Home / News / HABER / YORUM-İKTİBAS / Demokrasi Defoludur! Almayınız
islam devleti default

Demokrasi Defoludur! Almayınız

Batı’dan ithal edilen Cumhuriyet ve demokrasi, İslam’a taban tabana zıt olan iki bozuk fikir.

 

Az sayıdaki kurucusu ve destekçisi tarafından kanunlarla, halka zorla benimsetilmeye çalışıldı.

92 yıl önce kurulan Cumhuriyet, kalkınmanın, ilerlemenin ve gelişmenin esası gibi sunuldu.

Ancak gerçek bunun tam tersiydi.

92 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin fikri, siyasi ve ekonomik olarak içler acısı durumu bunun en somut örneği olarak karşımızda durmakta.

Cumhuriyet, ümmeti, millete böldü.

Tüm İslam coğrafyasını tek bir çatı altında toplama potansiyeli olan o, tek devleti yıktı.

Ümmet bugün param parça mülteci durumunda.

Cumhuriyet, bu yönüyle tam bir bölücüdür.

Cumhuriyet ve demokrasi, birliğimizi, beraberliğimizi, değerlerimizi, gücümüzü ve her şeyden önemlisi İslam’ın yeryüzündeki tatbik metodu olan Hilafetimizi alıp götürdü.

Cumhuriyet ve demokrasi için “halkın yönetimi” gibi süslü ve büyülü bir takım laflar edildi ama ilanında halkın katkısı hiç bulunmadığı gibi onu halktan korumak için de çok sert kanunlar çıkartıldı.

Çünkü Cumhuriyet ve demokrasi vakıası olmayan bir düşünceydi.  

Bugün diktatör olarak isimlendirilenlere bakıldığında kendisinin de bir diktatör olduğundan hiç şüphe duyulmayan “Kamal Atatürk”, kurduğu Cumhuriyetin istikametini de belirlemişti.

Müslümanları geçmişinden bıçak gibi keserek koparıp atmak.

Sonra “iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” bir ulus devlet etrafında birleştirerek tek tipleştirmekti.

Cumhuriyet, bu yönüyle de tam bir İngilizciydi.

Demokratik Cumhuriyet, İslam’ın yerine Türk milliyetçiliğini getirerek bu boşluğu dolduracağını sanıyordu!

Tek Parti iktidarını zaten uzun zaman değiştirmeyi düşünmüyorlardı.

Çünkü halk henüz hazır değildi ve güvenilmezdi.

Ne zaman ki tek Parti’nin benzeri rejime sadık partiler kurulur, o zaman müsaade edilebilirdi.

Tabi on yılda bir ayar vermek şartıyla.

Cumhuriyet ve demokrasi, bu yönüyle ise tam bir darbeciydi.

Ayrıca Hilafet’in bir daha geri gelmemesi gerekiyordu.

Ülkesiyle-milletiyle misak-i milli sınırları yeterli olduğundan bunun, korunup muhafaza edilmesi yeterliydi!

Geçmişe dair ne varsa onunla bağları koparılan halktan bir istekleri daha vardı; “tüm yurttaşların aslında Türk soyundan geldiklerine inanması gerekiyordu.”

Cumhuriyet bu yönüyle ise tam bir ırkçı ve kafatasçıydı.

Cumhuriyet ve demokrasiye göre din, kanunlar için esas kabul edilemez ve ona dayandırılamazdı!

Sorunların yegane çözüm adresi olarak parlamenter demokratik sistem görülmeliydi!

Ayrıca sağ, sol, merkez, milliyetçi, muhafazakar ve İslamcı her bir toplum kesiminin eğilimlerine karşılık gelebilecek siyasal partilerin varlığının önü açılmalıydı!

Ki, toplumun her bir kesimi manüpile edilebilsin!

Toplumun %99’u Müslüman olmasına rağmen adına irtica dedikleri İslam, her daim tehdit olarak kalmalıydı!

Bu partilerin yöneticileri, üyeleri, oy verenleri Müslüman olabilirdi.

Ancak İslami partiler kurulamazdı, partiler laik olmalıydı.

Cumhuriyet ve demokrasi bu yönüyle ise tam bir din düşmanıydı.

Batılı ülkelerin ideolojisi demokrasi, din’i, devletten ve hayattan ayıran bir ideoloji olarak; “Kayser’in hakkını Kayser’e, Allah’ın hakkını Allah’a bırak” ilkesine dayanır.

Aciz, eksik, muhtaç ve sınırlı olduğuna bakmadan birde âlemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu Ve Teala’ya sınır koyar.

Demokrasi bu yönüyle ise tam bir küstahtır.

Demokrasi, sömürü düzeninin işleyebilmesi için hürriyetler düşüncesine çok önem verir.

Çünkü onun varlığı bu hürriyetlere bağlıdır.

İslam ile çelişen bu hürriyetlerin özellikle “mülk edinme hürriyetinden” halkları sömürme ve servetlerini yağmalama yoluna iten kapitalist ekonomi düzeni doğmuştur.

İslam’daki helal haram ölçüsünden ziyade “vergisi verilen kazanç kutsaldır” mantığıyla meseleye bakar.

Yani demokrasiye göre içki satarak da pekâlâ mülk edinebilirsiniz.

Bu hürriyette demokrasinin garantisi altındadır.

Demokrasi bu yönüyle de tam bir kapitalisttir.

Demokrasi, din ve vijdan hürriyeti adı altında insanlara akide hürriyeti veriyor.

Yani bugün Hıristiyan, bir sonraki gün sosyalist, bir sonraki gün ise tekrar Müslüman olabilirsin diyor.

Çok biliyor ya bu görüşünü birde delillendiriyor; “Dinde zorlama yoktur” (Bakara 256) diye.

Hâlbuki İslam’a girişte zorlama yoktur.

Ancak İslam’ı kabul ettikten sonra başka dinlere geçmeyi İslam engellemiştir.

Böylece kendi akidesini korumuştur.

Demokrasi bu yönüyle de dinden çıkmıştır.

Fikir hürriyeti de demokrasinin kutsalıdır.

Ona göre insan, bir şeyin iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış olduğuna kendi karar verir.

İslam’a göre ise; İslam, neyi iyi, güzel, doğru ya da kötü, çirkin ve yanlış görürse Müslüman’ın görüşü de fikri de odur.

Demokrasi, fikir hürriyetini kutsalı olarak görür ama işine gelmediği zaman da cezaevlerini fikir suçlularıyla doldurur.  

Demokrasi bu yönüyle ise tam bir fikir suçlusudur.

Demokrasi için şahsî hürriyetler de kutsaldır.

Kişiye istediği şekilde yaşama hürriyeti verir.

Bu düşünce insanlara eşcinsel olma hakkı, nikahsız olarak yaşama hakkı, vücuduyla alakalı istediği tasarrufta bulunma özgürlüğünü verir.

Onun için kürtaj da olabilir, tüm güzelliklerini ve zinetlerini ortaya da çıkarabilir.

Demokrasi için bu durum çok kutsaldır ve koruması altındadır.

Sanırım demokrasinin esaslarından olan şahsi hürriyetler konusuna İslam’ın nasıl baktığı hususunu açıklamaya gerek bile yok.

Demokrasi bu yönüyle ise tam bir sapıktır.

İslam ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan, vakıası olmayan, bölücü, İngilizci-Amerikancı, darbeci, ırkçı, küstah, kapitalist, sapık ve neredeyse tüm kötülüklerin anası konumundaki bu defolu sistemin kötülükleri saymakla bitmez.

Siz bu rejimin başına kimi koyarsanız koyun aynı olacaktır.

Sonuç itibariyle Türkiye’de farklı eğilimlere sahip olan tüm yöneticiler, bizleri demokrasi ile yönetmiştir.

Yani İslam’ı demokratik bir rejimde uygulayamazsın.

O halde “birbirinden farkı olmayan ancak biz Osmanlı bankasıyız” diyen demokratik siyasi partilerin peşinden gitmeyelim.

Aksine şeri-i hükümlere bağlı kalarak, bir İslami parti ile Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem’in değiştirme metodu üzere hareket edelim.

Hiç şüphesiz şer-i hükme bağlı kalmak insanı, hem bu dünya da, hem de ahiret gününde korur.

Bütün işler dönüp dolaşıp, eninde sonunda Allah Subhanehu Ve Teâlâ’ya döner.

@OYildiz99

Ayrıca...

Kar: Ruhani değil siyasi halifelik

Yıllardır halifeliği savunan Hizbu’t Tahrir’in Türkiye Medya Sorumlusu Mahmut Kar, Hilafetin ruhani değil siyasi olarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir