Bilim insanları iki dijital fotoğrafı DNA’ya kaydedip yeniden erişmeyi başardı. Washington Üniversitesi’nde Luis Ceze ve ekibinin dijital belgeleri biyolojik moleküllerde saklama üzerine yürüttükleri çalışma sonuç verdi.

Yukarıdaki iki fotoğrafı DNA sarmalına kodlayıp daha sonra yeniden erişmeyi başaran ekip, dijital verileri önce bilgisayarların anladığı dile, İkili Sayı Sistemi’ne (binary) çevirdi.

Lise biyoloji derslerinden hatırlarsınız, DNA’nın 4 temel bloğu var: Adenin, Guanin Sitozin ve Timin. Fakat dijital verilerin bu 4 parçaya sığdırılabilmesi için bir sıkıştırma kodu gerekti. Araştırmacılar bu işlem için Huffman kodlama sistemini kullandı.

 

 

 

Bir fotoğrafın kodlarla nasıl temsil edileceğini belirleyen ekip, bu veriler ışığında bir sonraki aşamada yapay DNA sentezledi (fotoğraftaki pembe sıvı). Elde edilen DNA örneği kurutularak daha sonra kullanım için çok uzun süre saklanabiliyor.

Ekip, DNA sarmalına eklediği ayırt edici işaretlerle dosyaların yeniden okunmasını kolaylaştırdı. Böylece dosyanın kodlarının nerede başlayıp bittiği anlaşıldı.

Daha sonra DNA’nın temel bloğu okunarak Huffman kodundan tekrar geçirildi. Çıkan binary kodu da fotoğrafı yeniden oluşturmada kullanıldı. Sürecin sonunda hiçbir veri kaybı yaşanmadı.

‘Binlerce yıl sağlam kalır’

Ekibin başındaki isim Cezze, “Hayat bize DNA dediğimiz bu fantastik molekülü bahşetti. Genlerimiz hakkındaki tüm bilgiler buraya sığıyor. Çok dayanıklı ve çok küçük. Biz aslında DNA’yı benzer bir amaçla kullanıyoruz. Fotoğraflar, videolar ve belgeler kaydediyoruz. Bu işlemle yüzlerce hatta binlerce yıl dayanacak veri kaydedebiliriz” diyor.

Ceze ve ekibinin yeni hedefi DNA’ya video kaydedebilmek. Araştırmanın basın açıklamasına göre bu teknikle depolanacak bilgi inanılmaz boyutlara çıkabilir. Örnek vermek gerekirse, bir süpermarket dolusu bellek cihazındaki veri artık bir küp şeker boyutuna sıkıştırılabilecek.

Araştırma henüz çok yeni ve çok pahalı. Siz şimdilik taşınabilir belleklerinizi atmayın.

Washington Üniversitesi, Gizmodo