Tacikistan yetkilileri, hiçbir fikri, laik, materyalist ve İslami temele dayanmamaktadır. Aksine insanları orman kanunlarına göre yönetiyorlar.
Tacikistan’da “Radikal örgüt kurmak, Mahkeme tarafından aşırılık yanlısı faaliyetler ile ilişkileri olduğu için yasaklanan ya da tasfiye kararı verilen siyasi bir partinin dini, genel ya da diğer kuruluşların faaliyetlerine katılmak” suçlamalarından dolayı 35-42 yaşları arasındaki 5 Hizb-ut Tahrir üyesi cezaya çarptırıldı.
Konu ile alakalı HT Merkezi Medya Ofisi açıklama metni yayınladı. İşte o Açıklama
Tacikistan’da Yine Hizb-ut Tahrir Üyeleri Tutuklandı!
9 Nisan 2015’da Tacikistan Cumhuriyeti’nin Socedisk bölgesine bağlı Khujand kentindeki Sokrata Akrorzoda başkanlığındaki mahkeme, 35-42 yaşları arasındaki 5 Hizb-ut Tahrir üyesini cezaya çarptırdı. Mahkeme, Ceza Kanunu’nun 307. Maddesinin 3. bendi uyarınca onları suçlu buldu. [Radikal örgüt kurmak, Mahkeme tarafından aşırılık yanlısı faaliyetler ile ilişkileri olduğu için yasaklanan ya da tasfiye kararı verilen siyasi bir partinin dini, genel ya da diğer kuruluşların faaliyetlerine katılmak]. Gençler, üç yıl ile üç buçuk yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırıldılar. Bu, bu gençlerin ilk kovuşturması değildir. Daha önce de cezaevine girmişlerdi.
Tacikistan yetkilileri, hiçbir fikri, laik, materyalist ve İslami temele dayanmamaktadır. Aksine insanları orman kanunlarına göre yönetiyorlar. Orman kanunlarına göre maddi güce sahip olan haklıdır. Sahip olmayan ise haksızdır! İnsan hayatı, toplum ve devletin entelektüel temellerden yoksun olması ve fikirlere olan imansızlık, halka karşı baskıcı otoriteye yol açıyor, haksız yere zulüm ve zorbalık yapılıyor.
Tacikistan Müslümanları, baskıcı otoritenin günlük zulüm ve zorbalığına maruz kalıyor. Ülke serveti yandaş ve dalkavuklara peşkeş çekildiği için ekonomik sorunlarla boğuşuyorlar. İnsanların işleri doğru dürüst güdülmediği, ihtiyaçları karşılanmadığı için sosyal sorunlar içinde debeleniyorlar. Eğitim açısından ise hükümet, insanların bilgili olmasını istemiyor. Olur ki kendisini muhasebe ederler ve sorunları için gerçek çözüm arayışı içine girerler. Ayrıca haksız ve baskıcı güvenlik politikaları uygulanmaktadır. Akide ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Şeriatına göre insanca yaşama isteklerini dizginlemek amacıyla insanlara nefes bile aldırmıyor. Bu yüzden başörtüsü yasaklandı. Camilerin kapılarına kilit vuruldu, gençlerin camiye gitmeleri engellendi. Sakal bırakanlara para cezaları getirildi. Tüm bu uygulamalar, insanların sıkıntıları pahasına Rusya ve Batılı sömürgecileri razı etmek içindir.
Hizb-ut Tahrir, ilahi vahiy doktrinine dayalıdır. Bu da, İslam’dır. İslam, insan, devlet ve toplum hayatı için âlemlerin Yaratıcısı tarafından indirilmiş bir sistemdir. İslam, insanın tüm sorunlarına ilişkin çözümler içerir. Akla kanaat, kalbe güven ve huzur verir. İşte Hizb-ut Tahrir gençleri bu fikirleri taşıdılar. Hizbin davetine icabet eden ve zalim Rahman rejiminin kovuşturmalarına aldırış etmeksizin daveti kabul eden Müslümanlar arasında onları yaydılar. Hizb, şiddet veya zorlama ve tehdit kullanmadan fikirlerine açıktan davet eder. Bu konuda Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in fikri çatışma ve siyasi mücadele metodunu adım adım takip eder. Tiran Rahman rejimi, Hizb-ut Tahrir’in entelektüel ve politik söylemi karşısında aciz kalmıştır. Çünkü hiçbir düşünceye sahip değildir. Bu nedenle Hizbin üyelerine aşırılık yanlıları yaftasını vurdu. Kin ve nefrete çağıran yayınlar dağıttıklarını söyledi. Hizb ile bir şekilde ilişkisi olan herkesi tutuklayıp hapse attı. Kuşkusuz bu, Hizbe düşman olmak değil, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya düşmanlık yapmaktır. Çünkü Hizb, insanları Allah’a itaate, emirlerine bağlanmaya ve yasaklarından kaçınmaya çağırmaktadır.
Rahman ve zebanilerine deriz ki: Allah’ın nurunu asla söndüremeyeceksiniz. Allah Subhânehu ve Teâlâ sizinle bizim aranızda hüküm verene kadar davet kesintisiz devam edecektir. Sizi Allah’ın gazabından, öfke ve kininden sakındırıyoruz. Sizden önceki zalim ve zorbaların akıbetinden öğüt alınız. Çok geç olmadan yaptıklarınızdan vazgeçiniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Aksi takdirde akıbetiniz, Firavun ve askerleri gibi, Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in kaderi gibi olacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.” [Tevbe 32]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi
Kaynak: hizb-ut-tahrir.info