambargosu ise, sadece Müslümanlara uygulandı.
Sırpların saldırılarının artmasıyla silahlarını geri isteyen Bosnalı Müslümanların başvuruları BM tarafından kabul edilmedi. Kampa sığınan Müslüman Boşnaklar Hollandalı askerler tarafından Sırp kasaplarına teslim edildi. Üç günde yaklaşık 8 bin Boşnak Müslüman kurşuna dizildi. Yüzlerce Müslüman kadına, küçük yaştaki Müslüman kız çocuklarına tecavüz edildi. Bu kıyımdan kurtulup kaçmaya çalışan Müslümanlar dağlık bölgeler de keskin nişancılar tarafından tek tek avlandı. Kimlik tespiti yapılamasın diye cesetler parçalara ayrılarak toplu mezarlara gömüldü.
Avrupa’nın tam ortasında Bosna’da, 1 Mart 1992 tarihinden 14 Aralık 1995 tarihine kadar sistemli bir şekilde Müslüman soykırımı yapılmıştır. 11 Temmuz 1995 tarihinde Srebrenitsa’da insanlık yoktu, vicdan yoktu. Yaşlılara, hamile kadınlara, genç kızlara, savunmasız bebeklere alçakça sıkılan kurşunlar vardı. NATO ve BM’nin ihaneti ve olaylara seyirci kalması ile, Srebrenitsa da her yaştan yaklaşık 8 bin Müslüman Hollandalı barış gücü askerlerinin gözleri önünde katledildi. Ölenler Sırplar tarafından (sonradan ulaşılan sayıya göre yaklaşık 300) toplu mezara gömüldü. Üzerleri hemen çimenlerle yeşillendirildi. Böylelikle toplu mezarların anlaşılmasının önüne geçiliyordu. Srebrenitsa da vahşetin doruk noktaya çıkartılması ve İslam coğrafyasındaki katliamların bugün de devam ediyor olması biz Müslümanlara, haçlı ruhunun ölmediğini ve ölmeyeceğini göstermiştir.
Sırpların Müslümanlara karşı olan nefreti yeni değildir. 28 Haziran 1389 yapılan Kosova savaşı ile bu topraklar Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Savaş sonunda bir Sırp, Müslüman olmak istediğini söylemiş ve I.Murat’ın elini öpmek için eğildiğinde onu hançerlemiş ve şehit etmişti. Kosova yenilgisi yıllarca bitmeyecek nefreti beslemiş, 1683 Viyana bozgunu ile Sırp’ların bu nefreti eyleme dönüşmüştü. 1702’de Karabağ’ın başkentinde ilk Müslüman Boşnak kanı dökülmüştür.
1990’lı yıllarda popüler olan “Adriyatik’ten İran’a kadar Müslüman kalmayacak“ şeklindeki Sırp sloganı sürekli Bosna halkına işlenmiştir. 1095’te sefere başlayan 1.Haçlı seferleri, yalnızca 11. yüz yılda kalmamış çağları aşarak günümüze kadar gelmiştir. Haçlı zihniyetinin sahipleri, daha önce Cezayir’de 1 milyon Müslüman’ı katletti. Dün Srebrenitsa katliamını gerçekleştirdi, bugün Türkistan’da, Filistin’de, Afganistan’da, Suriye’de, Irak’ta ve Arakan da katliamlarına devam etmektedirler.
İslam ümmeti, yüz yıllarca fetih ve zaferlerle geçirdiği mübarek ramazan ayını, bugün her türlü acıyı ve hüznü yaşayarak geçirmektedir.
Srebrenitsa da yaşananlar bugün İslam topraklarının her köşesinde yaşanmaktadır. Yangın yerine dönen İslam coğrafyasında ki Müslümanların sesine kulan vermemiz lazım. Onların feryadına kulaklarımızı tıkamamalıyız. Onları tüm dünya yalnız bıraksa dahi, bizler onları yalnız bırakmamalıyız.
Onların çağrılarına koşmayan yöneticilerinizi sert bir şekilde uyarmalıyız. Öfkemizi sadece kâfirlere değil Müslümanları BM ve NATO’nun merhametine bırakan yöneticilere yöneltmeliyiz.
İslam coğrafyasında meydana gelen bu zulümlerin durması için hareket geçmeliyiz.
Bu zulümleri durduracak ve zalimlerden hesabını soracak Raşidi Hilafet Devleti’nin ikame edilmesi ve İslam’ın yeniden hayata hâkim olması için tüm gücümüzle çalışmalıyız.
Muhakkak ki Resullerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edeceği o günde yardım ederiz. (Mümin 51)
Kadir KAŞIKÇI