Home / News / HABER / DAVA / Hizb-ut Tahrir Dünya Müslüman Âlimler Birliğine seslendi

Hizb-ut Tahrir Dünya Müslüman Âlimler Birliğine seslendi

Hizb-ut Tahrir Yemen Vilayeti Dünya Müslüman Âlimler Birliğine seslendi: Allah’tan Korkun ve Ruveybida Yöneticilerin Davulunu Çalmayı Bırakın

 

Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Yemen Vilâyeti, Dünya Müslüman Âlimler Birliğin’nin Yemen Cumhurbaşkanı Hadi hakkında yaptığı açıklamayı, yayınladığı basın açıklaması metni ile eleştirdi.

İşte o açıklama;

Basın Açıklaması

Dünya Müslüman Âlimler Birliğine: Allah’tan Korkun ve Ruveybida Yöneticilerin Davulunu Çalmayı Bırakın

Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin Yemen olaylarına bakışı hakkında 26 Cumâde’l Ûlâ 1436/ 17 Mart 2015 tarihli Doha’da yayımlanan açıklamayı hasbelkader okuduk. Doha’dan yapılan açıklamada “Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Müslümanların trajik durumunu, maruz kaldıkları fitne, musibet, tefrika, bölücülük, terörizm ve radikalizmi yakından takip ediyor. Yemen’de bazı sapıklar, mezhep ve partizan hedeflerine ulaşmak için meydana gelen olayları istismar ediyorlar. Âlimler Birliği, Suudi Arabistan ev sahipliğinde Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri öncülüğünde çatışmayı sona erdirmek ve grupları bir araya toplamak için gösterilen çabaları iyimserlikle karşılıyor. Meşru Devlet Başkanı liderliğinde Yemen’in birliğini ve devletin prestijini korumak için başkent Riyad’da diyalog konferansına, tüm Yemenliler arasında yoğun temaslar yürütülmesine, diyaloğun başarılı olması için içeride, körfezde ve uluslararası alanda Suudi Arabistan tarafından gayretlerin seferber edilmesine, adaletli ve iyi yönetim, birlik ve Yemen’in yüce çıkarlarını gerçekleştirmek için kapsamlı Ulusal Diyalog sonuçlarının etkin hale getirilmesine çağrıda bulunuyor.” denildi. Açıklamanın giriş ifadesi böyledir. Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, açıklamaya karşılık açıklama ile yanıt vermenin ve açıklamada geçenleri delil ve hüccet ile çürütmenin elzem olduğunu gördük. Fazla detaya girmeden açıklamada geçen noktaları ele alalım istedik. Umulur ki Allah Subhânehu ve Teâlâ hem bizim hem de Müslümanların, özellikle de hikmet ve iman halkı olan Yemenlilerin halini ıslah eder.

Âlimler Birliği’nin açıklamasına İslami perspektiften bakan biri, açıklamanın yöneticiler ve bazı Batılı ülkelerin isteklerine uygun olarak formüle edildiğini görür. Açıklama, Yemen halkını Batılı ülkelerden sakındırmaya hiç değinmiyor. Hâlbuki Âlimler Birliği, Körfez ülkeleri adına Yemen halkına ithal edilen girişimler ve yöneticiler sponsorluğundaki BM ve Güvenlik Konseyi’nin rolünün ne olduğunu çok iyi biliyor. Yine Âlimler Birliği, BM özel temsilci Cemal b. Ömer’in Husileri güçlendirmek, mezhepçilik, Bölgeselcilik ve ayrılıkçı naraları körüklemek için çalıştığını da çok iyi biliyor. Ancak Âlimler Birliği’nden yapılan açıklama bu gerçekleri göz ardı etti!

Açıklama, Yemen halkını Allah’tan korkmaya davet etti! Oysa kendilerini Âlimler gören o insanların Allah’tan korkmaları ve Allah’a karşı hakkı söylemeleri gerekir.

إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء “Ancak âlimler gereği gibi Allah’tan korkar.” [Fatır 28] O halde bu âlimler Allah’tan korksun. Zira Allah’ın indirdikleri ile yönetmeyen yöneticilere nasıl meşruiyet verebilirler ve onların etrafında kenetlenmeye davet edebilirler. Oysa kenetlenmek, İslam’ın ve İslam ile hükmeden, Batı girişimleri, onun sahte ve çürük demokratik dayatmasıyla değil, şeri metotla seçilen yöneticinin etrafında olmalıdır.

Daha da kötüsü bu bilim adamları, Yemen halkı ve siyasi hareketleri Ulusal Diyalogda alınan kararlara bağlı kalmaya çağrıda bulundular. Batıyı hoşnut edip Allah’ı öfkelendiren kararlara. Çünkü bu kararlar, İslam’ı ve İslam’ın geri kalanını hayattan uzaklaştıran ve onu sadece dini bir ayin ve ritüele dönüştüren sivil devlete davet ediyor. Hatta diyalog kararları, İslam’dan olmayan, insanı hayvanı dönüştüren genel özgürlükleri tamamen serbest bırakıyor.

Ey ajan yöneticilerin davulunu çalan ve onların ümmete karşı işledikleri cürümleri iyimserlik olarak gören âlimler!

Allah’tan korkun. Batı ve Birleşmiş Milletler’in, Güvenlik Konseyi’nin sponsorluğunda gerçekleşen Ulusal Diyalog kararlarının neresinde adaletli yönetim var, haydi bize haber verin? Onlar, Müslümanların özellikle de Yemen halkının hiç iyiliğini isterler mi? Adaletli yönetim çağrısı ve vurgusu ile bazı sıradan Müslümanlar bununla İslami yönetimi, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kastettiğinizi sanabilirler. Oysa dini bilenler, ümmete düşkün olanlar ve davasına sadık kalanlar, sizin bunu düşünce olarak bile aklınızdan geçirmediğinizi, hatta kimi zaman saçma sözlerle Hilafet ile alay ettiğinizi, onu inkâr ettiğinizi ve kimi zaman da yerdiğinizi iyi bilirler. Zira sizler, İslam’ın yönetim için belli bir biçim belirleyip farz kılmadığını ileri sürüyorsunuz. Batı ve onun laik sivil devletinin örneğiniz, adaletli yönetimde kıbleniz olması hiç de şaşılacak şey değildir. Cumhuriyet ve krallık sistemlerinin İslam’dan olduğuna dair fetva verdiniz. Ama size Raşidi Hilafeti ve onun farziyetini hatırlattığımızda, sanki Hilafet, İslam’dan değilmiş gibi kalpleriniz ürperiyor! Hâlbuki Hilafet, İslam’ın en büyük farzlarından biridir, keşke bilseydiniz.

Âlimler Birliği’nin açıklaması, çelişki ve tutarsızlıklarla dolu beş noktaya çağrıda bulunuyor. Bu noktaları inceleyen Müslüman biri, Âlimler Birliği’nin İslam ve Müslümanlara, onların birliğine önem vermediği yargısına ulaşabilir. Dahası Âlimler Birliği, yöneticiler tarafından kendilerine meşruiyet kazandırmak için kurulmuştur. Böylece ümmet, tefrika, bölünmüşlük, zillet ve rezil durumda devam etsin. İslam ümmetinin tepesine çöreklenen bu yöneticiler aracılığıyla Batının ümmeti kontrolü kolaylaşsın. Yöneticiler cürümlerine kiralık âlimleri ortak etsinler. Esenliği seçen, yobaz yöneticiler ile birlikte olmaktan zevk duyan, ümmet sürüsünün dışında hareket eden bu âlimler, yöneticilere itaat ediyor ve onların sofralarındaki kırıntılardan besleniyorlar.

“Âlimler Birliği’nin açıklamasında” geçen ilk nokta, Yemen halkını “Cumhurbaşkanı Hadi’nin temsil ettiği yönetimin meşruiyeti etrafında toplanmaya” çağırıyor. Hâlbuki Yemen devleti, meşru ve İslam’a dayalı bir devlet değildir. Yemen halkının içinden ve bağrından doğmuş da değildir. Çünkü Cumhurbaşkanı Hadi’nin demokratik kirli oyunla iktidara gelişiyle Batının çıkarlarının örtüşmesi sonucunda kurulmuş gayrimeşru bir devlettir. Bu tiyatro uyarınca Cumhurbaşkanı Hadi, tek aday olduğu için Devlet Başkanı olarak atandı. Oysa bu âlimler, Yemen halkını İslam’ı hâkim kılmaya, İslam ile hükmeden bir yöneticiyi naspederek İslam Devletini ve İslam’ın otoritesini ikame etmeye davet etmeleri gerekiyordu. Ama bunun yerine onlar, İslam’ı toprağa gömen ve kâfir Batılı efendilerinin talimatlarıyla İslam ümmetine entrika kuran yöneticilere meşruiyet kazandırmak için cahiliye çağrılarına davet ettiler.

İkinci noktaya gelince, Yemen’de güvenlik ve istikrarı sağlamak üzere bir strateji geliştirmek amacıyla Körfez İşbirliği Konseyi üyelerine bir davette bulunuluyor!  Oysa güvenlik ve istikrar, en çok bu Körfez ülkelerine lazım. Çünkü bu devletçikler, katıksız bir polis devletidir. Kendi vatandaşlarından korkutuyor, onlara karşı casusluk yapıyor, onlardan kendini koruması için Batıya yalvarıyor. Dolayısıyla bu devletçiklerin öz-güvenlik ve egemen istikrarı yok. Nasıl olsun ki? Allah’ın Şeriatından uzaklar ve Allah’ın kullarına zulmediyorlar. Ne oluyor size ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle?

Üçüncü nokta ise Müslüman Âlimler Birliği gerçeğini ve onun ümmetin düşmanları karşısındaki konumunu yansıtıyor. Zira açıklama, Birleşmiş Milletler’e Yemen’e maddi ve manevi destek çağrısı yapıyor! Bu âlimler, Birleşmiş Milletler gerçeğini bilmiyorlar mı? Birleşmiş Milletler’in kendisi hastalıktır, nasıl ondan derde deva beklenebilir? Eğer bu âlimler, Birleşmiş Milletler’i dost olarak görüyorlarsa, o zaman Allah’ın düşman olarak gördüğü ve sakındırdığı düşmanlar kim? Açıklama, Yemen halkını yurtdışından yardım ve destek almak konularında uyarıyor. Peki, bununla kimler kastediliyor? Sonra kâfir Batı ve Birleşmiş Milletler, verilen maddi desteği Allah’ın yolundan alıkoymak için harcarlar. Şayet onlar “kâfirler” değilse ey âlimler! Peki diğerleri kim? Allah Subhânehu ve Teâlâ kitabında, onların gerçek yüzünü ve -bağış adı altında olsa bile- harcadıkları paraların Allah yolundan alıkoymak için olduğunu bize haber vermedi mi? İman eden bir kavim için Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır?

Dördüncü noktada ise açıklama, Yemen halkını ve gençlerini meşru yönetime katılmaya, kötülüklere yol açacağı için meşru yönetime karşı başkaldırmamaya davet ediyor. Aslında bu âlimler, ümmet nazarında meşruiyetini kaybetmiştir. Zira ümmet, onların kendi fetvalarında debelendiği ve boğulduğunu görüyor. Bazen bugünün yöneticilerine karşı başkaldırmayı farz görüyorlar, bazen de haram ve bunu günah kabul ediyorlar. Ümmet ise bütün yöneticilerin Allah Şeriatı ile yönetmedikleri ve Rasûlullah Sünnetini örnek edinmediklerinin farkındadır. Eğer durum, çıkarlar ve kötülükler göz önüne alındığında bu âlimlerin dediği gibiyse, o zaman neden önceki yöneticilere isyanı farz gördüler, hatta desteklediler? Eğer dürüst iseler onların bu bozuk ölçülerine göre önceki yöneticilerin kötülük ve fesadı daha az değil miydi?

Açıklama beşinci nokta ile son buluyor. Bu son uyarıda “Şeriatın Kitap, Sünnet ve İcma ümmetten sabit olan katı delillerine göre Müslümanların birliği farzdır. Birlik olmadığı takdirde İslami ümmet büyük tehlikeler, hatta şiddetli çatışma ve tehlikeli tefrika ışığında yok olma riski ile karşı karşıya kalacak ve düşmanlar -Allah korusun- İslam ümmetine egemen olacaktır.” deniliyor. Bu bağlamda biz soruyoruz: Ey âlimler! Peki, neden o zaman İslam dünyasında Katar Cumhuriyeti ve krallığı için sömürgecilik sınırlarını ve tefrikayı perçinliyorsunuz? Ona meşruiyet kazandırarak insanları kandırıyorsunuz da Şeriata değer vermeyen bu yöneticilere isyanı haram görüyorsunuz? Müslümanların birliği için çalışanların, onları bir fikir etrafında toplamak ve sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtarmak için uğraşanların durumu böyle mi olması gerekiyor? Niçin Raşidi Hilafet için çalışanlardan ürperiyor, onları karalamaya çalışıyorsunuz? Sanki Allah Subhânehu ve Teâlâ bir delil indirmiş gibi niye Hilafeti gerçekçi olmayan bir proje olarak nitelendiriyorsunuz? Hâlbuki Hilafetin farziyeti, Kur’an, Sünnet ve İcma’us Sahabeden kati nasslarla sabittir. Yoksa kalplerinizin üzerine kilit mi vuruldu? Allah’tan korkun ve Allah’ın indirdiği hüküm ve beyyineleri gizlemeyin. İslam’ın Raşidi Hilafet sisteminden başka yönetim sistemi yoktur. Onun için kandırmayı ve iftirayı bırakın.

Yemen halkına, iman ve hikmet halkına da deriz ki, gerçek iman ve hikmetinizi göstermenin vakti geldi. Rasûlü’nün lisanı üzerinden sizi onurlandıran Allah’ın, bu yüce onurunun sorumluluğunu yerine getirin. Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile çalışın ki Batının, hain yöneticilerin, özellikle de Suudi Arabistan ve İran gibi kirli mezhepçilik davası güden uşakların pisliği bertaraf edilsin.

Şüphesiz bunda Allah’ın izniyle yeterli açıklama vardır. Yalnızca Allah’tan yardım ister ve yalnızca O’na tevekkül ederiz.

Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Yemen Vilâyeti

Açıklamanın orjinali;

Kaynak: hizb-ut-tahrir.info

Ayrıca...

Gaziantep’te Köklü Değişim “HİLAFET” sayısını tanıttıkları için 7 Müslüman’a Gözaltı

Şanlıurfa’dan sonra Gaziantep’te de Köklü Değişim Dergisi’nin “Hilafet” kapak konulu Mart sayısını tanıttıkları ve yaptıkları …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir