6 Mart Pazar günü düzenlenen ve yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı “Hilafet Hayal mi Yakın Bir Gelecek mi?” başlıklı Uluslararası Hilafet Konferansımız, birçok medya organında geniş çapta yer buldu. Kalbinde İslam’a dair sevgi bulunan her Müslüman’ı gururlandıran ve umutlandıran bu konferans, bazı medya kuruluşları tarafından lehte olacak şekilde haberleştirilirken, bazıları ise İslam’a ve Müslümanlara olan kinlerinden dolayı hakikatle, habercilikle ve adaletle bağdaşmayacak şekilde haberler yaptılar. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu olarak şu hususları kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
1- Gerek 3 Mart Perşembe günü İstanbul’da düzenlediğimiz Uluslararası Hilafet Sempozyumu, gerekse 6 Mart Pazar günü Ankara’da düzenlediğimiz Uluslararası Hilafet Konferansı, Müslümanlara yakışır bir şekilde sorunsuz ve olaysız olarak gerçekleştirilmiştir. Gayri resmi yollardan her iki programın iptali için birçok girişimde bulunulmuşsa da, Allah’ın lütfu ve bizlerin gayretleri sonucunda bunda başarılı olunamamıştır.
2- Ülke içinden ve ülke dışından her iki programa iştirak eden birçok saygın yazar, akademisyen, medya temsilcisi ve âlim, Hilafet’in bu kadim topraklara yabancı bir unsur olmadığını, bilakis asli ve vazgeçilmez bir unsur olduğunu belirtmiştir. Zira bu topraklar Rasulullah’ın müjdesine nail olmak üzere İslam orduları tarafından birçok kez kuşatılan ve “Allah Allah” nidalarıyla fethedilen topraklardır. İslam ile yoğrulmuş ve şehit kanlarıyla mayalanmıştır. Şanlı ecdadımız bu topraklardan üç kıtaya Hilafet ile hükmetmiş ve İslam’ın sancaktarlığını yapmıştır.
3- Hizb-ut Tahrir’in yapısı, fikri, metodu ve üslupları dahi herkes tarafından bilindiği halde, düzenlenen her iki programa katılmayarak ayrıca ne konuşulduğundan bihaber, sadece “google” aramasıyla haber yapanların iddiaları asılsız ve mesnetsizdir. Hizb-ut Tahrir gibi uluslararası düzeyde faaliyet gösteren siyasi bir parti ile ne olduğunu kimsenin dahi bilmediği IŞİD’i yan yana zikretmek ve aynı sayfada haberleştirmek, art niyetten başka bir şey değildir.
4- Bizler, Hilafet’in Müslümanlar ve tüm insanlık için tek çözüm olduğuna inanıyor, bunu vurguluyor ve bunun için çalışıyoruz. Bu düşüncemizi de şer’i delillere dayandırıyor, akli olarak zaruretini izah ediyor ve siyaseten kaçınılmaz olduğunu da ispat ediyoruz. İslami hayatı yeniden başlatacak olan Hilafeti istediğimiz için ise, bu topraklarda kökü bulunmayan, bu güne kadar Müslümanlara zillet ve günahtan başka bir şey vermeyen demokrat, laik ve sosyalist kesimler tarafından “yobaz” olarak itham ediliyoruz. Oysaki kökü, tabanı ve geleceği olmayan bu zevata diyoruz ki, işte size hodri meydan! Demokrasiye karşı İslam’ı, Cumhuriyete karşı Hilafet’i, aciz ve sınırlı olan aklınıza karşı her türlü acziyetten uzak olan vahyi ve milliyetçiliğinize karşı ümmetçiliği konuşmaya, tartışmaya hazırız. Fikrine güvenen ve cesareti olan herkese davette bulunuyoruz. Çünkü bizim tek dayanağımız ve tek silahımız fikirlerimiz ve siyasi basiretimizdir.
Son olarak, kendilerine küçücük köşeler bulmanın enaniyeti ile sevinen, ancak irapta mahalli olmayan bazı yazar müsveddelerine cevap vermeye tenezzül dahi etmiyoruz. İslam’a ve Müslümanlara düşman olanlara verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı ise Rabbimize hamd ediyor ve bir kez daha Allah’ı dost edinenlere dost, Allah’a düşmanlık edenlere ise düşman olacağımızı hatırlatıyoruz.
الْكَافِرُونَ كَرِهَ وَلَوْ نُورَهُ يُتِمَّ أَن إِلاَّ اللّهُ وَيَأْبَى بِأَفْوَاهِهِمْ اللّهِ نُورَ يُطْفِؤُواْ أَن يُرِيدُونَ
“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isterler. Oysaki onlar istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Tevbe 32)
HİZB-UT TAHRİR TÜRKİYE MEDYA BÜROSU
H.28 Cumade’l Ûla 1437 / M.08 Mart 2016