بسم الله الرحمن الرحيم
Basın Açıklaması
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Kadın Kolları,
“Rohingyalı Müslümanlar: Deniz Ortasında Vatansız Mı Yoksa Hayırlı Bir Ümmetin Bir Parçası Mı?” Sloganı Altında Uluslararası Bir Kampanya Başlattı
H. 07 Şa’bân 1436 |
M. 2015/05/25 |
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Kadın Kolları, Rohingyalı Müslüman kadın ve çocukların yaşadığı korkunç felaket ve trajediye uluslararası toplumun dikkatini çekmek amacıyla dünya çapında bir kampanya başlattı. “Rohingyalı Müslümanlar: Deniz Ortasında Vatansız Mı Yoksa Hayırlı Bir Ümmetin Bir Parçası Mı?” başlıklı bu kampanya, artan zulüm, baskıcı faşist politikalara, Myanmar’da Rohingyalı Müslüman kadın ve çocukların yaşadığı devlet destekli katliamlara projektör tutacaktır. Bu katliamlar sonucunda binlerce insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Buna ek olarak acımasız Myanmar rejimi, onların vatandaşlık hakkını gasp ederek, onları cezaevi gibi eğitim, sağlık ve diğer temel haklardan yoksun mülteci kamplarında yaşamaya mecbur bıraktı. Hükümet, Rohingyalı Müslümanların evliliklerine kısıtlamalar getirdi. En son da nüfus artışını kontrol altına almak amacıyla Rohingyalı kadınların çocuk doğurma sayısını sınırlandıran sağlık yasa tasarısını yürürlüğe koydu. Birçok medya kuruluşu ve insan hakları örgütleri, köy ve kampları koruyan Myanmarlı yetkililer tarafından kaçırılma, cinsel saldırı ve kadına şiddet eylemlerinden bahsetmektedirler. Birçok aile, kızlarını ve kadınlarını Malezya gibi uzak ülkelere göndermelerinin temel etkeninin bu tür kötü muameleler olduğunu belirttiler. Kampanya, komşu ülkelere sığınmak amacıyla tehlikeli deniz yolculuğu yaparak hayatlarını riske atan umutsuz binlerce Rohingyalı kadın ve çocukların karşılaştığı korkunç gerçekleri ele alacaktır. Uluslararası Mülteci Örgütü, 2014 yılından bu yana 88,000’den fazla Rohingyalı Müslümanın tehlikelerle dolu deniz yolculuğu yaptığını bildirdi. Nitekim son haftalarda basına yansıyan görüntülere göre yüzlerce Rohingyalı kadın ve çocuklar, çürük ve balıksırtı teknelerle açlık, susuzluk ve hastalıkla mücadele ederek Bengal Körfezi ve Andaman Denizi’nde aylarca mahsur kalmışlar. İslam ülkelerindeki mevcut ulusal rejimler dâhil komşu ülkeler, mahsur kalan bu insanları kurtarmadığı ve güvenli bir sığınak sağlamadığı için çocuklar dâhil onlarca Rohingyalı Müslüman ölmüş. Komşu ülkelere sığınma umudunu kaybeden bazı Rohingyalı kadınlar, Myanmar’da salgın hastalıkların kol gezdiği, temiz su, insani yardım ve gıdadan yoksun mülteci kamplarına geri dönmek zorunda kaldılar.
Malezya, Endonezya ve diğer İslam dünyasındaki hükümetler, bu tüyler ürpertici gerçekleri bildikleri halde engin denizlerden yol alarak kıyılarına yaklaşan Rohingyalı kadın ve çocukları denize geri iterek iğrenç bir görüntü sergilediler. Bu umutsuz Müslümanları kaderlerine terk etmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. Milliyetçilik, kapitalizm ve çürük laiklik, kendilerini Rohingyalı Müslümanlara yabancı bir halk gözüyle bakmaya sevk etti. Ve onları ekonomik bir yük olarak gördüler. Oysa onlar, İslam’ın koruma ve savunmayı kendilerine farz kıldığı din kardeşi ve bacılarıdır. Üstelik Andaman Denizi’nde mahsur kalan 7000 göçmene geçici barınak sağlamak için Malezya ve Endonezya hükümetleri tarafından varılan zoraki anlaşma, Myanmar’da sürekli zulme maruz kalan binlerce Rohingyalı kadın ve çocuklara medet olmaz. Müslüman topraklarında geçici sığınma hakkı verilmiş olanlara ve Rakhine eyaletindeki ölüm kamplarına dönme olasılığı her daim Demokles’in kılıcı gibi tepelerinde dikili olanlara hiç medet olmaz. İkiyüzlü ve müstebit uluslararası toplumdan ise onlara pek umut yok. Aksine Burma rejimine kucak açan uluslararası toplum, yaptığı demokratik reformdan dolayı bunu bir “başarı öyküsü” olarak gördüğü için ona övgüler yağdırdı.
Bu Müslüman kadın ve çocuklar, istenmeyen ve “deniz ortasında vatansız” insanlar olmamalıdır. Çünkü onlar, “İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin.” bir parçasıdırlar. Onlara bu temele göre yaklaşmak gerekir. Bu nedenle bu kampanya, sadece Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafetin Rohingyalı Müslümanlara zulmetme cesaretini gösterenlerden intikam almak için orduları seferber edeceğini ve her hakka sahip tebaa olarak nasıl da onlara kucak açacağını gösterecektir. Nasıl da onlara koruma ve sığınma hakkı sağladığını dünya âleme ibraz edecektir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
المسلم أخو المسلم لا يظلمه ولا يسلمه “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu teslim etmez.”
Kampanya, bu önemli konuyu çözüme kavuşturmak üzere 6 Haziran 2015’de Malezya Kuala Lumpur’da yuvarlak masa toplantısı düzenleyecektir. Toplantıya Doğu Asya’dan fikir üretici kadınlar yanı sıra Hizb-ut Tahrir Malezya, Endonezya, Avustralya ve Arap dünyasından üyeler de katılacaktır. Yuvarlak masa toplantısı öncesinde tüm dünyaya canlı yayınlanacak bir basın toplantısı düzenlenecektir.
Dr. Nesrin Nevaz
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Kadın Kolları Başkanı