Home / News / YAZARLAR / Mehmed Aydın / 15 Temmuz Darbesinden Çıkarılması Gereken Dersler
yazar

15 Temmuz Darbesinden Çıkarılması Gereken Dersler

Müslüman Halk sokağa kokuşmuş Demokrasi için değil dini, namusu, izzet ve şerefi için indi!

15 temmuz akşamı darbe girişimi konusunda muhtemelen önümüzdeki dönemde bir çok şey söylenecek, konuşulacak. Darbenin kim tarafından tertiplendiği kimin işine yaradığını veya teşri noktasında bulunanların izni ve kontrolü ile gerçekleşip, gerçekleşmediğini konuşmaktan daha ziyade şunun üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim. Egemen ve hakim olan Rabbimizin izni ve isteği dışında hiç bir şey gerçekleşemez. Batı müslüman beldelerinin sinir uçlarına hakim olmaya çalışmaktadır. Yani askeriyede, yargıda veya siyasette varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Lakin batı güdümlü demokratik ve laik devletlerinin bu hali ile son demlerini yaşadığını da hep beraber görmekteyiz. Rabbimizin ilminde olan o gün geldiğinde, ikinci Raşidi Hilafet Devleti kurulacaktır. O devlet kurulduğunda ümmet hak etmiş olduğu birliği hissedecek ve islam beldelerine üşüşmüş olan aç kurtlar misali batı ve bölgedeki ucuz uşakları hak ettikleri cezayı görecekler.

Gelelim darbe girişimine ve dakikalar sonrasında müslüman halkın tekbirler eşliğinde sokağa dökülmesine. Evvela özellikle şunu hatırlartmak isterim, sokağa dökülen müslüman halk kesinlikle kemalist, laik ve batı uşaklığını kabul eden zümre değil. Bu müslüman halkın aralarında kesinlikle Osmanlı Hilafet devletini red eden ve ”biz dinimiz için sokağa çıkıyoruz” demeyende mevcud değil. İstisnalar olabilir, lakin istisnalar kaideyi hiç bir zaman bozmaz.  Bunu anlamak ve görmek için internet üzerinden yayınlanan videolara ve resimlere bakmak yeterli. Yine halkın arasında olan binlerce kişinin şahid olduğu şu gerçekte yalanlanamaz. Halkın arasında hiç küçünsenmeyecek sayıda başörtülü bacılarımız, annelerimiz, sakallı kardeşlerimiz, babalarımızda vardı. Dualar, tekbirler ve selalar eşliğinde sokağa dökülen halk, neden böyle bir refleks gösterdiğini anlamak için bir kaç önemli mevzu üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim. Müslüman halk satılmış İngiliz ve batı uşakları tarafından 60, 70 ve 80 darbeler sonrasında halka yapmış oldukları zulmü ve ihaneti hiç bir zaman unutmadı. Onlar bu darbeler sonrasında İslam’i kimliğimize karşı gelindiğini çok iyi bir şekilde gördü ve yaşadı. Ezanımıza, Kur’an’ımıza hatta namusumuz olan başörtümüze karşı uzanan ellere şahıt oldu ve bu talihsiz duyguyu iliklerine kadar yaşadı ve hissetti. Belediyeye ait olan resmi binalarda, üniversitelerde veya yargıda en rezil bir şekilde muameleye tabi tutulduklarına şahid oldu. ”İslam bir hayat nizamıdır”, ”ben şeriatı istiyorum” veya ”Allahın Resulü bizim için örnek teşkil ediyor” söylem ve islami duruşlarından ötürü, yüzlerce muhlis müslüman onlarca yıla hapse mahkum olduklarını bu müslüman halk bilmektedir. Dolayısıyla bunları bilen müslüman halk sokaklara döküldü ve bu özellikleri, yani İngiliz köpekliği yapan kemalistleri ve onların din düşmanlığını, üzerinde olmadığına inanan siyasileride destek oldu.

Fakat şu gerçeği de artık herkes çok net bir şekilde gördü ve hissetti. Müslüman halk sokağa çıktığında onu ne tank, uçak, helikopter nede gözü dönmüş eli silahlı askerler durdurabilmektedir. Hele bunu, zalim idareciye karşı hakkı söylemek ve gerekirse bu uğurda ölmek şuuru ile yaparsa, vallahi önünde hiç bir gücün duramayacağını herkes görmüş oldu. Resulullahın şu Hadis’i Şerif’inde buyurduğu üzere:

Câbir (ra) rivayet ediyor;

“Kıyamet günü Allah katında şehitlerin efendisi Abdülmüttalib’in oğlu Hamza ile zalim bir idareciye, ayağa kalkarak ona iyiliği emredip kötülükten sakındıran ve bu yüzden o idarecinin öldürdüğü kimsedir.” (Hâkim)

Yine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Muhammed (s.a.v.)’e “cihadın hangisi efdaldir?” diye sorulunca: “Zâlim sultana karşı hakkı söylemektir.” buyuruyor. (Ahmed bin Hanbel, 5/251;İbn Mâce, Fiten 20, hadis no: 4011-4012; Tirmizî, Fiten 13, hadis no: 2175; Ebu Dâvud, Melâhim 17)

Öyleyse artık 15 temmuz darbe girişiminden sonra hiç bir tarafın şunu söyleme hakkı yok; ”halk buna hazır değil, ayaklanırsak asker bizi durdurur, halk birbirine girer, kafirler bize saldırır”. Bu bahaneyi artık dile getirmek hakkına sahip değiller. Müslüman halk istediğinde Allah’ın izni ile Kuran ve Sünnet’i hakim kılabilecek güce ve kudrete sahiptir. Artık müslümanlar fazla vakit kaybetmeden ve sadece Rabbimize tevekkül ederek Allahın ipine sımsıkı sarılarak şer’i devlet olan İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ne doğru ilerlemesi gerekiyor. Türkiye’deki müslüman halk iş işten geçmeden  ve Türkiye bir Suriye, Irak veya Mısır olmadan acilen İslam’ın emir ve yasaklarını hayata geçirecek olan Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Muhammed veya 2. Abdulhamit Han gibi Halifelerini başa getirmeleridir. En son darbe karşısında müslüman halk bu elzem ve ulvi görevi üstlenmeyi hak ettiklerini tekrar göstermiş oldular. Rabbim bizlere tez zamanda o şanlı günleri görmeyi nasip etsin. Rabbim halkın tekbir sesleri ile sokağa çıkıp ikinci Raşidi Hilafet’i ilan edeceği o şanlı günleri bizlere bu günlerde nasip etsin (AMİN).

 

Kardeşiniz Mehmet Aydın

17.07.16

Ayrıca...

yazar

Neden Kobani değil de Afrin Operasyonu?

Hatırlayacağınız üzere İŞİD Ağustos 2014 tarihinde Kobani’yi (Ayn El Arap) kuşatmış ve 17 Eylül 2014 …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir