Home / News / HABER / DAVA / Müslüman Medyasına Küresel Mektup Yazma Eylemi
islam devleti default

Müslüman Medyasına Küresel Mektup Yazma Eylemi

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Kadınlar Kısmı, Orta Afrika’daki Müslüman kadın ve çocukların maruz kaldıkları en iğrenç katliamlar karşısında dünyayı bilinçlendirmek amacıyla” Müslüman Medyasına Küresel Mektup Yazma Eylemi “başlattı.

OAC’deki Müslümanlar, Hristiyan milislerin elinde soykırıma uğramaktalar ve bu kan banyosunun ceremesini çekenler başta kadınlar ve çocuklar olmakta. Onlar, en dehşetli işkence vakıalarına duçar durumda olup ırzları kirletilmekte vücutları çeşitli işkencelere maruz bırakılmaktadır. Tüm bunlara rağmen Müslüman medyası onların bu sıkıntılarına çok az ehemmiyet vermekte TV programlarında hemen hemen hiç konu olmamaktadırlar. Oysa Müslüman medyası bu katliamlara tepkisini en şiddetli şekilde vermeli mazlumların haykırışlarını toplumda kamuoyu haline getirmelidir.

Köklü Değişim bu değerli kampanyaya tüm gücüyle destek vermektedir. Sizlerde aşağıdaki mektubu belirtilen mail adreslerine postalayarak kampanyaya destek olabilirsiniz.

 

Gönderilecek olan mektup:

Sayın Editör,

 

Es-selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

Bu mektubumu, her birimizin nefsini elinde tutan ve bu dünyada O’nun emirlerine ne kadar uyduğumuzun hesabını vermek üzere her birimizin tekrar kendisine döndürüleceğimiz Allah Subhanu ve Teala’nın adıyla başlıyorum. Gerçekten de Allah Subhanehu ve Teala, sizlere bu hayatta medya camiasının mensupları olmanın yolunu açarak büyük bir lütuf ve büyük ihsanda bulunmuştur ve muhakkak sizlere bağışlamış olduğu bu nimeti ile İslam Ümmetinizin ve insanlık için ne şekilde fayda sağladığınızı soracaktır. Sizlerin yazmaya muktedir olduğunuz hakkaniyetli sözleriniz ve insanların kulaklarına ulaştırmaya muktedir olduğunuz hakikat, sizler için ahirette büyük ödülleri güvence altına alarak, büyük kitleleri adaletsizliğe ve zulme karşı durmak ve doğru olan için mücadele etmek üzere harekete geçirme potansiyeline sahiptir.

 

Bunun için sizi; Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Müslüman kardeşlerinizin çekmiş oldukları korkunç durum hakkında ve şu an o devlette kana susamış Hristiyan milislerin onlara karşı yürütmekte oldukları sistematik soykırım kampanyası hakkında bilinçlendirmede bulunmaya çağırmak için yazıyorum. Büyük olasılıkla siz de farkındasınızdır ki, son birkaç ayda binlercesi en vahşi şekilde öldürüldü, vücutları parçalandı ve yakıldı ve bazılarının da etleri çiğ çiğ katilleri tarafından yendi. Yüzbinlerce insan yerinden yurdundan edildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü Acil Durumlar Direktörü Peter Bouckaert, bazı mahallelerde “Müslüman nüfusun tamamının boşaltıldığını” ifade etti. “Evleri sistematik olarak yıkılıyor… Böylece onların bu ülkedeki varlıklarının izlerini siliyorlar.” Uluslararası Af Örgütü bunu “etnik temizlik” olarak tanımladı ve “Tarihi boyutlarda Müslüman göçü” olacağına dair uyardı. Bu arada BM geçenlerde, normalde başkent Bangui’de yaşayan 130 bin ila 145 bin arasında Müslümandan, sadece 900’ünün kaldığını ifade etti. Hıristiyan milisler serbestçe ülkeyi Müslümanlardan “temizlemeden” durmayacaklarını itiraf ediyorlar.

 

Ve tıpkı Suriye’de, Myanmar’da ve bu Ümmete karşı işlenen bir sürü katliamlarda olduğu gibi – kadın ve çocuklar bu kan banyosunun ceremesini çekiyorlar. Anlatması bile dayanılmaz olan en korkunç, tarifsiz, barbarca eylemlere maruz kaldılar. Ancak bunların dünyaya duyurulması da şart. İşkence edildiler, vuruldular, keskin aletlerle öldürüldüler, bedenleri parçalandı ve yakıldı, çocukların başları kesildi, bebekler katledildi ve bacılarımız ise tecavüzün en korkunç şekillerini yaşadılar. Ve cürümler, 1990 Ruanda soykırımının vahşetlerini yankılandırarak devam ediyor. Çocuklar, asla hiçbir çocuğun şahit olmaması gereken, ancak yeryüzünde cehennem olarak tarif edilebilir, dehşet dolu sahnelere şahit oldular. Bölgedeki UNİCEF yetkilileri, “çocukların fütursuzca vahşi öldürülmeleri ve sakatlanmaları karşısında dehşete” düşmüşler. Ayrıca çocukların “dinlerinden ötürü, doğrudan acımasız intikam saldırılarının hedefi olduklarını” ifade ettiler.

 

2013 Aralık’ta, hamile bir Müslüman kadın ve 10 tane çocuk, hristiyan çeteler tarafından katledildiler. Kadının karnını deşmişler ve çocukları satırlarla doğramışlar. Bu Ocak ayındaki başka bir olayda, Müslüman bir kadın, Fatimatu Yamsa, bir kamyonla bu şiddetten kaçarken, bir kontrol noktasında Hristiyan milisler tarafından araçtan indirildi ve 5 ve 3 yaşlarındaki oğullarıyla birlikte bir caminin merdivenlerinde paramparça doğranarak öldürüldü. Geçen ay, 7 yaşındaki İbrahim Adamou, yiyecek ve koruma olmadan 100 kilometre yürüdükten sonra yardım kuruluşları tarafından bulundu. Annesi ve babası gözleri önünde öldürülmüş ve 5 kardeşinin akıbeti hala bilinmiyor. Daha da şok edici olan ise, onun hikayesinin Carnot bölgesindeki 10 yaşından küçük 6 çocuğun hikayesiyle neredeyse aynı olmasıdır. 

 

Bu vahşet, ülkenin her yerindeki kasaba ve köylerde tekrarlanmaktadır; katliamlar hız kesmeden Fransız “Barış Güçleri”ne rağmen devam etmekler. Bu güçler sadece katliamları önlemekte rezil bir şekilde başarısız olmakla kalmamışlar, fakat silahlı Hristiyan anti-Balaka milislerine meyletmiş ve Müslümanlara karşı bu kan gölünde suç ortaklığı yapmışlardır. Doğrusu, bu hiç de şaşırtıcı değildir. Bu sömürgeci gücün İslam’a ve Müslümanlara karşı tarihsel nefreti meşhurdur. Hele bu katliamlara boş boş seyirci kalan iktidarsız BM’ye veya kendi kendine hizmet eden Batılı laik devletlere Müslümanların hayatlarını korumaları için kesinlikle itimat edilmez. Onların Müslüman kanının dökülmesine dair hoşgörüleri zaten çok iyi biliniyor; Afganistan ve Irak savaşlarından tut, tarihî mirasları olarak 1995’de Srebrenica’da 8 bin Müslüman sivilin katledilmesine, yüz binlerce insanın zalim Esed tarafından doğranmasına, sayısız binlerce insanın Myanmar’da ırkçı Budistler tarafından sakatlanıp katledilmesini seyretmelerine kadar. 

Müslümanların yöneticileri de hiç şaşırtmadan ve tipik tarihî tavırlarıyla, Ümmetin kanını korumada, her türlü İslami veya ahlaki görevlerini terk ettiler. Onlar Orta Afrika Müslümanlarının acılarına sırtlarını döndüler ve İslam’ın kızlarının ve çocuklarının çığlıklarına karşı sağır kesildiler. Bu artık böylesi korkak yöneticilerin beklenilen davranışları haline gelmiştir ve Müslümanlar olarak bizler, böylesi rejimlerin Ümmetin kanını veya izzetini korumak için bir parmaklarını dahi kımıldatacaklarına itimat etmiyoruz.

Fakat bizi asıl dehşete düşüren, OAC’deki Ümmetimizin kardeşleri olan Müslümanların, medyada onların içinde bulunduğu kötü duruma en asgari seviyede dikkat ve yer vermeleridir – onlar ki, Alemlerin Yaratıcısı tarafından Ümmete destek veren ses olmakla mükellef kılınmışlardır. Bu sessizlik duvarı, bölgedeki Müslümanlara karşı korkunç cürümlerin işlenmesine ve uluslararası camianın gözlerinden uzak, kapalı kapılar ardında gizlenmesine etkin bir şekilde izin vermiştir. Sonuç olarak, pek çok Müslüman ve dünya, hala kardeşlerimize karşı işlenen şiddetin gerçek boyutlarının farkında değildir.

 

Acaba bir tepki doğması için, Müslümanlar hangi miktarda ızdırap çekmeli? Sessizlik muhakkak bu zulme suç ortaklığıdır! Kardeşlerimizin çaresiz yardım feryatları nasıl hiçe sayılabilir? Şüphesiz Allah Subhanu ve Teala, gözlerimizin önünde Müslümanlara karşı işlenen bu suçlardan dolayı ve bizim verdiğimiz tepkilerden dolayı bizleri hesaba çekecektir! Sizi, Allah Subhanu ve Teala’nın Ümmete karşı yüklemiş olduğu büyük sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyorum. Zira Allah Subhanehu ve Teala size bir gazeteci olarak nasip etmiş olduğu beceriler, statü ve itibar sayesinde, bu meseleye medyanın ilgisini çekmek ve işlenen bu korkunç cürümlere karşı uluslararası bilinç uyandırmak için imkan tanımıştır. Zaten sizin rolünüz, her nerede olursa olsun, şahit olduğunuz zulmü ve adaletsizliği dünyaya teşhir ederek, gerçeği ortaya çıkarmak değil mi???!!! Öyleyse kardeşlerinizin ızdırabına dikkatleri çekerek ve ona karşı sesinizi yükselterek Allah Subhanu ve Teala’ya, Ümmetinize ve mesleğinize karşı görevinizi yerine getirin.

 

Bu mektup, Müslüman medyasını OAC’deki kadın ve çocuklara karşı yürütülen soykırımı açığa çıkartmaya teşvik etmek için, tüm dünyadaki Müslümanları harekete geçirmek üzere Hizb ut-Tahrir Medya Ofisi’nin Kadınlar Kısmı tarafından desteklenen küresel bir kampanyanın parçasıdır. Bu, Hizb-ut Tahrir’in “Orta Afrika’daki Müslümanlara Kim Yardım Edecek?” başlıklı uluslararası kampanyasının bir parçasıdır. Amacı, bölgedeki Müslümanların ızdırabına dikkat çekip OAC’deki, Suriye, Myanmar, Hindistan, Çin ve tüm dünyadaki Müslümanların kanlarının dökülmesinden ve sistematik kötü muameleden korunmalarının, sadece ve sadece Hilafet’in, yani İslam nizamının, tekrar kurulmasıyla mümkün olacağı mesajını güçlendirmektir. Tüm dünyadaki mazlum ve ezilen Müslümanlara güvenli bir sığınak sağlayacak olan sadece bu Hilafet devletidir. Bu yüzden sizi, bu Ümmetin başına bela olmuş sayısız trajedilere, baş ağrılarına ve tarif edilemez ızıraplara bir son getirip ve Müslümanlar için güven, adalet ve refah dolu bir gelecek inşa edecek olan, Allah Subhanu ve Teala’nın bu sistemini tekrar kurmak üzere desteğinizi vermeye davet ediyorum.

 

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Müslim)

 

Ve aleykum selam ve rahmetullahi ve berakatuhu

Gönderilecek mail adresleri:

[email protected] 

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected] 

[email protected]

[email protected]

[email protected]

Köklüdeğişim

Ayrıca...

Gaziantep’te Köklü Değişim “HİLAFET” sayısını tanıttıkları için 7 Müslüman’a Gözaltı

Şanlıurfa’dan sonra Gaziantep’te de Köklü Değişim Dergisi’nin “Hilafet” kapak konulu Mart sayısını tanıttıkları ve yaptıkları …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir